TÜSİAD’dan sert çıkış: Güven bunalımı yaşıyoruz
İstanbul’da düzenlenen Türk Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği (TÜSİAD) Genel Kurul toplantısında yapılan sunum ve konuşmalarda Türkiye’de gündeme damgasını vuran gelişmeler hakkında sert mesajlar verildi.
Genel kurulda paylaşılan sunumun, “Politik hayatta olağanüstü olaylar” başlıklı slaytında politikacılara, iş insanlarına ve gazetecilere yönelik yargı süreçlerine “Sorgulanıyor, Tutuklanıyor”, Türk Silahlı Kuvvetleri’nden ihraç edilen teğmenlere de “Ordudan ihraç ediliyor” ifadeleriyle dikkat çekildi.
TÜSİAD yönetimi, Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in programına destek verirken hem kamu harcamalarında tasarrufa gidilmediğinin, ayrıca iş dünyanın yaşadığı rekabet sorunları nedeniyle ihracat pazarlarının daralma ve istihdam kapasitesinin de azalma tehdidi ile karşı karşıya kaldığının altını çizdi.
“Hata, suistimal ve kayırmacılık çok yaygın”
TÜSİAD Başkanı Orhan Turan da genel kurul toplantısında yaptığı konuşmada son dönemde artan kayyum uygulamalarına, gözaltı ve tutuklamalara sert eleştiriler yöneltti.
Depremlerde, yangınlarda, iş kazalarında çok sayıda vatandaşın hayatını kaybettiğine dikkat çeken ve bunun “hata, suistimal ve kayırmacılığın çok yaygın olduğunu” ortaya koyduğunu söyleyen Turan, eleştirel ifadelere ve habercilik faaliyetlerine açılan soruşturmaların da çok sıklaştığını belirtti.
Orhan Turan, “10 küsur sene önceki olaylara şimdi yeni soruşturmalar açılıyor. Tutuklu milletvekillerine, siyasi parti liderlerine ve belediye başkanlarına sürekli yenileri ekleniyor. Disiplinsizlik suçuyla teğmenler hakkında ihraç kararı alınıyor fakat deprem, yangın, taciz, kadın cinayeti, iş kazası gibi kamuoyunda infial yaratan nice olayda ya suçlular bulunmuyor ya da kısa sürede serbest kalıyorlar” dedi.
Kamuoyu vicdanında suç ve ceza arasında orantısızlık kanaati oluştuğunu belirten Turan, eleştirilerini şu sözlerle sürdürdü:
“İster seçimle ister atamayla gelen kamu görevlilerinin görevlerinden alınmasının yeni örneklerine şahit oluyoruz. Üstelik yeni yasal düzenlemelerle kamu görevlilerinin Devlet Denetleme Kurulu tarafından görevden alınması ve TMSF’nin şirketlere kayyum olarak atanması mümkün oluyor. Yolsuzluk, dolandırıcılık, karaborsa haberlerinin ardı arkası kesilmiyor. Suç işlemek amacıyla örgüt kurmak, galiba artık şirket kurmaktan daha kolay.”
“Sistemik risk” tehlikesi
“Kadın cinayetleri ve çocuk tacizlerinin de sonu gelmiyor. Nedir bu tırmanma? Biz niye bu hâle geldik?” sözlerini kaydeden Orhan Turan, “hukuka olan güvenin sarsılması” nedeniyle bu sorunların artmakta olduğunu ifade etti.
“Modern devletin temelinde hukukun üstünlüğü vardır. Tüm vatandaşlar kanun önünde eşittir. Devlet de hukukla bağlıdır. Her kademede yönetim keyfi değil, hukuk kurallarına göre yapılır” sözlerinin altını çizen Turan, çocuklarına ve torunlarına büyük bir miras değil, daha iyi bir gelecek bırakmak istediklerini, daha iyi bir geleceğin ise hukuka güven olmadan tesis edilemeyeceğini aktardı.
TÜSİAD Başkanı Turan, “Hukuka güven kalmazsa güvensizlik, istikrarsızlık ve belirsizlik her yere sirayet eder. Sistemik risk oluşur. Günü kurtarmak mümkün olsa da yarınlar tehlike altına girer” diye konuştu.
“Stres birikiyor”
Hukukun üstünlüğünü, hemen ve tam olarak tesis etmeden ne ekonomide ne toplumda ne iç ne de dış politikadaki sorunların çözülebileceğini kaydeden Turan, ayrıca AKP hükümetinin ekonomi politikalarına ilişkin de değerlendirmelerini aktardı.
“Sayın Bakan Mehmet Şimşek’in ekonomi programına destek veriyorsak da ekonomide her şeyin yolunda olduğunu söyleyemeyiz” diyen TÜSİAD Başkanı, enflasyonla mücadelenin hızlanması gerektiğini ifade etti, “Yoksa stres birikiyor. Enflasyonla mücadelenin maliyetine katlanmak zorlaşıyor, hem girişimciler için hem çalışanlar için. Sanayici çok zorlanıyor. İhracatçı kan ağlıyor. İthalatın cazibesi artıyor” uyarısında bulundu.
Başka ülkelerde rakipleriyle rekabet etmekte zorlandıklarını anlatan Orhan Turan sözlerini şöyle sürdürdü:
“Biz nasıl rekabet edebiliriz? Bunun matematiği nedir? Verimlilik farkı bu makası kapamaya yeter mi? Peki bugün işimizi nasıl devam ettireceğiz? Devam ettiremezsek çalışanlarımız ne olacak? Nüfus artış hızının dramatik biçimde azaldığının farkındayız. Peki, bunun verimlilikte çok daha büyük bir artışı gerektirdiğinin ne kadar farkındayız? Çalışan sayısı artmadan, nitelik yükselmeden, verimlilik hızlanmadan, katma değer artmadan nasıl büyüyeceğiz? Bunu açıklayan bir teori var mı?”
“Zamanımız kalmadı”
“Sussak gönlümüz razı değil” diyen Orhan Turan, “Özdemir Asaf, ‘Her şeyi zamana bıraktık, zamanımız var mı bilmeden’ demişti. Artık zamanımızın kalmadığını biliyoruz” sözleriyle de pek çok konuda yaptıkları çağrılardan sonuç alamadıklarına işaret etti.
Turan, “Dünyada büyük bir değişim yaşanıyorken önümüzde bir sıçrama fırsatı olduğunu görüyoruz. Bundan yararlanalım diyoruz ama enerjimiz boşa gidiyor. Dünyadaki değişimi yakalayamıyoruz. Artık hiçbir şeyi zamana bırakamayız. Bunun için zamanımız kalmadı” uyarısında bulundu.
“Yangın çıkabilir ama 78 kişi ölüyorsa çöken bir sistemdir”
TÜSİAD Yüksek İstişare Kurulu (YİK) Başkanı Ömer Aras, Bolu Kartalkaya’da meydana gelen otel yangını üzerinden Türkiye’de güven bunalımı yaşandığını dile getirdi.
Aras, “Kartalkaya’da 78 canımız yanarak hayatını kaybetti. Yangın çıkabilir ama 78 kişi ölmez. Ölüyorsa nedeni usulüne uygun yapılmayan binalar ve denetimsizliktir. Çöken bir sistemdir. Bu sistemin nasıl düzeleceği çok net bellidir. Sistemin kendi kendini düzeltme mekanizması olmalıdır. Sorumlular görevden ayrılmalı, hesap vermeli ve yerlerine yetkin kişiler gelmelidir” dedi.
“Toplumda güven sarsılıyor”
Seçilmişlerin görevden alınmasının demokrasiyi zedelediği gibi uluslararası yatırımın ihtiyaç duyduğu güven ortamını bozduğunu belirten TÜSİAD YİK Başkanı, son haftalarda politik hayatta da olağanüstü olaylar yaşandığına dikkati çekerek şöyle devam etti:
“Seçilmiş belediye başkanları görevden alınıyor yerlerine kayyum atanıyor. Bir siyasi parti lideri hakkında önce soruşturma başlatılıyor sonra farklı bir nedenle tutuklanıyor. Birçok sanatçının menajerliğini yapan bir iş kadını hakkında önce soruşturma başlatılıyor sonra farklı bir nedenle tutuklanıyor. Bir büyükşehir belediye başkanı hakkında, yaptığı konuşmalar nedeniyle basın toplantısından dakikalar sonra soruşturmalar açılıyor. Bilirkişi görüşmesini yayınlayan gazeteciler göz altına alınıyor, genel yayın yönetmeni tutuklanıyor. Yeni mezun teğmenler ordudan ihraç ediliyor. Çok kısa sürede arka arkaya gelen bu olayların toplumda endişe yarattığını ve güveni sarstığını söyleyebiliriz.”
Ömer Aras ayrıca ekonomide hayata geçirilmesi gereken iki ana yapısal reformun önemine vurgu yaparak bunları şöyle sıraladı:
“Birincisi, insana değer katan eğitim ve liyakat. İkincisi, hukukun üstünlüğü ve bağımsız yargı. Hedefimiz, bu reformların yarattığı güven ortamıyla beslenen ekonomik kalkınma olmalıdır. Bu iki reformu hakkıyla gerçekleştirebilirsek diğer tüm reformlar kolaylıkla yapılabilecektir. Dünya ile rekabet edebilmemiz için özel sektörde ve kamu bürokrasisinde iyi eğitilmiş yüksek vasıflara sahip ve liyakate uygun atanmış insanlar olması şart. Ayrıca bilimde, sanatta, sporda, tüm alanlarda ileri gitmek için her şeyden önce nitelikli insan gerekiyor. İyi yetişmiş insanlar hukukun üstünlüğünün ve adil yargının olduğu bir ortamda çalıştığı takdirde ekonomi başta olmak üzere her konuda başarının yolu açılacaktır. Bu konuda toplumsal fikir birliğine ihtiyacımız var.”
“Türkiye açısından önemli bir kavşaktayız”
İçinde bulunulan sürecin dünya için olduğu kadar Türkiye için de önemli bir kavşak olduğunu kaydeden Ömer Aras, ekonomik ve siyasi gelişmelerin hem büyük fırsatlar hem de büyük riskler yarattığına dikkat çekerek şu mesajları verdi:
“Bu süreci mutlaka çok iyi yönetmeliyiz. Türkiye’mizin, dünyada sözü geçen, bölgesinde istikrarın teminatı olan, ekonomisi istikrarlı, demokrasisi sağlam, hukuk devleti ilkeleri yerleşmiş, toplumu huzurlu bir ülke olması yönünde el birliği ile çalışmalıyız. Bunu ancak hukukun üstünlüğü ve bağımsız yargının yarattığı güven ortamında iyi yetişmiş, liyakatla göreve gelmiş insanlar ve eşitlikçi bir yaklaşımla yapabiliriz. Bunu yaptığımız taktirde en önemli yapısal reformu gerçekleştirmiş olacağız. Bizi yönetenlere iyi niyetle önerilerimizi aktarmak görevimizdir. Hepimiz bu doğrultuda üstümüze düşeni yerine getirmeliyiz.”
YİK Başkanı ayrıca toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin, kalkınmanın tüm boyutlarını negatif etkilediğine işaret etti.
Aras, “Kadınların ekonomik, siyasi ve toplumsal hayatta erkeklerle eşit şekilde temsil edilmesi ekonomik kalkınma, adaletsizlikle mücadele ve toplumsal refah yaratarak ilerlemenin olmazsa olmaz koşuludur” diye konuştu.
Adalet Bakanı’ndan tepki: “Türkiye eski Türkiye değildir; hiçbir kuruluş kendisini hukukun üstünde göremez”
TÜSİAD yönetiminden yükselen “hukukun üstünlüğü” talebi ve “sistem” eleştirilerine ilk tepki Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’tan geldi.
X hesabından paylaşımda bulunan Tunç, şunları yazdı:
“Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk devletidir. Hiçbir kurum, kuruluş veya çıkar grubu, milli iradenin üzerinde değildir. Demokratik sistemimizin temel taşlarından biri, kuvvetler ayrılığı ve yargının bağımsızlığıdır. Yargı süreçleri üzerinde hiçbir baskıyı kabul etmediğimiz gibi yargıyı etkilemeye yönelik her türlü girişime karşı olduğumuzu herkesin çok iyi bilmesi gerekir. Sivil toplum kuruluşlarının görüş açıklaması elbette demokratik bir hak olmakla birlikte, yargıyı ve siyaseti yönlendirme çabaları, demokrasinin ruhuna ve hukukun üstünlüğü ilkesine aykırıdır. Türkiye eski Türkiye değildir. Ayrıcalıklı kesimlerin yön verdiği Türkiye’nin artık geride kaldığını anlamayanlar şunu bilmelidir ki; Hiç kimse veya hiçbir kuruluş, kendisini milletin iradesinin ve hukukun üstünde göremez.”
Adalet Bakanı, hukuk düzenine yönelik her türlü müdahale girişimine karşı, bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da hukuk çerçevesinde en güçlü şekilde karşılık verileceğini belirtti.