Kültür & Sanat

Ressam Diljan: Kürt katliamlarını Guernica gibi dünyaya aktaracağım

Kürt ressam Xelef Diljan, resimleri yoluyla Kürtlerin maruz bırakıldığı acıları dünyaya duyurmak istiyor: Bunların hepsi bizim tarihimizdir. Tuvale aktaracaklarımın başında da Roboski katliamı var.

Kürt ressam Xelef Diljan 8 yıldır İstanbul’da yaşıyor. Diljan, sosyal medya hesaplarında sipariş üzerine yaptığı sıra dışı çizimleriyle kısa sürede büyük bir kitleye ulaştı. Diljan’ın diğer ressamlardan ayıran bir özelliği var: Dedesinin Almanya’dan getirilen bir teybe kaydettiği sesinden etkilenerek çocukluğundan beri şarkı söylüyor. Dedesi hem dengbêj hem el sanatçısı, babası erbane çalıyor, abisi ise hem ressam hem şarkı söylüyor.

Sanatla iç içe bir ailede büyüyen Diljan liseden yüksek lisansına kadar resim eğitimi almış, ancak çocukluğundan beri bir tutkuya dönüşen müziğini de hiç bırakmamış. Diljan’a göre müzik, onun resim çalışmalarında önemli bir role sahip. Liseden beri Adıyaman’dan, ailesinden ayrı yaşayan Diljan, hem şarkı söyleyerek geçimini sağlıyor, hem bu yolla kazandığı para sayesinde hayali olan resimle ilgileniyor.  Konya’da üniversite eğitimini tamamlayan sanatçı, güzel sanatlar alanında yüksek lisans eğitimi almak için İstanbul’a gelmiş. Bu alandaki eğitimini de tamamlayan Xelef Diljan, İstanbul’da bir atölye açmış ve sanatsal çalışmalarına başlamış.

Resim ile müzik arasında bir ilişki kuran Diljan, müziğin, duygularını tuvale aktarırken kendisine yardımcı olduğunu; acılardan beslendiğini ve her iki sanatın da duygularına aracılık ettiğini söylüyor.

Lise çağında resim ile müzik arasında kaldığını belirten Diljan, abisinin yönlendirmesiyle resim sanatı üzerine okumaya karar veriyor. Diljan, resim alanında belli bir noktaya geldikten sonra, Kürtlerin maruz kaldığı katliamları, Pablo Picasso’nun İspanya iç savaşını resmettiği ünlü Guernica tablosu gibi dünyaya aktaracağını belirtiyor. Kürt kültürünü kendi tarzında resimlere yansıtmak isteyen Diljan, nedenini şöyle açıklıyor: “Halk olarak bizim ilk olarak buna ihtiyacımız var. Kendi kültürümüzü başka toplumlara tanıtmak. Bunu da sanat yoluyla daha iyi yapabiliriz. İlerde yurt dışında sergiler açacağım. Resim sanatı alanında belli bir noktaya geldikten sonra da Kürtlerin maruz kaldığı katliamları Guernica gibi dünyaya aktaracağım.”

‘DIŞARI ÇIKIP ‘KÜRTÇE MÜZİK YAPIYORUM’ DİYEMİYORUM’

Birçok kişi Kürtçe konuştuğu ve Kürtçe müzik dinledikleri için defalarca ırkçı saldırılara maruz kaldı. Kürtlere yönelik ırkçı saldırıları işaret eden Diljan, “Şu an bile dışarı çıkıp bağırıp Kürtçe müzik yapıyorum diyemiyorum. Bu bile bir ezilmişliktir. Belki istediğim konsepte bu ülkede bir sergi açamayacağım. Avrupa’da daha özgürce açabilirim. Şu anki sisteme ve teknolojiye göre sesimizi duyurmak adına en iyi yolun sanat olduğunu düşünüyorum. 18 yıldır ben çizimin içerisindeyim. Bu konuda bir faydam olacaksa ne mutlu bana. Dedem erbane çalıp söylerdi. Babam da bunu yapıyordu. Bizim resim yeteneğimizin dedemden geldiğini düşünüyorum. Dedem ahşaptan el işlemeciliği yapıyordu. Küçük süsler, oymacılık, heykeller yapıyordu. Beni ressama yönlendiren abim de hem bağlama çalar hem resim yapar. Onun bir büyüğü de aynı şekilde bağlama çalar. Bizde müzik ve resim iç içe geçmiştir” diyor.

‘BU ÖZGÜRLEŞMİŞ YOLU İYİ KULLANMAK LAZIM’

İstanbul’da grafik ve resim üzerine yüksek lisans yapan Diljan, grafik bölümünü okumasının, günümüzdeki resim sanatının eskiye göre biraz daha özgürleşmiş olmasından kaynaklandığını söylüyor: “Çünkü öyle resimler var ki, bunu Rönesans zamanında yapsalardı, dalga geçerlerdi. Kabul edilemezdi. Bu özgürleşmiş yolu iyi kullanmak lazım. Bir kültür merkezinin içinde sanat atölyesi, resim atölyesi olmalı. Malzeme gereçleri pahalı. Belki çizim yapmak isteyen ama yapamayanlar var. Bu konuda gereken desteği verecek mecralar olmalı. Van’da bir kültür merkezi ve içerisinde en az 5 atölye olmalı. İçinde öğretecek bir hoca olmalı. Bu yokluklara rağmen çok güzel çizimler yapıldığını gördüm. Birçok kişiye kendim malzeme alıp gönderdim. Belki bu onlar için güzel bir başlangıç. Bu arkadaşlara sürekli şunu söylüyorum: Bunu maddi kaygı güderek yapmayın. Amacınız para kazanmak olmasın. Mesela ben şarkı söylüyorum. Sahnede şarkı söylemek ile burada şarkı söylemek çok farklı. Burada robot gibiyim. Çünkü o bir sahne. İsteklere yanıt vermek zorundayım. Belki o an ruh halim başka bir parçayı çalmak için uygun. Bu benim para kazanmak için orada olma zorunluluğumdan kaynaklanıyor. Ben bir çizimi yaptığımda ve sergileyeceğim zaman bu satılır diye düşünmedim. Vermek istediğimi vermeliyim, almak isteyen alır.”

‘MÜZİK BANA HUZUR VERİYOR’

8 yıl önce İstanbul’a ilk geldiğinde bir sene boyunca çiğ köfteci dükkânında çalıştığını belirten Diljan, resim siparişi alabilmek için ilginç bir yola başvurmuş: “15 resim yapabilecek kadar malzeme alacak parayı biriktirdim. Bu resimleri yaptım ve farklı semtlerde büyük restoranlara hediye olarak verdim. İletişim numaramı bıraktım, almak isteyenler olursa bana ulaşsın diye. Zaten hemen dönüşler oldu. Bu şekilde başlamak zorunda kaldım. Böyle başlamak ister miydim, hayır. Ama mecburdum. Tek alanın bu ise eğer, bugün Türkiye şartlarında sipariş almadan çizim yapamıyorsun. Ben yanında müzik de yapıyorum. Yoksa ayakta duramam. Bazı arkadaşlarım ben para kazanayım diye bana çizim siparişi verdiler. Bunlar güzel şeylerdi, unutamam. Ancak şimdi müziği ekonomik bir araç olarak kullanmıyorum. Haftada bir gün arkadaşlarım çok istediği için sahneye çıkıyorum. Müzikte bir kitlem var. Onları da bırakmak istemiyorum. Hatta müziği hiç bırakmak istemiyorum. Söz ve müziği bana ait olan bir şarkım yayınlanacak. Çünkü müzik bana huzur veriyor.”

‘TARİHİMİZDEKİ KATLİAMLAR ÖNCELİKLİDİR’

Kürtlerin maruz kaldığı bütün katliamları çizip dünyaya aktaracağının söyleyen sanatçı, şöyle devam ediyor: “Bunların hepsi bizim tarihimizdir, acılarımızdır. Tuvale aktaracaklarımın başında Roboski katliamı var. Ben katliamın olduğu dönemde üniversitedeydim. Bu gibi durumlarda insanın kendi ailesi akla geliyor. Ben kendi ailemi düşündüm. Diğer katliamlara şahit olmadım. Roboski katliamına şahitlik ettim. Zilan katliamı var. Roboski katliamını, bir Guernica tablosu gibi dünyaya aktaracağım. Bazıları için ‘acılarımızdan beslenmek’ yanlış olabilir, bence değil. Biz geçmişten beri yaşadığımız bu zulmü insanlara gösterebilmeliyiz. Sanatın kendisi acıdan ilham almaktır. Acılardan beslenmediğin zaman kişisel, kendi ruh dünyasından düşsel olarak yaşadığı şeyleri dış dünyaya yansıtabilir. Ben bunları da yansıtmak istiyorum. Ama benim için şu an daha önemli şeyler var. Tarihimizde bu kadar katliam, bu kadar zulüm, acı varken bana göre bunlar daha öncelikli. Çünkü bunları gelecek nesillere de aktarmamız lazım. Dünyaya da göstermemiz lazım. Sanat, acılarını yansıtma aracıdır. Bir şarkının, ağıdın bir hikayesi varsa, bir tablonun da hikayesi var. Bizim eski dengbêjler ‘Mem û Zin’ ve ‘Xecê û Siyabend’in aşklarını, efsanelerini, acılarını, nasıl gösteriyorsa resim sanatı da öyledir.”

‘SERGLERİMDE KLASİK MÜZİK DEĞİL, ŞAKİRO ÇALACAK’

“Kürt destanlarıyla ilgili bir planın var mı?” sorusuna Diljan şu yanıtı veriyor: “Kesinlikle. O kadar zenginlik var ki, müzik alanında zaten yapılıyor. Ama resim sanatında bu eksik. Biz ‘Dewrêşê Evdê û Edûlê’yi bir sergi konseptinde yaptığımızda Avrupa’daki insanlar ilk defa duyacaktır. Ama konusuna konseptine baktığında bu bir kültürdür. Bunların hepsi, kendimizi, kimliğimizi, dilimizi var etmek adına çok güzel şeyler. Bir hocam bize şunu derdi: ‘Nerede ne zaman çizim yapacaksanız, çizime başladığınızda sonuna kadar aynı müziği dinleyin.’ Bu önemli bir şeydi aslında. Bunun sebebi şudur: Bazen insanın ruh hali değişebiliyor. Bu tabloya da yansır. Şakiro’nun okuduğu ‘Kekê Xiyasedin’ örneğin… Bu konseptte bir sergi açtığımda, Avrupa veya Amerika’da da olsa klasik müzik yerine dengbêjlerin şarkıları çalacak orada. Bu da bir kültür. Sadece çizmek değil, hepsi bir bütündür, iç içedir.”

Denbêjliğe aşık olduğunu belirten Diljan, “Ben dedemi görmedim. 1980’de öldü. Babam Almanya’dan teyp ve boş kasetler getirmişti. Dedem çalıp söylerken kaydetmiş sesini, ben de sürekli dinlerdim. Beni müziğe yönlendiren şey buydu. Bunu resmin içine de koyabiliyoruz. İnsanın içinde olduğu toplum ve ailesi, geleceğini de yönlendiriyor. Beni, kendisini görmediğim halde müziğe dedem yönlendirdi” diyor.

‘KÜRDİSTAN’DA RESİM ATÖLYELERİ OLMALI’

Diljan, sözlerini şöyle noktalıyor: “Resmin, Kürtçe müzik kadar yaygınlaşmasını isterim. Kürdistan’da resim atölyeleri olmalı. Ben İstanbul’dayım ama atölyemin Amed’te, Adıyaman’da olmasını isterdim. Merkezi burası olduğu için ben de burada olmak zorundayım. Konya, Adıyaman, Amed, Çanakkale, Ankara ve İzmir’de sergiler açtım. Önümüzdeki bahar aylarında da İstanbul’da açılmasını planlıyorum. Önümüzdeki iki ay içerisinde Belçika ve İsviçre’de sergi açacağım. Sergilediğim eserleri hiçbir şekilde sosyal medya hesaplarında paylaşmıyorum. Bugüne kadar paylaştıklarımın hepsi sipariş olanlardı. Belli bir maddi imkâna sahip olduktan sonra siparişleri de bırakmayı düşünüyorum. Çünkü siparişle yaptıktan sonra bir süre sonra robotlaşıyorsun. Duygularınla bir şey katamıyorsun. Dünyada bir ilk olmasını istediğim bir şey var: Abim ile Avrupa’da iki Kürt ressam kardeş olarak bir sergi açmak istiyorum.”

KAYNAK:Gazete Duvar

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu