Makaleler

Irak’ta Kürtlere yönelik Enfal operasyonlarına ilişkin tanıklık ve belgeler

5 yıl önce diktatör Saddam Hüseyin devrinde planlanıp uygulanan Enfal askeri operasyonlarının amacı; yönetime karşı silahlı mücadele veren silahlı Kürt hareketlerini (Bilhassa Kürdistan Demokrat Partisi [KDP] ile Kürdistan Yurtseverler Birliği [YEKİTÎ] peşmergeleri ve destekçilerini) toptan imha etmekti. 

1975 yılında Cezayir yönetiminin aracılığıyla büyük tavizler vererek İrجنگan ile barışan Saddam yönetimi, intikam almak maksadıyla KDP’nin tarihi lideri Molla Mustafa Barzani’yi siyasi ve askeri anlamda tecrit etmişti.

O zamana kadar Barzani, Şah Muhammed Rıza Pehlevi’den aldığı askeri desteğe ve ABD Dışişleri Bakanı Henry Kissinger’in sözüne güvenerek Bağdat hükümetine karşı ciddi bir gerilla savaşı başlatmıştı.

23 Mart 1975 tarihli Cezayir Anlaşması’nın ardından hem Şah Pehlevi hem de Kissinger tarafından yalnız bırakılan Barzani, acı bir mağlubiyet sonucunda silahlı mücadeleden vazgeçmek zorunda kaldı.

Cezayir Anlaşması’ndan sadece birkaç gün sonra, 100 bine yakın sivil-asker takipçisiyle beraber İran’a gitmek üzere Irak’tan ayrıldı. Böylece Kürt ayaklanması sona ermiş oldu.

Dönemin iki Kürt lideri olan İbrahim Ahmed ve damadı Celal Talabani ise taraftarlarıyla birlikte Suriye’ye gittiler. Yenilgiyi hazmedememişlerdi

Silahlı isyanı tekrar başlatmak amacıyla Saddam’la ölümüne kavgalı olan Suriye Devlet Başkanı Hafız Esad ile Marksist Filistin örgütlerinin desteğini alarak Haziran 1975’te Kürdistan Yurtseverler Birliği’ni (YEKİTÎ) kurdular.

İki lider, gönülsüz silah bırakan KDP peşmergeleri ile bazı komutanlarını etraflarına toplayıp Irak Kürdistanı’nın farklı bölgelerinde silahlı ayaklanmayı başlattılar.

Talabani ve yoldaşlarına göre, alınan acı mağlubiyetin nedeni, KDP önderliğinin “feodal, aşiretçi, burjuva, sağcı ve teslimiyetçi acizliği” idi. 

İran Devrimi’nin başarılı olması üzerine Şah Muhammed Rıza Pehlevi, 16 Ocak 1979’da ülkesini terk etmişti.

1 Nisan’da yapılan halk oylaması sonucunda laik, liberal, Kürt yurtseveri ve solcu müttefiklerini devre dışı bırakan Ayetullah Humeyni ile din adamları, İran İslam Cumhuriyeti’ni ilan ettiler. Böylece Humeyni, ülkenin siyasi ve ruhani lideri oluverdi. 

İran ve başka ülkelerde sürgün hayatı yaşayan Iraklı Kürt siyasi önderler, bu durumu fırsat bildiler ve İslam devrimi yetkilileriyle görüşüp Saddam yönetimine başkaldırı için destek arayışına girdiler. 

O sırada bölgedeki baş müttefiki sayılan Şah Pehlevi’nin devrilmesiyle jeopolitik ve enerji açısından büyük kayba uğrayan ABD, bu sefer de Saddam Hüseyin’i İran’a karşı savaş açmaya teşvik etti.

Savaş, 22 Eylül 1980’de Irak ordusunun düzenlediği işgal operasyonuyla başladı.

İran’da Tahmilî Savaş (تحمیلی جنگ)  veya Mukaddes Müdafaa (مقدس دفاع), Irak’ta Saddam’ın Kadisiyesi (صدّام قادسيّة ), Arap dünyasında Körfez Savaşı (الخليج حرب ) olarak anılan bu savaş tam 8 yıl sürdü (1980-1988).

Bu süre zarfında iki taraftan yaklaşık 1 milyon asker ve milis hayatını kaybetti, 1 milyon 500 bin kişi de yaralandı. 

Savaşın seyri içinde İran, hem KDP hem de YEKİTÎ peşmergelerini siyasi, askeri ve ekonomik bakımdan destekledi. 

Kürtleri kendisi için tehdit olarak gören Saddam Hüseyin ise bugün “Enfal Operasyonları” diye ünlenen Kürtleri imha harekâtı başlattı. 

Enfal kelimesi Arapça sözlükte “ganimet, savaş ganimeti, düşman mallarının yağmalanması” anlamına geliyor.

Kürtçede (Sorani ve Bahdinani lehçesinde) Karasatê Enfal (ئەنفال کارەساتی) diye geçiyor. 

Müslümanların kutsal kitabı Kuran’ın 8’inci suresinin adı da “Enfal”dir ve birinci ayeti şöyle başlar:

Ey Muhammed, sana savaş ganimetlerinin hükmünü sorarlar. De ki: ‘Ganimetler Allah’ın ve elçisinindir.’


Aynı surenin 12’nci ayetinde çatışmaya teşvik edici cümleler de var:

Ey inananlar! Artık siz de kâfirlerin boyunlarını vurun, ellerine ve parmaklarına (kılıç) çalın…


Kürtlere her türlü vahşeti ve zulmü reva gören Saddam Hüseyin de yaptıklarını (toplum kıyım, köylerin yakılıp yıkılması, peşmerge kuvvetleriyle sivil yerleşim yerlerinin kimyasal silahlarla bombalanması, kadınların esir alınması ve çocukların katledilmesi vs) dini açıdan meşrulaştırmak için bu ölüm operasyonlarına “Enfal” adını verdi. 

1986-1989 yılları arasında yapılan operasyonlar aralıklarla sürmüş; günümüzde dünyaca bilinen “Enfal soykırımı” ise Şubat 1988’de başlayıp ikişer-üçer hafta arayla Kürdistan’ın farklı mıntıkalarında 9 ay boyunca devam etti.

Siyasal ve sosyal açıdan simge haline gelen Enfal’in yıldönümü, Germiyan bölgesinde yoğunlaşan bombalama ve kimyasal silah kullanılmasının tarihi olan 14 Nisan 1988’e denk düşüyor.

Aslında Sergelû ve Bergelû’da başlayan imha harekâtı, Bahdinan yöresindeki Amediye-Sersing-Bamerni ile çevresinin bombalanmasıyla 6 Eylül’de son buldu.

Bu tarihten itibaren, bilhassa 1991 Körfez Savaşı ile birlikte uluslararası basın ve medyada çokça yazılıp söylenenler günümüzde de zaman zaman gündeme getiriliyor.

Gelin, bu hususta hazırlanmış bazı belgelere birlikte göz atalım:

İnsan Hakları Örgütü-Ortadoğu (Human Rights Watch-Middle East) isimli kuruluşun 1995 yılında hazırladığı rapor, “Irak’ın Soykırım Suçu: Kürtlere Karşı Enfal Operasyonu” (Iraq Crime of Genoside the Anfal Campaign against Kurds) başlığıyla kamuoyuna sunuldu.

Kürt Avukat Behzad Ali Âdem tarafından hazırlanıp merkezi Berlin’de bulunan Havibun isimli kuruluş adına 2001 yılında basılan bu raporda geçen bazı tespitler şöyle:

Irak Güvenlik bürokrasisinin binlerce Kürt köyünü ortadan kaldırmaya ve on binlerce Kürt insanını öldürmeye yönelik nasıl bir plan yaptığına ilişkin ayrıntılı dosya ve deliller mevcuttur. Bu belgeler, Irak hükümetinin mühür ve imzasını taşımaktadır. Resmi genelge ve talimatlar uyarınca idamlar ve toplu kıyımların yöntemini açıkça göstermektedir.

Karadan ve havadan düzenlenen operasyonlarda ağır silahlar ve kitle imha silahı sayılan kimyasal bombaların nerelerde ve nasıl kullanıldığı açıktır. Mesela Kürt yerleşim yerlerinin yakılıp yıkılması, bazı köylerin boşaltılarak ahalisinin toplu tehcire tâbi tutulması 1986-1989 yılları arasında gerçekleşmiş olup bunun baş sorumlusu da (Saddam Hüseyin’in kuzeni) Ali Hasan Mecid’dir.

Kürt silahlı muhalefetine yönelik operasyonlar sürecinde (1987 baharı ile 1988 sonbaharı arasında) Kuzey Irak mıntıkalarında yaklaşık 4 bin 500 Kürt ile 31 Hıristiyan (Asuri) köyü yerle bir edildi. Yüzlerce okul ve sağlık ocağı yıktırıldı. O tarihte 3 milyon 500 bin olan Kürdistan nüfusundan 1 milyon kadarı yerinden yurdundan sürgüne gönderildi.

Kayıp sayısı 17 bin olup, on binlerce insanın katledilmiş (daha sonraki rakamlarla 100 bin ile 182 bin insan) olmasından ötürü, bu uygulama soykırım olarak nitelendirilmektedir.

Operasyonlar 6 (Iraklı Genelkurmay Başkanı Nizar El Hazreci’ye göre dokuz-F.B.) aşamada tamamlandı. 

31 Temmuz 1983 tarihinde Barzani aşireti ve ailesi mensubu binlerce insan Suudi-Irak sınırındaki El Musenna Çölü’nde yaşamaya mahkûm edilmişti. Bunlardan 8 bin kadarı, kumlara gömülmek suretiyle öldürüldü.

Saddam’ın devrilmesini izleyen 2004 ve 2005 yıllarında yapılan aramalardan birinde bir pelit tohumunun yeşermesi sonucu büyüyen bir ağaca rastlandı (katledilen çocuklardan birinin cebinde bolca pelit tohumu bulunmuştu).
 

Barzani aileleri, kaybedilip sonradan naaşları bulunan yakınlarının defin töreninde. Kaynak-K24.jpg

Bunlardan 513 kadarının cesedi Kürdistan’a götürülüp defnedildi. 2011 yılında ise Barzani ailesinden 93 kişinin kemikleri bulundu.

Son ceset bulma tarihi 30 Temmuz 2022’de yaşandı. Aynı aşiretten 100 kişinin kemikleri ilgililere teslim edildi. 2
 

Enfal sırasında kaybedilen Kürtlerin naaşları, yıllar sonra bulunup tabutlara konuldular.jpg

Enfal sırasında kaybedilen Kürtlerin naaşları, yıllar sonra bulunup tabutlara konuldular

Ali Hasan Mecid, Baas Partisi’nin Irak Kürdistan Bölgesi Masasının (dairesinin) başkanlığını yapmaktaydı. Bir anlamda o yöredeki OHAL valisi konumundaydı.

Emniyet, asker ve sivil birimlerin tümü kendi buyruğu doğrultusunda hareket etmekteydi. Diğer bir deyimle Kürdistan’daki “İkinci Saddam” olmuştu ve her şeyi tek elden idare ediyordu. 
 

2003 yılında gerçekleşen Amerikan işgalinden biraz önce “Ali Kimyevi” (kimyasal silah kullanan mücrim Ali) lakabıyla anılan Ali Hasan Mecid, dört bir yandan askeri ve ekonomik kuşatma altına alınan Irak için bir çıkış yolu bulmak maksadıyla komşusu Suriye’yi ziyaret etmişti.

Şam’da Devlet Başkanı Beşşar Esad ile görüşüp, muhtemel bir savaştan kaçınmak konusunda fikir alışverişinde bulunmuştu.

Bu münasebetle, Human Rights Watch (İnsan Hakları Gözlemevi) isimli kuruluş bir basın açıklaması yaparak şunları duyurdu: 

Kimyasal silah kullanmak suretiyle 100 bin Kürd’ü imha ederek soykırım suçu işleyen Ali Hasan Mecid, Saddam Hüseyin’in ölüm makinesidir. En berbat ayrımcı ve milliyetçi cürümleriyle tanınan bu zat insanlık suçu işlemiş olup, Uluslararası Mahkeme tarafından hakkında derhal dava açılıp yargılanmalıdır. 3


Toplu imha ve soykırımın baş sorumlusu Ali Hasan Mecid, Saddam’ın yakın akrabasıydı.

Yanında Orgeneral Sultan Haşim Ahmed, Hüseyin Reşid Muhammed, dönemin istihbarat şefi Ferhan Cebburi ve Sabır Abdulaziz Duri bulunuyordu.
 

Saddam yönetiminin devrilmesinden sonra 2006 yılı ortasında kurulan ve 2007 boyunca işe koyulan mahkemenin verdiği karar sonucunda ilk üç isim darağacında asılmak suretiyle idam edildi.(Independent Türkçe)

Yazının tamamı:

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu