Analiz

Kürt Meselesine ‘Dönüş’ ve Muhalefet

Muhalefetin Erdoğan’ın Kürt meselesine dönüşüne mukabele etmeye dönük muhtemel adımlarını sınırlayan üç kallavi meselesi var: Ağırlıkla HDP ve İYİ Parti kaynaklı olmak üzere, bir adayda ve programda ortaklaştırılması zor görünen bir çeşitliliğe sahip oluşu, Kürt meselesi söz konusu olduğunda değişen düzeylerde devlet aklına tabi olması ve Kürt meselesinin 2015’te içine yerleştirildiği çerçeveye karşı, iyi düşünülmüş, üzerine mesai harcanmış alternatif bir çerçeve geliştirememiş oluşu.

Mesut Yeğen Persfektif’teki yazısında baz tespitlerde bulunmuş. Tespitleri şöyle:

Muhalefetin HDP’nin destekleyeceği bir cumhurbaşkanı adayında ortaklaşması durumunda seçilme ihtimali çok zor görünen Erdoğan, seçilebilmek için gereken yaratıcılığı Kürt meselesini manipüle ederek göstermeye çalışacak. Erdoğan bir taraftan HDP’nin çekim alanındaki Kürtlerin blok olarak muhalefetin adayını desteklemesini engellemeye, diğer taraftan da AK Parti’den uzaklaşmış muhafazakâr Kürtleri geri döndürmeye yönelik adımlar atarak seçimleri kazanmayı deneyecek. Çıkarımlarım da şunlar: Erdoğan seçimlere doğru Kürt seçmenlerin büyük kısmının desteklemeye meyyal göründüğü İmamoğlu’nun adaylığını engellemeye çalışacak; HDP’yi kapatarak ve/ya kapsamlı bir siyaset yasağıyla Kürt siyasetinde dağınıklığa yol açmak isteyecek; muhalefeti ve HDP’yi aralarındaki köprüleri atmaya zorlayarak Kürtleri ortak cumhurbaşkanı adayından uzak tutmaya gayret edecek; ‘Demirtaş’a karşı Öcalan kartıyla’ muhtemel kapatılma sonrasında Demirtaş’ın oynayabileceği toparlayıcı rolü engellemeyi deneyecek ve nihayet AK Partili Kürt siyasetçileri seçmeli Kürtçe dersi benzeri işler etrafında gayrete getirerek AK Parti’den uzaklaşan Kürtleri eve dönmeye çağıracak.

Üç Mekanizma

Sıkışmışlığı ve seçeneksizliği hesaba katıldığında Kürt meselesine ‘dönerek’ seçimleri kazanmayı denemek Erdoğan açısından fena bir plan değil ve fakat işlemesi için üç mekanizmanın aynı anda çalışması gerekiyor: AK Parti’den uzaklaşmış Kürtlerde eve dönelim hissiyatının oluşması, Kürt siyasetinin dengesinin bozulup seçmeni üzerindeki moral önderliğinin zayıflaması ve muhalefetin HDP’li Kürtlere “bize mecbursunuz” türünden bir tutumla yaklaşması. Bu üç mekanizmanın herhangi biri için “kesin çalışmaz” ya da “mutlaka çalışır” demek kolay değil. Bu üç mekanizmanın ayrı ayrı ya da zor olsa da hep beraber çalışması da mümkün, tersi de.

Seçmeli dersler, Öcalan’la görüşme vb. adımların AK Parti’den uzaklaşmış ama diğer partilere de gitmemiş muhafazakâr Kürt seçmeni ‘eve dönmeye’ ikna etmesi olmayacak iş değil. Kaldı ki, Erdoğan’la birlikte aynı kapana sıkışmış oluşu ve seçeneksizliği “bir şeyler mi oluyor” intibaını veren bu türden adımlara Bahçeli’nin ses etmesini de muhtemelen engelleyecektir. Nitekim, AK Partili Kürt siyasetçilerin bir müddettir gayrete gelmiş oluşu bu türden bir teminatın alındığının işareti olabilir. Öte yandan, bu mekanizma bu biçimde çalışsa bile “getirisi ne kadar olur” sorusu orta yerde duruyor. AK Parti’den uzaklaşan Kürt seçmenin kayda değer bir kısmının DEVA ve Gelecek partilerine, az bir kısmının da CHP’ye yönelmiş oluşu “eve dönün” çağrısının Erdoğan lehine beklendiği kadar büyük bir netice üretmesini engelleyebilir.

HDP’yi kapatarak ve/ya büyük ölçekli bir siyaset yasağı getirerek ve ‘Demirtaş’a karşı Öcalan’ kartına oynayıp Kürt siyasetinin dengesini bozmak da olmayacak iş değil, ama zor. HDP, Demirtaş ve Öcalan gibi Kürt siyasetinin başat aktörleri hem kuvvetli bir siyasi geleneğin bugündeki temsilcileri hem de azımsanamayacak bir tecrübeleri var. Kapatmanın ve ayrıştırma girişiminin yaratacağı sonuçları nötralize edebilecek adımları atabilecek ehliyete sahip olduklarından bu mekanizmanın çalışması kolay değil. Kaldı ki, HDP kapatılsa ve Kürt siyasetini ayrıştırma girişimleri kısmen de olsa işe yarasa bile, HDP civarında duran Kürt seçmen 1990’dan bugüne yaşadıklarından geliştirdiği basiretle örgütsüz ve lidersiz olarak da savrulma ya da ayrışma eğilimi göstermeyebilir. Öte yandan, HDP’nin kapatılmasından ya da ayrıştırma girişimlerinden amaçlanan toptan bir savrulmadan ziyade birkaç puanlık bir seçmenin muhalefetin muhtemel ortak adayından uzak durması olacağından, çalışması zor görünen bu mekanizmanın işe yaraması halen mümkün.

Söz konusu üç mekanizma arasında çalışması ve daha önemlisi sonuç üretmesi en muhtemel görünen sonuncusu. Parçalı ve heterojen kompozisyonundan ötürü hassas dengelere sahip olduğundan merkezinde CHP’yle İYİ Parti’nin olduğu muhalefet cephesi HDP’li seçmenleri ortak cumhurbaşkanı adayını desteklemeye ikna etmekte başarısız olabilir. HDP kapatılırsa verilecek reaksiyon, ortak adayın tespitinde HDP’nin rızasının alınıp alınmayacağı ve 2023 sonrası tahayyüllünde Kürt meselesine açılacak alan gibi konularda yapabilecekleriyle muhalefet, HDP’li Kürtlerde bize “olmasanız da olur” ya da “nasılsa mecbursunuz” diyorlar duygusunu yaratabilir. Bu olursa HDP örgütünün ve Kürt seçmenlerin büyükçe bir kısmı muhalefetin muhtemel ortak adayını desteklemekten uzak durabilir. Öte yandan, çalışma ve sonuç üretme ihtimali kuvvetli olmakla beraber, bu son mekanizmanın işlemesini engelleyebilecek faktörler de yok değil. “Önce Erdoğan’dan ve Cumhur İttifakı’ndan kurtulalım” motifi, HDP’li Kürtleri ve muhalefeti cumhurbaşkanlığı seçimleri için aynı yerde kalmaya yetecek kadar kuvvetli bir müşevvik olabilir, bunu da göz ardı etmemek gerekir.

Erdoğan’ın seçimleri kazanmak için Kürt meselesine dönmeye hazırlanıyor oluşu ve bu dönüşü gerçekleştirmek üzere kullanması muhtemel mekanizmaların yukarıda aktardığım “işleyebilir de, işlemeyebilir de” halleri şunu gösteriyor: Muhalefet Erdoğan’ın Kürt meselesine dönüş jestlerine mukabele etmek, Erdoğan’ın devreye alacak göründüğü üç mekanizmayı da az ya da çok işlemez kılmak zorunda. Ne var ki, önceki yazıda belirttiğim üzere, şu ana kadar gelen az sayıda işaret ümitvar olmak için yeterli değil. Aksine, gelen işaretler Erdoğan’ın devreye aldığı mekanizmaların, bilhassa da sonuncusunun çalışabileceğini gösteriyor.

Muhalefetin ‘Dönüşü’

Muhalefetten gelen işaretlerin neden ümitvar olmak için yeterli olmadığına, buna mukabil Erdoğan’ın ‘dönüşünün’ nasıl etkisiz kılınabileceğine dair söyleyeceklerime bir tashihle başlayayım. Önceki yazıda, muhalefetin Erdoğan’ın Kürt meselesinde atmaya hazırlandığı manipülatif adımlara Kürtleri Erdoğan karşıtı cephede tutmaya dönük ‘araçsal’ adımlarla mukabele edecek gibi göründüğünü iddia etmiştim. Bunun muhalefet içerisindeki çeşitliliği yeterince gözetmeyen, bu itibarla biraz adaletsiz ve indirgemeci bir iddia olduğu yolundaki eleştirilere hak veriyorum. 2018 sonrasında CHP, DEVA, Gelecek ve Saadet, bu dört partinin her biri Kürt meselesini gerçek bir siyasi mesele olarak da gördüklerinin işaretlerini verdi ve HDP’nin gayri meşrulaştırılması girişimlerine az ya da çok itiraz etti. Bu itibarla, muhalefetin HDP’yle şimdiye kadar yürüttüğü işbirliğinin Kürt seçmenleri muhalefet cephesinde tutmak niyetinin ötesine giden, dolayısıyla araçsal olmayan bir tarafı var, bunu teslim etmem gerekiyor. Öte yandan, muhalefetin bir bütün olarak Erdoğan’ın Kürt meselesine dönüşüne mukabele edememek ihtimalinin güçlü olduğu şeklindeki kanaatimi koruyorum. Hem bu kanaatimi temellendirmeye hem de Erdoğan’ın ‘dönüşünün’ nasıl etkisiz kılınabileceğine dair düşüncelerimi aktarmaya çalışayım.

Muhalefetin Erdoğan’ın Kürt meselesine dönüşüne mukabele etmeye dönük muhtemel adımlarını sınırlayan, bu itibarla da Erdoğan’ın planını işleyebilir kılan üç kallavi meselesi var: Ağırlıkla HDP ve İYİ Parti kaynaklı olmak üzere, bir adayda ve programda ortaklaştırılması zor görünen bir çeşitliliğe sahip oluşu, Kürt meselesi söz konusu olduğunda değişen düzeylerde devlet aklına tabi olması ve bu ikisinin biraz da doğal sonucu olarak Kürt meselesinin 2015’te içine yerleştirildiği çerçeveye karşı, iyi düşünülmüş, üzerine mesai harcanmış alternatif bir çerçeve geliştirememiş oluşu. Bu ‘arızaları’, muhalefetin Erdoğan’ın işletecek göründüğü üç mekanizmaya ‘hakkınca’ mukabele etmesini engelleyebilecek görünüyor. Gelen işaretler, bu arızalarından mustarip muhalefetin Erdoğan’ın Kürt meselesine dönüşüne bir semboller siyasetiyle mukabele edeceğini, Erdoğan’ın seçimlere doğru atacak göründüğü HDP’nin kapatılması, siyasi yasaklar ve dokunulmazlıkların kaldırılması gibi adımlara ‘devlet aklının’ dar sınırları içerisinde tepki göstereceğini ve 2023 sonrasına dair gelecek vizyonunu oluştururken Kürtlerde heyecan uyandırmak gibi özel bir gayretin içinde olmayacağını gösteriyor.

Erdoğan İmralı gibi kuvvetli bir kartı oynamaya hazırlandığını duyururken Kılıçdaroğlu’nun “demokrasinin yolu Diyarbakır’dan geçer” çıkışı CHP’nin Kürt meselesiyle ağırlıkla semboller siyasetiyle ilgilenmeye devam edeceğini gösteriyor. Bu semboller siyasetine bile itiraz eden bir müttefike sahip olmak hiç de kolay olmadığını gösteriyor göstermesine, lakin bu siyasetin ötesine geçmeden Kürt seçmeni muhalefet cephesinde tutmak zor olabilir. Keza, dokunulmazlık meselesi etrafında yürüyen son tartışma, muhalefetin HDP’nin kapatılması gibi Kürt seçmen için hayati önemi haiz bir meselede bile devlet aklının sınırlarını zorlamayabileceğini gösteriyor. Son olarak, altı muhalefet partisinin 2023 sonrası için ortak bir program oluşturma girişimlerinin önce parlamenter sisteme dönüş şimdi de ekonomi meselesine odaklanmış oluşu Kürtleri heyecanlandıracak bir gelecek önerisinde bulunmanın muhalefetin öncelikleri arasına girmesinin zor olacağını gösteriyor. Hülasa, işaretler muhalefetin Erdoğan’ın Kürt meselesine dönüşüne bir semboller siyasetiyle, devlet aklının sınırları içerisinde kalarak ve Kürt meselesine dair bir gelecek önerisi oluşturmadan mukabele edeceğini gösteriyor. Muhalefet bütün bunları yapmakla kalmaz bir de Kürt seçmenlerde “destekleyelim bari” heyecanını yaratmayacak bir adayda uzlaşırsa Erdoğan’ın manipülasyonunu sonuç vermekten alıkoyacak çok bir faktör kalmayabilir.

Manipülasyonu Boşa Çıkarmanın Yolu

Bu durumda Erdoğan’ın manipülasyonunu işlemekten alıkoymak için ne yapılabilir? Muhalefet, Kürt meselesine dönüşünün Erdoğan’a seçim kazandırmasının önüne nasıl geçebilir? Kolay cevap belli: Semboller siyasetinin ötesine geçerek, HDP’yi gayri meşrulaştırma girişimlerine net bir biçimde karşı durarak ve Kürt seçmenlerde “nasılsa mecbursunuz” deniyor duygusu oluşturmayacak bir adayda ortaklaşarak. Ne var ki, yukarıda belirttiğim üzere, uzlaştırılması zor çeşitlilik, devlet aklına yakınlık ve Kürt meselesinde alternatif bir çerçeveden mahrumiyet ‘arızaları’ muhalefetin bu üç adımı hakkınca atmasını hemen hemen imkânsız kılıyor. Bu durumda, “nasılsa hepimiz Erdoğan’dan kurtulmak istiyoruz” motifinin sonuç vermesine güvenmek yerine, bu üç arızayı tümden olmasa da bir kısmıyla etkisizleştirecek bir yolun peşine düşmek gerekiyor.

Şu türden bir yol işe yarayabilir görünüyor: Muhalefetin Kürt meselesinin esasına ya da uzak geleceğine değil de, bugününe ve yakın geleceğine dair kendi içinde, toplumla, Kürtlerle ve devletle kısa ve dar kapsamlı bir müzakere yapması. Kürt meselesinde ‘hemen herkesçe’ hazmedilebilir bir çerçeve oluşturması daha muhtemel aktörler olarak CHP, DEVA, Gelecek Partisi ve Saadet Partisi’nin kurmaylarından oluşan bir heyet ya da inisiyatif devletle, toplumla, Kürtlerle ve İYİ Parti’yle müzakere ederek Kürt meselesinin yakın geleceğine dair bir ajanda, bir tür ‘eylem programı’ önerebilir. PKK’nin Türkiye içi faaliyetinin neredeyse sonlanmış oluşu, Kürt siyasetinin ve seçmenlerinin öncelikli talepleri arasında yerelleşme ve ana dilde eğitim gibi kısa vadede ortaklaşılması zor konuların olmayışı, buna mukabil Kürtlerin HDP’ye desteğinden de anlaşıldığı üzere Kürt meselesinin askıda durmaya devam edişi ve 2016 sonrasında inşa edilen tek adam rejiminin yürümediğinin idrak edilmiş oluşu gibi faktörler bu türden bir müzakereyi ve bir ajanda oluşturulmasını kolaylaştırabilir.

Kürtlerin siyasi temsilini imkânsızlaştıran yasal siyasetin tırpanlanmasına ve kayyım rejimine son verilmesi, 2015 sonrasında hapsedilen siyasetçilerin ve belediye başkanlarının salıverilmesi ve belki bir de Kürt meselesinin uzun vadede Meclis marifetiyle ve yeni bir anayasa üzerinden çözülmesinin hedeflenmesi, bu türden bir ajandanın müspet unsurları olabilir. Muhalefet seçimlerden önce bu türden bir ajanda oluşturabilirse Erdoğan’ın Kürtlerin bir kısmını yeniden AK Parti’ye yaklaştırıp diğer bir kısmını da muhalefetten uzaklaştırarak seçimleri kazanmak planını engelleyebilir.

Yok eğer işler oluruna bırakılırsa, Kürt meselesine dönüşü Erdoğan’ı iktidarda tutmaya yetebilir.

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu