Analiz

Ankara’nın SDG konusundaki gerçek tutumu nedir?

 Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Çarşamba günü Ankara’da yapılan Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin yasama dönemi açılışında, ülkesinin SDG güçlerinin Şam’a diplomatik yollarla entegre edilmesini beklediğini ve Suriye’nin parçalanmasına izin vermeyeceğini teyit etmesinin ardından, şu soru gündeme geldi: Ankara’nın SDG konusundaki gerçek tutumu nedir? Gerçek tablo nedir?

Washington’daki diplomatik kaynaklar, Asas’a, Erdoğan ve beraberindeki heyetin, ABD’li mevkidaşı Donald Trump ile Beyaz Saray’da yaptığı görüşmede, Ankara ile PKK lideri Abdullah Öcalan arasında devam eden barış süreci ve müzakerelerle çelişeceği gerekçesiyle Suriye Demokratik Güçleri’ne (SDG) karşı askeri operasyon için yeşil ışık alamadığını doğruladı.

İtme ve çekme dili

Buna karşılık Erdoğan, SDG ile Şam arasındaki birleşme anlaşmasının uygulanmasına yönelik diplomatik çabaların başarısız olması halinde ülkesinin Suriye’nin parçalanmasına veya toprak bütünlüğünün zedelenmesine izin vermeyeceğini vurgulayarak net uyarı mesajları verdi. Bu gerginlik söylemi, SDG’yi Şam ile varılan mutabakatlara uymamakla suçlayan Türkiye Milli Savunma Bakanlığı Sözcüsü Zeki Aktürk’ün açıklamalarında da açıkça görüldü.

Öte yandan Türk medyası da SDG dosyasıyla ilgili olarak çeşitli senaryolar ortaya attı. Bunlardan en öne çıkanları şöyle:

Ankara ile Şam arasında Suriye topraklarında ortak bir askeri çözüm seçeneği, ABD’nin yeşil ışık yakmaması nedeniyle şimdilik pek olası görünmüyor.

En olası seçenek: Suriye’nin yaklaşık otuz kilometrelik bir coğrafi derinliğinin, Türkiye’nin yönetimi altında veya Suriye güçlerinin konuşlandırılmasıyla oluşturulması.

Aynı bağlamda, Türk kaynakları Asas’a, SDG’nin Türkiye sınırına yakın askeri ve sivil noktalara yönelik sürekli provokasyonlar ve hedef almalar gerçekleştirdiğini bildirdi. Bu durum, Ankara’nın, SDG’nin önemli bir rol oynadığına inandığı “Davut Koridoru” olarak adlandırılan projeyi engellemeye çalıştığını doğruluyor. Bilgiler, SDG üzerindeki bu yoğun medya baskısının, 10 Mart anlaşmasının uygulanmasının önünü açmayı amaçladığını gösteriyor.

Şeriat Türkiye’ye mi?

“Asas”, önümüzdeki günlerde Suriye Devlet Başkanı Ahmed eş-Şara ve Dışişleri Bakanı’nın Türkiye’ye gelerek “SDG” dosyası da dahil olmak üzere birçok konuyu görüşeceğini öğrendi.

Ayrıca, özel kaynaklar, ABD’nin Türkiye Büyükelçisi Tom Barrack’ın, SDG dosyasıyla ilgili doğrudan iletişimden sorumlu üç kişiyi değiştirerek İstanbul’daki kadrosunda değişiklik yaptığını ve bu kişilerle ilişkilerinin çok dostane olduğunu açıkladı. Bu değişikliklerin nedenleri henüz bilinmemekle birlikte, ABD Dışişleri Bakanlığı’nın SDG’ye Kongre ve Pentagon’dan daha az destek verdiği anlaşılıyor.

Buna karşılık, diplomatik kaynaklar Asas’a, Washington’un SDG’yi terk etmeyeceğini ve Suriye’deki askeri varlığını, özellikle El-Tanf üssündeki askeri varlığını, bir sonraki duyuruya kadar sürdüreceğini teyit ediyor. ABD Savunma Bakanlığı (Pentagon), IŞİD ile mücadele programı kapsamında SDG ve Özgür Suriye Ordusu’na destek olmak üzere 130 milyon dolar ayırdığı 2026 bütçesini Kongre’ye sundu.

ABD Merkez Kuvvetler Komutanı Amiral Charles Bradley Cooper’ın, SDG Komutanı Mazlum Abdi’nin Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed el-Şara’ya yazdığı ve SDG’nin yeni orduya entegre bir blok olarak entegre edilmesinden bahsettiği mektubuna ilişkin aktardığı habere ilişkin, SDG’nin üst düzey bir ismi “Asas”a bu haberi tamamen yalanladı. Cooper, Abdi’nin Cumhurbaşkanı el-Şara ile doğrudan temas halinde olduğunu doğrulayarak, Suriye Demokratik Konseyi’nden (SDK) bir heyetin İngiltere Başbakanı Keir Starmer ile yakın zamanda önemli bir görüşme gerçekleştirdiğini ve heyetin SDG liderliğinin İngiltere’yi Suriye’nin yeniden inşasında ve iç diyaloğun ilerletilmesinde öncü rol oynamaya çağıran mesajını ilettiğini belirtti.

Taleplerden geri adım yok

Aynı kaynaklar, SDG’nin, Kürt kimliğinin devlet tarafından tanınması, Kürt halkının anayasal olarak tanınması ve Suriye genelinde bir ademi merkeziyetçilik formülünün benimsenmesi karşılığında, Türkiye yanlısı Ulusal Ordu’ya benzer şekilde bağımsız bir yapı olarak Suriye ordusuna katılmayı hedeflediğini açıkladı. Bu taleplerin geri çevrilemez olduğunu ve bunlar olmadan gelecekteki herhangi bir diyaloğun sonuçsuz kalacağını vurguladılar.

Erdoğan’ın SDG’ye yönelik son baskılarına gelince, kaynak bunu Türkiye içindeki Kürt taleplerini kısıtlama ve Arap aşiretlerini kuzey ve doğu Suriye’de SDG’yi desteklemeye çağıran Abdullah Öcalan’a baskı yapma girişimi olarak görüyor. Gözlemciler, bunu, Öcalan’ın Kürdistan İşçi Partisi’ni (PKK) dağıtma ve silah bırakma yönündeki önceki çağrısından bir geri adım olarak değerlendirdi. Parti ise, bu aşamada herhangi bir askeri seçeneği dışlıyor ve sorunun kapsamlı bir siyasi çözümüne yöneliyor gibi görünüyor.

Suriye Demokratik Güçleri (SDG) meselesi, Ankara, Washington ve Şam arasında, Suriye’deki gelecekleri ve rolleri konusunda farklı görüşler arasında bir gerilim kaynağı olmaya devam ediyor. Devam eden diyalog ve karşılıklı baskılara rağmen, tüm tarafların seçenekleri henüz netleşmedi ve bu da sorunun kaderini, yaklaşan müzakerelerin sonucuna bağlı olarak çeşitli olasılıklara açık bırakıyor.

@LaraMounif

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu