Makaleler

ABD ve Rusya’nın Kürt politikası

Mehmet Ali Güller
Mehmet Ali Güller

Türkiye’de iki konu sık sık işlenir: Birincisi, Rusya ile ABD’nin Kürt politikasının hiçbir farkının olmadığı, ikincisi de ABD ile Rusya’nın Suriye’nin “paylaşımında” anlaştığı konuları…

Bugünlerde yine ABD ile Rusya’nın Suriye’de anlaştığı iddiaları gündeme getiriliyor. Oysa “Suriye’yi paylaşma” diye sunulan anlaşma, Suriye’deki Amerikan ve Rus askerlerinin olası çatışmasını önlemek üzere “askeri koordinasyonla” sınırlı olan bir anlaşmadan ibarettir.

BİRLİK – AYRILIK FARKI
İkinci konu ise daha çok ABD’nin “günahını” hafifletmek isteyen Amerikancıların “Moskof düşmanlığı” üzerinden gündeme getirilir. ABD’nin PYD’ye desteğini “normalleştirmek” için, “PYD’nin Moskova’da temsilciliği var” derler ve bu gerçek üzerinden Rusya’nın da ABD gibi PYD’yi desteklediğini savunurlar. Hatta buradan hareketle Türk-Rus işbirliğini sabote etmeye kalkarlar.

Oysa ABD ile Rusya’nın PYD’ye bakışı, bu örgütle ilişkisi bir ve aynı değildir; hatta aralarında çok temel bir fark vardır. O fark şudur: ABD, PYD’yi Suriye’yi “bölmenin” bir aracı olarak kullanmak isterken, Rusya, PYD’yi Suriye’nin “birliği” içinde kalmaya zorlamaktadır.

Rusya, bu temel hedef gereği de PYD’yi toptan ABD’ye “kaptırmamak” için bu örgütle temasını sürdürmekte, Moskova’da temsilcilik vererek diplomasi aracını kullanımda tutmaya çalışmaktadır.

MOSKOVA’NIN KIRMIZI ÇİZGİSİ
Nitekim Rusya’nın konuyla ilgili tüm açıklamaları, bu ülkenin Kürt politikasının ABD’nin Kürt politikasından çok farklı olduğunu sürekli ortaya koymaktadır.

Daha on gün önce Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, açık açık PYD’yi ABD konusunda uyardı: “Kürtlere, Suriye’nin doğusunda ayrılıkçı eğilimleri besleyen ve Suriye’nin toprak bütünlüğünü hedef alan Amerikalı meslektaşlarımıza kanmamalarını tavsiye ederim” (10.11.2021).

Yine Rusya’nın Suriye Özel Temsilcisi Aleksandr Lavrentyev, iki gün önce Moskova’nın bu konudaki temel tutumunu anımsattı: “Suriye’yi bölmeye ve devlet benzeri oluşumları kurmaya yönelik her türlü girişimler, niyeti ne olursa olsun, bizim için kabul edilemez” (18.11.2021).

Özetle, Moskova’nın açıklamaları da sahadaki pratiği de Suriye’de bir PYD devletine karşıtlık temelindedir.

LAVROV’UN BİLDİĞİ İKNA ÇALIŞMASI
Aslına bakılırsa, Rusya’nın PYD politikası, Türkiye’nin PYD politikasından daha tutarlıdır. AKP’nin Washington’la anlaşıp PYD devletini kabul etmesi, kimi açıklamalarına bakılırsa, Moskova’nın kenarda tuttuğu bir olasılık…

Nitekim Lavrov, geçen yıl bu konuda çok önemli bir çıkış yapmıştı: “Amerikalılar (Suriye’nin kuzeyinde) yarı devlet işlevlerine sahip olacak bir Kürt özerkliği kurmaya çalışıyorlar. Türkleri de itiraz etmeyecek şekilde ikna etmeye çalıştıklarını biliyoruz. Bu durumda mesele sadece Suriye’yle ilgili değil, Kürt sorunu ile ilgilidir, Kürt sorunu bugünleri arattıracak kadar ciddi bir patlak verebilir” (5.10.2020).

Dün, PYD liderini Türkiye’ye davet edip ona “Özerkliğinize karışmayız, yeter ki Esad’ı devirme hedefinde ÖSO’yla birlikte hareket edin” diyen AKP iktidarının, bugünkü politikasını terk ederek yarın yeniden dünkü politikasına dönebilmesi, elbette olasılık dışı değildir.

AKP’nin Halep merkezli bir ÖSO nüfuz bölgesi kurma hedefi ortada. AKP, bunu günü geldiğinde ABD’nin PYD devletine karşılık pazarlık kartı olarak kullanmak istiyor. Fırat’ın doğusuna karşılık Fırat’ın batısında egemenlik yani. Ankara bu nedenle hem Esad karşıtlığına devam ediyor hem de İdlib’de bulunmayı sürdürebilmeyi taktik bir hamle olarak zorluyor.

Kısacası, Türkiye’deki Amerikancıların propagandasının aksine, Moskova’nın PYD devleti karşıtlığı, gerçekte AKP iktidarının PYD devleti karşıtlığından bile ileridir. Moskova’nın “kültürel özerkliğe” kırmızı ışık yakmayan politikası, PYD’yi Suriye’nin birliği içinde tutma hedeflidir. Bu nedenle Rusya’nın birlikçi çizgisiyle, ABD’nin ayrılıkçı çizgisini bir ve aynı şey gibi görmek, büyük hatadır.

Related Articles

Back to top button