Din, Kürtçe, haber ve hakarette tekelciliğe doğru
Türkiye’de Kürtçe kitap basan ilk yayınevi olan Avesta’nın, kitaplarını tanıttığı sitesi “PKK propagandası”ndan engellendi. Barzani medyası Rudaw’ın sitesine de aynı iddia ve suçlamayla erişim engeli getirildi. Bağdaşır şey mi?
Akif Beki Karar gazetesinde ”Din, Kürtçe, haber ve hakarette tekelciliğe doğru” başlıklı yazısında depremde yapılması gerekenlerden çok yapılmaması gerekenlere değindiği yazısı şöyle:
Diyanet, mahkemeye başvurdu; ilahiyatçı İhsan Eliaçık’ın Kur’an meali ve tefsirini toplatma kararı aldırdı. ‘Dinen sakıncalı’ diye.
Necip Fazıl’ın “Son Devrin Din Mazlumları” kitabıyla büyüyenler, ne diyor bu gerekçeye? Ne hissediyorlar?
Diyanet, din üzerinde yorum tekeli kurmuş demek. Diyanet’in yanlış bulduğu, katılmadığı her din yorumu, yasaklanacak yani.
Bunu savunanlar, devletin geçmişteki dini baskılarından şikayet ediyor bir de. Kendi doğrusunu, devlet gücüyle başkalarına dayatmak bakımından dünle bugünün farkı ne peki?
Her zaman, her yerde geçerli tek bir doğru din yorumu, dinler tarihinde yok. Peygamber sonrası hiç olmadı. Hemen başlıyor farklılaşmalar.
Gücü ele geçiren, farklı yorumları sakıncalı ilan edip din, Allah, kitap adına bastırmaya girişiyor, hayat hakkı tanımıyor.
İslam tarihi, kötü örnekleriyle dolu. Diyanet’in İslam Ansiklopedisi’nden Ebu Hanife maddesine bakmanız bile yeterli.
Diyanet’in de İmam-ı Âzam’ı, sırf Emevilerle Abbasilere sakıncalı gelen din yorumlarından dolayı zindanlara atılıyor, eza cefa görüyor. Belki de işkenceden öldüğü yazıyor.
Laiklik, bu yüzden din özgürlüğünün güvencesi ve en çok dindarlara lazım değil mi zaten!
Fakat acil deprem yardımları üzerinde AFAD tekeli kurulmasının acı sonuçlarını yaşarken şu başımıza gelene bakın…
Tekelcilik, sansür ve yasaklarıyla her alanda üstümüze abanmaya başladı.
TRT Kürdî’nin yayında olduğu bir Türkiye’de, Kürtçe yayınevi Avesta’nın sitesine erişim engellendi.
Avesta, Türkiye’de Kürtçe kitap basan ilk yayınevi. Sahibi Abdullah Keskin ise teröre ve PKK’ya karşı tavrıyla bilinen, birlikte asla anılamayacak bir isim. Avesta’nın, kitaplarını tanıttığı sitesi yine de “PKK propagandası”ndan engellendi.
Barzani medyası Rudaw’ın sitesine de aynı iddia ve suçlamayla erişim engeli getirildi. Bağdaşır şey mi?
Bırakın onu; küfür, hakaret, karalama ve iftirada dahi âdeta tekel var. Tek tabancadan başkasına izin verilmiyor.
Bu alanda müsaadesiz at koşturulan Ekşi Sözlük de erişime kapatıldı.
Sakıncalı deprem yayını yapan haber kanalları hâkeza, cezasız bırakılmıyor.
Her şeyi tek elde toplamanın çok hayrını görmüşüz gibi…
Afet müdahalesinde tekelcilikten ne hayır gördük ki din, Kürtçe, haber ve hakaret üzerinde tekelcilikten görelim.
Hayatın her kulvarında gizli, açık bir tekele doğru gitmek suretiyle ne kazanılacak, insaf edin yahu!
BARDAĞIN DOLU TARAFI MI?
AFAD’ın sağ kurtardığı kimse, yardım yetiştirdiği depremzede, Kızılay’ın aşevi ve çadır kurduğu hiçbir yer, afet yönetiminin tek bir doğrusu yok mu? Olmaz olur mu, var elbette.
Fakat enkaz altında bekleyenler, aç ve açıkta kalanlar, yardım eli ulaşmayanlar hâlâ dururken bardağın dolu tarafından bakmanın sırası değil.
İktidar ve propagandası, önden gidiyor. Enkaz ve cenazeler kaldırılmış, aç ve açıkta kimse kalmamış, bekleyen her depremzedeye yardım ulaşmış, çadır ve aşevi kurulumu tamamlanmış gibi.
Soğukta üşüyerek çadır, konteyner bekleyene kurulmuş çadır, konteyner sayıları veriliyor; bir yıla kadar konut vaat ediliyor. Isıtır, sıcak tutar mı?
Afet yönetimindeki bozukluklar, algı yönetimiyle düzeltilebilir mi, görülecek.
Ama kayıpların telafisi imkansız, gerçekle anlatılan arasındaki uçurumun kapatılması ise bu saatten sonra zor.
Ayrıca imajın toparlanması mümkün olsa bile sesle görüntü arasında senkron tutmuyor.
Bardağın boş tarafı can yakmaya devam ederken yalnızca dolu tarafından bahsetmek sevimsizleştirir.
Sabrı için teşekkür edilip özür dilenecek depremzedeyi, iktidara teşekkür ve minnet eder durumda göstermekse daha fena.