Trump’ın gözü Grönland’da
ABD’nin seçilmiş başkanı Trump, Florida’daki malikanesinin yer aldığı Mar-a-Lago yerleşkesinde düzenlediği basın toplantısında son dönemde tartışmalara neden olan Panama Kanalı ve Grönland’la ilgili niyetlerini bir kez daha tekrarladı. Trump, Danimarka’nın Grönland’dan ‘vazgeçmesi gerektiğini’ açıkladı.
Bu maksatla asker kullanmayacağı konusunda taahhütte bulunup bulunmayacağıyla ilgili soruya Trump, Panama Kanalı ve Grönland’ı kontrol edebilmek için gerekirse asker kullanabileceğini ima ederek, “Bu ikisi hakkında size güvence veremem. Belki bir şeyler yapmamız gerekebilir. Ekonomik güvenliğimiz için bunlara ihtiyacımız var.” dedi.
Peki, Trump yüzde 80’i buzlarla kaplı bir adayı neden istiyor?
Trump’ın Grönland’a ilgisi yeni değil. İlk kez 2019’da, gazetecilere verdiği demeçte, adanın ABD topraklarına katılmasının “stratejik ve ilginç” olacağını söylemiş ve bundan, “Büyük bir gayrimenkul anlaşması” diye bahsetmişti.
Aynı dönemde, Danimarka’nın Grönland’a her yıl 700 milyon dolar (24,7 milyar Türk Lirası) harcadığını belirterek, adanın Kopenhag’a “zarar verdiğini” iddia etmişti.
Danimarka Başbakanı Mette Frederiksen, ABD’den gelen talebi “absürt” diye yanıtlamış, Trump da Frederiksen’in bu cevabını, “çirkin ve uygunsuz” diye yorumlamıştı.
Geçtiğimiz ay Truth Social adlı sosyal medya platformu üzerinden yayınladığı bir gönderide Trump, “ulusal güvenlik ve bağımsızlık” amacıyla Grönland’ın ABD’ye katılmasını tekrar dile getirdi.
Ada aynı zamanda Amerika Birleşik Devletleri’nin dünyanın en kuzeyindeki askeri tesisine, Pituffik Uzay Üssü’ne ev sahipliği yapıyor.
Burası nükleer ve konvansiyonel savunmada önemli bir üs olup Rusya’nın Kuzey Kutbu üzerinden başlatacağı olası bir saldırıya karşı erken uyarı sağlıyor.
Yine, Soğuk Savaş yıllarında Kuzey Amerika’dan gelen balistik füzelerin izlenmesine olanak tanıyan radar sistemleri bulunuyordu.
Soğuk Savaş, 1947 ile 1991 yılları arasında, özellikle ABD ve Sovyetler Birliği (SSCB) arasında süren, ideolojik, siyasi, askeri ve ekonomik bir çatışma dönemiydi. Bu, SSCB’nin dağılmasıyla sona erdi.
Öte yandan, Kuzey Kutup Dairesi’ndeki buzulların erimesi ve yeni nakliye güzergahlarının ortaya çıkmasıyla beraber Çin ve Rusya’nın ilgisini çeken Kuzey Atlantik rotası, Grönland’ın jeopolitik ölçekte önemini giderek artırıyor.
ABD, Kuzey Kutbu’na erişim konusunda hem Çin hem de Rusya ile yıllardır sessiz bir çekişme içinde. ABD kaynak zengini donmuş tundrayı keşfetmek üzere bölgeye askeri buzkıran gemileri gönderiyor. ABD’nin Asya’nın yanı sıra Kuzey Kutbu’nda da sıklıkla bulunan, cep telefonlarından kitle imha silahlarına kadar her şeyde kullanılan nadir toprak mineralleri konusunda da Çin’e aşırı bağımlı olduğu sır değil. Bu bağımlılığın da sürdürülebilir bir tarafı yok. Adada bulunan nadir toprak mineralleri ulusal savunmanın, teknolojilerin, füzelerin, tankların, uyduların, savaş gemilerinin, savaş uçaklarının çoğu biçimine giriyor. ABD’nin buna ihtiyacı var.
ABD ihtiyaç duyduğu sentetik toprak elementlerini laboratuvarlarda üretiyor ama bu pek işe yaramıyor. Bu da ABD’nin özellikle Çin’le rekabette savunma gereçleri üretimi konusunda güçsüz kalmasına yol açıyor. Bu nedenle Kuzey Kutbu’nda büyük bir rekabet var. Büyük buzullar bu kaynaklara ulaşmayı imkansız kılıyordu. Şimdi küresel ısınma nedeniyle buzullar erimeye başlayınca rekabet daha da şiddetlendi. Isınma en azından Kuzey Kutbu’nda daha fazla seyrüsefer özgürlüğüne yol açtı.
Ancak ABD hem bölgeye sınırlı erişimi hem de az sayıda buzkıran gemisine sahip olması nedeniyle rakiplerinin hayli gerisinde kaldı. Bunlardan ötürü Grönland’ın satin alınması ya da işgali ABD’nin Çin’e olan bağımlılığını azaltacak. Unutmayalım, ABD dünyadaki nadir toprak minerallerinin sadece yüzde 1,3’üne ev sahipliği yaparken, Çin yüzde 70’ine sahip.
Grönland
Grönland dünyanın en büyük adası. Danimarka Krallığı’na bağlı ve özerk statüde. Adada yaşayanlar hem Danimarka hem de Avrupa Birliği vatandaşı. Ada tarih boyunca Norveç ve Danimarka arasında “tartışmalı” statüdeydi.
Uluslararası Sürekli Adalet Divanı’nın (USAD) 1933 tarihli “Doğu Grönland’ın Hukuki Statüsü” davasından sonra adanın Danimarka’ya ait olduğu tescillendi.
1979’a kadar sömürgelerdi. 1979’da özerklik tanındı ve iç işlerinde öz yönetimlerinin olmasına müsaade edildi. Dış işlerinde Kopenhag’a bağlılar.
Çoğu yerli İnuitlerden oluşma 60.000’den az insan yaşıyor. Danimarka Parlamentosu’nda temsilcileri var.
Son yıllarda adadan “bağımsızlık” sesleri yükseliyor.
Ocak ayında Grönland Başbakanı Mute Egede adada bağımsızlık referandumu yapılması çağrılarını yineledi.
Daha önce de dile getirmişti, Grönland iştahı yine kabardı anlaşılan. ABD Başkanı Donald Trump bir ara Danimarka’dan satın almayı istediğini söylediği ada için şimdilerde “gerekirse askeri güç kullanabileceğini” ima ediyor.
Fantazi gibi görünebilir ama bakarsınız yapar dediğini. Geçen hafta “Grönland’a ulusal güvenlik için ihtiyacımız var” dedi örneğin. Kanada ile İzlanda’ya komşu olan Kuzey Kutbu adasının etrafından hem Rus hem de Çin gemileri geçtiği için “ulusal güvenliği” tehlikede görüyor.
ABD Danimarka’ya bağlı özerk bir bölge olan buzulla kaplı Grönland’ı şu iki nedenden ötürü işgal edebilir; kritik savunma, elektronik üretimi için gerekli olan nadir toprak elementlerinin çoğu bu adada. İkincisi Grönland’ın Kuzey Kutbu’nda meşru olarak büyük bir hak iddiası var, bu da ABD’ye, orada seyrüsefer ile kaynaklar için rekabet kızışırken daha güçlü bir konum sağlayabilir.
Bilindiği gibi ABD, Kuzey Kutbu’na erişim konusunda hem Çin hem de Rusya ile yıllardır sessiz bir çekişme içinde. ABD kaynak zengini donmuş tundrayı keşfetmek üzere bölgeye askeri buzkıran gemileri gönderiyor. ABD’nin Asya’nın yanı sıra Kuzey Kutbu’nda da sıklıkla bulunan, cep telefonlarından kitle imha silahlarına kadar her şeyde kullanılan nadir toprak mineralleri konusunda da Çin’e aşırı bağımlı olduğu sır değil. Bu bağımlılığın da sürdürülebilir bir tarafı yok. Adada bulunan nadir toprak mineralleri ulusal savunmanın, teknolojilerin, füzelerin, tankların, uyduların, savaş gemilerinin, savaş uçaklarının çoğu biçimine giriyor. ABD’nin buna ihtiyacı var.
ABD ihtiyaç duyduğu sentetik toprak elementlerini laboratuvarlarda üretiyor ama bu pek işe yaramıyor. Bu da ABD’nin özellikle Çin’le rekabette savunma gereçleri üretimi konusunda güçsüz kalmasına yol açıyor. Bu nedenle Kuzey Kutbu’nda büyük bir rekabet var. Büyük buzullar bu kaynaklara ulaşmayı imkansız kılıyordu. Şimdi küresel ısınma nedeniyle buzullar erimeye başlayınca rekabet daha da şiddetlendi. Isınma en azından Kuzey Kutbu’nda daha fazla seyrüsefer özgürlüğüne yol açtı.
Ancak ABD hem bölgeye sınırlı erişimi hem de az sayıda buzkıran gemisine sahip olması nedeniyle rakiplerinin hayli gerisinde kaldı. Örneğin Rusya’nın yüzlerce buzkıran gemisi var. Bu Cumhuriyetçileri, – Trump’ı da tabii – rahatsız ediyor.
Bunlardan ötürü Grönland’ın satin alınması ya da işgali ABD’nin Çin’e olan bağımlılığını azaltacak. Unutmayalım, ABD dünyadaki nadir toprak minerallerinin sadece yüzde 1,3’üne ev sahipliği yaparken, Çin yüzde 70’ine sahip.
Trump böyle diyor ama açıklamaları Grönland’ın bağlı olduğu Danimarka’da hoş karşılanmadı. Bölgenin satılık olmadığını, Grönland’ın Grönlandılara ait olduğunu söyleyen Danimarka Başbakan Mette Frederiksen, “Bir yandan Amerika’nın Grönland’a olan ilgisinin artmasından memnuniyet duyuyorum. Ancak elbette bunun, geleceklerinin ne olacağına Grönlandlıların karar vereceği bir şekilde gerçekleşmesi önemlidir” diyerek şimdilik sakinliğini koruyor.
Grönland özerkliğine 2009’da kavuştu. Parlamentosunun üyelerinden Kune Fencker “egemen bir ülke yaratmaya çalışıyoruz, Grönland devletini kurmak istiyoruz” diyerek bölgesel hükümetlerinin ABD ile bir serbest ortaklık anlaşması üzerinde çalışmaya istekli olabileceğini de vurguluyor. Yani Grönlandlılar ABD ile iş tutmaya pek de karşı değiller.
Çİn ile rekabette geri düşmesi Trump’ı Grönland konusunda gerçekten tatsız bir adım atmaya itebilir.
Yani Trump’a her yer Orta Doğu.
Buzullar da çöl de.