Makaleler

Erdoğan’ın yanılgısının bedeli Suriyelilere fatura ediliyor

Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan da Suriyeli göçmenlere ilişkin politikasında dönüş sinyali verdi.

Türkiye’de son aylarda enflasyon artışı başta olmak üzere ekonomi, Suriyeli sığınmacılar ve diğer ülkelerden gelen göçmenler, gündemin ana başlıkları haline geldi. Ana muhalefet lideri Kılıçdaroğlu’nun “Suriyeliler’i davul ile zurna ile geri göndereceğiz” sözüyle sloganlaştırdığı “gönüllü geri dönüş” söylemini Erdoğan’ın da kabullendiği görüldü. Erdoğan, “Suriyeli kardeşlerimizin gönüllü ve onurlu geri dönüşleri için elimizden gelen gayreti gösteriyoruz” açıklaması yaptı.

Murat Sabuncu bugünkü yazısında Suriyeliler konusuna değiniyor. Yazı şöyle:

İktidardan muhalefete Suriyelileri geri gönderme konusunda anlaşıldı.

Ne yazık ki pek çok insan mültecileri; ‘güvenlik sorunu’, ‘ işsizlik  sorunu’, ‘vatandaş yapılıp İslamcı iktidara oy verirler korkusu’ gibi kategorilerle değerlendiriyor.

Kimi Tayyip Erdoğan gibi ‘gönüllü ve onurlu’ (bir ayda ‘göndermeyeceğizden’ geldiği baş döndürücü noktaya dikkat, pek muhtemel parti tabanının eğilimini gösteren anketler)  kimi ana muhalefet gibi ‘davulla zurnayla’ kimi bayrama gidenin geri dönemeyeceği şekilde ama mutlaka…

Peki hangi şartlardaki Suriye’ye?

Gıdadan suya en temel ihtiyaçların sağlanmasında büyük güçlükler yaşanan…

(Birleşmiş Milletler Genel Sekreter Yardımcısı Joyce Msuya’nın açıkladığı rakamlara göre ülkede 14.6 milyon kişi yardıma muhtaç durumda. Ülke nüfusunu tahminlere göre 18 milyon olduğu düşünülürse felaketin boyutu anlaşılabilir. Yine BM’nin Gıda Programı (WFP) araştırmasına göre 13 milyon kişi en temel gıdaya erişmekte zorlanıyor.)  

Hala şiddetin, kimi bölgelerinde çetelerin kol gezdiği…

(UNICEF’e göre, Suriye’de 2011 ile 2020 yılları arasında yaklaşık 12 bin çocuk hayatını kaybetti ya da  yaralandı. Aralarında 5 ile 7 yaşlarında olanların da bulunduğu altı binden fazla çocuk çatışmalarda kullanıldı. Suriye’de, 2021’e kadar 1300’den fazla okul ve hastane saldırıya uğradı.)

Evlerden alt yapıya ağır hasar görmüş, yok edilmiş, enerjide kriz yaşayan, harabeye dönmüş bir ülkeye…

(BM su elektrik gibi alt yapıların yeniden inşası için 250 milyar dolarlık bir paraya ihtiyaç olacağını söylüyor. Bu para kısa vadede bulunabilecek bulunsa da yapılması çok uzun süre alacak.)

Acı veren örnekler uzatılabilir…Türkiye’de iktidarın da muhalefetin de her şeyin ötesinde vicdanı olan herkesin düşünmesi gereken bir tablo var. Ne yazık ki pek çok insan mültecileri; ‘güvenlik sorunu’, ‘ işsizlik  sorunu’, ‘vatandaş yapılıp İslamcı iktidara oy verirler korkusu’ gibi kategorilerle değerlendiriyor.

Az belki de hiç sorulmayan soru; iyi de Suriyeliler ülkeye nasıl ve niye geldiler?  

Birkaç yanıt verelim:

-2011 yılından itibaren AKP Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan Suriye’de başlayan iç savaşa müdahil olmadı mı?

-2012 yılında ‘en kısa zamanda Şam’a gidecek Selahhadin Eyyübi’nin kabri başında Fatiha okuyacak, Emevi Camii’nde namazımızı kılacağız’ demedi mi?

-Aradan geçen 10 yılda bırakın oraya gitmeyi, oradan zorunlu olarak savaştan kaçan milyonların gelişinin sebebi Erdoğan değil mi?

-Gelenler önce ‘ensar’ idi. Yani İslami bir ‘jargon’ ile kucaklandı. Sonra Avrupa’ya karşı ‘kapıları açar yollarız’ diye siyasi malzeme yapıldı. Oturuldu insan hayatı üzerinden uzun pazarlıklar yapıldı. Paradan vizesiz girişe. Gün geldi İdlib’de Rusların öldürdüğü Türkiye’nin askerleri gündem olmasın diye Edirne sınırından kapılar açılıp ‘gidiş serbest’ denilerek trajediler yaşanılmasına sebep olunmadı mı?

-100 bin kişi alacağız, en çok 500 bin kişi deyip sonra, bölgedeki askeri müdahalelere katılıp, oradan buraya gelenlerin sayısının artmasına sebep olunmadı mı? 

-Erdoğan başından beri yaptığı yanlış hesaplarla Türkiye’yi içinden çıkılmaz bir noktaya savurdu. Ne Esad yönetimden gitti, ne savaş iki yılda bitti…

Türkiye’de iktidar kendini her konuda olduğu gibi sıyıracak, korumasız milyonlar muhalefetin de desteğiyle insani yaşam şartlarının olmadığı ülkeye geri yollanacak öyle mi?

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ‘ülkenin demografik yapısının bozulduğunu’ söylüyor. ‘Düzensiz göçün adı konulmamış istila olduğundan’ bahsediyor. Haklı bulursunuz ya da bulmazsınız o ayrı. Peki ‘demografik yapının bozulmasının’, ‘düzensiz göçün başlamasının ana aktörü’ ile yani Erdoğan ile niye ittifak yapıyor? Niye cumhurbaşkanı adayı her koşulda Erdoğan?

Erdal İnönü’nün deyimiyle ‘aslan sosyal demokratlara’ da birkaç rakam vermek istiyorum. Belki ilgilenirler…

Türkiye’de mart 2022 itibariyle;

0-4 yaş arasında 502 bin 606

5-9 yaş arasında 574 bin 622

10-14 yaş arasında 445 bin 207

15-18 yaş arasında 263 bin 215

Suriyeli çocuk var.

Yani 11 yıllık savaşta, Türkiye’de doğan ya da çok küçükken Türkiye’ye gelen, memleket deyince burayı anlayan 1 milyon 800 bin çocuk.

Bu çocukları değil 2 yıl 20 yılda zor kendine gelebilecek savaşın yıktığı bir ülkeye nasıl geri göndermeyi hayal ediyorsunuz?

Sosyal medyada yansıtılan ‘kimi adli olaylardan’ hareketle,  tüm Suriyelileri, mültecileri ‘güvenlik sorunu’ olarak yansıtmanın, bu ülkede yaşayan sıradan mülteciler için hedef gösterme anlamında bir risk yarattığının farkında değil misiniz?

‘Suriyeliler ucuz işçi olmayı kabul ediyor’ demek yerine bu insanları ucuza sömüren iş verenin ‘onların ucuz iş gücü olmasa ekonomi durur’ diyen iktidar mensubunun neden üstüne gitmiyorsunuz?

Mülteciler, sığınmacılar konusu seçimlerde iyi oy getirebilir. Ama kısa ve orta vadede bu insanlar için kurulan dil onların ülkede hedef haline gelmesine sebep olmak üzere. Bu riskten endişe etmiyor musunuz?

Ülkenin sınırlarından, ülke için risk olacak kişilerin geçmesine karşı çıkmak…İçeride olası güvenli riski olanların sınır dışı edilmesini istemek…Bunlar anlaşılabilir…

Ancak…

Türkiye’nin Suriyelileri ‘insani şartları göz ardı etmeden’, ‘gidecekler ya da göndermeyeceğiz’ ikileminin arasında kalmadan, en önemlisi hedef haline getirmeden konuşması gerekiyor. Suriye’deki savaşı buraya sığınanlar çıkarmadı, Türkiye’de ekonomik krizin ve işsizliğin sebebi Suriyeliler değil, bu insanlar partilerin oy beklentilerine göre kategorize edilemez. Avrupa’da seçimleri kazanan Macaristan’daki Orban’dan oy patlaması yapan Fransa’da Le Pen’e, sağ popülistler, ırkçılar için nasıl ana hedef göçmenler ise…

Ve bu konuda demokrasiyi, birlikte yaşamı savunan kişiler, partiler, STK’lar risk alıp konuşuyorsa…Türkiye’de de ‘başka, insani bir mülteci politikası mümkün’ diyenlerin sesi çıkmalı. İnsan hakları, yaşam hakkı aşırı sağın ya da popülistlerin insafına bırakılmayacak kadar önemli, unutmayalım.   

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu