Notre Dame Katedrali’nde Kürdistan
Farhan Jawhar
Notre Dame sadece bir katedral değil, tüm insanlığın tarihi, medeniyeti ve kültürel mirasıdır. 861 yıl önce inşa edilen bina, Napolyon Bonapart’ın taç giyme töreni ve General Charles de Gaulle’ün düğününün mekanıydı. Büyük Fransız romancı Victor Hugo’dan esinlenerek “Notre Dame’ın Kamburu” adlı bir roman yazdı.
Romanda Hugo bir yangından bahseder. Bazıları beş yıl önce katedralde çıkan bu yangını yazar için bir kehanet olarak değerlendirdi. 1831 yılında yayınlanan Notre Dame, yılda 11 milyon kişinin ziyaret ettiği bir turizm merkezi olmasının yanı sıra edebi açıdan da büyük bir öneme sahiptir.
Bu tarihi ve medeni dönüm noktasının açılışında Kürdistan Bölgesi Devlet Başkanı Neçirvan Barzani aracılığıyla Kürdistan’ın da yer alması tüm Kürdistan halkı için önemli bir kazanımdır. Kürdistan Bölgesi Devlet Başkanı’nın dünyadaki elli önemli devlet başkanı arasından davet edilmesi, özellikle Ortadoğu’nun geniş bir savaşla karşı karşıya olduğu, bölgesel gruplar ve ülkeler arasındaki güç dengelerinin değiştiği bir dönemde, bölgenin ve liderliğinin gücünü, önemini ve statüsünü göstermektedir. Bunun farklı bir şekilde yeniden inşasına yol açacağı düşünülemez.
Neçirvan Barzani’nin varlığı ve üst düzey devlet başkanlarıyla görüşmesi ve bu vesileyle Elysee Sarayı’nda bulunması daha derin siyasi çağrışımlar taşımaktadır. Elysee Sarayı’nın rolü ve danışmanlığı olmadan dünyada hiçbir siyasi ve güvenlik değişikliği gerçekleşemez. ABD Başkanı Donald Trump’ın ziyareti ve bu vesileyle Devlet Başkanı Neçirvan Barzani ile görüşmesi bir tesadüf değil, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ve Elysee’nin Trump yönetimi ile Kürdistan Bölgesi arasındaki ilişkileri ve işbirliğini sürdürmeye yönelik bir organizasyonu ve niyetidir.
Amerika Birleşik Devletleri Başkanıyla, özellikle de Trump ile görüşmek kolay değil ve birçok devlet başkanı onunla görüşemiyor. Kürdistan Bölgesi’nin Irak’ın ve bölgenin istikrarına aktif katılımı çok önemlidir. İstikrarsız bir doğuda rakip komşular arasındaki ilişkileri yönetmek kolay değil.
Kürdistan Bölgesi, özellikle Irak gibi devletin temel direklerinin çoğunu kaybetmiş ve ana iktidarın silahlı milislerin elinde olduğu bir ülkede, Kürdistan halkını aç bırakma politikası izleyerek bölgenin rolünün ve konumunun genişlemesini engelleyen bir ülkede yıllardır bu rolü oynamaktadır.
Bu nedenle Batılı ülkeler, Kürdistan Bölgesi olmadan Irak’ın sadece iki Şii ve Sünni blok olacağının ve uluslararası barışın istikrarsızlaşmasında bir faktör ve terörizm, uyuşturucu ve organize suçlar için bir platform olarak kalacağının farkındalar. Dahası, dini ve etnik unsurlar için bir cehenneme dönüşecek ve demokrasi ve insan hakları konuları her türlü değerini veya ağırlığını kaybedecektir. Bu açıdan bakıldığında, Irak Kürdistan Bölgesi bir devlet olarak bir umut ışığı sunuyor ve bu nedenle güçlü konumunu korumaya kararlılar.
Tarihsel olarak, gelecekteki Kürdistan halkı için bu olay büyük bir siyasi, tarihi ve kültürel argüman olacaktır, çünkü Notre Dame’ın yıllıklarında Kürdistan Bölgesi Cumhurbaşkanı’nın ve Kürdistan halkı adına dünyanın en üst düzey cumhurbaşkanlarıyla birlikte açılışa katıldığını görecekler. Bu önem, bugün Kürtlerin tarihini belgelemek isteyen araştırmacıların, Prens Hasnavi veya Dostki’nin bir krala kendi mührü ve imzasıyla bir mektup gönderdiğini veya Prens Badrakhan ve Prens Muhammed el-Rawandozi’nin Mısır Kralı Büyük Muhammed Ali Paşa’ya yazdığı mektubu bulduklarında olduğu gibi, akademik merkezler için daha da belirgindir.
Aynı şekilde ve daha fazlası, gelecek nesiller kurucu babalarıyla gurur duyacaklar, çünkü devletin kuruluşu üç ana sütuna dayanıyor: tarih, coğrafya ve bilinç. Bu üç sütun olmadan hiçbir devlet inşa edilemez.
Farhan Jawhar/Elaph