Tanrıkulu’ndan Kürtçe kelimelerin suç sayılmasına tepki
CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, DİAYDER’e yönelik hazırlanan iddianamede bazı Kürtçe kelimelerin PKK tarafından kullanılmasından dolayı “suç” sayılmasını eleştirdi.
Meclis Genel Kurulu’nda HDP’nin 21 Şubat’ın Dünya Anadil Günü dolayısıyla verdiği dil temelli kısıtlamaların ve hak ihlallerinin sona erdirilmesi, anadil eğitimi önündeki engellerin kaldırılması için verilen araştırma önergesi görüşüldü.
Önerge nedeniyle söz alan HDP Batman Milletvekili Necdet İpek, 21 Şubat’ın Dünya Anadil Günü olduğunu anımsatarak, “TBMM’de Kürtçe konuştuklarında Kürtçe ifadelerinin tutanaklara geçmediğini, Kürtçe ile taleplerin terörle ilişkilendirildiğini, kayyumların Kürtçeye yönelik baskı politikası uyguladığını, cezaevlerinde Kürtçe konuşan siyasetçilerin hücre cezasına çarpıtıldığını” söyledi. Hükümetin bu konuda ikircikli bir tutum sergilediğini ileri süren İpek, Kürtçe’ye duyulan saygının Kürtlere duyulan saygı anlamına geldiğini söyledi
CHP’li Tanrıkulu da yaptığı konuşmada “Anadil yasaklanamaz, anadil horlanamaz, anadil aşağılanamaz” dedi.
Tanrıkulu, 12 Eylül Darbesi’nden sonra darbeci general Kenan Evren tarafından çıkarılan yasa ile 12 yıl Kürtçe konuşulamadığını belirterek “Diyarbakır Barosu Başkanlığı yaptığım dönemde avukatlara dağıttığımız ajanda da haftanın günlerini Türkçe ve Kürtçe yazdığım için yargılandım” dedi.
Tanrıkulu, Din Alimleri Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği’ne (DİAYDER) yönelik hazırlanan ve 14. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edilen iddianamede bazı Kürtçe kelimelerin PKK tarafından kullanıldığı iddiasıyla “suç” sayılmasına değindi ve söz konusu iddianameyi hazırlayan savcıdan hesap sorulması gerektiğini söyledi.
Tanrıkulu’nun konuşmasından öne çıkanlar şöyle;
“Türkçe ortak ve resmi dilimiz ama sonuçta bu kadim topraklarda Türkçe’nin dışında yurttaşlarımızın konuştuğu birçok ana dil var ve bu ana dille ilgili sorunlar da AK Parti’nin icat ettiği sorunlar değil ama AK Parti’nin çözmediği, devam ettirdiği sorunlar.
Ana dil yasaklanamaz, ana dil horlanamaz, ana dil aşağılanamaz; aksine yurttaşlarımızın ana dilini geliştirmelerini ve ana dil ortamlarında yaşamlarını yürütmeleri için, hizmet almaları için, ana dilin eğitimini almaları için devletin, kamunun hizmet sunması lazım. Ama böyle mi?
“Yusuf Ekinci’nin oğlunun adıdır”
Dün İstanbul’da Din Alimlerinin Davası’nı (DİAYDER) izledim. Civak, bawermend, hêja, jiyan, hember, rûmet, parastin, armanc, navend, taybet, aşitî, cuda, dawî, wekhevî, bersiv, rojhilat… Bunlar iddianameye yazılmış. Deniliyor ki, bunlar Kürtçe’de gündelik hayatta kullanılan kelimeler değil, bu mele ve seydalar hutbelerinde bu kelimeleri kullanarak örgüt propagandası yapıyorlar… Vicdanınız kurusun gerçekten. Ben size söyleyeceğim: Hêja, bu sıralarda milletvekilliği yapmış, bakanlık yapmış Şerafettin Elçi’nin oğlunun adıdır. Kaç yaşında biliyor musunuz? 60 küsür yaşında. Armanc kimin adıdır biliyor musunuz? Yusuf Ekinci’nin oğlunun adıdır. Kaç yaşlarında biliyor musunuz? Yusuf Ekinci faili meçhul öldürülen avukat, 50 yaşındadır. Taybet kimdir biliyor musunuz? Silopi’de cenazesi yerde kalan anamızın adıdır. Sizin savcılarınız bu kelimeler suç dili diyor, suç dili ve bunları suç diye iddianameye yazıyor bu şekilde. Bu iddianameyi yazan savcıdan hesap soracak mısınız sormayacak mısınız? Sizden beklediğimiz budur.”
AK Parti Konya Milletvekili Orhan Erdem, AK Parti hükümetleri döneminde Kürtçe kursların, TRT 6’nın, üniversitelerde Kürtçe fakülte ve enstitülerin açıldığını vurgulayarak, Kürtlerin partisinin AK Parti olduğunu savundu.