Babacan’dan ‘Kılıçdaroğlu-Özdağ protokolünün ilişkin açıklama
DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, Karar Tv’de Taha Akyol, Elif Çakır ve Yıldıray Oğur’un sorularını yanıtladı.
KARAR TV’de Gündem Özel yayınında Karar Gazetesi yazarları Taha Akyol, Elif Çakır ve Yıldıray Oğur’un sorularını yanıtlayan Babacan, Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ’ın Millet İttifakı Cumhurbaşkanı Adayı Kemal Kılıçdaroğlu’na verdiği desteği yorumladı.
İşte Babacan’ın cümlelerinin satırbaşları:
“Bu seçim ikinci tura kalınca artık iyice bu iş referanduma döndü. Erdoğan ve Kılıçdaoğlu referandumu. Bu bir yandan keyfilik mi, hukuk mu referandumu olacak. Sinan Oğan, Erdoğan’ın yanında olmayı tercih etti. Son iki haftadır söylediklerinin tersine hareket etti.
Bugün de Kılıçdaroğlu ve Özdağ arasında bir görüşme yapıldı ve sonrasında Kılıçdaroğlu ile ben görüştüm. Süreç hakkında da bizleri bilgilendirdi ama protokolün nihai halini basınla birlikte öğrendik. Bizim için önemli olan Ortak Politikalar Metni’dir.
Niyet açısından iki protokol arasından bir çelişki yok. Önemli olan niyettir. Kılıçdaroğlu’nun da bu konuda çelişmeyecek bir metine onay vereceğini biliyorum. Son 24 saatte yapılan son müzakerelerde bizim Ortak Politikalar Metni ile çelişki içine girmesin diye özel çalışmalar yapıldı.
Nihai karar, seçmenimizin olacak. Onlar da değerlendirirken, siyasilerin kimliği ile birlikte değerlendiriyor. Sayın Kılıçdaroğlu’na ne kadar çok lider desteğini açıklarsa biz o kadar mutlu oluruz.”
Elif Çakır: Özdağ’a bir bakanlık verildi mi?
Sayın Kılıçdaroğlu ve Özdağ arasında bir protokol var. Ve parti sözcüsü Faik Öztrak da, “Bir bakanlık paylaşımı yok” diye açıklamada bulundu. Biz de o açıklamalara itimat ediyoruz tabi ki.
Bizim de güvendiğimiz araştırma şirketleri seçim öncesinde Kılıçdaroğlu’nu Erdoğan’ın üzerinde gösteriyordu. Tablo tersine oldu. Arada iki buçuk milyon oy var. Bunun bir miktar şaşkınlığı ve üzüntüsü kaçınılmaz. İlk bir iki gün şaşkınlık ve üzüntü duyduk. İnsanlar da derin bir mutsuzluk yaşadı. Ben de sokaklara çıkmaya başladım. İnsanların artık kabullenmiş ve ‘şimdi ne yaparız’ dediğini gördüm. Dün ise İstanbul’da sokaklarda büyük bir heyecan gördüm.
Yurt dışında insanlar bu kadar rağbet gösterdi. Bu yurt içinde de yansıyacak. İnsanlarda, ‘Bu ülkenin son şansı olabilir’ hissiyatını hep duyuyorum. Herkese yine ‘Oy kullanın’ çağrısında bulunalım.
Taha Akyol: Aynı motivasyon Sayın Erdoğan’ın seçmenlerinde de olabilir. Sandığa gitmemiş olan 8 buçuk milyon vatandaşın büyük bir kısmının sandığa gitmesi halinde Millet İttifakı’nın lehine olacağını nasıl çıkarıyorsunuz?
Çünkü bizim yaptırdığımız araştırmada sandığa gitmeyen insanların Kılıçdaroğlu’na oy verme durumunun daha yüksek olduğunu gördüm. İkinci tur içinse tablo fena görünmüyor. Ama her gün için şartlar değişiyor. Bizim bu araştırmadan sonra Sinan Oğan kararını açıkladı, Ümit Özdağ kararını açıkladı son durumu o yüzden bilemiyoruz. Pazar günü göreceğiz. Sandığa gitmeyenlerin çoğunluğu Kılıçdaroğlu’na oy verme eğilimli.
Elif Çakır: Yaptırdığınız analizlerde ne gördünüz?
Terör ve güvenlik meselelerini gördüm, hükümetin yalan politikasını gördüm. Bunların vatandaşlarımız üzerinde etkisi oldu. İnsanlar bunlara inandı. ‘Ülke bölünecek’ diye pompaladılar ya, ‘Bunlar PKK ile beraber’ diye meydan meydan dolaştılar ya… Bir ülkenin cumhurbaşkanı… Akıl, hayal duruyor. Bunu söyledik. Videolar yayınlandığında, “Bu montaj” dedik. Ama bir ülkenin cumhurbaşkanı çıkıp da bir meydanda montaj bir videoyu gösteriyorsa, ilk güvendiği insanın ilk yalanına inanıyor.
Daha sonra gitti ağzından kaçırdı, cumhurbaşkanı sözcüsü açıklamak zorunda kaldı; Ama montaj, ama şu, bu… Ne demek ya? Siz 60 milyon seçmenin önünde yalan söylüyorsunuz. Bundan sonra insanlar size nasıl güvenir? Ama koltuk bırakmamak için her şeyi mubah görüyorlar. Sen insanları aldatarak oy topladın. Din alimlerine de soruyorum; Vatandaşa yalan söyleyerek alınan destek helal midir değil midir? Sayın Erdoğan kime soruyor, ne ediyor bilemem. Biri çıksın bunu açıklasın; Sayın Erdoğan, seçimi kazansın diye Karamollaoğlu’na Babacan’a yalan söyleyebilir. Benim sorduğum din alimleri “Böyle bir şey yoktur” diyor.
Özellikle 2015 yılında aklıma takılan sorular üzerine birçok din alimine ben de sorular sordum. 2013’ün sonu ve sonraki süreçte çalışıyoruz ama çalışmalarımız Sayın Erdoğan ve etrafında öbeklenmiş kişiler tarafından reddediliyor. Çünkü biliyorlar ki o çalışmaları yaptığımız anda rant kapıları kapanacak. O zamanlarda hocalar bu soruya, “Yok böyle bir şey olur mu”. Yalanın helal olacağını kimse söyleyemez.
‘Montaj videosu’ milyonlarca kişiyi etkiledi. Erdoğan’ın onlarla helalleşmesi lazım. Milyonlara yalan söylemiş oldun. Gençleri de yalana teşvik ediyor. Bunun vebalini düşünebiliyor musunuz? Bizim eskiden tanıdığımız Erdoğan nasıl bu hale geldi? Gerçekten hayretlere düşüyorum.
Birden bire sahada insanlar, “Siz PKK ile birlikte misiniz” demeye başladılar. Seçime iki hafta kala insanların kafalarını karıştırmışlar, 14 Mayıs o yüzden böyle sonuçlandı. İkincisi, ‘Diyanet kapatılacak’ konusu oldu. Üçüncüsü ise, ‘göç’ meselesi. Milletimizin bu yüce duygularını sadece kendi şahsi çıkarları içinde kullanmak demek bu.
Yıldıray Oğur: Analizleriniz doğrultusunda mı Kılıçdaroğlu’nun ikinci tur söylemi tamamen değişti?
Orak bir analiz bu. Altı lider olarak seçimden üç gün sonra buluştuk. Burada vatandaşlarımızın dini ve milli meselelerde daha hassas olduğunu ve bu konulara daha çok yoğunlaşmamız gerektiğine karar verdik. Biz Sayın Kılıçdaroğlu’nun söylediklerinin de arkasında durarak hareket ediyoruz.
Yıldıray Oğur: Ümit Özdağ da eklendi. Zaten doğu ve güneydoğuda katılım düşüktü. Bu kadar milliyetçilik orada, o seçmenleri korkutur mu?
Biz her beraberiz, bir bakıma birbirimizin sigortasıyız ve güvencesiyiz. Vatandaşlarımız her şeyi iyi okuyor. Daha dün bir vatandaşımız bana, “Sayın Kılıçdaroğlu’nun söylemlerindeki değişikliğin farkındayız ama biz gerçek niyetini biliyoruz hiç merak etmeyin biz pazar günü ‘evet’ mührünü basacağız” dedi. Bu bir duruş değiştirmek değil. Bu kararsız kalan seçmenlere yönelik. İki haftalık sürede politika değişmez.
Taha Akyol: Altı lider görüşmenizde ‘Bundan sonra şöyle yapmayalım’ dediğiniz, özeleştiriniz oldu mu?
Politik olarak hayır. Sadece derdimizi anlatamadık anlamında bir özeleştirimiz oldu.
Taha Akyol: Bir takım milletvekili adayları sebebiyle tartışmalar çıktı. Bunlar bir problem olarak konuşulmadı mı?
Kesinlikle hayır, söz konusu dahi olmadı. Gerçek de değil zaten. Öyle bir şey de yok. Bahsedilen isimler ile alakalı seçim sonuçları o kadar açık ki. CHP’nin oylarında ciddi bir artış var. Bunu daha nasıl izah edebiliriz. Özellikle ‘ortak liste’ teklifi CHP’den bize gelmiş bir teklif. Bu ortak liste herkes için ‘kazan kazan’ oluşturdu.
Bizim Sadullah Ergin’de kıyameti kopardılar; CHP’nin Çankaya’sına, birinci bölgeye siz nasıl böyle bir adayı koyarsınız diye. Sürekli olarak bizi ve onları eleştirdiler. Ama çok enteresan Ankara birinci bölgede CHP’nin oyları yüzde 5 buçuk arttı, Çankaya’da yüzde 7 buçuk puan arttı. Yeni Türkiye’yi okuyamıyorlar. Bu altı parti neden bir araya geldi? Erdoğan, Türkiye’yi ikiye bölüyor. Benden misin değil misin? Hep kafa buna yarıyor. Tam da buna inat, toplumu bölmeye inat biz de toplumda farklı kesimleri bir araya getirdik.
Yıldıray Oğur: Seçim Sonucu ne olursa olsun bu ittifak sürecek mi?
Bu ittifak bir demokrasi ittifakı. Ortak değerler ve ilkeler üzerinde buluşmuş bir ittifak. Parlamenter Sistem konusunda mutabık kalmış bir ittifak. Büyük bir çaba ortaya koyduk, bu çaba da sonuç verdi. Bu iş bir toplumsal barış projesi. Bize bu eleştiriyi yöneltenler AK Partili seçmeni korkutuyor.
20 tane bakanı beş yıl meşgul edecek kadar ödevler hazır. ‘Birleşe birleşe kazanacağız’ diyoruz ya kazandıktan sonra da ‘uzlaşa uzlaşa’ devam edeceğiz. Kişinin keyfine göre yöneltilmeyecek Türkiye. Bu tarz, üslup bambaşka model.
Taha Akyol: Sayın Erdoğan seçimi kazanıp size gelse, “Biz Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nde revize yapacağız, yüzde 50 şartını kaldıralım bu sıkıntı oluyor. Kim çok oy alırsa o kazansın” dese, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nde herhangi bir revizyon önerisini müzakere edebilir bulur musunuz yoksa Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem tek müzakere edilebilir konu mudur?
Bizim hedefimiz Parlamenter Sistem. Bu güçlendirilmiş Parlamenter Sistem ile alakalı 84 maddelik bir mutabakat metnimiz var. Cumhur İttifakı’nın elinde tek maddelik bir mutabakat yok şu anda. Başörtüsü ile ilgili tek bir maddeyi meclise getirmeye çalıştılar. Ellerine, yüzlerine bulaştırdılar sonra geri çekildiler. Bu 84 madde üzerinde biz Millet ve Cumhur İttifakı’nın ortak çalışmasının gerekeceğini düşünüyoruz. Cumhur İttifakı olarak uzlaşılmış tek bir madde açıklayamadılar. Yüzde 50+1 değil de 40+1 dillendirildi. Bugün sorsanız 35+1 bile diyebilirler. AK Parti’nin oylar düştükçe o oran aşağı doğru iniyor. En çok oyu alana zaten hükümeti kurma görevi veriliyor. Parlamenter Sistem’de zaten 50+1 mecburiyeti yok. ’50’yi konuşmayalım, gelin 40’ı konuşalım’ dediklerinde bu bizim konuşacağımız konu değil. “Dalga mı geçiyorsunuz milletle” deriz. Burada zaten var, ne uğraşıyorsunuz?
Ben buna benzer ifadeleri geçen hafta bir televizyon programında kullandım. İktidar yanlısı medya nasıl yaylım ateşine tuttu; Şimdiden Cumhur İttifakı’na göz kırpmaya başladı diye. Ve Millet İttifakı’nı destekleyen medyadaki bazı kişiler de atladı bu işin içine. Ne dediğimizi anlayın önce. TBMM Seçimi bitti. Orada Cumhur İttifakı da Millet İttifakı da kendi başına Anayasa’yı değiştirebilecek çoğunluğu yakalayamadı. Dolayısıyla Anayasa’yı değiştireceksek her iki ittifakın bir şekilde bir araya gelip konuşması lazım. Anayasa’yı değiştirmek istiyorsak mecbur konuşacağız.