Oral Çalışlar: AB üyeliğini, Kürt sorununun çözümü için diyaloğu getiren de CHP
TRT’nin Kürtçe yayın yapmasına en çok karşı çıkan Baykal CHP’siydi. Ne kadar demokrasi karşıtı, özgürlük karşıtı pozisyon varsa hepsi CHP’nin ajandasından çıkıp siyaset sahnesinde boy gösteriyordu. Saflar değişti. Son 10-15 yıldır Kılıçdaroğlu’nun öncülüğünde ciddi bir değişim yaşanıyor. Şimdi roller tamamen değişti. Uyum yasalarını CHP savunuyor. AB üyeliğini, Kürt sorununun çözümü için diyaloğu getiren de CHP. Birçok konuda özgürlükçü, demokrat bir siyaset izliyor.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, son on yılda siyasi partiler içinde en büyük değişimi CHP’nin geçirdiğini söylüyor. Çok doğru bir saptama. 10-15 yıl önceki CHP ile bugünkü CHP arasında büyük farklar bulunuyor. Küçük hatırlatmalar:
2005’ten sonra Avrupa Birliği’ne uyum yasaları çıkarılıyor. Hepsi Türkiye’nin demokrasi standartlarını yükseltecek nitelikte önemli değişiklikler. Dönemin CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, “Yeter artık nedir bu AB’ye uyum yasaları?” diyor. Bununla da yetinmiyor, “AB reformları ülkeyi çürütüyor bundan böyle CHP, AB reformlarına destek vermeyecektir” sözleriyle safını belli ediyor.
Bir başka fotoğraf: Meclis, Azınlık Vakıfları’yla ilgili bir kanun çıkarmak için toplantı halinde. Daha önce uydurma bir Yargıtay kararıyla Azınlık Vakıfları’nın mallarına el konulmuştu. Ermeni, Yahudi, Süryani vatandaşların çocuklarının gittiği okullar bile gasp edilmişti. İşte bu en temel insan hakkı olan mülkiyet hakkını yok sayan uygulamaya bir ölçüde son vermek amacıyla bir kanun çıkarılmıştı.
Kanun, Meclis’te görüşülürken CHP sözcüsü Onur Öymen, “Bu bir ihanet yasasıdır, milletin malını yabancılara peşkeş çekiyorsunuz” anlamında bir tepki göstermişti. Azınlıklar yabancı değil, bu ülkenin yurttaşlarıdır. Bir siyasi partimizin sözcüsü, azınlıkların yabancı olduklarını düşünebiliyordu.
Dersim katliamı için iktidar özür dilerken, CHP sözcüleri, Dersim’deki vahşi saldırıları, insanlık dışı uygulamaları bir “uygarlık projesi’’ olarak görüyor, bu projenin bölgeyi modernleştirmeyi amaçladığını düşünüyorlardı. 2007 yılında Abdullah Gül’ü seçtirmemek amacıyla bir ittifak oluşturuldu.
Ordu, dönemin Anayasa Mahkemesi ve CHP birlikte muhtıralar yayınladı, 367 üye olmadan Meclis açılamaz dediler, abuk gerekçelerle siyaset kilitlendi. TRT’nin Kürtçe yayın yapmasına en çok karşı çıkan Baykal CHP’siydi. Ne kadar demokrasi karşıtı, özgürlük karşıtı pozisyon varsa hepsi CHP’nin ajandasından çıkıp siyaset sahnesinde boy gösteriyordu.
Saflar değişti
Son 10-15 yıldır Kılıçdaroğlu’nun öncülüğünde ciddi bir değişim yaşanıyor. Şimdi roller tamamen değişti. Uyum yasalarını CHP savunuyor. AB üyeliğini, Kürt sorununun çözümü için diyaloğu getiren de CHP. Birçok konuda özgürlükçü, demokrat bir siyaset izliyor.
Türkiye’nin geçmişinde acı çekmiş topluluklarla “helalleşmek” amacıyla bir araya geliyor. Kamplaşmayı ortadan kaldıracak, “öteki”nin hakkını teslim eden yeni bir kültür oluşturuluyor. Kılıçdaroğlu bu durumu şöyle açıklıyor: “CHP, bugün toplumun her kesimini kucaklamak istemektedir.
Bu konuda ciddi adımlar attık. Bölge insanı ile barışmak istedik ve barıştık. Kamplaşmayı değil, kucaklaşmayı bilmeliyiz ve bu çerçevede hareket etmeliyiz. İnsanlar inançlarından, dillerinden, kültürlerinden, yaşam tarzlarından veya kimliklerinden ötürü ötekileştirilmemeli.”