Ara Dinkjian: Müzik, barış getirebilir yeter ki özrü ve affı bilelim
Ermeni müziğinin önemli ismi Ara Dinkjian ile onun taş plak arşivinden yola çıkılarak yakın zamanda yayınlanan albümü ve müziğin barış yolunda üstlenebileceği rolü konuştuk.
Kökleri Harput ve Diyarbakır’a dayanan büyük müzisyen Ara Dinkjian’ı müzikle öyle veya böyle ilgili olanlar bilir, takip eder. Müzik yaptığı tarzın dünyadaki en önemli isimlerinden biri olan Dinkjian, aynı zamanda besteleri birçok ülkede farklı sözlerle seslendirilip milyonlara ulaşmış bir besteci. Türkiyeli müzikseverler de onun müziğine aşina aslında. Bizde Ahmet Kaya’nın yorumuyla tanınan, farklı dillerdeki sözleriyle birkaç ülkede daha çok iyi bilinen ‘Ağladıkça’, Sezen Aksu’nun büyük hitleri ‘Vazgeçtim’, ‘Sarışınım’, ‘Yine mi Çiçek’ Dinkjian’ın besteleri. Ermeni müziğinin önemli isimlerinden Onnik Dinkjian’ın oğlu üstelik, kendi tabiriyle “bu müzik kanında var”.
ABD doğumlu Dinkjian, yakın zamanda Kalan Müzik tarafından yayınlanan bir albüm projesiyle bir kez daha bizlere merhaba dedi. Sanatçının binlerce taş plaktan oluşan koleksiyonundan yaptığı seçmeler, Kalan Müzik’in 30. yılı kapsamında ‘Armenians in America On 78 RPM’ adıyla yayınlandı. Albüm dijital müzik platformlarında bu isimle yer alsa da Türkiye’de ‘Ara Dinkjian Arşivinden Amerika’daki Ermenilerin Müzikleri’ olarak biliniyor. Dinkjian’ın seçtiği, Ermeni müzisyenlerce yüzyılın ilk çeyreğinde icra edilen Ermenice, Rumca, Kürtçe ve Türkçe 58 kayıt, 3 CD’lik bu albümle bugünün dinleyicilerine sunuluyor. Albüm paketinde ayrıca 157 sayfalık bir de (“kitapçık” demek için fazlaca kapsamlı) kitap yer alıyor. Ara Dinkjian’ın ve etnomüzikolog Melih Duygulu’nun sunuş yazılarının yer aldığı bu kapsamlı kitapta ayrıca tarihçi Harry A. Kezelian’ın yüzyılın başında Amerika’daki Ermenilerin hayatını nakleden bir makalesi bulunuyor. Kalan Müzik’in kurucusu Hasan Saltık’ın girişimiyle başlayan proje, Saltık’ın Haziran ayında aramızdan ayrılmasıyla eşi Nilüfer Saltık’ça sahiplenilmiş ve tamamlanmış.
Ara Dinkjian ile hem bu albümü, hem kökleri bu coğrafyada olan müziğini, hem de müziğin toplumların birbirini dinlemesi, barış ortamının oluşması için üstlenebileceği rolü konuştuk.
Albümle başlayalım. Nasıl ortaya çıktı bu proje?
Kalan Müzik’i kuran Hasan Saltık ile yıllar önce tanıştım, kendisi benim bazı albümlerimi de yayınlamıştı. Yıllar içinde müzik konusunda kendisiyle uzun sohbetlerimiz oldu tabii ve benim büyük bir taş plak koleksiyonum olduğunu biliyordu. Kalan Müzik zaten taş plak kayıtlarını yeniden basarak dinleyiciyle buluşturan, müzik tarihiyle, arşivle çok ilgili bir yapım şirketi. Bu proje esasen Hasan Saltık’ın fikriydi, kendisi Amerika’daki Ermenilerin yüz yıl önce neler kaydettiğini merak ediyordu. Benden, Amerika’daki Ermeni taş plak kayıtlarından bir seçki yapmamı istedi. İlginç bulduğum, bugünün dinleyicisiyle mutlaka buluşması gerektiğini düşündüğüm eserleri, kayıtları seçtim. Benim için de ilginç bir deneyimdi. Tabii bugün bu müziği dinleyen milyonlarca insandan söz etmiyoruz, buna ilgi duyan çok fazla insan yok ancak Hasan ve ben bu insanlardan ikisiydik ve bu kayıtları belgelemeyi önemli bulduk. Maalesef Hasan’ı albüm yayınlanmadan kaybettik ve bu albüm onun son projelerinden biriydi. Bir parçası olmaktan gurur duyduğum bu albümü, bu projeyi ona adamamız gerekiyor diye düşünüyorum.
‘NEREYE GİDECEĞİMDEN ÇOK NEREDEN GELDİĞİMİ SORGULARIM’
Sizin geniş bir taş plak koleksiyonunuz olduğunu da öğrenmiş olduk bu vesileyle. Nasıl başladınız bu plakları toplamaya? Sizi bu koleksiyonu yapmaya iten neydi?
Çocukken, harika bir Ermeni halk şarkıcısı olan babam Onnik Dinkjian ve müzikle hep ilgili annem sayesinde evde müzikle büyüdüm. Babamın birkaç taş plağı vardı ve ben onları çalıp dinliyordum. Duyduğum şeylere inanamıyordum açıkçası. Dinlediğim ilk kayıt Hafız Burhan’a aitti, bana çok ilginç gelmişti. En başta “Bir kadın mı söylüyor bunu? Bu müzik nedir? Nasıl duygusal bir söyleyiş?” diye çok şaşırmıştım. İlk kez bu müziği dinlemek, bir böcek ısırığı gibiydi ve o şişlik hiç inmedi. O andan itibaren benzer kayıtları daha çok dinlemek istedim. Şimdi 63 yaşımdayım ve her sabah uyandığımda içimde daha önce dinlemediğim, haberimin olmadığı bir taş plağı bulma isteği oluyor. Bunun birçok nedeni var tabii. Öncelikle, bir müzisyen olarak siz de biliyorsunuz bunu, bizler nereye gideceğimizi olduğu kadar, belki daha fazla nereden geldiğimizi sorgularız. Bu bize, gelecekte nereye gideceğimizi anlamakta yardımcı olur. Ben de bu kayıtları dinleyerek şarkıların, enstrümanların, dillerin, şarkı formlarının, müzisyenlerin, bestekârların neler, kimler olduğunu öğreniyorum. Yani biz müzisyen, bir besteci olarak benim için çok çok önemli bir bilgi kaynağı bu arşiv. Bir de şu var. Müzisyen olmasaydım bile bu koleksiyonu yapardım çünkü duyduğumuz şarkılar, duyduğumuz müzik bugün duyduklarımızdan çok farklı.
Böylece taş plakları toplamaya başladım. Şansıma, benim başladığım yıllarda, yani bundan 50 yıl önce Amerika’daki Ermeni evlerinin birçoğunda taş plaklar vardı. Yeni nesiller bu müzikleri artık dinlemiyordu ve bu plaklar çöpe atılacaktı. Bendeki plakların çoğu bu şekilde edindiğim plaklardır. Sonra yavaş yavaş bu plaklarla ilgili başka bilgiler de edinmeye başladım. Örneğin bir plağın Türkiye’de basıldığını ve Amerika’ya getirildiğini yahut Türkiye’de basılan bir plağın Amerika’da yeniden basıldığını veya bazılarının ilk olarak Amerika’da basıldığını vesaire biliyordum. Bu taş plakları bu özelliklerine göre tasnif etmeye başladım daha sonra.
Müziğe duyduğum sevgi ve ilgi ise plaklarla başlamadı. Konuşmayı öğrenmeden bile önce müziğe olan ilgim ailem tarafından fark edilmiş. Henüz bir bebekken her yerde ritim tutmaya çalıştığım için elime bir darbuka tutuştururlarmış örneğin. Babam şarkı söylerken hep ona eşlik etmek isterdim. Kilise müziğimiz vardı, Gomidas’ınki gibi koro müziğimiz vardı, annem de babam da Ermeni korolarındaydı. Tabii düğünlerde, buluşmalarda, pikniklerde çalan halk müziğimiz vardı. Hayatımızın her anında farklı türde müzikler vardı. Doğduğumdan itibaren içindeydim yani. Bu taş plaklarla tanıştığımda ise sonsuz bir ses ve bilgi dünyasına giriş yapmış oldum. Dediğim gibi çok önemli kaynaklardır taş plaklar.
Yüzyılın başında diğer kimi ülkelere olduğu gibi ABD’ye de göç eden ciddi bir Ermeni nüfus var. Osmanlı topraklarından çıkış nedenlerini biliyoruz ancak neden örneğin Avrupa yerine ABD tercih edilmiş? Çok uzak bir ülke, uzun ve o dönemin koşullarında zorlu bir yolculuk…
Ben büyükbabam ve büyükannemle onlar ölmeden önce uzun söyleşiler yapmış ve onların hikâyelerini yazmıştım. Aynı şeyi kendi ebeveynlerimle de yaptım, dolayısıyla onların buraya gelirken ne düşündüklerini aşağı yukarı biliyorum. Amerika, doğru ya da değil, dünyanın farklı yerlerinden gelen insanlara kucak açıyor gibi bir algı var o dönemde. Ayrıca bu insanları kendi kimlikleriyle, ne iseler o şekilde yaşayabilecekleri şekilde kabul ettiğine inanılıyor. Bu, göçmenlerin burada kolay bir hayatları olacağı anlamına gelmiyor ancak eğer buraya gelir de sıkı çalışırlarsa iyi bir hayatları olacağına dair bir düşünce var. Özellikle de Osmanlı’dan çıkan Ermenilerin belli başlı bir rotaları vardı. Suriye, Lübnan, Fransa ve sonra Amerika. Birçoğu bu yolculuğu yaptı. Bazıları doğuya gitti tabii, Erivan’a, Avustralya’ya. Benim atalarım Suriye, Lübnan, Fransa, Amerika rotasını izleyenlerden. Ancak o dönemde bile, benim ebeveynlerim ABD’ye önce gönderilmiş çünkü ABD, Osmanlı doğumlu olanları vatandaş olarak kabul etmiyormuş. Annem ve babam Fransa doğumlu oldukları için önceden Amerika’ya gitmişler ancak büyükannem ve büyükbabam birkaç yıl sonra kapılar açılınca gidebilmişler. Özetle, Amerika’nın misafirperver ve fırsatlar sunan bir ülke olduğu imajı etkili olmuş bu göçte.
Albümle başlayalım. Nasıl ortaya çıktı bu proje?
Kalan Müzik’i kuran Hasan Saltık ile yıllar önce tanıştım, kendisi benim bazı albümlerimi de yayınlamıştı. Yıllar içinde müzik konusunda kendisiyle uzun sohbetlerimiz oldu tabii ve benim büyük bir taş plak koleksiyonum olduğunu biliyordu. Kalan Müzik zaten taş plak kayıtlarını yeniden basarak dinleyiciyle buluşturan, müzik tarihiyle, arşivle çok ilgili bir yapım şirketi. Bu proje esasen Hasan Saltık’ın fikriydi, kendisi Amerika’daki Ermenilerin yüz yıl önce neler kaydettiğini merak ediyordu. Benden, Amerika’daki Ermeni taş plak kayıtlarından bir seçki yapmamı istedi. İlginç bulduğum, bugünün dinleyicisiyle mutlaka buluşması gerektiğini düşündüğüm eserleri, kayıtları seçtim. Benim için de ilginç bir deneyimdi. Tabii bugün bu müziği dinleyen milyonlarca insandan söz etmiyoruz, buna ilgi duyan çok fazla insan yok ancak Hasan ve ben bu insanlardan ikisiydik ve bu kayıtları belgelemeyi önemli bulduk. Maalesef Hasan’ı albüm yayınlanmadan kaybettik ve bu albüm onun son projelerinden biriydi. Bir parçası olmaktan gurur duyduğum bu albümü, bu projeyi ona adamamız gerekiyor diye düşünüyorum.
‘NEREYE GİDECEĞİMDEN ÇOK NEREDEN GELDİĞİMİ SORGULARIM’
Sizin geniş bir taş plak koleksiyonunuz olduğunu da öğrenmiş olduk bu vesileyle. Nasıl başladınız bu plakları toplamaya? Sizi bu koleksiyonu yapmaya iten neydi?