Yaşam

Seçmeli Kürtçe ders beklentisi 100 bin üstü

Kürtçe seçmeli derslere yönelik ilgi ve destek devam ediyor. Peki bundan sonraki süreç nasıl işleyecek? Materyallerin eksikliği nasıl giderilecek? Dil Bilimci Sami Tan ve Zana Farqînî yanıtladı.

Milli Eğitim Bakanlığı’na (MEB) bağlı ortaokullarda, 2022-2023 eğitim ve öğretim yılında seçmeli derslerin tercih süreci 7 Şubat tarihine kadar devam edecek. Öğrencilerin seçmeli dersler arasında yer alan yaşayan diller ve lehçeler (5, 6, 7 ve 8. sınıflar) dersi kapsamında, Kürtçenin Kurmancî ve Kirmançkî/Zazakî lehçelerini tercih etmesi için siyasi partilerin içinde olduğu birçok kesim tarafından çağrılar yapılıyor.

Sanatçılar, yazarlar, akademisyenler, aydınlar ve siyasetçilerin de çağrı yaptığı ve önceki yıllara göre büyük bir kampanya yürütülen seçmeli dersleri seçecek öğrenci sayısının 100 binleri bulacağı tahmin ediliyor. Ancak seçmeli dersler sonrasında gözler okul yönetimleri, İl Milli Eğitim Müdürlükleri ve Milliği Eğitim Bakanlığında olacak. Öte yandan yetkililerin tutumlarına ve ‘samimiyet testi’nden geçip geçmeyeceğine de dikkat edilecek.

Kürtçe Dil Hareketi (HEZKURD) başta Diyarbakır olmak üzere birçok kentte ailelerle temas kurarak binlerce broşür dağıttı. HEZKURD’un sahadan aktardığı bilgiler, ailelerin büyük bir çoğunluğunun seçmeli Kürtçe derslerden haberdar olmadığı yönünde. Ailelerle temas kuran Kürtçe Dil Hareketi üyeleri, çocuklar ve aileler tarafından ilgi ile karşılandı.

Kürt Dil Platformu (PZK) de seçmeli Kürtçe derslere yönelik çalışmalar yapmaya devam ediyor. Platformun Diyarbakır, Batman, Urfa, Adıyaman’da bulunan büroları da çalışmalarını sürdürüyor. PZK üyeleri hem çağrılar yapıyor hem de aileleri ve çocukları seçmeli Kürtçe dersleri seçmeye yönlendiriyor.

Seçmeli Kürtçe dersler kampanyasını yayınladıkları videolarla büyük ivme kazandıran Kürtçe Öğretmenleri İnisiyatifi de çalışmalarına devam ediyor. Mardin ve Batman’da edinilen bilgilere göre seçmeli derslere öğrencilerden büyük bir yönelme var. Binlerce öğrenci Kürtçe seçti.

Siirt Barosu, okullarda Kürtçe ve lehçelerindeki seçmeli ders tercihlerinde okul idarecilerinin öğrenci ve velileri istemedikleri tercihlere zorladığı gerekçesi ile Milli Eğitim Bakanlığı’ndan bilgi isteyip, suç duyurusunda bulunacağını belirtti.

Kürtçe yayınevlerinden Nûbihar, Avesta, Sîtav, Peywend ve Hivda, Kürtçe seçmeli dersler için kitap bağışında bulanacaklarını açıkladı. Aralarında şair ve yazar Çayan Okuduci’nin de olduğu çok sayıda kişi bireysel olarak binlerce kitap bağışında bulundu.

Kürtçe Öğretmenleri İnisiyatifi ile HEZKURD, kitap kampanyasına katılmak isteyenlere çağrıda bulunarak, Türkiye Kültür Bakanlığı bandrollü Kürtçe yayın yapan yayınevlerinin hazırladığı, Çocuk ve İlk Gençlik Edebiyatı kitaplarının bulunduğunu belirtti: “Kitap adresi kitapları sipariş ettiğiniz yayınevi olarak gösterilecek. Kitaplar daha sonra Înîsîyatîfa Mamosteyên Kurd ve HEZKURD aracılığıyla yayınevlerinden istenecek ve tek bir merkezde toplatılıp okul ve öğrencilere dağıtılacaktır. Bağışlanan kitaplar ve dağıtılan kitaplar iki ayrı liste şeklinde kaydedilip kamuoyuyla süreç sonunda paylaşılacaktır. Bu kampanyaya katılıp bağış yapan kişi ve kurumlar, ‘Kürtçe Seçmeli Ders Öğrencileri İçin’ ibaresini siparişlerinde belirtmelidirler.”

‘BU İMKAN SONUNA KADAR KULLANILMALI’

Zana Farqînî

Dil Bilimci Zana Farqînî, geçmiş yıllara göre bu sene seçmeli Kürtçe derslere yönelik duyarlılığın artmasının önemli bir gelişme olduğunu söyledi. Farqînî, sözlerine şöyle devam etti: “Daha önceki yıllar seçmeli Kürtçe dersler durumu varken neden sahiplenilmedi? Çünkü o dönemler anadilde eğitim talebi gündemdeydi. İnsanlar bunun için mücadele ediyordu. Üniversitelerde öğrenciler Kürtçe eğitim için dilekçeler veriyordu, cezaevinde insanlar anadilde savunma yapmak için mücadele yürütüyordu. Şu anki sisteme göre orta okullarda dersler veriliyor. Niye birinci sınıftan başlamıyor? İlk dönemlerde de tartışıldı. Asıl ve önemli olan anadilde eğitim hakkıdır. Bir dilin geleceği, çocukların o dille büyüyüp büyümediği ile ilgilidir. Beşinci seneden sonra bu hakkın tanınması da ayrı bir tartışma konusudur. Ama her şeyden önce seçmeli dersleri bir mücadele sonucu elde edilen bir kazanım olarak değerlendiriyorum. Bu kazanıma da sahip çıkılmalı. Bu imkân sonuna kadar kullanılmalı. Ama bununla asla yetinilmemeli. Bir dilin geleceği, o dil ile büyüyen çocukların olup olmadığıdır. O çocuklar nezdinde dilin kullanılıp kullanılmadığıdır. Çocukların o dille eğitim görüp görmediğidir. Eğer Türkiye ret, inkâr ve asimilasyon politikasından vazgeçtiğini savunuyorsa o zaman bütün haklar olduğu gibi hak sahibine iade edilmeli ve anadilde eğitimin önü açılmalı.”

‘EBEVEYNLER ÇOCUKLARIYLA KENDİ DİLLERİNİ KONUŞMALI’

“Ebeveynler de bu haklarını sonuna kadar kullanmalı” diyen Farqînî şu öneride bulundu: “Kürtçeyi konuşmak yetmiyor, okuyup ve yazmak gerekiyor. Okunup yazılan ve eğitim görülen bir dil kalıcı olur. Daha zenginleşir ve kendisini geleceğe taşır. Sadece konuşmakla yetinen bir dilin geleceğinden de söz edilmez. Kendisini geliştiremez ve düdük kalır. Ben seçmeli dil konusunda oluşan hassasiyeti ve duyarlılığı önemli buluyorum. Ebeveynler çocuklarıyla kendi dillerini de konuşmalı. Çocuklar birden fazla dili aynı anda öğrenebilme kabiliyetine ve becerisine sahipler. Geçmiş yıllara kıyasla baktığımızda bir duyarlılık var. Kampanyalar oluşuyor. Kürt medyası ve Gazete Duvar gibi medya organları da bu kampanyaya dikkat çekiyorlar. Tabi asıl olan genel Kürt siyasetinin tavrı. Bu da geçmiş yıllara göre biraz yumuşadı.”

‘100 BİN KİŞİ BAŞVURURSA MİLLİ EĞİTİM BAKANLIĞI NE YAPACAK?’

Seçmeli Kürtçe dersler süreci sonrasına dikkat çeken Farqînî, şunları söyledi: “Fakat bir handikap daha var. Kürtçe seçme sayısında geçmiş yıllara göre bir artış beklentisi söz konusu. Hem de büyük bir farkla. Bu dersi verecek öğretmenler var mı? Özellikle bazı şeyler okul yönetimine ve tutumuna bağlı. Sınıf açıp açmama okul yönetimlerine bırakılmış. Bunların tavrı önemli. Diğer taraftan Milli Eğitim ne yapacak? Diyelim ki 100 bini buldu. MEB ne yapacak? ‘Öğretmen yok ve bu talebi karşılamıyoruz’ mu diyecek? Buna rağmen aileler başvurmalı ve bu hakkı sonuna kadar savunmalı. Dil hassasiyeti ve asimilasyon politikası deşifre edilmeli. Yani samimi olup olmadıkları deşifre edilmeli. Eğer böyle engellemeler varsa bu engellemeler açık bir şekilde ortaya konmalı. Devletin samimi olup olmadığı testinde de geçecek. Bu sene geçmiş yıllara göre fazla başvuru olacağı kesin. Millî Eğitim Bakanlığı, İl Milli Eğitim Müdürlükleri ve okul yönetimleri bu konuda samimiyse öğretmen açıklarını da giderebilirler. Kendi bünyelerinde bulunan öğretmenlerden yararlanabilirler. Dışardan öğretmen tayin edebilirler. Neticede bu bir samimiyet meselesi. Ellerinde materyaller var. Yeniden basmaları mı gerekecek, fotokopiyle mi çoğaltılacak yoksa daha önce var olan materyallerden mi faydalanacaklar? Bunlar çözülmesi zor olan şeyler değil. Önemli olan bu konuda samimi olmaları ve bu hakkın kullanımı noktasında ne tür çözümler üretiliyorsa o konuda kafa yorarlarsa önemli adımlar atabilirler. Bunlar engel teşkil etmez fazla. Belki birtakım sıkıntılar olur ama bu dersi talep etmiş olanların bu haktan yararlanmasında engel teşkil edecek şeyler değil. Bu ihtiyaçlar giderilir.”

‘ÇOK KÜÇÜK BİR ADIM AMA DEĞERLENDİRİLMESİ GEREKİR’

Sami Tan

Dil Bilimci Sami Tan, seçmeli Kürtçe ders kampanyalarının belli bir etki yarattığını ve önceki yıllara göre çok daha güçlü bir katılım olduğunun altını çizdi. “Bu aslında çok küçük bir adım ama değerlendirilmesi gerekir” diyen Tan, “Büyükşehirlerde de zemin yaratılması gerekiyor. Bu en temelde anadilde eğitim hakkıdır. Seçmeli derse baktığımızda çocuk önce ana okula ve ilk okula Türkçe ile başlıyor. Ortaokula geldiğinde seçmeli Kürtçe ders açılıyor. Lisede bu tekrar kesiliyor. Bu da sağlıklı bir durum olmadığını gösteriyor. Çünkü yapılan pedagojik araştırmalar çocuğun anadilde eğitime başlaması gerektiği yönünde. Buna rağmen bu seçmeli dersler bir kazanımdır. Taleplerin kendisini göstermesi açısından önemlidir. Bu anlamıyla örgütlü kurumların Kürtçe Dil Hareketi ve Kürt Dil Platformu’nun ve bunların dışında diğer STK’ların bu mücadeleyi yürütmesi ve sahiplenmesi önemli görüyorum. Bunun daha da geliştirilmesi gerekiyor. Birkaç yıldır Zazakî ve Kurmancî için birer öğretmen atanıyor. Bu çok sınırlı. Bunun özellikle artırılması gerekiyor” dedi.

‘ENGELLEMELER VAR, TAKİP EDİLMESİ GEREKİR’

Tan, 100 binleri aşan rakamlar çıkabileceğine işaret ederek, bundan sonraki sürece dikkat edilmesi gerektiğini söyledi: “Geçtiğimiz günlerde sadece bir okulda 300 kişi başvurmuş. Bu önemli bir sayı. Zaten küçük bir çalışmayla 100 binleri bulacağını biliyoruz çünkü ciddi bir Kürt nüfusu var. Yapılan anketlerde de toplumun yüzde 80’inden fazlası anadilde eğitim istediğini gösteriyor. Çocuklarına kendi anadillerini öğretmek istediklerini söyleniyor. Net rakamlar ortaya çıkmadı ama 100 binleri ifade eden rakamlar beklenebilir. Özellikle materyal ve öğretmenler noktasında ciddi bir şey var. Çeşitli yerel düzeylerde çeşitli engellemeler var. Kürtçenin seçmeli dersler listesinde çıkarılması söz konusu. Birçok yerde öğretmenlerin kendileri dersleri seçtiğini biliyoruz. Bunların üzerine gidilmesi gerekiyor. Veya öğretmen yok denilerek sınıf açmama durumları var. Engellemeler var. Bunun bir mücadele süreci olarak görülmesi gerekiyor. Seçmeli dersin seçilmesi, materyali, hocası bunların giderilmesi gerekiyor. Bundan sonraki süreci STK’lar, öğretmenler inisiyatifi, aileler ve dil kurumları tarafından takip edilmesi gerekir.”(Gazete Duvar)

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu