Mehmet Deprem: Kürt meselesi nasıl siyasi geçim kapısı yapılır?
Türkiye’de sıradan bir siyasetçi ömrünü yalnızca Kürtlerin insan olmaktan kaynaklı doğal haklarına karşı çıkarak idame ettirebilir. Ailesini geçindirebilir ve itibar sahibi olabilir.
Bunun için kendisini sağcı, ırkçı, faşist veya muhafazakâr olarak konumlamasına da gerek yok. Hatta kendini anti-emperyalist, solcu ve sosyalist olarak bile konumlayabilir.
Yeter ki o an memleketteki anti-Kürdi iklim yeterince müsait olsun.
Mesela eski asker Osman Pamukoğlu bu anlamda konjonktürü iyi okuyamadığı için güzelim, hırçın ve minnoş partisini heba etti. Biraz sabretse şimdi Ümit Özdağ gibi müthiş bir rüzgar estirirdi memleketin siyasi hayatında. Pamukoğlu kendini bir taraftan “muhalefette” konumlayıp bir taraftan sürekli 6’lı masaya saldırarak şahane prim yapabilirdi.
Pamukoğlu çözüm sürecinin ve AKP’nin “Aynı dağın yeliyiz” türkülerinin en ılgıt ılgıt estiği zamanlarda parti kurup 7 Haziran seçimlerine girdi ve aldığı oy cürmü kadar oldu.
Sonra da gidip birçok silah arkadaşı gibi eski asker öğütme değirmeni Perinçek’in partisinde un ufak oldu. Şimdi onu kimse hatırlamıyor bile…
Kürt meselesinin toplumsal algısına göre pozisyon almadığı için silinip gitti.
Misal 1990’larda Kürt hareketi yükselirken siyasi fırsatçılığın Ayetullah’ı Perinçek bu fırsatları hep “doğru” değerlendirdi. Perinçek’in o gün yaptığı bazı konuşmaları bugün başka biri yapsa önce Perinçek kapısına dayanırdı. Perinçek 90’larda Bekaa’da Öcalan’a gül vermekten HDP kapatılsın, Öcalan idam edilsin noktasına gelirken cemaati ona yetişmek için helak olsa da o en yakıştığı yere vardı sonunda.
Bu anlamda attığı siyasi taklayla güvercinleri kıskandıran Teğmen Çelebi, Perinçek’inki kadar uzun bir siyasi hayat istiyorsa bu kutlu yolculukta ona bazı tavsiyelerde bulunmak şart.
Bugünlerde Kürt meselesi sağ için en verimli, sol için en riskli, İslamcılar için en eğip bükülecek ergonomik konu. Bu anlamda Teğmen Mehmet Ali Çelebi siyasi sörfü için uygun bir dalga yakaladı ve AKP tahtasına bindi.
Siyaset sahnesinde devamlı olarak kalmak istiyorsa yapması gereken tek şey Kürt meselesini kendisine tek ekmek kapısı yapması. Heyecanlanıp komutanı Pamukoğlu’nun hatalarına düşmemesi çok önemli.
Teğmen Çelebi bu aralar sildiği Berkin Elvan tweet’leri dahil 4.000 tweet’in yerini yüzde 90 Kürt meselesi ile ilgili tweetlerle doldurmaya çalışıyor. Arada “TOGG ne güzel araba” tweetleri atsa, reisini RT etse de odağını hiç kaybetmiyor şimdilik. Kafasının HDP’lilerden daha fazla Kürt meselesiyle meşgul olduğuna eminim ama ispat edemem. Eski pilot olarak hedefe kitlenmenin önemini biliyordur.
Çelebi’nin gündeminde artık ne memleketin ekonomik sorunları, ne laiklikle ilgili kaygılar, ne de Mahir Ünal’ın Cumhuriyet muhalifi çıkışları var. Varsa yoksa AKP’nin yok dediği Kürt meselesi var.
Çelebi AKP’ye katılmadan evvel Mahir Ünal’ın, “Cumhuriyet bizim lügatımızı, alfabemizi, dilimizi, hasılı bütün düşünmemizi yok etmiştir” sözünü duysaydı kendisini muhtemelen meclis kürsüsünde Kaşgarlı Mahmud’un Dîvânu Lugâti’t-Türk kitabıyla tartaklardı.
Çelebi bundan sonraki tüm siyasi kariyerini Kürt meselesinde “ne kadar şahin” olduğunu göstermeye adayacak gibi görünüyor. Bu anti-Kürdi siyasi ortamda 11 parti ile görüşmüş, 3 parti değiştirmiş ve AKP’ye katılmış olmasına rağmen kendisini tutarlı bir vatansever olarak görüyor. Şimdi özeleştirinin hiç zamanı değil, çünkü mesele vatan meselesi.
Mevzu bahis olan Kürdün her hakkına karşı durmaksa gerisi teferruattır sonuç olarak.
Başarısının devamı için bundan sonra Sözcü, Aydınlık, OdaTV dilini bir yana bırakıp hemen daha lümpen bir dil olan Sabah-Takvim-A Haber diline yönelmemeli. İkisinin arasında hibrid bir dil geliştirmeli.
Her ne kadar kendisi Alevi olsa da popüler siyasi/Sünni dil konusunda özellikle eski bakan yeni büyükelçi Egemen Bağış’tan bazı tavsiyeler almalı. (Cuma’lar ve Kandiller önemli)
Alevi demişken, mezhebi gündeme geldiğinde Yusuf Halaçoğlu’ndan yardım almalı. Orada bile konuyu hemen Kürt Alevilere getirmeli. Yusuf Hoca’nın muhteşem analizi “Kürt Alevi diye bir şey yoktur onlar Ermenidir” özlü sözünü hiç unutmamalı.
Her demokratik talepte Kürdün ayak izini aramalı. STK, baro, meslek odaları ve hatta folklor kurslarını bile gözden kaçırmamalı. Bu siyasi “kıllanan adam” duyarlılığı “Su uyur düşman uyumaz!” hassasiyetinde olmalı. Kel Mahmut gibi hiç kül yutmamalı. Bunun için manili ve kafiyeli konuşmaların Sensei üstadı Bahçeli’nin Salı konuşmalarını hiç kaçırmamalı.
Gözünü hiç ama hiç HDP’li vekillerden ayırmamalı. Mecliste HDP’li vekillerle selamlaşan herhangi bir CHP’li gördüğünde bile “Havar komşular havar HDP, CHP ile anlaştı vatanı bölecekler” diye basmalı yaygarayı. Nasıl yaygara koparacağını bilemezse bir ara ulusalcılar arasında moda olan, ‘HDP ile AKP anlaştı’ yaygaralarını hatırlamalı. Bu konuda özellikle OdaTV’de mebzul miktarda eski haber var. Oradan sufle alabilir. (Bir Google’a bakar.)
Özetle eskiden “Kürt oldukları yetmezmiş gibi bir de AKP ile anlaşacaklar” kaygılı haberlerdeki AKP yerine CHP’yi koyması kâfi. (Kürt oldun bari pirketleri kırmasaydın.)
Takip etmesi gereken yazarlar konusunda da dikkatli olmalı. Kafasını hiç bulandırmamalı.
Soner Yalçın başta olmak üzere Nihat Genç, Yılmaz Özdil, Mine Kırıkkanat, Nedim Şener, Hulki Cevizoğlu’nun yazıları mutlaka takip edilmeli. HDP’ye saldırma konusunda onlar kadar epik yazılar yazan yoktur çünkü. Özellikle AKP’li yazarları önermedim çünkü o dilde konuştuğunda inandırıcılığı azalır. Muhalif gibi durup ama AKP’nin çorba soğutucusu olan ulusalcı yazarlar genç teğmenin yeni dilini daha kolay zenginleştirecektir.
Teğmen Çelebi’nin eskiden beri bildiği ulusalcı dilini değiştirmeden AKP’nin nasıl savunulacağı konusunda eski hukukçu yeni büyükelçi Metin Feyzioğlu’dan da bir eğitim alması faydalı olabilir.
Her konuyu hukukçu Ersan Şen gibi Suriye ve YPG’ye bağlamak konusunda da kendini biraz geliştirmeli tabi. (Ersan Bey o konuda gerçekten muhteşem. Corona’yı bile YPG’ye bağlama yeteneği var.)
Yunanistan konusunda kendisine bir tavsiyemiz olamaz çünkü o konu eski bir asker olarak kendi mıntıkasına giriyor. Tempoyu istediği kadar yükseltip beylik tabancasıyla “bir gece ansızın” taverna basıp zeybek havasında tabaklara bile ateş edebilir. Kendi yaratıcılığına bağlı.
Osmanlıcılık konusunda işi biraz zor olsa da Sultan Reşad üzerinden Osmanlı’yı savunabilir. Bakın burası çok önemli, kimse vermez ona bu kadar ince tavsiyeyi.
Malum Sultan Reşad, bir önceki Padişah Abdülhamid gibi Kürtlerle yakın bir ilişki kurmamış bilakis 700 bin Kürdü Batı Anadolu illerine sürmüştür. Bu kişilerin birçoğunun açlık, soğuk ve hastalık nedeniyle yeni yerlerine varmadan önce öldüğü bilinir. Ulusalcı konsepte çok uygun bir hükümdardır Sultan Reşad. Teğmen Çelebi bu padişah üzerinde yoğunlaşmalı. Osmanlının övüldüğü ortamlarda hemen “Sultan Reşad da ne muteber padişahtı.” diye söze başlamalı ve isterse oradan konuyu “Mustafa Kemal de nihayetinde bir Osmanlı paşasıydı” mevzusuna bağlamalı. Çiçek gibi olmaz mı?
Ezcümle, Çelebi genç bir teğmen olarak başladığı siyasette uzun yıllar kalmak istiyorsa ve “Her ulusalcı bir gün mutlaka Reisçi olacaktır” düsturuna inanıyorsa yukarıdaki tavsiyelere kulak vermelidir.
Kendisi doğru zamanda elindeki son mermiyi siyaset ruletinde Kürt kırmızısına koydu.
Bundan sonra Kürt’ten çok Kürt meselesiyle meşgul olmalı. Bu ilk heyecanını hep korumalı. Böyle anti-Kürdi münbit bir ortam kolay kolay bulunmaz genç bir ulusalcı için.
Onun başarısı “Aman Kürt bir şeye sahip olmasın da isterse reis bin yıl kalsın” diyen ulusalcılar için yol gösterici bir kutup yıldızı olacaktır. Bu çok önemli bir misyon, şakası yok!
Teğmen Çelebi’ye inanıyorum. Kürt meselesindeki bu dikkatini böyle korursa başarılı olacaktır.
Tek handikabı PKK’lılar 5-10-15 çocuk yaparken kendisinin tek çocuk sahibi olması. Ama o konuda da reisinin dediği gibi “Duaya devam.” Allah’tan ümit kesilmez…(Kısa Dalga)