Kürtler ve Kürtçe unutuldu… Bir an önce bu yanlışın düzeltilmesi lazım
“İşte Kürt meselesinin 100 küsur yıldır niye çözülemediğinin, neden çözülmediğinin cevabı da işte bu ‘küçücük’ tablo”
Yaşadığımız, “korkunç” kelimesinin bile ifadede aciz kaldığı büyük deprem felaketinden sonra halkımız adeta seferber oldu.
Herkes elinden ne geliyorsa ne yapabilecek ise ortaya koymaya başladı.
Sadece tabii halkımız değil.
Aramızda büyük sorunlar olan, hâlen de büyük sorunlar yaşamakta olduğumuz Yunanistan’dan İsrail’e, Amerika Birleşik Devletleri’nden Mısır’a kadar bütün ülkeler bu aramızdaki sorunları en azından şimdilik bir kenara koyarak yardıma koştular.
Tabii bunların hepsine minnet borcumuz var.
Depremin daha henüz ilk anlarında, sabah 8 sularında Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nden (IKB) Dr. Abdusselam beni aradı.
Dr. Abdusselam, Sayın Mesut Barzani’nin özel kalem müdürü ve Neçirvan Barzani’nin de Türkiye seyahatlerinde Türkçe tercümanı.
Halimizi hatırımızı soran Dr. Abdusselam, olanları anlamaya çalıştı; ne olup bittiğini kavramaya çalıştı ve geçmiş olsun dileklerini iletti.
Sağ olsun, sonrasında hemen Dr. Abdusselam’ın da yine içinde olduğu Neçirvan Barzani başkanlığında bir Kürdistan heyeti elinden gelen tüm imkanlarla, onlar da Türkiye’ye yardıma koştular.
Bunların hepsi çok güzel şeyler.
Hem devletlerin hem insanların insani duygularının ortaya çıktığı anlar.
Ve nitekim bu yardım çalışmaları belli bir noktaya geldikten; artık can kurtarma imkanı kalmayıp, enkaz kaldırma aşamasına gelindiğinde Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, yardıma gelen dış devletlerin hepsine teşekkür etti.
Bundan daha doğal bir şey yok.
Aynı şekilde, Meksika kurtarma ekibindeki bir eğitilmiş köpek (Proteo), bu çalışmalar sırasında hayatını kaybetti.
Halkımız Proteo’ya da sahip çıkarak büyük bir coşku ve ilgiyle sevgisini, saygısını gösterdi.
Ve bir sokağa o kurtarma çalışmaları esnasında canını kaybeden köpeğin ismi verildi.
Bunlardan daha doğal bir şey olamaz.
Bunlar hepsi dediğim gibi insani ve çok güzel şeyler; ama doğal olmayan, yine maalesef insani olmayan bir yan vardı.
Bu ise, teşekkür mesajları içerisindeki ayrımcılık.
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu herkese tek tek kendi dilleriyle teşekkür ederken,
Kürdistan Bölgesel Yönetimi’ni, Kürtçeyi ve Kürtleri unuttu.
Bu, keşke bir hafıza kaybından dolayı olsaydı.
Bu, keşke bir dil sürçmesinden dolayı olsaydı.
Ama ne yazık ki öyle değil.
Ne yazık ki.
Ve nitekim olayın üzerinden kaç gün geçmesine rağmen, Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu ne çıkıp bir özür beyanında bulundu ne de bir düzeltmede bulundu.
Bunu kabul etmek mümkün değil.
Bu nedir?
Bunu psikologların, psikiyatristlerin, sosyologların, siyaset bilimcilerin, bilmem neciler çıkıp izah etmesi lazım.
Bu nedir?
Bu bir ilkel milliyetçilik midir?
Bu bir korku mudur?
Bu bir nefret midir?
Bu bir bilinç tutulması mıdır?
Bu bir hafıza kaybı mıdır?
Dediğim gibi, bu işin uzmanlarının çıkıp buna bir cevap vermesi lazım.
Ve bunu asla kabul etmemiz mümkün değil. Asla!
İşte Kürt meselesinin 100 küsur yıldır niye çözülemediğinin, neden çözülmediğinin cevabı da işte bu “küçücük” tablo.
“Küçücük” desem de aslında büyük bir olay da bunda yatıyor.
Ve bu zihniyet devam ettiği müddetçe maalesef bir mesafe katetmemiz mümkün değil.
Mevlüt Çavuşoğlu’nun bir an önce çıkıp bu yanlışını, bu ayıbını düzeltmesi ve özür dilemesi lazım.(Altan Tan/Independent Türkçe)