Muhalefet güçlenirken Kürt sorunu…
Kürt meselesi, bir süredir, temkin sınırları içinde de olsa, çoğu muhalif partinin merkez konularından birisi haline gelmeye başladı
Bunu hızlandıran üç unsur var.
İlki, bir fayda faktörü. Muhafeletin Erdoğan’ı yenebilmek için Kürt seçmenlerin oylarına ve desteğine ihtiyaç duymasından kaynaklanıyor. Bunu, HDP’nin oylarına veya desteğine ihtiyaç ifadesiyle de tercüme etmek mümkün.
İkincisi, Doğu ve Güney Doğu Anadolu bölgelerinde muhafazakar Kürt seçmenin daha önce oy verdiği AKP’den bloklar halinde uzaklaşma eğiliminden ileri geliyor. Kürt bölgelerinde iki siyasi geleneğin varlığını hatırlamak gerekir. Bölge, kimi tarikatların, Nakşibendiliğin Halidi ekolünün, Nurculuğun doğum ve yayılma noktası, İslam peygamberinin soyunun Kerbela’dan kaçıp sığındıkları diyardır. Kürtlerin bir çok kentinin, çoğu zaman sağ partilerin kalesi olması bu gelenekle ilgilidir ve AKP’nin bölgedeki ana beslenme damarını oluşturmuştur. Diğer gelenek , daha sol kökenli, modernist ve milliyetçi bir hassasiyetin altını çizer. Yıllar boyunca sol ve sosyal demokrat partilerin, son 15-20 yıldır ise Kürt partilerinin seçmen kaynağını meydana getirmiştir. Ancak belirtmek gerekir ki, her iki gelenek için “Kürt meselesi”, ‘Kürtlük ya da Kürt onuru” bir şemsiye işlevi görmekte, dışlayıcı, aşağılayıcı dil ve politikalar karşısında aktif bir hale geçmektedir. Son birkaç yıldır, muhafazakar Kürt seçmenin bir kesiminin AKP’den uzaklaşması ve kendisine siyasi parti aramasının, DEVA, Gelecek Partisi’ne, hatta bir ölçüde CHP’ye yönelmelerinin asli nedeni budur.
Üçüncü faktör daha dolaylı ve kısmen ilkeseldir. Kürt sorunu ile demokratik ilerleme (veya gerileme) arasındaki bağ olarak karşımıza çıkar. Söz konusu bağın İYİ Parti dışındaki tüm muhalif siyasi partiler nezdinde bir farkındalığa dönüştüğü söylenebilir. İktidarın Kürt politikası, hukuk devleti ve insan hakları ihlalleri kadar, kurumsal bir çöküşe, temsil mekanizmasının tahribatına, yargının siyasileşmesine yol açarak, bu farkındalığı sürekli pekiştiriyor.
Muhalefetin amiral gemisi CHP’nin, somut sorunlar ve baskılar karşısında aldığı özgürlükçü tavırlarla, AKP’ye karşı HDP’yle girdiği dirsek temasıyla Kürt sorununda “siyasi” bir tutumu temsil etmeye başlaması önemli ölçüde bu faktörlerin etkisiyle olmuştur.
AK Parti’den kopan grupların kurduğu muhalif alanın yeni unsurları , Davutoğlu’nun Gelecek Partisi ile Babacan’ın DEVA Partisi de, da, bu unsurlar çerçevesinde farklı dozlarda ve temkinli adımlarla Kürt sorununda ‘siyaset’ pozisyonu savunmaktadır. Milli Görüş Hareketi’nin asli temsilcisi ve muhalif alanın açık muhafazakar üyesi SP de, iktidar bloğunun ‘anti-Kürt’ tutumuna ve politikalarına yine bu çerçevede kuvvetli itirazlar da bulunuyor. Bu gelişmeler zaman zaman İYİ Parti’yi bile etkilebiliyor.
Önümüzdeki günler bu istikametin önemine işaret ediyor.
CHP’nin kurucu siyasete doğru ilerlemeye başlaması, HDP’yle ilişkileri, bu meseleyi muhalif alanının merkezine iyice taşıyacaktır.
AK Parti’nin kaotik ekonomik politikaları, ülkeyi daha derin bir ekonomik krize soktuğu andan itibaren iktidarın örsenlemesi hızlanacak, Kürt meselesi tartışmaları veya HDP’yle ilişkiler meselesi tekrar masaya gelecektir.
HDP’yi içeri almak muhalefete güç kazandıracak, dışlanacak bir HDP ise AK Parti için yeni bin hayat öpücüğü olacaktır.