Rasim Ozan Kütahyalı: İstanbul seçimleri Kürtler için hayati bir noktaya geldi
Siyasi yorumcu ve gazeteci Rasim Ozan Kütahyalı “İmamoğlu ile Kurum arasındaki kavgada Kürtler tarafsız olmalı” dedi. Kütahyalı ayrıca Öcalan’ın 5 yıl önce söylediklerinin ne kadar doğru olduğunun ortaya çıktığını dile getirerek, “İstanbul seçimleri Kürtler için hayati bir noktaya geldi” yorumunda bulundu.
Rûdaw TV’de Hêvidar Zana’nın sunduğu 15.00 Bültenine konuk olan siyasi yorumcu Rasim Ozan Kütahyalı, seçimlere ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Seçim yarışında gözler İstanbul’daki yarışa çevrilmiş durumda. İmamoğlu ve Kurum arasındaki yarışta ‘kim kazanır? şeklinde gelen soruya Kütahyalı şunları dile getirdi:
“İmamoğlu ile Kurum arasındaki kavgada Kürtler tarafsız olmalı”
“Türkler arasındaki kavgada kim kazanır, onu bilmiyorum, ama kafa kafaya gibi gidiyor. Fakat ben bu konuda dikkat ederseniz ne Ekrem İmamoğlu yönünde ne de Murat Kurum yönünde bir görüş belirtmedim. Hatta ısrarla, Ekrem İmamoğlu ile Murat Kurum arasındaki kavgada bana göre tüm ‘Kürtler tarafsız olmalı’ dedim. Tabii, bu bana ait bir görüş değil.
“Öcalan’ın mektubunda söylediklerinin ne kadar doğru olduğu 5 sene içinde ortaya çıktı”
2019 senesinde Abdullah Öcalan’ın mektubunda söylediği görüşün ne kadar doğru olduğu 5 sene içinde ortaya çıktı. O mektup o gün geldiğinde çeşitli saçmalıklar yaşandı. Mektup geldi, mektubu getirene Aslı Hukuk Bürosu güvenmedi, yeniden gitti derken bir karmaşa yaşandı. Tabii, bir beceriksizlikler de yaşandı. Türkiye adına da. Aslında, Kürtlerin bu son 5 senesini kurtarabilecek bir mektup yayınlanamadı, hayata geçemedi çeşitli sebeplerden. Orada ne diyordu Abdullah Öcalan? ‘Biz Kürtler Türkler arası kavgalarda tarafsız kalmalım.’ Türkler arası kavgalara biz girdiğimizde, taraf tuttuğumuzda, Kürtler olarak sonunda hep dayağı biz yeriz, zulmü biz görürüz, mezalimi Kürt halkı olarak biz çekeriz. Öyle de oldu.
“İmamoğlu Kürtler sayesinde seçildi, ama Kürtler büyük acılar çekerken hiçbir şey yapmadı”
Ekrem İmamoğlu Kürtler sayesinde seçildi, ama Kürtler büyük acılar çekerken tweet attı başka da hiçbir şey yapmadı. Ben bu seçimden önce Ekrem İmamoğlu’nun en yakın danışmanına şunu sordum dedim ki, ‘Siz yine diyelim Kürtler sayesinde kazandınız. – Ki o zaman eğilim daha da öyleydi 2 ay önce, daha doğrusu, Selahattin Demirtaş’ın Başak Demirtaş hamlesinden önce. – Diyarbakır’a yarın kayyum atandı, Ekrem İmamoğlu ne yapacak?’ dedim. ‘Protesto edecek’ dedi. ‘Protesto edecek ne demek? yani Diyarbakır’a gidip, 2 milyon kişi oraya yığabilir mi?’ ‘Yok’ dedi, ‘öyle bir şey mümkün mü? Türk Devleti var bizim hiçbir şey yapamayız’ diyor. Hiçbir şey yapamazsanız kardeşim, bu Kürtler sizi İstanbul’a niye getirdi? Dolayısıyla ondan zaten Öcalan’ın uyarısı oydu.
“Demirtaş 5 sene sonra Öcalan’ın çizgisine geldi”
Selahattin Demirtaş da 5 sene sonra Abdullah Öcalan’ın çizgisine geldi, Başak Demirtaş hamlesi oydu diye düşünüyorum. Ve Meral Danış Beştaş da bence güçlü bir aday gerçekten. Ben şunla ilgileniyorum. Meral Danış Beştaş’ın, oy alması gereken oy yüzde 9-10 civarı. İstanbul’da Kürt oyu, daha doğrusu Dem oyu yüzde 9-10. Şimdi bu yüzde 4-3 olursa yüzde 56’sı Ekrem İmamoğlu’na gitmiş demektir. O dakikadan itibaren Dem Parti’nin üzülerek söylüyorum Türkiye’de hiçbir hükmü kalmaz. 2028’e kadar bütün oyuna, bütün milletvekillerine rağmen tamamen yok sayılır.
2028 denklemimiz zaten ayrıca, onu konuşuyoruz orada bambaşka bir şey var. Öyle Kürtler falan orada olmayacak. Bunu maalesef yine utanarak söylüyorum.
“İstanbul seçimleri Kürtler için hayati bir noktaya geldi”
Dolayısıyla İstanbul seçimleri öyle bir noktaya geldi ki Kürtler için hayati bir noktaya geldi. Bu süreçte benim de girdiğim temaslarda özel bir noktaya geldim ben. Ve dedim ki bunu riske alarak kendi adıma, dedim ki eğer Meral Danış Beştaş eğer yüzde dokuzu bulursa, şu 3 gelişme olacak. Bunu kimse Türkiye’de kendi başına söyleyemez. Biliyorsunuz Türkiye’de adamı oyarlar.
“Beştaş oy alırsa 3 gelişme olacak…”
Üç gelişme olacak dedim. Bir; İmralı’ya tecrit kalkacak, Asrın Hukuk Bürosu Abdullah Öcalan’la görüşebilecek. İki; Selahattin Demirtaş ve diğer Kürt siyasetçiler, yanı sıra Osman Kavala hapisten çıkacak. Üç; Kürt belediyelerine kayyum atanmayacak.
Tabii bu tartışmalara da sebep oldu birçok yerde, ben konuştum. Anladığım kadarıyla DEM’de (Parti) de bir kafa karışıklığı var.
“Keşke bugün İmralı’ya heyet gitse”
Bu 3 madde konusu benim tahminim değil, net bilgim, geri kalanları benim düşüncem. Mesela benim şahsi düşünceme göre keşke bugün İmralı’ya heyet gitse, Abdullah Öcalan’ın görüşünü alsa. Bu benim şahsi düşüncem. Görünen öyle bir şey gözükmüyor, devletin de öyle bir çabası yok. 2019’daki o süreçten sonra büyük bir karmaşa yaşandı ve netice saçmalık oldu maalesef. Oysa ki Ali Kemal Özcan’ın gittiği olayı söylüyorum.
Ama bence İmralı’ya bir heyet gitmeli. Abdullah Öcalan’ın ne dediğini bence öğrenmeliyiz çünkü bu kadar Dem Parti seçmeni var İstanbul’da, yüzde 12-13’e kadar çıkmış. Diğer üçü net bilgidir, zaten bunu defalarca ifade ettim. Hiç kimse de beni tekzip etmedi.
“Kürtler, Türkiye’deki bu siyasal tiyatroya dur diyecek mi?”
Fakat şunu da söylemek istiyorum;Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin içinde, bu İstanbul seçimini hiç de önemsemeyen, hatta ‘bırakın Ekrem İmamoğlu kazansın’ diyen, ‘CHP-DEM ittifakı devam etsin’ diyen ‘bu bizim işimize geliyor’ diyen bir damar da var. Bu damardan da benim tanıdığım, konuştuğum insanlar var. Bir kere, kayyumların atanmasından memnun olan bir devlet bürokrasisi de var. Hemen kim seçilirse seçilsin, Nisan ayında kayyum atanacak. Bunu biliyoruz. Eğer tabii Meral Hanım yüzde 3-4’de kalırsa falan. O zaman zaten Ekrem İmamoğlu farkla kazanır. Şimdi kayyum olduğunda ne olacak? Yine bir iki tweet atılacak, Türkiye’de konuşulmayacak bile. Hayat devam edecek. Yani artık Kürtler Türkiye’deki bu siyasal tiyatroya dur diyecek mi, demeyecek mi? Mesele bu.
“Leyla Zana’nın açıklamaları muhteşem”
Ben onun için Leyla Hanım’ın açıklamalarını muhteşem buluyorum. Yani Leyla Zana, benim haddime düşmez bir Türk olarak, ama gerçekten bir halkı savunuyor, yani Kürt halkını savunuyor kadın canla başla. Meral Danış Beştaş’ı da o havada görüyorum. Selahattin Demirtaş’ı da o havada gördüm. Ama Selahattin Demirtaş açıklama yapmadı. Ne oldu, ne bitti? O tabii Kürt siyasi koridorlarının daha iyi bileceği şey.
“Türk solunun dili Kürtleri mahvetti”
Fakat tabii, Dem Parti’nin eş genel başkanının, yani Kürt olmayan eş genel başkanının, partisi de, Ekrem İmamoğlu’na destek veriyoruz diye açıkladı. Yani Meral Hanım’ın eş genel başkanının partisi -bileşen diyorlar onlara. Maalesef şu an içinde bulunduğumuz Cihangir’deki Türk solunun dili Kürtleri mahvetti. Bunu söylemek istiyorum, bütün bizi izleyen dört ülkedeki Kürtlere.”
“Son 150 senelik Türkiye tarihinde en güçlü devlet başkanıyla karşı karşıyayız”
“Devlet içinde bir iki başlılıktan bahsettiniz. Aynı durum DEM Parti’de de var mı sizce?” sorusuna ise Kütahyalı şöyle cevap verdi:
“Şöyle, şimdi devlette ikilik yok. Devletin içinde bir kere, ana güç Türkiye’de Recep Tayyip Erdoğan. Şunu bütün Kürt izleyicilerimize söylemek isterim: Son 150 senelik Türkiye tarihinde ne Sultan Abdülhamit, ne Mustafa Kemal Atatürk, ne de başkası Recep Tayyip Erdoğan kadar güçlü değildi. Son 150 senelik Türk tarihinin gördüğü en güçlü devlet başkanıyla karşı karşıyayız. Bir kere, böyle Recep Tayyip Erdoğan’ın şahsi ağırlığının olduğunu söylemek istiyorum. Hani Abdullah Öcalan’ın bir kitabı vardı 90’larda “Bir muhatap arıyorum”. O muhatabın kralı bugün Türkiye’de Recep Tayyip Erdoğan. Eğer bu mesele Kürt meselesi çözülecekse. O yüzden ben Leyla Zana’ya katılıyorum. Kürt meselesini çözerse Erdoğan çözer bana göre de.
“Türkiye’de dörtlü bir koalisyon var”
Onun dışında Türkiye Cumhuriyeti Devleti, dörtlü bir koalisyon bugün. Yani dörtlü bir yapı; milliyetçiler, Atatürkçüler, İslamcılar ve Müslüman muhafazakarlar. Türkiye’de birbirine zıt zannedilen siyasi kesimlerin beraber bir devlet idaresi yaptığını, beraber bir siyasal rejimi oluşturduğunu görüyoruz. Recep Tayyip Erdoğan da bireysel olarak da çok güçlü, bir devlet başkanı olarak bu dörtlü yapının üzerinde.
“Devlet Bahçeli, Tayyip Erdoğan’ın idari kararlarına karışmaz”
Devlet Bahçeli çok önemli. Ama Devlet Bahçeli noktasında ben ısrarla şunu söyledim: Tayyip Bey’in idari kararlarına, Devlet Bahçeli prensip olarak karışmaz. Devlet Bahçeli’yi de çok iyi tanıyan bir yazar olarak söylüyorum. Devlet Bahçeli’nin prensip olarak Tayyip Erdoğan’ın idari kararlarına karışmaz, asla. Nitekim biliyorsunuz Öcalan’a heyet gittiğinde de, Osmanlı, Öcalan TRT’ye çıkarıldığında da, Devlet Bahçeli hiçbir şey söylemedi. Dedi ki ‘O, Tayyip Erdoğan’ın idari kararıdır’ buna karışmadı.
“Yeni çözüm süreci diye bir ihtimal yoktur, ama yumuşama olabilir”
Ama elbette, devletin ideolojik yapısında bu dörtlü yapı var. Dolayısıyla yeni çözüm süreci olmaz. Ben Kürt halkına yalan söyleyemem. Yeni çözüm süreci diye bir ihtimal yoktur, ama yumuşama olabilir. İklim yumuşayabilir. İklimin yumuşaması Kürtlere karşı daha fazla tolerans, müsamaha, özgürlük ortamı olabilir. O da Kürtlerin Türkler arasındaki kavgada tarafsız kalmasıyla olur. CHP’li ittifakın kesin olarak bitirilmesi, bana göre ‘kent uzlaşısı’ gibi şeyler, Kürtlere hiçbir şekilde yaramayacağı gibi CHP’ye de yaramayacaktır.
“Eğer Meral Hanım yüzde 9-10 oy alırsa işler değişir”
Buradan da söylüyorum: Eğer Meral Hanım yüzde 9-10 alırsa oy alırsa işler değişir. O zaman bu dediklerim geçerli olmaz. Ama şu an bütün Türkiye’deki anket şirketlerinin söylediği gibi, Meral Danış Beştaş 4-5-6 falan alırsa, Ekrem İmamoğlu kazanırsa ya da kazanmazsa ya da yüzde 3-4 alırsa, ondan sonra kimin kazandığı önemli değil, bu üçü olacak demektir. Kürtler CHP’yi hâlâ destekliyor, o zaman şunu söylüyorum: Türkiye gerçeği bu. CHP listelerinden giren Dem’lilerin belediyelerine de kayyum atanır. Esenyurt’a kesinlikle kayyum atanır eğer CHP kazanırsa. Çünkü orada Dem’li bir aday CHP’li olarak girdi. Ya bence bu yanlıştı stratejik olarak. Ben Kürtleri siyasi kararına karışmak istemem, benim haddime değil. Ama ben bizi izleyen Kürtlere, Türkiye’nin bugünkü siyasi düzenini anlatmak isterim. Bizim Türkler hiçbir şey anlayamadığı gibi, bana göre Kürtlerin de önemli bir kısmı bugünkü Türkiye’yi kavrayamıyor. Hâlâ eski işte ANAP, DYP, DSP, SHP gibi eski partilerin de olduğu o düzeni zannediyorlar.
“Erdoğan Kürtler iradesini göstersin dedi”
Bugün bambaşka bir düzen var Türkiye’de ve o manada devlet ikiye bölünmüş değil, devletin kararı net. Kürtler, Tayyip Erdoğan ne söyledi? Bir iradenizi gösterin, Kürtler iradesini göstersin dedi Tayyip Erdoğan. Bir bakalım, bir sandığa görelim, CHP’nin kuyruğuna mı takılacaksınız, yoksa kendiniz bir oy alacaksınız? Kürtler gider kendi partnerine oy verirlerse DEM çok yüksek oy alırsa, Leyla Zana’nın dediği gibi gerçek aktör olur kesinlikle. Eğer Meral Hanım yüzde 9’u bulursa İstanbul’da, bütün Rûdaw izleyicilerine buradan seslenmek istiyorum eğer Meral hanım yüzde 9’u İstanbul’da bulursa, bambaşka bir dönem başlayacak. Ha, bu çözüm süreci falan değil, bak ben çok somut söylüyorum. Yüzde 9’u bulursa İmralı’ya tecrit kalkacak. Nitekim Leyla Zana da bunu söyledi bugün ‘İmralı’ya tehdidin kalkması için DEM’e oy verelim’ dedi. Doğru. Siyaseti çok doğru okuyan bir büyük siyasetçi olduğunu Leyla Hanım bir kez daha gösterdi. Selahattin Demirtaş da benzer şeyler söyledi ama duruldu, yani ondan bir mektup gelmesi bence çok etkili olurdu.”
Kürtlerin anayasal hakları tanınacak mı?
Rûdaw’ın “tecridin kalkması tek başına Kürtlerin sorununu çözmez. Diğer meselelerde de bir değişiklik olacak mı? Mesela anayasa da değişiklik olacak mı? Kürtçe serbest olacak mı, resmi eğitim dili olacak mı mesala. Temel haklarda ne gibi değişikler olacak?” sorusuna ise Siyasi yorumcu ve gazeteci Rasim Ozan Kütahyalı şu şekilde yanıt verdi:
“Şöyle ben onlar için şu an bir şey diyemem, yani yalan söyleyemem burada. Ama bir başlangıçtır. Mesela İmralı’ya tecritin kalkması, Dem belediyelerine kayyum atanmaması, Selahattin Demirtaş’ın dışarı çıkması bile bir başlangıçtır. Onlar çıktıktan sonra öyle bir açıklama yapar ki Öcalan, Türkiye ona göre davranır vesaire. Yani bilemeyi. Siyaset kanalları açık olduktan sonra dedikleriniz de olur. Ama tabii şu gerçeği de kabullenmek lazım. Şu an ben bunu ifade ettim. Bir DEM Parti milletvekili bana dedi ki, ben bunu burada aktarıyım ve o kendisi söyleyemiyor çünkü Türkiye’de, ben bunu söylersem başıma bir şey gelir diye düşünüyor. DEM Parti milletvekili dedi ki, ‘Biz öyle bir durumdayız ki Türkiye ya biz Kürtleri İngiltere’nin Kıbrıs’ı idare ettiği gibi idare edecek, ya Fransa’nın Cezayir’i idare ettiği gibi. Ya da Belçika’nın Kongo’yu idare ettiği gibi’ dedi. Ben de dedim ki, ‘Bu çok çarpıcı bir örnek’. Yani bizim durumumuz bu dedi, büyük fırsatı kaçırdık çözüm sürecinde. Bu üçlüye benzetti. Biliyorsunuz, İngiltere’nin Kıbrıs idaresi daha yumuşak bir idaredir, ama tabii sömürge idaresi. Belçika’nın Kongo’su bir felakettir. Fransa’nın Cezayir’i de işte yine zalim ama ortada. Bu da ilginç bir yaklaşımdı, çarpıcı geldi bana.
“3. yol stratejisi hayata geçerse bir şeyler değişir”
AK Parti-CHP diye bir şey yok Türkiye’de. Türkiye’de Türkiye Cumhuriyeti Devleti var. O devletin başında da hakikaten 150 senedir Türk tarihinde görülmedik bir güçte lider var. Bunu objektif olarak söylüyorum. Tayyip Erdoğan’ı sevin sevmeyin, beğenin beğenmeyin ne derseniz deyin, övün ya da yerin. Ama böyle bir lider var. İnanılmaz kudretli bir devlet var, yani Atatürk’ten de, Sultan Abdülhamit döneminden de kuvvetli. Bu koşullar altında, Kürtler ne kadar tarafsız dururlarsa, ne kadar AK Parti ve CHP arasında tarafsız 3. yol stratejisi hayata geçerse bir şeyler değişir, ama şu an pek sandığa yansımayacak gibi gözüküyor. 3. yol birileri diyor ama, DEM ortadan yarılacak ve beklenenin çok altında oy alacak gibi olursa, CHP’liler bunu söylüyor sürekli. Ekrem İmamoğlu taraftarları bunu söylüyor sürekli. O zaman çok üzülürüm ve yapacak hiçbir şeyimiz kalmaz, sadece olayları izleriz.”
Suriye ve Irak’a kara operasyonu
TSK’nın olasi bir Irak ve Suriye operasyonuna ilişkin ise Kütahyalı şu yorumu yaptı:
“Irak ve Suriye’ye operasyon konusu, tabii Türkiye’de yazılıyor, hazırlıklar var. Kandil’e kare harekâtı diye çok sayıda yazı çıkartılıyor devlet medyasında. Türkiye’de muhalif medya da devlet medyasıdır. Bütün Kürtler bunu bilmeli. Türkiye’de muhalif medya diye bir şey yoktur, o da devlet medyasıdır. İktidar medyası, muhalefet medyası deniyor, bu yalandır. En azından Kürtler bari bu saçmalığa inanmasın. Devlet medyası vardır Türkiye’de. (Operasyon) Ben bir şey diyemem, hayır olmayacak ya da olacak diyemem. Bu Türkiye Cumhuriyeti Devleti tasarrufu. Ama eğer Meral Danış Beştaş yüzde 9 alırsa, eğer Kürtler AK Parti ve CHP kavgasından bağımsız, tamamen DEM’e verirlerse, yani DEM oyları çok yüksek çıkarsa, ona yönelik İstanbul’da da Ekrem İmamoğlu’nun bu Kürtleri istismar planı, evet bunun altını çiziyorum, Ekrem İmamoğlu’nun Kürtleri istismar planı tutmazsa, o dakikadan sonra Selahattin Demirtaş dışarı çıkacağı için, Öcalan’a avukatlar istediği zaman gideceği için onların müdahalesi ve yeni açıklamalarıyla yeni bir süreç oluşabilir. Yeni bir süreç ancak onlar konuşursa olur. Onlar şu an konuşmuyor. Öcalan’da da tıs yok, Demirtaş’ta biraz kendisi nedense konuşmuyor.Onun için hiçbir şeyin değişmesini bekleyemeyiz ki, ya bir şeylerin değişmesi için önce 31 Mart’ta bütün Kürtlerin, özellikle İstanbul Kürtlerinin, Meral Danış Beştaş’a tam destek vermesi gerekiyor diye düşünüyorum.”(Rudaw)