Terör örgütü IŞİD hücrelerinin Suriye ve Irak’taki etkinliğinin arttığına dair işaretlerin gölgesinde Washington, ABD Özel Kuvvetlerinin dün Suriye’nin kuzeybatısındaki İdlib kentinde düzenlediği operasyonda IŞİD lideri Ebu İbrahim el-Kureyşi’yi öldürmesiyle örgüte yeni bir güçlü darbe indirdi.
Gerçek ismi Emir Abdurrahman el-Mevla olan Kureyşi, ABD’lilerin aktardığına göre, sınır noktasındaki Atma beldesinde bomba patlatarak kendisini öldürdü. Helikopterlerle bölgeye iniş yaptıktan sonra Kureyşi’nin gizlendiği yere ulaşan ABD askerleri, ondan teslim olmasını istedi. Kureyşi teslim ol çağrısına, kendisini ve ailesini öldüren bombayı patlatarak yanıt verdi. Kureyşi’nin selefi Ebubekir el-Bağdadi de iki yıl önce aynı şekilde İdlib’in başka bir bölgesinde öldürüldü. Amerikalıların söylediğine göre, gizlendiği yer ABD Özel Kuvvetler tarafından sarılan Bağdadi de bomba patlatarak kendini öldürdü. İki operasyonun uygulanma şekli ve hedef alınan iki ismin akıbeti birbirine benziyor.
Bağdadi, örgüt faaliyetlerini yeniden aktifleştirdi
Benzerlikler bununla da bitmiyor. Ebubekir el-Bağdadi selefi Ebu Ömer el-Bağdadi’nin öldürülmesinin ardından 2010’da IŞİD liderliğini üstlendiğinde örgüt o dönem halen sözde ‘Irak İslam Devleti’ ismiyle biliniyordu. O dönemde terör örgütü ABD ve Irak güçlerinin yanı sıra Iraklılara yönelik acımasız uygulamaları sonucu kendisine karşı ayaklanan ve görüşlerine katılmayan Sünni silahlı grupların son yıllardaki saldırılarıyla büyük sarsıntılar yaşıyordu. Fakat terörist başı Ebubekir el-Bağdadi 2011 yılında Beşşar Esed rejimine karşı başlayan halk devriminin ardından Suriye’de yaşanan kaostan büyük ölçüde faydalanarak çok geçmeden örgüt faaliyetlerini yeniden aktifleştirdi. Bağdadi hızlı bir şekilde ‘Irak İslam Devleti’ni çöküşten kurtarmayı başardı, birkaç yıl içinde Irak’taki bir dizi büyük Sünni kentin kontrolünü ele geçirdi, ardından komşu Suriye’ye doğru genişledi ve 2014’te iki ülkenin topraklarında geniş bir alan üzerine sözde ‘devlet’ kurulduğunu ilan etti.
Şarku’l Avsat’tan edindiğimiz bilgiye göre, IŞİD’in yükselişine öncülük eden Bağdadi, eski örgütü El Kaide’ye rakip olarak çeşitli ülkelerde ‘temsilcilikler’ veya şubeler açarak dünyaya açılmaya başladı. Fakat Bağdadi sadece IŞİD’in yükselişine değil aynı zamanda çöküşüne de tanıklık etti. Bağdadi’nin Irak’taki ‘Devlet’i 2017 yılında çöktü. Ardından 2019’da Suriye’deki ‘Devlet’i ortadan kaldırıldı. ABD Özel Kuvvetleri’nin aynı yılın Ekim ayında İdlib’de düzenlediği operasyonla da Bağdadi ortadan kaldırıldı.
Kureyşi’ye kalan miras: Çökmüş bir örgüt
Selefi Bağdadi’den Kureyşi’ye çökmüş bir örgüt miras kaldı. Fakat son günlerde Irak’ın Diyala kentindeki saldırılar, Suriye’nin kuzeydoğusundaki Haseke kentinde yaşananlar (Sanayi Hapishanesi’ndeki yüzlerce tutukluyu kurtarma girişimi) ve Suriye çölündeki bir dizi vur-kaç saldırılarında olduğu gibi örgüt hücrelerinin saldırılar düzenlemede daha cüretkâr hareket ettiğine dair göstergeler olsa da Kureyşi görünüşe göre örgütü canlandırmayı başaramadı. Kureyşi’nin örgüt hücrelerinin son günlerdeki faaliyetlerinin yönetilmesinde başat bir rol alıp almadığı veya etrafındaki güvenlik tedbirlerinden dolayı Irak ve Suriye’deki örgüt yöneticileriyle doğrudan iletişim kurmayı başarıp başaramadığı net olarak bilinmiyor. Bu soruların cevabı ne olursa olsun şu anda örgütün ‘başının kesilmesi’ IŞİD’in yeni liderinin, örgüt hücrelerini toparlama ve elbette örgüt saflarında Kureyşi’nin sığındığı yeri deşifre eden bir sızıntının olup olmadığından emin olmak gibi daha zor görevlerle karşı karşıya kalacağı anlamına geliyor.
Amerikalıların hapishanesinde kalan ‘misafirler’
Bağdadi ve Kureyşi arasındaki başka bir benzerlik ise ikisinin Irak’ın işgali sırasında Amerikalıların hapishanesinde ‘misafir’ olması. Irak’ın Samarra kentinde doğan Bağdadi, 2004 yılında Felluce yakınlarında tutuklanarak ABD’nin Basra’daki Bucca Cezaevi’ne konuldu. Irak’ın kuzeyindeki Musul’da doğan Kureyşi, Amerikalılar tarafından Musul’da tutuklandı ve Irak güvenlik birimlerine teslim edildi. Kısa bir süre tutuklu kaldıktan sonra serbest bırakıldı.
Kureyşi’nin öldürülmesi, Amerikalıların Afganistan’dan kaotik bir şekilde çekilmesi de dahil olmak üzere çeşitli sebeplerden dolayı popülaritesi azalan ABD’nin mevcut Başkanı Joe Biden için bir çeşit zafer sayılır. Ancak Biden’ın bu ‘zafer’i, iki yıldan uzun süre önce Bağdadi’yi öldürmeyi başaran selefi Donald Trump’ın zaferi ile kıyaslanamaz. Öldürülen iki isim aynı örgüte (IŞİD) liderlik etse de Bağdadi yıllarca Amerikalıların zihninde kafa kesme görüntüleri, patlamalar ve esir alma eylemleriyle ilişkilendirildi. Çok az konuşmasıyla bilinen Kureyşi’yi ise muhtemelen sadece örgüt üzerinde araştırmalar yapanların duyduğu bir isim.
Aynı zamanda bu konuda işaret edilmesi gereken başka bir husus daha var o da Kureyşi’nin ve ondan önce de Bağdadi’nin Suriye’nin İdlib kentinde öldürülmeleri. Bu benzerlik, dikkatleri, ister IŞİD liderleri ister Hurras ed-Din gibi El Kaide bağlantılı diğer örgütlerin liderleri olsun halen radikal örgütlere ev sahipliği yapan Suriye’nin bu kentine çevirdi. Burada dikkat çekici olan, ABD’lilerin Kureyşi ve ondan önce de Bağdadi’ye yönelik gerçekleştirdiği operasyonlarda müttefiklerinden talepte bulunmadan ikisini öldürme planını kendilerinin gerçekleştirmesidir. Eğer ABD bugün Kureyşi’nin ortadan kaldırılmasından fayda sağladıysa, büyük ihtimalle bu fayda sağlama durumuI ŞİD karşıtı olan ve İdlib’i kalesi olarak niteleyen Heyet Tahrir Şam’a (HTŞ) örgütüne de uzanacak.