Makaleler

PKK Gerçeği, Ders Çıkarmama, Bahçeli-Öcalan Hayali, Beklentiler…

PKK, silahsız bir değere sahip bir örgüt değildir. Ayrıca Öcalan ve PKK istese bile, PKK’nın çoklu sahipleri (Türk Derin Devleti, Irak, Suriye, Irak Devletleri, Rusya vd.) PKK’nın silah bırakmasına izin vermezdi.

İbrahim Güçlü

Başlıktaki konuyu anlamak için dört (4)  anahtar kavrama bakmakta, aktarmakta ve anlamakta yarar var.

Birinci anahtar kavram: Üçüncü dünya insanları ve okumuşları, gelişmelerden ders çıkarmazlar. Yaptıklarını sürekli tekrarlarlar.  Yapılanların tekrarının olacağını anlamaktan uzaktırlar. Beklentilerinin arkasından giderler.

İkinci anahtar kavram: Üçüncü dünya insanları, duygularıyla hareket ederler. Gerçeklerin görmezler, olması mümkün olmayanı, mümkünmüş gibi görerek hareket ederler. Çoğu zaman da sahtekârlaşmaya başladıkları zaman, üç maymunu oynarlar. Başka bir deyimle yel değirmenleriyle savaşmayı severler.

Üçüncü anahtar kavram: Üçüncü dünya insanları ve özellikle okumuşları, çok cahil olmalarına rağmen, kendilerini bilge kabul ederler. Bilmedikleri ve bilgi sahibi olmadıkları halde her şeyi bilme gibi bir hastalıkları vardır.

Dördüncü ve en tehlikeli kavramlaştırma da: Olayları olduğundan farklı gösterme ve yorumlama, gerçekleri çarpıtmadır.

                                         *****

Birinci olay: PKK, 1993 yılında Celal Talabani’nin aracılığıyla Turgut Özal döneminde ateşkes yaptı. PKK, Türk Devleti bizi muhatap kabul edecek, Kürdistan’ın yönetimini bize bırakacak hayaline kapıldı. Oysa Turgut Özal, 12 Milyon Kürt var, onların hak ve hukukları var, federasyonu bile tartışabiliriz dediğinde, PKK’nın silah bırakması gerektiğini açıkça ifade ediyordu. Celal Talabani’nin aynı tarihte Ateşkes süresinin uzatılması aşamasında, Turgut Özal’ın hiçbir zaman PKK’yı Kürtler adına muhatap kabul etmeyeceğini ifade ettiğini bize açıkça ifade etti.

İki tarafın, Devletin ve PKK’nın da beklentisi yanlıştı.

Türk Devleti, PKK ile bir hegemonya, egemenlik, iktidar paylaşımı yoluna gitmeyecekti. Devlet de bunu açıkça ifade ediyordu. PKK’nın silah bırakmasını istiyordu. Turgut Özal tarafından bilinmeyen şey, Türk Derin Devletinin PKK’yı silahlı projelendirmiş olmasıydı.

1993’te de Suriye, Irak, İran Devletleri PKK’nın silah bırakmasını, Öcalan istese bile istemezlerdi.

PKK da çok iyi biliyordu ki, silahsız bir değeri yoktur. Kendisini dev aynasında görmesi, gerçeğini bilmemesi bir yanılsamaydı. Türk Devleti, kendi örgütü ile anlaşma yapmazdı. Ama bir taşla iki kuş vurabilir miyim?, hesabı yapıldı.

Gerçekler görülmedi. Beklentiler ve hayaller karşılıksız kaldı. Durumlar eskisinden daha kötü oldu. Kürt halkı fazlasıyla ceremesini ve bedelini ödedi.

                                      *****

Buna rağmen ders çıkarıldı mı? Taraflarca ders çıkarılmadı. “ Demokratikleşme ve Çözüm Sürecinde” yalın olarak ders çıkarılmadığı açığa çıktı.

AK Parti Hükümeti’nin “Çözüm Süreci”nden kasti PKK’yi silahsızlandırmaktı. Bu yanlıştı. Kürt sorunun çözümünde taraf Kürt milletiydi. PKK ile sorununu savaşarak haledebilirlerdi. Silahlı güçlerin kanunu da budur. Oysa PKK ile işe başlamaları yanlıştı. Ak Parti Hükümeti de PKK’nın silah bırakması hayalini taşıdı. Ben başından beri, birçok gazetedeki röportajlarımda, televizyon programlarında PKK’nın silah bırakmamasının nedenlerini anlattım.

Çünkü PKK, silahsız bir değere sahip bir örgüt değildir. Ayrıca Öcalan ve PKK istese bile, PKK’nın çoklu sahipleri (Türk Derin Devleti, Irak, Suriye, Irak Devletleri, Rusya vd.) PKK’nın silah bırakmasına izin vermezdi. Ayrıca Kandil Baronları da silahsız bir değere sahip olamayacakları için de, silahlı aparattan vazgeçmezlerdi

PKK, Kürtlerin bütün milli hakları kabul edilseydi bile, kendisi için silahlı bir egemenlik alanının yaratılmasının peşindeydi. Bunun olmayacağını da bildiği için de, durumdan istifade ederek güç toplamaya çalıştı. Bundan da başarılı oldu.

Sonuç, sıfır. Beklentilerin, hayallerin karşılığı bir hiç oldu.

Gerçekler bilinçli ve planlı olarak Türk ve Kürt halkından gizlendi, çarpıtıldı.

Durum, eskisinden kötü ve karmaşıl hale geldi. Birçok Kürt ve Türk Genci yanlış bir projenin kurbanları oldular.

İşin sonu Kürtler ve Kürtler için felaket olan Hendeklere gelip dayandı. 

                                         *****

“Çözüm Süreci” denilen sonuçsuz, daha büyük olumsuzluklara yol açan gelişmeden de Türk tarafı ve Kürtler anlaşılıyor ki ders çıkarmış değiller. Taraflar rasyonal olmayan hayali ve gerçekçi olmayan bir hikâyenin peşine takılmış durumdalar.

Anlaşılan Öcalan’la temaslardan sonra, Kürt karşıtı, Türk Devletinin ırkçı ve Kürt inkârcısı Türk Devletinin kuruluş felsefesine sıkı-sıkıya bağlı Devlet Bahçeli, Öcalan için bir babalığa soyundu. “Öcalan, kayıtsız şartsız PKK’nın silah bıraktığını ve hatta PKK’yı fesih ettiğini açıklarsa, bizde onun hapisten çıkması için bir iyilik yaparız” dedi. Yani Öcalan’ı “Pişmanlık Yasasından” yararlandırır, sosyal hayata katarız demek istedi. Üstelik Öcalan gelsin Meclis’te DEM Grup Toplantısında görüşlerini açıklasın dedi.

Bahçeli’nin bu açıklaması bana sadece bir şaka gibi gelmedi, gerçekçi, akılcı da gelmedi. Laf olsun beri gelsin cinsinden bir kodamanlık gibi yorumladım. Ama daha sonra Devlet Bahçeli bu akla ziyan, gerçekçi olmayan tutumunda ısrarlı olunca, “vay be dedim”. İzlemeye aldım. Yorumlamaya başladım. Birçok yerde ve sizin platformunuzda da bir röportajda görüşlerimi açıklamadım. Her gün de bu konuda makalelerde ve sosyal medyada yazmaya devam ediyorum.

Tabi ki Kürtlerin okumuşlarının, bir kesim siyasetçilerinin, aydınlarının heyecanlanmalarını da hem ilginç buldum ve hem de şaşırdım.

Bahçeli, aklınca, kendi devletinin projesi olan PKK’yı başka birçok devletin elinden almak için bir atraksiyon içinde olabilir mi? Bu da mümkün değil. Çünkü PKK sahiplerinden memnun, sahipleri de ondan memnunlar. Herkes kendi işini görüyor. Gördükleri işlerin de Kürtlerle ilgisi yok. Hepsi kendisine göre rövanş peşinde.

Bahçeli, sınırların değişmesini PKK’nın silahsızlanmasından ve kendisini feshetmesinden arıyor.

Birincisi, Öcalan bunu yapacak bir güce sahip değil. Çünkü PKK başkalarına mahkûm ve başkalarının taşeronudur. Kandil istese bile silah bırakacak durumda değil. Üstelik İran’ın Suriye’deki yenilgisinden sonra Türkiye’ye karşı planlarını PKK/PYD ile gerçekleştirebileceği bir aşamada. PKK için de eskisinden daha fazla olanak çıktığı bu dönemde silah bırakması düşünülebilir mi?

En önemlisi de, ABD ve Koalisyon Güçleri PKK/PYD’yi desteklemeye devam ediyorlar. İsrail destekleme konusunda kartını açtığı bir zamanda, PKK silah bırakır mı?

Kandil Baronları da, kendi konforlu ve kanlı  statülerini korumak için de olsa silah bırakmayacaklardır.

Dün de Diyarbekîr’de Kandil’in taşeronu örgüt DEM’in Kadın Eşbaşkanı’nın açıklamasıyla silah bırakmalarının kayıtsız şartsız olmayacağı açıklandı. Bütün ileri sürdükleri şartların kabul edilmesini istiyorlar. Yoksa her yer de yapabilmeleri olanaklı olmamasına rağmen, savaş ateşi yakacaklarını ilan ettiler. Bir egemenlik alanı peşindeler.  Bahçeli’ye kapak olsun.

 İkincisi, Ayrıca sınırların değişmesini engellemek için, Kürt milletinin tüm milli, sosyal, haklarının tanınması ve Kürdistan’ın er ya da geç en azından federe bir statüye kavuşmasıyla olanaklı olacağı gerçeğinin kabul edilmesi gerekir.

Bundan dolayıdır ki, Devlet Bahçeli’nin ve Türk Devletinin boşa kürek sallamasına gerek yok.

Bahçeli ve Öcalan’ın da hayali gerçekleşmeyecek. Bahçeli, PKK’lıların ve Öcalan taraftarlarının bile ağabeyi olamayacak.

İbrahim Güçlü

Diyarbekîr, 06. 01. 2025

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu