Ayhan Bilgen: Büyük partilerden teklifler geliyor
Yeni parti kurmaya çalışan Ayhan Bilgen, büyük partiler dahil çok sayıda yerden teklifler geldiğini anlattı. Bilgen, eylül-ekimde örgütlenmeyi tamamlamak istediklerini söyledi.
HDP’den istifa eden eski Kars Belediye Başkanı Ayhan Bilgen, yeni parti çalışmalarına dair +Gerçek”ten Seda Taşkın’ın sorularını yanıtladı. İttifaklarla ilgili teklif geldiğini söyleyen Bilgen ayrıca, “HDP kapatma davasının seyrini beklemeden kuruluş sürecini tamamlamak istiyoruz” ifadelerini kullandı.
Örgütlenme çalışmalarınız ne durumda?
Çalışmalarımıza bölge toplantılarıyla başladık. Ankara, İstanbul toplantılarımızı gerçekleştirdik. Önümüzdeki günlerde de İzmir ve Çukurova toplantılarıyla devam edeceğiz. Mart ayının sonuna kadar bölge toplantılarımızı bitirmeyi hedefliyoruz. Mart ayı içinde de tutum deklaresi yapacağız. Geldiğimiz aşamayı ve geleceğe dair planlamamızı kısmi olarak paylaşmış olacağız.
‘SEÇİMLER YASASI DEĞİŞİKLİĞİNİ ÖNEMSİYORUZ’
Bir tarih belirlediniz mi?
Sembolik bir tarih öngörüyoruz. Kamuoyuyla 18 Mart Çanakkale ile Newroz’un bir kesişme tarihinde de ilk metin diyebileceğimiz bir duyuru paylaşacağız. Resmileştirme sürecini başlatmış olacağız. Seçimler normal tarihinde yapılırsa yetişir ve bir sıkıntı olacağını düşünmüyoruz. Ama diğer yandan seçim yasasını da önemsiyoruz. Seçim yasasının şubat ayında açıklanması bekleniyordu ancak mart ayına girmemize rağmen açıklanmadı. Seçim yasası erken seçim olmamasının siboplarından biri olduğu için bizim açımızdan önemli. Ama eğer yasa bu ay da çıkmazsa, hazirana kadar yasa çıkmaması durumu bu baskın seçim ya da erken seçim ihtimalini daha gündeme alınmasına sebebiyet verir. Biz de o zaman mevcut yasal prosedürünü hızlı tamamlamış bir adres üzerinden ilerleyebilir, arayışlara girebiliriz.
‘RİSKLE KARŞI KARIYA KALIRSAK TEKLİFLERİ DEĞERLENDİRİRİZ’
Bir takım teklifler geliyor zaten. Kurulmuş partilerden, çok aktif olmayan partilerden, yasal sürecini kısmen tamamlamış bir takım çalışmalardan birlikte hareket edelim tarzında teklifler geliyor. Eğer böyle bir riskle karşı karşıya kalırsak bu teklifleri değerlendiririz. Ama şimdi kendi takvimimizi uygulayacağız.
Teklifte bulunan partileri paylaşır mısınız?
Büyük partilerden bireysel teklifler geliyor. Bizim orada siyaset yapmamız yönünde teklifler geliyor. Biz zaten böyle bir arayışta değiliz. Bu söylediğim daha çok formalitelerini tamamlamış, seçime girme hakkını elde etmiş ya da örgütlenmesinde mesafe almış yani bizim bulunduğumuz pozisyondan hukuki zeminde daha ileride ama toplumsal destek ve kamuoyunda tanınma açısından siyasi parti gücü potansiyeli ortaya koymuş çalışmalar değil. Bizim öngördüğümüz takvim, eylül-ekim ayında kongre yapacak yeri yakalamak istiyoruz. Örgütlenmemizi bu tarihe kadar tamamlamak istiyoruz. Eylül-ekim ayına kadar önümüzde beş altı ayımız var. Bu süreyi değerlendirip, erken seçim ihtimalinde çalışmalarımızı erken tamamlamak istiyoruz. Başka bir anlam yüklemiyoruz.
‘HDP’NİN MİRASI ÜZERİNDEN PLAN YAPIYOR GİBİ BİR POZİSYONA GİRMEK İSTEMİYORUZ
HDP’nin kapatılması durumunda, iktidar HDP kadrolarının farklı partilerle seçime girmesini zorlaştırmak için hamleler yapacaktır. Siz de siyasi yasak istenenler arasındasınız. Bu hamleler sizi de etkilemez mi?
Evet, ben de siyasi yasak istenenler arasındayım ve gayet tabii biz de HDP’nin kapatılmasını istemeyiz. Parti kapatma ve siyasi yasakları onaylamayız. Bizim çalışmamız zaten kişiye endeksli bir çalışma değil. Bizim aramızda HDP ile alakası olmayan arkadaşlar var. Bize yönelik bir durum gelişse de bu çalışma devam edecektir.
Sonuçta bu çalışmaya ihtiyaç varsa başka arkadaşlarımız üzerinden yürür. Biz hatta o nedenlerle HDP kapatma davasının seyrini beklemeden, kuruluş sürecini tamamlamak istiyoruz. Burada iki kaygımız var. Birincisi sanki HDP’nin mirası üzerinden bir plan yapıyor gibi ahlaki açıdan tartışmalı bir pozisyona girmek istemiyoruz. İkincisi de HDP’nin kapanışının parçası gibi, organik olarak devamı gibi bir algıyı doğru bulmuyoruz. Çünkü biz daha farklı bir proje arayışındayız. Daha farklı bir buluşma, daha geniş bir siyasi öznenin inşasının arayışındayız. Onun içinde zaten kapatma davasıyla ilgili takvim tamamlanmadan biz resmi olarak yol haritamızı somutlaştırmak istiyoruz.
Belirlediğiniz takvim biraz gerekçelerle alakalı…
O da var. Hem seçim kanunuyla ilgili düzenlemeler var hem de nisan ayında HDP davasıyla ilgili takvim tamamlanmış olacak. Yani biz bu takvim tamamlanmadan yola çıkmak istiyoruz. En azından dışarıya başka bir özne olduğumuzu deklere etmek istiyoruz.
‘Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem Mutabakat Metni’ açıklandı. Sizce Kürt seçmeninin beklentisini karşıladı mı? Siz metinle ilgili ne düşünüyorsunuz?
Burada hukuk devleti demokrasinin önemli bir öznesidir. Hukuk devletinin tesisiyle ilgili bir irade beyanı bize göre önemlidir. Ama HDP’nin bu denklemde olmaması başlı başına siyasi tıkanıklığın devamını gösterir. İktidar da HDP’yle birlikte siyasete kapı açmıyor, muhalefet de açmıyor. Resme baktığınızda böyle gözüküyor. Siyasette ne kadar insan bir araya gelirse o kadar iyidir. En azından sesler, sözler netleşir. Biz başka bir tarzdan yanayız. Türkiye’de iktidarı da eleştiren ama bu muhalefet tarzını da yeterli görmeyen bir seçmen kitlesi var. Biz oraya hitap etmek niyetindeyiz, arayışımız budur. Kitlenin siyasetteki beklentisinin son derece daha seviyeli bir siyaset, daha polemik siyaset yerine çözüm siyaseti içerdiğini düşünüyoruz. Asla 6 partinin bir araya gelişini hafife almak niyetinde değiliz. Biz önemli görüyoruz ama yeterli görmeyiz.
Metinde tartışılan bir konu da çözüm sürecine ilişkin bir paylaşım yapılmamasıydı…
HDP’nin seçmen kitlesine hitap etmekle, demokrasi konusunda tutarlılığı bütüncülsüz söylemek konusunun birbirinden ayrı ele alınması gerektiğini düşünüyorum. Bunlar birbirinden bağımsız şeyler değil ama farklı motivasyonları var. Siz eğer HDP seçmeninin mecburen tercih edebileceği bir adres olmaya talipseniz, çıtayı çok aşağıya koymuşsanız, iktidar karşıtlığı, Erdoğan karşıtlığı nasılsa bize HDP seçmenini getirir diyorsanız, çok aşağıdan başlarsınız.
Ama son derece iddialı, bu sorunu biz çözeriz derseniz bu başka bir şeydir. O zaman çıta başka bir yere konulmuş olur. Burada ben çıtayı yukarı koymadan Türkiye’de ilerlemek katedeceğimize inanmıyorum. Orada iktidarın Kürt sorunundaki çözüm arayışlarını, formüllerini, geçmişteki uygulamalarını muhalefetseniz eleştirebilirsiniz ama olumlu yaptıkları varsa onları da taktir edeceksiniz. Cesur adımlar atmışsak, siz ondan daha cesur adımlar atacaksınız. Eğer bunu yapamazsanız iktidardan bir tık daha yukarıda bir öneri yapamazsanız, burada umut haline gelemezsiniz. Böyle başlayan bir tartışmadan demokrasi ve hukuk devleti çıkmaz.
‘TÜRKİYE’NİN İLK 5-6 PARTİSİNDEN OLMAZSAK PARTİ KURMAYIZ’
Kamuoyu araştırma şirketleri partilerin mevcut şartlarda alabilecekleri maksimum oy oranına ilişkin anketler düzenliyor, siz böyle bir çalışma yaptınız mı? Hedefiniz nedir?
Biz bir araştırma yaptırmadık, henüz bir kurumsallığımız yok. Ama bizim dışımızda yapanlar var. Bazıları bize ulaşıyor, bazıları da henüz sonuçların tamamlanmadığını söylüyor. Biz Türkiye’nin ilk 5-6 partisinden birisi olmazsak, parti kurmayız. Kuruluş aşamasına geldiğimizde toplumsal talep ve beklenti konusunda bu nabzı yakalayabileceğimizi hissetmezsek kurmayı düşünmeyiz.
Çok az bir süre kaldı…
Türkiye siyasetinde seçmenin bir partiye itibar edip etmediği çok kolay anlaşılabiliniyor. Zorlama işler yapmamalısınız. Bir siyasi parti ideolojik bir partiyse, bir fikir hareketi gibi başlıyorsa, çok uzun bir plan yapabilir. Biz böyle bir siyasi arayışta değiliz. Bizim kurmaya çalıştığımız parti homojen bir fikir hareketi ya da kapalı bir cemaat, bir toplumluluk, tek biri kimlik etrafında toplanmış insanların siyaseti olmayacak. Türkiye’de zor bir sentezi arıyoruz, yeni bir sentez arıyoruz. Eski kimliklerin kategorize ettiği toplumda yeni bir buluşma zemini inşa etmeye çalışıyoruz. Bunun zorluğunun farkındayız. Klasik bir parti, lider kültü üzerinden ya da tek bir siyasi anlayışa hitap etmeyeceği için zor ama değerli olan budur.
Dolaysıyla böyle bir siyasi hareketin kitle nezdinde ne kadar tartışma doğurup doğurmadığını çok kolay ölçebilirsiniz. Bir siyasi parti bakkalda, berberde kahvede konuşuluyorsa orada bir beklenti oluşur. Ama bu yoksa kırk yıl da geçse siz kapalı kapılar ardında belli topluluklar içinde konuşursunuz. Sadece bir kimliğin içinde heyecan oluşturursunuz, diğerlerinin hiç umurunda olmaz. Biz sessiz çoğunluğun siyasetini savunuyoruz. Türkiye’de şöhretler siyasetini bitirmekten ve Türkiye siyasetinde çok tanınır olmayan isimlerin siyasete katılmasının önünü açmak, bizce çözüm böyle bir şey. Yoksa eski şöhretli siyasetçileri toplayalım, tanınanlarla bir siyaset kuralım anlayışını doğru bulmuyoruz. Mümkün olduğu kadar siyasette çürümemiş, yozlaşmamış yeni yüzlerle sahaya çıkmak istiyoruz.
‘KENDİ CUMHURBAŞKANI ADAYIMIZLA SAHAYA ÇIKMALIYIZ’
Mevcut seçim sistemi, partileri ittifaklara zorlayan bir sisteme dönüştü. Siz şu an hiçbir ittifakı baştan reddetmiyorsunuz. Ortak aday konusunda, ikinci tura kalınırsa bir ilke belirleyecek misiniz?
Biz ikinci turdan yapmaktan yana değil, baştan yapmaktan yanayız. Eğer biz sahaya çıkacaksak, kendi cumhurbaşkanı adayımızla sahaya çıkmalıyız. Çünkü ülke yönetimi cumhurbaşkanı adayıyla olur. Artık parlamento ile ülke yönetimi olmuyor. O sadece temsil, yasa yapma süreçleri ki onun da ne kadar anlamlı olduğu konusu ortada. Muhalefet partilerinin meclisten şimdiye kadar bir tek kanun teklifi geçmemiş. Bu kusur muhalefet partilerin suçu değil. Türkiye siyasetinin kamplaşma ve kutuplaşma siyasetinden kaynaklanıyor. Tam da bunu aşmaya talibiz.
Burada eğer yönetime talipseniz cumhurbaşkanı seçiminde güçlü, inandırıcı ve farklılığınızı ortaya koyacak bir şey beyan etmek zorundasınız. Yoksa bizim bu anlamda daha baştan bir programımız, teklifimiz yoksa bunun ikinci tura bırakılması durumunda yeni bir keşif olarak ortaya çıkması düşünülemez.
‘İTTİFAK YAPMAK İÇİN PARTİ KURULMAZ’
Mevcut ittifaklar, Türkiye’nin sorunlarını çözecek nitelikte değil ve bu yüzden kendi çalışmamızla çıkıyoruz. Bizim programımız, iddiamız bu demeliyiz. Ya da aday çıkarmıyorsak programı net koyup bu programı kabul edene destek veririz demeliyiz. Hiç kimsenin şu an ne ittifakları ne de adayları net değil ve her şey olabilir. Önümüzde uzun bir süre var. Bu süre içinde Cumhur İttifakı böyle kalacak mı, başka arayışları olacak mı, Millet ittifakı diye kamuoyunda parlamenter sistemi destekleyen partilerin fotoğrafı gözüküyor. Ama o fotoğraf millet ittifakı fotoğrafı mı yoksa sadece parlamenter sistem buluşması mı?
Bunlar da daha çok su kaldıracak tartışmalar onun için bizim bugünden henüz partiyi kurmadan ittifaklar ile ilgili kesin söz söylememiz mümkün değil. Biz baştan ilkelerimizi, programımızı koyacağız. O ilkeler eğer toplumda karşılık buluyorsa, siyaset bunu dikkate almak zorundadır. İttifaklara göre bir denge planı yapmayacağız. Biz siyasetin topluma göre planlanması gerektiğine inanıyoruz. Türkiye siyasetinin en yapısal sorunu siyasi partilerin gündemi ile ya da liderlerin gündemiyle toplumun gündemi arasındaki makasın açılmış olması. Burada eğer yeni bir siyaset olarak sahaya çıkıyorsanız, özgüvenli biçimde toplumla ittifak yapacağız. Yoksa mevcut partilerle ittifak yapmak için parti kurulmaz. Bu kendini pazarlama yöntemidir, biz bunu etik olarak da doğru bulmuyoruz.
‘PERİNÇEK GÖRÜŞMESİ BİR NEZAKET GÖRÜŞMESİYDİ’
Doğu Perinçek ile bir görüşmeniz olmuştu. O görüşmede neler konuşuldu?
Ben cezaevindeyken çok sayıda avukat ve bütün partilerden geldiler. Neredeyse iktidar partisine yakın avukatlar da, muhalefet partisinin yöneticilerinden de, milletvekillerinden de bir sürü kişi ziyarete geldi. Cezaevinden çıktıktan sonra da çok sayıda siyasi partinin yöneticisi ve parti başkanlarıyla telefon görüşmem oldu.
Doğu Perinçek ile yaptığımız görüşme de bunlardan bir tanesiydi. Bir nezaket görüşmesiydi. İki siyasetçi elbette ülke sorunlarını konuşur. Bunun ötesinde özel bir anlamı yoktu. Bu görüşme bir kampanya konusu yapıldı. Diğer isimleri de açıklamak nezaketen doğru değil. Bana sorulduğunda tekzip etmem ama muhatabı açıklamak isterse açıklar. Görüşme talebi kimden gelmişse içeriğini de açıklayacak kişiler onlardır. Yoksa kriminalize edilecek ya da komple teorileri kurulacak bir şey yok benim açımdan.
Kuruluşunu ilan ettiğinizde partinizde parlamentodan milletvekili olacak mı?
Böyle bir arayışımız yok. Kendi doğallığında süreç nereye varır onu bilmiyoruz. Ama mevcut partilerden bir şeyler koparma niyetiyle siyasete girmiyoruz. Türkiye toplumunun büyük bir kesimi siyasetin dışında duruyor. Muhalefete oy veririm diyenlerin büyük kısmı sorunları çözeceğini düşünmüyor. Ya da Türkiye seçmenin yüzde 35-40’ı partisi konusunda çok net. Seçmenin üçte biri kızgınlıkla başka bir partiye oy veriyor. Hem iktidarı hem de muhalefeti eleştiren kitle varken, mevcut partilerle olmak gibi bir arayışınız yok.
Mevcut vekillerden belki size katılmak isteyenler olmuştur…
Bir takım görüşmelerimiz tabii ki var. Ama bizim böyle bir beklentimiz de yok. O onların kendi iradeleridir. Gayet tabi herkesin siyaset yapma hakkı var, bu tercihlerini nasıl isterse öyle değerlendirirler.