Makaleler

Siyasette ‘lejyoner’ kuşatma

Adnan Boynukara

Eski milletvekili Adnan Boynukara “İdeolojik öncelikleriniz yoksa, siyasi mücadele geleneğinizi unutmuşsanız farklı biçimlerde ortaya çıkan kuşatmalara karşı kaybettiğinizi söylemek mümkün” diyor.

9 Eylül 2021 tarihinde yayınlanan ‘Demokrasinin Sınırı’ yazımızda, iktidarlara yönelik tehditlerden birisinin içeriden kuşatma, ‘esir’ alma olduğunu, hedefe konulan hükümeti kuşatmak için örtülü veya açık ittifak denklemleri üzerinden kimi isimlerin bu misyonu üstlendiğini ifade etmiştik. Konuyu, Brezilya İşçi Partisi’nin iktidardan düşürülmesi süreci üzerinden örneklendirip analiz etmiştik.
Bahsettiğimiz kuşatma, ‘esir’ alma, aleni veya örtülü ittifak denklemi içindeki kimi siyasetçiler üzerinden işliyor. ‘Güçlü’ olan veya kendini ‘güçlü’ kabul eden iktidarlar, genellikle bu kuşatmayı görmezden gelir ve yok sayarlar. Halbuki, süreç herkesin gözünün önünde cereyan eder ve fark edildiğinde ise kuşatmayı kırma olasılığı oldukça azalır. Siyasi partilerin ve hükümetlerin kuşatılması sadece bahsettiğimiz şekliyle olmuyor. Farklı bir kuşatma mekaniği daha var. Bu ise partilere ve iktidar sürecinde hükümetlere eklemlenen ‘bürokrasi’ ile medyada yer alan kadrolar üzerinden ortaya çıkıyor.

FARKLI BİR KUŞATMA/ MÜDAHALE MEKANİĞİ

Siyasi partiler arasındaki farklılıkların minimize olmaya başladığı, var olan farklılıkların ise mikro siyasi alanlarda ortaya çıktığı bir zaman dilimindeyiz. Bu durumun, siyasi geçirgenliği artırdığı açık. Siyasi geçirgenliğin artması, siyasetin geleceği açısından olumlu olmakla birlikte, partilerin kuşatılmasına imkân veren bir atmosfere de imkân tanıyor. Bu kuşatmanın aktörleri; siyasi farklılıkların minimize olmasından yararlanarak hedefledikleri siyasal yapılara eklenmekte ve kendi ajandalarını hayata geçirmek için var olan boşluklardan yararlanmaya çalışırlar. Bu süreç, örgütlü veya örgütsüz biçimde işleyebilmektedir. Ayrıca, bu tarz kuşatma, sadece iktidar partilerin muhatap olduğu bir durum değil. Tüm partileri bekleyen bir tehlike olmakla birlikte, iktidar partilerinin daha çok hedeflendiği açık.

Sivil siyaset için önemli bir soruna dönüşmeye başlayan bu tür yapılar konusunda siyasetin tutum geliştirme olasılığı ise oldukça zayıf görünüyor. İktidar denklemleri veya parti içi denklemler kuşatmayı görme, anlama, değerlendirme ve analiz etme yeteneğini sınırlıyor. Bu ise kuşatma katsayısını artırıyor.

Bu tür yapılar, özellikle bürokratik alanda ve medya alanında ortaya çıkabiliyor. Her iki koşulda da siyaset dışı aktörlerin siyasetin fonksiyonlarını üstlenmeleri ve siyaseti kendi ajandaları doğrultusunda yönlendirmeleri sonucunu ortaya çıkaran bu sonuç, önemli bir sorun. Durumu, karşı olunan siyasi yapılar ile ‘çatışarak’ elde edilemeyen sonucu, ‘yanında durarak’ elde etmek şeklinde özetlemek mümkün. Başka bir ifadeyle, siyasi yapıların kısa vadeli hedeflerine hizmet ediyor gibi yaparak, uzun vadede kendi projelerini hayata geçirmek. Ancak kapsayıcı bir politik vizyondan, ülke ve millet tahayyülünden yoksun oldukları için önerdikleri ve ortaya çıkmasına hizmet ettikleri şey, demokrasi dışı bir yapı. Bu sonuç, birçok ülkede ortaya çıkabiliyor.

Aslında bu durumun diğer bir adı, kayıt dışı siyaset. Kayıt dışı siyasetin ortaya çıkmasının müdahaleleri artırdığı ve halkın siyaset dışı unsurlara bel bağlaması gibi sonuçlara neden olduğunu çok iyi biliyoruz. Ancak siyasete yönelik müdahaleleri, sadece askeri müdahaleler üzerinden okuma yanlışlığı, siyasete yönelik bu tür kuşatma ve ‘esir’ almaları görme olasılığını sınırlıyor. En önemlisi de siyasetin, bu tür yapıları ‘doğal’ paydaşları görmesi ve bunlara karşı inisiyatif alamamasıdır. Bu durumda yapılacak en önemli şey, bu yapıların temel özelliklerini ortaya koymak ve duyarlı olmaktır.

BU AKTÖRLERİN TEMEL ÖZELLİKLERİ

Siyasete ilişkin bu müdahaleyi, ‘esir’ almayı, kuşatmayı fark edebilmek ve gerekli tedbirleri almak için temel özelliklerini ortaya koymakta yarar var. Bahsettiğimiz müdahale dinamiği içinde olan aktörlerin temel özelliklerini sıralamak gerekirse;

1. İlişki kurulan siyasal parti veya iktidarın ana omurgası ile hiçbir sosyolojik ve düşünsel bağa sahip olmamak, sahip oldukları ajandanın öncelikleri üzerinden ilişki kurmak ve kendi öncelikleri için sahip olmadıkları kimliklere bürünmekte sakınca görmemek.

2. Bürokratik geleneğin dışından gelmek ve yönetim süreçlerine tepeden dahil olmak. Kuşatmanın ortaya çıkardığı olumsuzluğu gizlemek için bürokrasinin ‘hantal’ yapısına vurgu yapmak ve kendi pozisyonlarını avantaj olarak göstermek.

3. Kamusal ve bürokratik geleneğin kuralları dışında yetişmiş oldukları için içi boş bir özgüven sahibi olmaları. Sonradan eklenip bürokrat unvanı almış olmalarına rağmen, siyasetçi gibi davranmayı tercih etmeleri. Her konuda fikir sahibi olmak ve fikirlerini hayata geçirmekten kaçınmamak.

4. Bürokratik geleneğin denetim mekanizmasından hoşlanmamak ve denetim dışı iş yapmayı sevmek. Bu nedenle hukuk dışına çıkmakta sakınca görmemek. Sorumluluğu hükümete yıkarak, hesap verme kaygısı taşımamak.

5. Baskın karakterleri nedeniyle sağa-sola talimat vermekten de haz almak.

6. İdeolojik birikimleri üzerinden edinmiş oldukları kavramları, ilişkide oldukları hükümetin önceliklerine göre yorumlayıp, farklı bir formatta servis etmek. Bunun üzerinden okuma sorunu yaşayan kimi siyasetçileri etkilemek, ‘bilgili’ imajı oluşturarak pozisyonlarını sağlamlaştırmak, kendi düşünsel önceliklerini hükümetin gündemine taşımak ve bunların sonunda da hakimiyet alanlarını genişletmek.

7. Özünde haz etmedikleri liderliği ön plana çıkarmak. Bunu ise lideri önemsediklerinden değil, kendilerini geri plana alıp korumak için yapmak.

8. Ajandaları ve ideolojik önceliklerinin hayata geçirilmesi açısından ‘tehdit’ olarak değerlendirdikleri isimleri etkisiz kılmak için hedefe koymak, karalamak, ayrıştırmak ve tasfiye ettirmek.

9. İlişkide oldukları parti ve hükümetin temel ilkelerini aşındırmaya ilişkin en ufak bir fırsatı dahi kaçırmamak. Özellikle demokrasi dışı önermelerde bulunmaya özen göstermek.

10. Kamu idaresinde ve siyasi alanda ortaya çıkan en ufak bir boşluğu doldurmak için büyük çaba göstermek. Hatta, ortaya çıkan boşlukları, kendi yörüngelerinde olan veya etki altına alabileceklerini değerlendirdikleri isimlerle doldurmak.

11. İkili bir karakterlere sahip olmak, takiye yapmak. Antidemokratik önermelerin sahibi olmalarına rağmen, hükümeti iyi şeyler yapması için zorladıklarını söylemek.

12. Önermeleri doğru çıkmadığı anlarda susmayı ve görünmez olmayı tercih etmek.

Yazinin dewami îçîn:

LEJYONERLERİN SİYASETİ ESİR ALMASI

Bu durum, siyasetin lejyonerler tarafından kuşatılması, ‘esir’ alınmasıdır. Lejyoner ifadesini, paralı asker gerçekliği üzerinden okumakta fayda var. Başka bir ifadeyle, sıklıkla gündeme gelen Black Water ve Wagner gibi para karşılığı kiralanan ‘danışman’/paralı askeri örgütler üzerinden okumak gerekir. Bu yapılar bulundukları/yaşadıkları ülkenin adına değil, ‘para veren’ kişi veya ülkelerin hesabına çalışırlar. Sonuçları itibariyle değerlendirildiğinde, özellikle hükümetlerin, siyasi partilerin karar alma süreçlerini kuşatıp devlete, partilere tasallut etmeye, anayasal organlar ve meclis üstünde tahakküm kurmaya çalışırlar.

Dünya genelinde zaman zaman ortaya çıkan bu tür yapılar, Türkiye’de de alan bulmuşlardır. Cumhuriyetin kuruluşundan sonra ortaya çıkan ve kimi ideolojik dergiler etrafında örgütlenmiş isimler, yukarıda ifade ettiğimiz türden faaliyetler yürütmüşlerdir. Yakın tarihimizde ortaya çıkan FETÖ, bunu farklı bir formatta hayata geçirmişti. Kuşatma, yönlendirme, etki altına alma, her alana sızma FETÖ’nün temel taktiklerinden. Bunların tümünü yapmakla birlikte, bahsettiğimiz lejyoner kuşatmanın içindeki isimlerin temel farkı, büyük bir örgütsel yapı yerine, bireysel hareket eden kadrolar şeklinde kuşatma içinde yer almaları ve kendi ajandalarının izini takip etmeleridir. Ayrıca FETÖ unsurlarının yaptığının aksine, kendilerini ön plana çıkarmama konusunda biraz daha hassas olmalarıdır.

Birbirinden bağımsız gibi hareket eden, ama sonuç itibariyle aynı amaca hizmet eden isimlerin yaptıklarını fark etmek çok da zor değil. Aklı ve birikimi kullanmak yeterli. Bunun yolu ise sahici bir ideolojik arka plana sahip olmaktır. İdeolojik öncelikleriniz yoksa, siyasi mücadele geleneğinizi unutmuşsanız, kendinizi ‘her şeye nüfuz eden’ ve ‘her şeyin farkında olan’ bir güç mertebesinde görürseniz, farklı biçimlerde ortaya çıkan kuşatmalara karşı kaybettiğinizi söylemek mümkün. Burada mesele, sıradan bir siyasal alan hakimiyeti ve pozisyon alma olsaydı ciddiye almak gerekmezdi. Ama mesele, var olan birikimin ve değerlerin tüketilmesi. Zaten bu tuzağı kuranların temel amacı da öğütmek ve tüketmek. Bu nedenle kurulan kirli oyunu bozmak önemli. Oyunu bozmanın, kuşatmayı kırmanın ve siyaset kurumunu öğüten bu badireden çıkışın yolu, fikri istidattı, birikimi, ilkelleri, değerleri ve siyaset yapmanın ana amacını unutmamaktır.

Sonuç olarak; “açık ve örtülü ittifak denklemleri üzerinden ortaya çıkan ‘esir’ almadan ve sisteme sonradan eklenen isimler üzerinden hayata geçirilen lejyoner kuşatmadan bahsediyorsunuz, ama kuşatılanların sorumluluğundan bahsetmiyorsunuz, onların hiç sorumluluğu yok mu”, diye bir soru sorulabilir. Evet, asıl sorumluluk kuşatılan yapılarda. Çünkü kuşatılan izin vermezse, ‘esir’ almak veya kuşatmak mümkün olmaz. Kuşatmanın, ‘esir’ almanın net anlaşılması ve en azından ders alınması için meseleyi bu şekilde detaylandırıyoruz.

Sonuç itibariyle, seçmen partilerin ve siyasetçilerin kendileri olmasını, yani oy verdikleri yapı olmalarını istiyor, bekliyor. Kuşatma ise bunu ortadan kaldırıyor. Ancak unutulmaması gereken şey, halkın her şeyi çok iyi gördüğü ve kararı verenin yine halk olduğu gerçeğidir.

ADNAN BOYNUKARA KİMDİR?

1987-2009 yılları arasında farklı kurumlarda mühendis ve yönetici olarak çalıştı. 2009-2015 yılları arasında ise Adalet Bakanlığı’nda Yüksek Müşavir olarak görev yaptı. 25 ve 26. dönemlerde Adıyaman milletvekili olarak TBMM’de bulundu.

Kaynak:Karar

Related Articles

Back to top button