Kültür & Sanat

Mardin: Dara Antik Kenti

Muhteşem bir güzelliğe sahip Dara Antik Kenti Mardin’in 30 kilometre güneydoğusunda bulunan Oğuz Köyü’nde yer almaktadır. Tarihte Yukarı Mezopotamya’nın en önemli yerleşim yerlerinden birisi olan Dara, İmparator Anastasius’un (491-518) girişimleriyle 505 yılında, Doğu Roma İmparatorluğu’nun doğu sınırını Sasanilere karşı korumak için askeri amaçlı bir garnizon kenti olarak kurulmuştur.

Kaya içine oyulan yapılardan oluşan ve geniş bir alana yayılan Dara Antik Kenti’nin çevresi 4 kilometrelik bir surla korunmuştur. İç kale, kentin kuzeyinde ve 50 metre yüksekliğindeki tepenin üst düzlüğüne kurulmuştur. Kent içinde kilise, saray, çarşı, zindan, tophane ve su bendi kalıntıları halen görülebilmektedir. Ayrıca köyün etrafında tarihleri Geç Roma Dönemi’ne kadar giden mağara evlere rastlanmaktadır.

DARA’DA YER ALAN ÖNEMLİ YAPILAR

Mezarlık Alan

Kentin batısındaki geniş tepeler, M.S. 6. yüzyıl başında kentin inşası için taş ocağı olarak kullanılmıştır. Taş kesimi ile oluşan düzgün cepheler sonrasında mezarlık alanına dönüştürülmüştür. Dara’nın en etkileyici yapı gruplarından biri, ana kayanın yontulmasıyla oluşturulan mezarlarıdır.  Kentin batısında uzanan geniş tepelerde, doğal kaya kütlesi oyularak derin ve geniş vadiler biçiminde kaya mezarlık alanları oluşturulmuştur.  Bu alanda 3 farklı mezar tipi bulunmaktadır. Bunlar, Kaya mezarları (6-8. yüzyıl), Lahit tipli mezarlar (6.-8. yüzyıl) ve basit sanduka mezarlardır (8.-14. yüzyıl). 

Dara’da kayalara oyularak yapılan oda mezarlarda, pagan ölü gömme kültür özellikleri görülmektedir. Bunun sebebi Pagan kültür özelliklerinin, Hristiyanlaşan halk üzerindeki etkisini uzun yıllar sürdürmüş olmasına bağlanmaktadır. Dara’daki halk, Hıristiyanlığa geçmesine rağmen, çoklu gömünün yapıldığı bu oda mezarları ve Pagan geleneklerini bir süre daha devam ettirmiştir. 

Paganizm, ister insan, ister hayvan, toprak, bitki ya da kaya olsun; yaşayan her ruhun kutsallığına ve doğaya duyulan saygıya dayanan çok eski bir inanç sistemidir. Romalı için lahit tipli mezarlar, ruhların öteki dünyadaki mekânlarıdır. Ölen kişinin ruhu bu mekânda oturacak ve korunacaktır. Roma dönemi lahitleri bu anlayış ile şekillenmiştir. Hristiyanlığın gelenekselleşmesi ile basit sanduka mezarlara gömü başlamıştır.

ÇOK KATLI GALERİ MEZAR YAPISI

Kaya nekropol alanında, boyutları, planı ve iç düzenlemesiyle en dikkat çeken yapı, tamamen ana kayaya oyularak düzenlenmiş olan üç katlı mezar yapısıdır. Kuzey-güney doğrultusunda dikdörtgene yakın planlı yapının üst katı; batı, güney ve doğu kenarlarda devam eden bir koridor/balkon şeklinde düzenlenmiştir. Yapının kuzeyindeki anıtsal girişin alınlığında bitkisel süslemeler ile birlikte dinsel sahneler işlenmiştir. Kutsal kitaplarda “ruhlara nefes verilmesi ve yeniden dirilişin” canlandırıldığı Ezekiel (Ölüleri dirilten Peygamber) sahnesinin işlendiği bu galeri mezarın, 573 istilasından sonra Sasaniler tarafından savaşta öldürülen Doğu Roma halkına ithafen, 591’de sürgünden dönen Doğu Romalılarca yapıldığı düşünülmektedir. 2009 yılında yapılan kazılarda, yapının alt katında yüzlerce insana ait kemikler açığa çıkarılmış ve bu insanların Ezekiel’in mucizesindeki gibi yeniden dirilecekleri gün için bu mezarda toplandıkları belirlenmiştir.
Nekropol alanında Rus Çeçen savaşında (1870) göçerek Dara’ya yerleşen ve geçirdikleri salgın bir hastalık sonucu hayatını kaybeden Çeçenlerin mezarları orta alandaki tepe üzerinde yer almaktadır.

SURLAR
Kentin, üzerine kurulduğu üç büyük tepeyi çevreleyen yaklaşık 4 km uzunluğundaki sur duvarlarının 2.8 km’lik kısmı net olarak takip edilebilmektedir. Dara’da iç sur ve dış sur olmak üzere iki sur sistemi üzerinde 28 kule ve hendekler bulunmaktadır. Dara’nın görkemli sur kalıntıları, I. Anastasius (M.S. 491–518)  ve I. Justinianus (M.S. 527–565) dönemlerine aittir. 530 yılında İmparator Justinianus döneminde duvarların yüksekliği yaklaşık 20 metreye yükseltilmiş, ikinci bir kat oluşturularak mazgallara ve okçu pencerelerine yer verilmiştir.

KAPILAR
Şehrin sur sistemi üzerinde dört yönde ana kapılar bulunmaktadır. Ayrıca güneyde ve kuzeyde nehrin, sur altından geçtiği kemerli bölümler içinde kuzey ve güney su kapıları bulunmaktadır. Su, kente kuzey sur duvarlarına açılan kemerli açıklıklardan girer. Çift sıra demir parmaklıkla örülen bu açıklıklar büyük ölçüde sağlamdır. Suyun kenti terk ettiği güney su kapısında da benzer mimari form görülmektedir. 

AGORA CADDESİ

Kentin güney kapısından itibaren, kent içinde kuzeye doğru, Dara Deresi kıyısı boyunca uzanan geniş bir cadde bulunmaktadır.  Büyük blok taşlarla döşenmiş olan yaklaşık 5,5 m. genişliğindeki caddenin doğu kenarı dereye bakarken batı kenarı boyunca bir portiko ve arkasında dükkânların/atölyelerin bulunması, bu alanın, kentin, alışverişi için ayrılan, kamusal bir alan olduğunu göstermektedir.

KÖPRÜLER

Dara’da,  kentin içinden geçen Dara Deresi üzerinde 4 köprü bulunmaktadır. Bunlardan 3’ü şehrin içinde, biriside güney kapısının dışında, Nusaybin yönünden gelenlerin kapıya ulaşabilmeleri için yapılmıştır. Köprüler,  benzer biçimde, kesme taş örgülü ve yuvarlak kemerli inşa edilmiştir.  Surlar içinde en güneyde bulunan doğu – batı yönlü köprü halen sağlamlığını korumakta olup, 3 kemeri de görülebilmektedir. 

MAKSEM
Maksem (üstü örtülü su hazne binası), kentin akropolünün güney yamaçlarına, ana kaya içine oyularak yapılmıştır. Makseme su 4 km mesafeden kanallarla kuzeydeki tepelerin üzerinden getirilmiştir. Toplanan su, kanallar vasıtasıyla kentin yapılarına ve diğer sarnıçlara dağıtılmıştır. Bu yapı, birbirine paralel, üstü beşik tonozla örtülmüş, doğu-batı yönünde uzanan on adet hücre-odadan oluşmaktadır. Her bir hücre 50 m uzunlukta, 4 m genişlikte ve 18 m yüksekliğinde olup, yaklaşık 14.500 m3 kapasitelidir.

SARNIÇLAR
Yüksek dağlardan gelerek depolanan ve su ihtiyacını karşılamak üzere kanallarla tüm kente dağılan su sistemleri ve sarnıçların kentin savunmasında da önemli bir yeri olmuştur. Kent, özellikle Sasani orduları tarafından kuşatıldığı ve dışarıyla irtibatının kesildiği dönemlerde, bu su kaynakları sayesinde uzun süre direnebilmiştir. 

Kilise – Zindan Sarnıç 

Agora caddesinin yaklaşık 100 m. kuzeybatısında, kalan büyük sarnıçtır. Düzgün kesme taş duvarlı sarnıcın orijinal girişi doğu cephesindedir. Bağlantılı yapıların ve yan mekânların hala toprak altında olmasına ve yapının üstünde sonradan bir ev inşa edilmiş olmasına rağmen, yapı görkemini hala korumaktadır. İki katlı yapının üzerinde şehrin katedrali (büyük kilise ) bulunmakta olup bugün sadece batı kısmında bir duvarı ayaktadır. Tarihçi Prokopius’a göre Dara’da 2 tane önemli kilise vardır. Bunlardan birisi ‘Büyük Kilise’ diğeri, Bartholomew Kilisesi’dir. Tarihçi Theodora Lector’a göre;  Aziz Bartholomew, Anastasius’un rüyasına girmiş ve şehrin korunmasını istemiştir. Bunun üzerine Anastasius, Bartholomew’un kemiklerini Kıbrıs’tan Dara’ya getirtmiştir. Dara’da 14. yüzyıla kadar süryani metropolitliği bulunmaktaydı.

Vaftiz Teknesi
Büyük Kilise’nin kuzeydoğusunda iyi korunmuş bir vaftiz havuzu vardır. Yetişkinlerin Hristiyanlığa geçişi için yapılan Vaftiz havuzunun her iki tarafında basamaklar bulunmaktadır. Havuzun içine giren yetişkinin, havuzun içinde bekleyip arınmasından sonra diğer tarafında bulunan basamaklardan çıkmasıyla tören tamamlanırdı.   

Barajlar 
Şehrin kuzeyinde nehrin üzerinde 250m uzunlukta bir barajla birlikte, bir de küçük baraj kalıntısı bulunmaktadır. Tarihçi John of Ephesus, büyük barajın M.S. 573’deki kuşatma sırasında, kentin su kaynaklarını kesmek isteyen Sasani ordusu tarafından yapıldığından bahsetmektedir.

Mozaikli Yapı
Büyük kaya mezarlık alanının 50 m kadar güneyinde yer almaktadır. Roma imparatoru Anastasius dönemine ait olan bu yapının, özel mülkiyet nedeni ile henüz tamamı açığa çıkartılamamıştır. Yapının doğusundaki odalar mozaik döşemeyle kaplı olup, bu odalar kuzeyden güneye doğru alçalan kodlarda oluşturulmuştur. Mozaik kompozisyonunda çoban, bitki ve hayvanların resmedildiği bir sahne ve ortasında 11 sıradan oluşan bir yazıt yer almaktadır. Yazıtta şehrin 507 yılında Anastasius’a ithafen  Diyarbakır (Amid) kiliselerinin katkısı ile kuruluşu anlatılmaktadır.

İslami Dönem Mezarlığı ve Türbe

Kentin doğu kısmında yer alan tepede İslami Dönemlere ait geniş bir alanda mezarlık yer almaktadır. Mezarlık alanın M.S. 12. yüzyıldan itibaren kullanıldığı düşünülmektedir.  Yine aynı tepe üzerinde Düzgün kesme taştan, baldaken tarzında yapılan, 4 ayak üzeri kubbe ile örtülü türbe yer almaktadır. Kime ait olduğu ve ne zaman yapıldığına dair herhangi bir yazılı belge mevcut olmamakla beraber, yapının üslubu itibariyle 14- 15. yüzyıl eseri olduğu düşünülmektedir.

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu