Diyarbakır’ın hafızası siliniyor
‘Diyarbakır’ın kolektif hafızasını koruyan mekânlar birer birer yıkılıyor. Suriçi’nden, Diyarbakır Stadyumu’na ve Subay Orduevi’ne kadar devam eden ‘hafızayı silme’de sıra Turistik Otel’e geldi.
İnsanın hafızası mekânlarla da korunur. Hatıralar mekânlarla da canlanır ve insan geçmişiyle bağ kurar. Toplumsal, kolektif hafızanın oluşması ve korunması da mekânlarla mümkün olur. Ortak bir geçmiş ve gelecek, bu hafıza ile şekillenir. Hafıza ile mekân arasında böyle önemli, güçlü ve dinamik bir bağ vardır.
Öte yandan mekânsız bir hatırlama, kimi zaman neredeyse mümkün değildir. Diyarbakır’ın tarihi Sur ilçesi buna örnektir. Çatışmaların yaşandığı Sur ilçesinde mahalleler yerle bir edildi. İktidar, belki hiçbir konuda olmadığı kadar, Sur’daki mahalleleri hızla yıktı, molozları taşıdı ve yeni binalar inşa etti. Çatışmaya tanık olan insanların yüreği elvermiyor bu yeni binaları görmeye. Ancak çatışma döneminde çocuk olan şimdiki gençlerin birçoğu, yeni mekânların arasında turist gibi geziyor şimdi. Esasında iktidar, Suriçi’nde zamanla şekillenmiş bir yaşama biçimini ve hafızayı silerken, yeni binalarla yeni bir yaşama biçimi ve hafızayı dayatıyor.
Duvar’dan Vecdi Erbay Diyarbakır’ın tarihi ve hafızalardan silinmez mekanları için böyle diyor. Yazı şöyle devam ediyor.
SUBAY ORDUEVİ DE YIKILDI
Ancak iktidarın şehrin toplumsal, kolektif hafızasını silme ve yeni bir hafıza inşa etme çabası Suriçi ile sınırlı değil. Karayolları ek binası yıkıldı ve şu anda yerine devasa bir cami yapılıyor. Diyarbakır Stadyumu yıkıldı ve yerine alışveriş merkezi yapılmak istendi. Tepkiler üzerine millet bahçesi yapılacağı söylendi ancak bu konuda da henüz bir çalışmanın yapıldığı gözlemlenmiyor. Bu iki yapı da Diyarbakır’ın hafızası niteliğindeydi.
Yıkılan ve yerine ne yapılacağı konusunda şüpheler bulunan bir diğer yapı da Dağkapı’nın sembollerinden Subay Orduevi oldu. Otel olarak tasarlanan binanın yapımına 1960 yılında başlandı. Diyarbakırlı iş insanı Şeyhmus Tatlıcı’nın girişimiyle yapımına başlanan bina, 1966 yılında tamamlandı. 1971’de otel olarak hizmet vermeye başlayan bina, 1973’te Türk Silahlı Kuvvetleri’ne satıldı ve 2015 yılına kadar Subay Orduevi olarak kullanıldı.
Yapı 13 katlıydı ve inşa edildiği dönem, Diyarbakır’da gökdelen olarak biliniyordu. Belli bir yaşın üstündeki Diyarbakırlıların hafızasında önemli bir yeri vardır bu binanın. Binanın inşa sürecini, otelken kafesinde kahve içtiğini anlatırlar.
Bina, 2015’te depreme dayanıklı olmadığı gerekçesiyle boşaltıldı ve TOKİ’ye satıldı. Yaklaşık 5 yıl boyunca boş bırakılan bina hakkında yıkım kararı alındı ve yıkıldı. Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi kayyımı binanın yıkımını, “Dağkapı Meydanı Kentsel Yenileme Projesi” sözleriyle duyurdu. Otel olarak inşa edilmiş ve 43 yıl Orduevi olarak kullanılmış mekânın Diyarbakırlıların hafızasındaki yeri hiç düşünülmemişti.
Binanın yerine ne yapılacağı henüz bir netlik kazanmış değil. Ancak kayyım, Orduevi’nin çevresindeki binaların da yıkılacağını duyurmuştu. Turistik Otel de Orduevi’nin çevresindeki binalardan biriydi.
TURİSTİK OTEL’DE GEÇEN ZAMAN
Turistik Otel ya da Turistik Palas denilince benim aklıma Mehmed Uzun ve Vedat Türkali ile havuzlu bahçesinde geçirdiğimiz zaman gelir. Bir festival için Diyarbakır’da bir araya gelmiş, daha sonra iki önemli romancı ile söyleşi yapmıştık.
Şair Hicri İzgören’in ve daha pek çok sanatçının aklına ise muhtemelen tiyatrocu ve şair Veysel Öngören geliyordur. Çünkü Öngören otelin sürekli müşterisiydi ve misafirlerini, sanata hevesli gençleri de burada ağırlardı.
Daha eskilere gidince Kürtlerin Apê Musa’sı Musa Anter gelir akla. Anter, Şeyhmus Paketçi’nin 1953’te Ermeni Mimar Harutyun Sarafyan’a yaptırdığı otelin ilk müdürüdür. Anter, bu yılları “Hatıralarım” (Aram Yayınları) adlı kitabında anlatır. Patronun hiçbir zaman işine karışmayacağı taahhüdüyle bu görevi kabul eden Anter, İstanbul’a giderek Park Otel, Pera Palas, Tokatlıyan gibi otellerin çalışma sistemlerini inceler. İstanbul’dan meze hazırlayacak Rum aşçılar getirtir. Otelin bahçesine değişik ağaçlar diker ve yetiştirir.
Musa Anter döneminde otelde kimler kalmaz ki. Cumhurbaşkanı Celal Bayar’a kadar birçok şahsiyetin Turistik Otel’de kaldığını ifade eden Anter, otelin politik bir odak olduğunu söyler.
TESCİLLİ YAPI İÇİN YIKIM KARARI
Turistik Otel 2010 yılında tescillendi. Tarihi yapının sahipleri tescilin kaldırılması için açtıkları dava düşünce, cephe giydirme gibi tescile aykırı bazı uygulamalar yaptı. Kurul, müdahaleleri mahkemeye taşınca, sahipleri bu kez binanın sağlam olmadığını belirterek Yenişehir ve Büyükşehir Belediyesi’ne başvurdu. Büyükşehir Belediyesi’nin talebi üzerine Dicle Üniversitesi Mühendislik Fakültesi bina için “sağlam değil” raporu verdi. Bunun üzerine Büyükşehir Belediyesi, tescilin kaldırılması ve yıkım için Koruma Kurulu’na başvurdu.
Diyarbakır Kültür Varlıklarını Korumu Bölge Kurulu, 29 Mart’ta modern mimarinin kentteki ilk ve önemli örneklerinden biri olan Turistik Otel için yıkım kararı verdi. Statik raporuna göre yapının taşıyıcı sistemini oluşturan kolon, kiriş ve tabliyelerde zamana bağlı yıpranmalar olduğu ve taşıyıcı özelliğini yitirdiği belirtildi.
Kararda şöyle denildi: “Taşınmaz kültür varlığı olarak tescilli yapının gerekli can ve mal güvenliği önlemlerinin alınarak yıkılmasının uygun olduğuna, yapıya yapılacak müdahalede çevre için tehlike arz eden taşınmazla ilgili gerekli can ve mal güvenliğine yönelik tedbirlerin ilgilisi ve ilgili idarece alınması gerektiğine, tescilli taşınmazın onaylanan rölöve, restitüsyon projelerine uygun olarak hazırlanacak rekonstrüksiyon projesinin kurulumuza iletilmesine karar verildi.”
‘YIKIMI KİTABINA UYDURUYORLAR’
Turistik Otel hakkında verilen yıkım kararıyla ilgili konuştuğum mimar arkadaşım şunları söyledi: “Kararın anlamı şu: Yapıyı tescilden kaldıramamışlar. Taşıyıcı sistemi (yani kolon ve kirişleri) güçsüz olduğu gerekçesiyle yıkacaklar. Sonra da yeniden inşa edecekler.
Hiçbir tarihi yapı yıkılıp baştan inşa edilemez. Yeniden inşa edilirse tarihi yapı olmaz. Tarihi yapının tarihi olma sebebi zaten kendi döneminde inşa edilmiş olmasıdır. Yıkımı kitabına uydurmak için alınmış bir karar bu. Taşıyıcı sistem raporu bahane edilmiş. Zaten artık günümüzde ahbap çavuş ilişkileriyle böyle raporları yazdırmak çok kolay.”
Yıkım kararıyla ilgili bir tepki de Diyarbakır Tanıtma Kültür ve Yardımlaşma Vakfı’ndan (DİTAV) geldi. DİTAV tarafından Turistik Otel hakkında verilen yıkım kararıyla ilgili yapılan açıklamada şu ifadeler yer aldı:
“Turistik Palas’ta bütün Diyarbakır’ın hafızası var. Hem sade Diyarbakırlıların mı? Değil elbette! Uzun yıllar boyunca kente konuk olan çok sayıda konuğun da hatıraları var. Sadece konaklama ile değil, toplantılar, eğlenceler, etkinlikler ve daha niceleri… Bir hafıza yok edilmeye çalışılıyor, bilmiyoruz farkında mı herkesler…
İstanbul için Pera Palas neyse, Diyarbakır için de Turistik Palas odur. Harutyun Sarafian Dilan Sineması ve Turistik Palas yıkılsın diye değil, yaşasın diye mimari projesini çizdi ve yapılmasını sağladı. Otelin ilk iki yıl müdürlüğünü yapan Musa Anter’in kemikleri sızlar. İstanbul’dan eşi Madam Lisa ile birlikte gelip yedi yıl Diyarbakır’da kalan yemek ve meze kültürü konusunda otelin restoranını markalaştıran Rum Niko ustanın ruhu incinir. Tez zamanda kent dinamikleri harekete geçerek Turistik Palası yıkımdan kurtarıp, restore edilmesini sağlayarak hizmete sokulmalı.”
Ancak yıkım kararının alınmasından 4 gün sonra, hiç vakit kaybedilmeden tescilli Turistik Otel’in yıkımına başlandı.
DİLAN SİNEMASI DA SATILIYOR
Diyarbakır’ın simge yapılarından biri de yine Orduevi çevresinde bulunan, Dilan Sineması’dır. Nejat Dilan tarafından 1950’li yıllarda İstanbul’dan Diyarbakır’a gelerek yerleşen Ermeni Mimar-Mühendis Harutyun Sarafyan’a yaptırıldı. Üç katlı olarak inşa edilen Dilan Sineması, o tarihlerde “Balkanların ve Ortadoğu’nun En Büyük Sineması” olarak ün yapmıştı.
Dilan Sineması’nın projesi, İtalya’daki opera binalarından esinlenerek hazırlanmıştı. Sinema 1900 kişilikti ve 70 adet locası vardı. 2300 metrekare alan üzerine inşa edilen binanın çevresinde dükkanlar ve sonradan gece kulüpleri olan geniş mekânlar bulunmaktaydı.
Diyarbakır kimliğinin ve hafızasının önemli bir parçası olan Dilan Sineması, 2010 yılında ilginin azalmasından dolayı tamamen kapandı. Sinemanın dış cephesine asılan dev pankartta “Satılıktır” yazısı bulunuyor.
HAFIZASIZ BIRAKMA HAREKÂTI
Suriçi’ndeki mahalleler, Karayolu ek binası, Diyarbakır Stadyumu, Subay Orduevi ve Turistik Otel’den sonra yıkım sırası Dilan Sineması’na gelecek gibi görünüyor.
Şehrin kolektif hafızasını taşıyan yapıların yıkımı, ilk önce rantı çağrıştırıyor şehir ahalisinde. Ancak bu yıkımlar, bir hafızasız bırakma harekâtı gibi de görülmeli. Söz konusu mekânların yıkımının aynı zamanda politik olmadığını düşünmek safdillik olur herhalde.
Toplumlar, kolektif hafızalarını koruyarak bugünlerini kuruyor ve geleceklerini planlıyor. Kolektif hafıza sayesinde toplumsal birlikteliğin korunması sağlanıyor. Avrupa ülkelerinde binlerce mekân bu anlayışla korunuyor.
Çünkü kolektif hafıza hayatidir ve kolektif hafıza, mekânsal bileşenlerle ortaya çıkar. Yaşanan her olayın bir mekânı vardır ve mekânsız bir hatırlama genellikle mümkün olmuyor. Bu nedenle hafızasız bırakma harekâtına itiraz edecek olan, öncelikle şehrin sivil toplum örgütleri olmalı.
Bu yazıyı okuyan o mekanlara şahitlik eden Diyarbakırlı veya bir şekilde orada bulunan insanlar için çok üzücü. Bütün bu yıkılan veya yıkım kararı alan mekanlar için hiç mi başka çözüm yoktu yoksa vardı da böyle mi kılıf hazırlamak gerekiyordu. Allah akıl fikir versin ne diyelim…