Makaleler

Şengal katliamı sonrası ülkeyi terk etmeyen Ezidiler: Nasıl bırakıp gideriz?

IŞİD’in 3 Ağustos 2014 yılında Musul’un Şengal (Sincar) ilçesinde Ezidi Kürtlere yönelik gerçekleştirdiği katliamın üzerinden 8 yıl geçti.

Ezidi topluluğunun “73’üncü Ferman” diye adlandırdığı “Şengal Katliamı”nın yıldönümünde Ezidiler yaşadıkları trajediyi bir kez daha hatırlarken, yurt dışına gitmek yerine kamplarda kalmayı tercih edenler, “Biz de gitsek buralar ne olacak, nasıl olacak? Nasıl bırakıp gideriz” diyor.

IŞİD, 2014’te Suriye’nin yanı sıra, Irak’ın Musul, Salahaddin ve Enbar vilayetlerinin tamamı ile Diyala ve Kerkük’ün bir kısmını ele geçirdi.

Bu bölgeler ABD öncülüğündeki koalisyon güçlerinin desteğiyle Irak ve Peşmerge güçleri aşamalı bir şekilde 2017 yılında IŞİD’den geri aldı. 
 

Reuters.jpg

Dönemin Irak Başbakanı Haydar Abadi, resmi olarak ülkenin IŞİD’den temizlendiğini duyursa da örgüt mensuplarınca saldırılar düzenleniyor.

Örgütün, saldırılarından kaçan sayısız Ezidi, Irak Kürdistan Bölgesi’nde (IKB) Duhok ve Erbil’de kurulan kampların yanı sıra Şengal Dağı ve Almanya başta olmak üzere Avrupa’nın farklı ülkelerinden yaşamlarını sürdürüyor.

2017 yılından sonra da Şengal ve Duhok’taki göçmen kampları başta olmak üzere Şengal Katliamı düzenlenen törenlerle anılıyor.

Independent Türkçe’den Gülbahar Ataş’ın haberinde konuşan Irak Kürdistan Bölgesi (IKB) Hükümeti Ezidileri Kurtarma Dosyası Sorumlusu Hayri Bozani, şimdiye kadar 2 bin 717 Ezidi’nin kaderinin bilinmediğini, bunlardan bin 273’ünün kadın ve bin 444’ü erkek olduğunu söyledi.
 

Hayri Bozani.jpg

3 bin 554 kişinin kurtarıldığını dile getiren Bozani, “Şu ana kadar kaçırılan 3 bin 554 kişi kurtarıldı. Bunlardan bin 207 kadın. 339’u erkek ve bin 51’i kız çocuğu ve 957’si erkek çocuk. Ayrıca, kaçırılan 146 kişi de öldürüldü” dedi. 


“Yapılan yardımlarda ciddi düşüş var”

IKB Diyanet İşleri Bakanlığı Ezidi Ofisi Başkanı Siud Misto, Ezidi toplumuna son birkaç yıldır yapılan yardımlarda ciddi düşüş olduğunu dile getirdi. 

Siud Misto, “Bunu son zamanlarda sürekli dillendiriyoruz. Ezidilerin yaraları halen sarılamadı. Yaşadıklarını düşününce elbette tam olarak bu yaralar sarılamayacak, çünkü maddi ve manevi derin yıkımlar yaşadılar, uluslararası kuruluşlarının her türlü yardımlarına ihtiyacımız var. Buradan yardımlarını yeniden sürmeleri çağrısında bulunuyorum. Son zamanlarda gerek uluslararası gerekse Bağdat hükümeti nezdinde yardımlarda ciddi düşüş var” diye konuştu. 

Ezidi yetkili Misto, “Halkımızın büyük bölümü yurtdışına göç etti. En azından yurt içinde kalanların kamplarda yaşadıkları zor şartlardan kurtulmasına olanak sağlayacağını düşündüğümüz Şengal Anlaşması da hiçbir şekilde uygulanmadı. Bizim için tam bir hayal kırıklığı oldu” ifadelerini kullandı.

2014 yılında yaşanan katliamdan hemen sonra dönemin Başbakanı Neçirvan Barzani’nin talimatıyla Duhok’ta Ezidileri Kurtarma Ofisi kuruldu
 

Reuters2.jpg

“Akıbeti bilinmeyenlere ulaşmak zorlaştı ancak umutsuz da değiliz”

Ezidilerin mevcut durumuna ilişkin  konuşan Duhok Ezidileri Kurtarma Ofisi Sorumlusu Hüseyin Kaidi de (Husen Qaydi), zaman geçtikçe akıbeti bilinmeyenlere ulaşmanın daha zor olduğuna dikkat çekti. 

“Özellikle çocukların bulunması çok zorlaştı” diyen Hüseyin Kaidi, sözlerine şunları ekledi:

  • Örneğin; kaçırıldığında 2-3 yaşında veya üstü olan çocuklar geçen sürede daha kolay asimile olabiliyor, isim ve dilleri değişebiliyor. Bu da izlerini bulmamız konusunda ciddi engel teşkil ediyor. Ancak tüm zorluklara rağmen şüphelenilen tüm vakaların mutlaka takipçisi oluyoruz. Bunun örneklerini yaşadık zaten…Umudumuzu halen yitirmedik ve kalan diğer kayıpları da bulmak için çabalarımız sürüyor.
     
Hüseyin Kaidi.jpg

Kaidi, kayıpların bulunmasını öncelikli sorumlunun Bağdat yönetimi olduğunu ancak şimdiye kadar sorumluluklarını yerine getirmedikleri için kendi çabalarıyla ve fidye karşılığında kayıpları kurtardıklarını belirterek, “Kurtarılanlarda gerek yaşadıkları kamp hayatının zorlukları gerekse psikolojik sorunlar devam ediyor. Kovid-19’un çıkışıyla yaşam şartları çok daha fazla zorlaştı” dedi.

Ofisleri bünyesinde “Musul, Suriye ve Hol Kampı” adında dosya açtıklarını söyleyen Hüseyin Kaidi, “Özellikle Hol Kampında IŞİD’liler ile kaldığını düşündüğümüz Ezidiler var ve onları tespit etmek için bu konuda Rojava yetkililerinden yardım alamıyoruz. Bilindiği gibi belli bir süredir IŞİD mensupları o bölgeden temizlendi ancak halen o bölgede kalan Ezidi kadın ve çocuklarının olduğunu düşünüyoruz” diye konuştu. 
 

IKB Parlamentosunda düzenlenen anmadan kare.jpg

Neçirvan Barzani: Kürdistan tarihi için kanlı bir sayfadır

Duhok Valiliği, Kovid-19 nedeniyle son iki yıldır gerçekleştirmediği anma törenini bu yıl Şengal Katliamının 8’inci yıldönümünde, Semel nahiyesinde düzenledi.
 

Duhok'ta düzenlenen anmadan sunulan tiyatrodan kare.jpg

Duhok’ta düzenlenen anma programında sunulan tiyatrodan bir kare

Anma törenine IKB Başkanı Neçirvan Barzani’nin yanı sıra, hükümet yetkilileri ve Ezidi kurbanlarının yakınları katıldı. 

Törende bir konuşma yapan Neçirvan Barzani, “İçinde bulunduğumuz 21’inci yüzyılda Ezidilerin ve Kürdistan halkının başına gelen en büyük felaketi Şengal Soykırımı’nın 8’inci yıldönümünü anıyoruz. IŞİD tarafından gerçekleştirilen bu soykırım Kürdistan tarihi için kanlı bir sayfadır” dedi.
 

barzani.jpeg

Neçirvan Barzani, konuşmasında ayrıca, şu ifadelere yer verdi:

  • 100 bin Ezidi dünyanın farklı ülkelerinde mülteci olarak dağıldı. Şengal’in büyük bölümü yerle bir edildi, halk evsiz kaldı. Düşünün; birkaç gün içerisinde binlerce Ezidi vurularak toplu mezarlara gömüldü. Binlerce Ezidi kız ve kadın kardeşimiz kaçırıldı, alınıp satıldı. Silah zoruyla ve ölümle dinleri değiştirilmeye çalışıldı. Biliyorum ki kalpleriniz hüzün ve özlemle dolu. Bu büyük trajediyi her zaman zihnimizde canlı tutmalıyız ki, bir an önce çözüme kavuşturmak, etkilerini azaltmak ve bu trajedinin milletimiz üzerinde bir daha tekrarlanmaması için çalışmalıyız.

    Kürdistan ve Ezidilik, milletimizin ve coğrafyamızın ortak tarihi kimliğidir. Ezidilik, Kürdistan’da köklü bir dindir ve diğer dinlerin ortaya çıkmasından önce Kürdistan’da insan hayatını ve ilişkilerini düzenlemiştir. Ezidilik, Kürt halkının dil ve kültürünün zenginliğini metinlerinde, geleneklerinde ve marşlarında korumuştur. Kürdistan Ezidiliğin merkezidir. Ezidiliğin Kürdistan’daki varlığı Ezidiliğin temelidir. Ezidiler, Şengal’de, Kürdistan’da kendi topraklarında kalmalıdır.


Katliamın anma gününde gerek Kürt gerekse Ezidi yetkililer, yayımladıkları mesajlarda Şengal’de durumun normalleşmesi için Bağdat-Erbil arasında imzalanan Şengal Anlaşması’nın hayata geçirilmesinin elzem olduğuna dikkati çekti.

IŞİD’in İşlediği Suçları ve Mağdurları Araştırma Kurulu ise, şimdiye kadar Şengal sınırlarında 108 toplu mezar tespit edildiğini, bunlardan 57’sinin açıldığını ve 324 kişinin kemiklerinin de ailelerine teslim edildiğini duyurdu.

Kurulun, “IŞİD’ın işlediği suçlarla ilgili şu ana kadar 5 bin 170 dava dosyası hazırladığı” belirtildi.
 

twitter (3).jpeg

Kamplarda zorlu yaşam mücadelesi!

IŞİD’in Ezidi toplumunda açtığı derin acılara rağmen, birçok Ezidi’nin yaptığı gibi Avrupa’ya göç etmek yerine, bulundukları kamp hayatının zorlu yaşamıyla mücadele etmeyi tercih edenlerin oranı da oldukça fazla…

Bu Ezidilerden bazıları terzilik yaparak, bazıları mini kafeler işleterek, bazıları gönüllü, bazıları resim çizip ve fotoğrafçılık yaparak hem yaşama tutunuyor; aynı zamanda çevrelerinde kendileri gibi göçmen olanlara yardım ediyor.

Yurtdışına gitmektense tüm zorlu koşullara rağmen yerleştikleri kamplarda geçim mücadelesi veren bazı Ezidiler, içinde bulundukları şartları ve yurtdışına gitmek istememelerinin gerekçelerini anlattı.


“Kampta gönüllü çalışarak en azından mağdur insanlarımıza yardım etmek istedim”

Berfê Ali Bişar, örgüt mensupları Şengal’e saldırdığında Dugri yerleşkesinde ailesiyle birlikte kaçmayı başarmışlar.
 

Berfi Ali Bişar

Kendi deyişiyle; “Duhok’ta kampa yerleştikten sonra büyük bir katliamdan kurtulduğumuza sevinemedik bile…Çünkü topluluğumuz için büyük bir yıkımdı.”
 

Berfi Ali Bişar

“Bir süre yaşananlar karşısında donup kaldım” diyen Berfê; şunları anlattı:

  • Sonra, bir şeyler yapmam gerektiğini düşündüm. Gazeteciliği, fotoğraf çekmeyi çok seviyordum. Bir kuruluştan aldığım fotoğraf makinasıyla örgütten kurtulanları, kamptaki hayatı ve insanımıza dair daha birçok şeyi makinamla çekmeye başladım. Sonra da çektiklerimi dernek ve diğer kuruluşlarla paylaştım. Böylelikle kampta yaşamın nasıl gittiğini, yüzlerindeki çaresizliği ve daha onlarca yaşanmışlığı bir nevi kaydettim.

    Sonra uluslararası bir örgütte gönüllü çalışmaya başladım ve kamptaki ailelere hizmet ettim. Fransa ve Almanya’ya gitme imkânım vardı ancak gitmedim. Burada, yani bu kamplarda ben ve benim gibilere ihtiyaç vardı. Çektiğim fotoğraflar, Tunus ve Fransa’da düzenlenen konferans ve sergilerde yayımlandı. Bir Ezidi’nin gözlerinden yaşananları yansıtmak istedim. İyi ki buraları bırakıp gitmedim vicdanım rahat, elimden geldiği kadarıyla da burada halkımıza yardım etmeyi sürdüreceğim.

     
Berfê, Fransa ve Tunus'ta katıldığı etkinliklerden kare.jpg

“Ailemin yanında olmam gerekiyordu”

Ağustos 2014’te ailesi ve akrabalarından toplam 35 kişiyle birlikte IŞİD mensuplarınca Şengal sınırında esir alındığında Haris Hemit Seneda 9 yaşındaydı.

2017 yılının nisan ayında fidye karşılığında IŞİD’den kurtarıldı. 
 

Haris.jpg

Biri kız olmak üzere beş kardeşi olan ve ailesine bir şekilde destek olması gerektiğini dile getiren Haris, “IŞİD’den kurtarıldığımda 12 yaşındaydım, okula geri dönmek için utanıyordum; çünkü yaşım büyüktü artık. Ben de okulu bırakarak çalışmaya karar verdim. Çok uzun bir süre iş aradım ama iş bulamadım. Ben de meyve suyu ve tatlı satmaya başladım. Anayol üzerinden kurduğum bir masada baklava, bisküvi ve meyve suyu satıyorum, kışın soğuk, yazın da sıcak havada satıyorum” şeklinde konuştu. 

Tek hayalinin “sokaklar yerine dükkânda satış yapmak” olduğunu söyleyen Haris, “Peki, yurt dışına gitmek yerine neden halen kamptasın? Ya da Almanya’ya neden gitmedin?” sorusuna, “Yerinden edilmiş bir kişi olarak yaşamın zorluklarına rağmen ailemin yanında ve onlara maddi destek olmaya çalışıyorum. Elbette daha rahat bir yaşamım olması isterdim ancak ne yazık ki hayat o kadar kolay değil” yanıtını vererek, derin bir iç çekiyor.


“Şartlar çocukluk hayalimi gerçekleştirmemi sağladı”

20 yaşındaki Rehma Ömer de Musul’dan göç ettikten sonra, Duhok’a yerleşmiş. 
 

Rehma Ömer.jpg

“Göç hayatının zorluklarına rağmen, içinde bulunduğum şartlardan faydalandım; bana resim çizme ve güzel işler yaratma zamanı verdi” diyen Ömer, ülkede kalma hikayesini şu sözlerle anlattı:

  • Bir nevi çocukluk hayalimi gerçekleştirdim. Necef, Ninova ve Süleymani’de 10 resim sergisine, birden fazla resimle katıldım. Ninova Güzel Sanatlar Enstitüsü’nden mezun oldum. Günlerimi resim çizerek geçiriyorum. Resimlerimden bazılarını hobi ve hayallerimin dışa vurumu; bir kısmı da sipariş üzerine çiziyorum. Resimlerimi 25 bin ila 50 bin dinara satıyorum. Yeteneğim benim için bir gelir kaynağı haline geldi. Evet, belki çok iyi şartlarda yaşamıyoruz ve sürekli bir mücadele içindeyiz ancak hayat zaten nerede olursak olalım mücadele etmek demek değil midir? En azından kendi yurdumda ve kültürümü koruyarak yaşıyorum.
     
Ammar Aziz (1).jpeg

“Mesajımız açık; ne IŞİD ne de başka bir güç mirasımızı yok edemez”

İsminin açıklanmasını istemeyen ve bu haberde Hayat T. (rumuz isim) ise, müziğe gönül veren 23 yaşında bir Ezidi kadın.

“Ezidiyim ve müziği çok seviyorum” diyen Hayat, sözlerine şunları ekledi:

  • IŞİD saldırdığında hayatımız alt üst oldu, hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı. İki yıl tutsak hayattan sonra kurtarıldım ve bu sefer göçmen durumuna düştük. Göç ettiğimizde artık müzikle mutlu olamayacağımı düşünüyordum. Çevremde birçok kişi Almanya’ya gitti; ancak içimden bir his buralardan gitmek yerine kalmayı telkin ediyordu. Hanke Kampı’na yerleştim. Müziğe STK’ların kampta açtığı kurslarla tekrar başladım. Ailemle çadırda enstrüman çalmaya başladım. Bu beni çok mutlu etti ve bir süre sonra ben de bir yardım derneğinin desteğiyle müzik dersi vermeye başladım. Grup kurduk, üyelerinden 4’ü IŞİD’den sağ kurtuldu ve müzik öğrenmek istiyor. 


“Müzik mirasımızı korumaya çalışıyoruz” diyen Hayat, “Müzikle kimliğimizi koruyarak, dünyaya özgünlüğümüzü göstermek istiyorum. Britanya’ya bir kere davet üzerine gittik ve Ezidi mirasımızı göstermek için üniversitelerde, büyük kiliselerde ve parlamentoda konserler verdik. Mesajımız açık; ne IŞİD ne de başka bir güç mirasımızı yok edemez. Müziğimizi ve dinimizi yok olacak bir aşamaya getirmeyeceğiz” ifadelerini kullandı.


“Artık yaşadıklarımı anlatmak istemiyorum”

24 yaşındaki Hatun’un hikayesi de kamplarda yaşamını sürdüren diğer Ezidiler kadar zor…

Aile nüfusunun 15 kişi olduğunu söyleyen Hatun, “Haliyle zor geçiniyoruz. Ailenin geçiminde katkım olsun diye sabahın erken saatinde akşama kadar kadın kıyafeti dikiyorum” diyor.

IŞİD’den önce, Siba Şeyh Hıdır yerleşkesinde ailesiyle mütevazı bir hayat sürdüğünü anlatan Hatun ve ailesinin düzeni, örgütün Şengal’i işgaliyle dağılmış.

Kendisiyle beraber ailesinden 13 kişi esir alınmış.

Hatun, esir düştüğü 3 yıllık dönem hakkında ise konuşmak istemiyor.

Fidye karşılığından kurtarılan Hatun, bir süre psikolojik tedavi görmüş ancak Kovid -19’un çıkışıyla tedavi süreci yarıda kalmış.

Psikolojik sorunların yanı sıra, geçim sıkıntısı da başlayınca dikiş dikerek hayata tutunmaya başlamış.

“Müşterilerimin çoğu Ezidilerin geleneksek kıyafetlerini dikmemi istiyor. Ben de bu işte kendimi daha fazla geliştirmeye çalışıyorum” diyen Hatun, sözlerini şöyle sürdürdü:

  • Kürdistan Bölgesi’ne göç ve yaşamın zorlukları nedeniyle eğitimime devam edemedim. Giysi tasarlamayı ve dikmeyi annemden öğrendim. Elbiseleri 4 ila 40 dolar arasında arasında dikiyorum. Aylık yaklaşık 500 dolar kazanıyorum. Tasarımlarımın beğenilmesiyle, diğer kamplarda yaşayanlardan da sipariş alıyorum. Müşterilerimin çoğu genç kızlar. Maddi durumu hiç olmayanlardan daha az para alıyorum, bazen de hiç almıyorum. Kamplarda kalanların çoğu zaten yoksul; ne kadar verebilirler?..


“Üzüntü, depresyon ve kabullenememe…”

39 yaşındaki Emşe Murad Şemo da kampta kalış nedeni ve yaşadıklarını şöyle anlattı:

  • IŞİD, amcamı ve eşini katletti. Yengemin de aralarında olduğu ailemin bazı üyelerini kaçırdı ve akıbetleri bilinmiyor. Ben ve ailemin geri kalan üyeleri kaçmayı başardık. Ancak 9 gün boyunca Şengal Dağı’nda yiyecek, içecek ve yatak olmadan çok zor koşullarda yaşadık. Suriye üzerinden Şengal Dağı’ndan ayrıldık ve yardımla Kürdistan Bölgesi’ne getirildik. Kampta göçmen konumunda olmak çok kötü ve tuhaf bir histi. Üzüntü, depresyon ve içine düştüğümüz durumu kabullenememe…

    Baktım durumumuz daha çok kötüye gidiyor, kollarımı kenetleyip oturmaktansa, yardım kuruluşlarından birinin verdiği dikiş makinesiyle dikmeye ve insanlara yardım etmeye başladım. Ailem için para ve yiyecek sağlamak için iki kat çalışmam gerekiyordu. Böylelikle hem dikiş dikiyordum hem de kurstaki kadınlara dikiş dikmeyi öğretiyordum. Gündüz yardım kuruluşunun açtığı kursta çalışarak, öğleden sonra da kampta sipariş dikiş dikmeye başladım. Pandemi sürecinde kendi imkanlarımla kamptaki sağlık merkezine 300, dernek ve belediye çalışanlarına da 200 maske diktim.
     
Emşe.jpg

Emşe, son olarak kendisi gibi kamplarda kalan ve çalışan diğer Ezidiler adına da şu soruları soruyor;

  • Biz de gitsek buralar ne olacak? Nasıl olacak? Nasıl bırakıp gideriz?

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu