Kürt diyaloğu
Suriye Kürt hareketinin iki uç kutbu olan Demokratik Birlik Partisi (PYD) ile müttefikleri ve birçok siyasi partiyi bünyesinde barındıran Suriye Kürt Ulusal Konseyi (ENKS) arasında Nisan 2020’de başlayan ‘diyalog ve müzakere’ turlarının başarılı olmasına ihtimal verenlerin sayısı oldukça azdı. Bu diyalog girişiminin’ başarılı olacağını öngörenler, Suriye’deki Kürt halkının, birlik olunması yönündeki arzularını yansıtan genel ruh haline itimat ediyordu. Ayrıca bu ‘diyalogun’ ABD tarafından desteklenmesinin de başarı ihtimalini artırdığına inanılıyordu.
Doğrusu, Suriye’deki Kürt siyasi hareketleri konumlarını pekiştirmek ve Kürtlerin haklarını yok sayan güçlere karşı direnebilmek adına, farklı derecelerde de olsa bu diyaloğa ihtiyaç duymaktadır. Demokratik Birlik Partisi ve Suriye Demokratik Güçleri, ‘özerk yönetimlere’ yönelik siyasi tecridi kaldırmak ve nispeten kaybettikleri itibarı kazanmak istiyorlar. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin, Afrin, Ra’sul Ayn ve Tel Ebyad müdahalelerinin ardından, bahsi geçen bu güçlerin bölgedeki özgül ağırlığında bir gerileme görülüyor.
Diyaloğun başarılı olmasından’ en çok faydalanan taraf ise Kürt Ulusal Konseyi ‘olacaktır. Böylelikle ENKS Suriye’deki Kürt Bölgesel Yönetimi’nde kendisine siyasi ve askeri bir konum elde edebilecektir.
Buna karşılık çok sayıda uzman farklı gerekçelerle de olsa Suriye Kürtleri arasındaki bu diyalog girişiminin başarısız olacağını öngörüyor. Öncelikle; PYD ve ENKS’nin amaçları ve çıkarları birbirine neredeyse taban tabana terstir. Başlıca anlaşmazlık konuları arasında zorunlu askerlik, eğitim müfredatı, Demokratik Birlik Partisi’nin PKK ile organik bağlarının koparılması, ENKS’nin askeri ve siyasi yapıya katılım düzeyi ve Peşmergenin Kürt bölgesindeki konumu meseleleri yer alıyor. Tarafların görünürde çatı bir yapı oluşturulması ve Suriye ile Kürt davasının geleceğine dair ortak vizyon belirlenmesi yönünde çalışmalar yapılması hususunda uzlaşmış ve PYD’ye karşıt partilerin ofis açmalarına izin verilmiş olması da bu görüş ayrılıklarının yakınlaştırılmasındaki zorlukların üstesinden gelemeyecektir.
İkinci olarak; bazıları Kürtler arası diyaloğun başarısız olmasının PYD’nin yapılanmasının doğasındaki sorunlardan kaynaklandığını ileri sürüyor. PYD’nin Stalinist düşünsel altyapısının dışlayıcı ve farklılıkları kabul etmeyen doğasının, ‘anlaşmazlığın’ başlıca sebebi olduğu değerlendiriliyor. PYD daha önce de teoride kabul ettiği anlaşmalara çıkarlarıyla çatıştığı anda yüz çevirmişti. Bunun en bariz örneklerinden biri olarak 2014 Duhok Anlaşması gösteriliyor. Bu anlaşmaya göre taraflar Kürt Yüksek Konseyi çatısı altında bir araya gelecek ve Suriye’nin kuzeydoğusunu birlikte yönetecekti. PYD’nin içinde yönetimin paylaşılmasına kesinlikle razı gelmeyen ‘aşırılıkçı bir akımın’ varlığı biliniyor. Bu akımın PKK ile doğrudan bağlantılı olduğu ve diğer taraflara herhangi bir taviz verilmemesi gerektiğini savunduğu değerlendiriliyor. Bu durum, ENKS’nin ofislerinin basılmasının ve üyelerinin gözaltına alınmasının sebebini de göz önüne seriyor. PKK’ye yakın isimlerin ve Devrimci Gençlik Grubu liderlerinin, Özerk Yönetimin en üst düzey yetkilileri olarak görev alması da bu akımın PYD içindeki gücünden kaynaklanıyor. ENKS ise PYD’nin Iraklı rakibi Kürdistan Demokrat Partisi (KDP), Aşuriler Örgütü, Gelecek Akımı ile Cezire ve Fırat Arap Meclisi gibi yapılarla ittifak geliştirerek bir denge kurmayı umuyor.
Üçüncü olarak; bazıları, Kürt meselesine yönelik dış müdahalelerin etkisiz kaldığını düşünüyor. ABD söz konusu diyaloğun başlıca sponsoru ve müzakerelere de doğrudan katılıyor. ABD, tarafların görüş ayrılıklarını ortadan kaldırmak için büyük bir çaba sarf ediyor. Böylelikle Fırat’ın doğusuna istikrar getirmeyi umuyor. Ancak diğer yandan Kürtler arasındaki diyaloğun başarısız olmasını isteyen ve bu uğurda çalışan taraflar da mevcut. Bu taraflar farklı nedenlerle Kürtlerin birlik olmasını engellemek istiyor.
Suriye rejimi, İran ve Rusya, Kürt diyaloğunun başarılı olmasını istemeyen taraflar olarak öne çıkıyor. Suriye rejimi, Fırat’ın doğusunda bir toplumsal uzlaşıya dayanan meşru bir oluşumun, kendisinin bölgedeki etkisini kıracağını ve bölgedeki petrol gelirlerinden mahrum bırakacağını değerlendiriyor. Tahran yönetimi de ABD’nin Fırat’ın doğusunda, Şam yönetiminden bağımsız bir idare oluşturmasını kolaylaştıracağı için diyaloğun başarısız olmasını istiyor. İranlılar, ABD projesi olarak değerlendirdikleri ‘diyaloğun’ başarılı olmasının ABD’nin bölgedeki elini güçlendireceğini ve askeri varlığını pekiştireceğini öngörüyorlar. Bu yapının, Şii Hilali olarak adlandırılan, bölgesel faaliyetlerini sekteye uğratacağını da düşünüyorlar.
Ankara hükümeti her ne kadar Suriye’de herhangi bir Kürt silahlı varlığına şiddetle karşı çıksa ve PYD ile PKK’yı bir görse de Kürtler arası diyaloğa düşmanca bir tutum takınmadı. Ankara belki de Kürt Ulusal Konseyi’nin bölge yönetiminde ve askeri yapılanmasında söz sahibi olmasını ve böylelikle PYD’yi kuşatmak için bir imkan doğmasını umuyor olabilir. Ankara aynı zamanda ABD’nin, Demokratik Birlik Partisi’nin Özerk Yönetim bölgelerindeki rolünü diğer Arapların katılımıyla sınırlamak isteyen adımlarını yakından takip ediyor. ABD Aşuriler, Süryaniler ve Arapların Özerk Yönetimde daha fazla yetki elde etmesi için çalışma yürütüyor. Türkiye’nin söz konusu diyaloğun başarılı olmasını isteyen Irak Kürdistan Demokrat Partisi hükümeti ile eskiye dayanan anlaşmalarının da bu diyaloğa açıkça karşı çıkmamasında bir etkisi olabilir. Nitekim Türkiye, Irak Bölgesel Kürt Yönetimi’nin petrolünü pazarlayıp, bölge ile iyi ekonomik ilişkiler geliştirmeyi planlıyor.
Suriye’deki Kürt diyaloğunun ‘dondurulmasının’ arkasındaki nedenlerden bağımsız olarak ifade etmek gerekirse; muhalefetin kendi arasında diyalog kurmak ve uzlaşı sağlamaktaki başarısızlığının bir başka örneğine şahit oluyoruz. Sanki Suriye’deki değişim güçlerinin bölük pörçük olmalarını ve uzlaşamamalarını dayatan bir mekanizma var gibi. İyimser bir tutum takınarak soruyoruz: Kürt halkının ve siyasi güçlerinin, diyaloğun sonuçlarını özel kılacak özellikleri var mıdır? Kürt güçlerinin kendi aralarındaki anlaşmazlıkları ve farklılıklarını aşarak, kendilerini aşırılıkçı örgütlerin kuşatmasından kurtarmalarının zamanı gelmedi mi?
Oysa diyaloğun başarılı olmasının olumlu sonuçlarının en çok onların farkında olması gerekir. Diyaloğun başarılı olması, sadece Suriye’nin kuzeydoğu bölgeleri için değil, aynı zamanda Kürtlerin Araplarla olan ilişkilerinde bir güven tesis edilebilmesi için de olumlu olacaktır. Diyaloğun başarılı olması Suriye’deki siyasi süreçte ilerleme sağlanabilmesi ve Suriye’nin geleceği için de önem arz etmektedir.(Şarkul Avsat)