Kürdistan Zerdüştler Topluluğu’ndan Erdoğan’a mektup
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a mektup gönderen Kürdistan Zerdüştler Topluluğu, hazırlanacak yeni anayasanın Kürt realitesine göre yeniden yazılmasını talep etti. Mektupta anayasadan “tek dil, tek bayrak, tek vatan” şiarlarının çıkarılması istendi ve çoğunlukçu eşit vatandaşlık prensiplerine, demokratik ve uluslararası standartlara uygun ve hiç kimseyi dışlamayan bir anayasa önerisinde bulunuldu.
Kürdistan Zerdüştler Topluluğu, yeni anayasa çağrısı yapan Erdoğan’a görüş ve önerilerini kaleme alan bir mektup gönderdi.
Erdoğan’ın, Türkiye’yi darbe anayasası ayıbından kurtararak yeni, sivil, dili ve içeriği ile bugünü ve yarını kucaklayan bir anayasaya kavuşturmayı hayal ettiklerini belirten açıklamasına vurgu yapılan mektupta, mevcut anayasanın Kürtleri kabul etmediği ve yok saydığı hatırlatıldı.
Anayasa değişikliğinin elzem olduğuna ve Kürt realitesine göre yeniden yazılması gerektiğine işaret edilen mektupta, mevcut anayasanın “tek dil, tek bayrak, tek vatan” vurgusu yapan dört maddesinin değiştirilmesi talep edildi.
Kürdistan Zerdüştler Topluluğu’nun “Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan” diye başlayan mektubunun tamamı şöyle:
“Zorlu bir seçim döneminden başarı ile çıkıp güven tazelediniz, seçim çalışmalarında ve seçim sonrasında sık sık yeni bir yüzyıl vizyonu, medeniyete ve yeni nesillere bırakmak istediğiniz bir mirası dile getirdiniz. Bu ‘kulağa hoş gelen’ klişelerden öte; tabuları yıkma cesareti gösteren değerli bir söylem. Son günlerde, 85 milyonun tamamının sahipleneceği ve ‘işte benim anayasam’ diyerek baş tacı edeceği bir anayasa metni hazırlamak istediğinizi vurguluyorsunuz.
“Kürtler aslında ne demek istediğinizi anladılar”
Daha öncede, “Şu Diyarbakır Surlarının, Dicle Nehri’nin, ecdat yadigarı mezar taşlarının, Diyarbakır sokaklarının dili olsa da konuşsa.” dediğiniz ve bizi çok umutlandıran bir konuşmanızı hatırlıyoruz, Kürtler aslında ne demek istediğinizi, Surların dilini hatırlatırken, samimi olduğunuzu, tarihimize ve arşivlerimize vakıf olduğunuzu anladılar ve heyecanlandılar. Maalesef o söylemlerin içi doldurulamadı. Bunun karşılığı: Sık sık tekrarlanan (tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet) türü muğlak ve tekçi kavramlar olmamalıydı.
“Siz cesaret ettiğiniz sürece biz de cesaret edeceğiz”
Bu dil, Kürtler ve Türkler için eşit düzeyde yeni bir birliktelik hissi yaratmaya uygun, kimlikleri ve siyaseti tarif eden kapsayıcı ve kurucu: Türkiye’yi dönüştürme ve uluslararası sistemde etkin bir aktör haline getirmeye yönelik bir dil değil. Kürt meselesini samimice hal edip anayasal güvenceye kavuşturmadan bu vizyonun bir ayağı ‘hep çukurda’ kalacaktır. Siz cesaret ettiğiniz sürece biz de cesaret edeceğiz. Gerçekleri söyleyeceğiz, görevimiz konuşmak, suç ortağı olmak değil.
Sayın Cumhurbaşkanı!
Geçenlerde Yargıtay’da, adli yıl açılış töreninde; “Bizim siyasi hayatımızın her döneminde dile getirdiğimiz, hükümet teklifi olarak da 2011’den beri her seçimde milletimizin önüne koyduğumuz, bir hayalim var. Bu hayal, Türkiye’yi darbe anayasası ayıbından kurtararak yeni, sivil, dili ve içeriği ile bugünü ve yarını kucaklayan Türkiye Yüzyılına yakışır bir anayasaya kavuşturmaktır. Darbe anayasası gölgesinde Türkiye Yüzyılını konuşmayı ülkemiz ve demokrasimiz içi zul addediyoruz. İstiklal ve istikbali için ağır bedeller ödemiş milletimizin yeni anayasayı anasının ak sütü gibi hak ettiğine inanıyoruz” diyorsunuz.
Meclis’in açılışı ile birlikte “Türk demokrasisini yeni bir anayasaya kavuşturmak için girişimlerimizi tekrar başlatacağız. Yargı kurumlarımızın temsilcileri olarak sizlerden de bu sürece hazırlıklı olmanızı, destek vermenizi özellikle bekliyorum” diyorsunuz.
“Milletimize vaadimiz olan birinci sınıf demokrasi, birinci sınıf ekonomi ve birinci sınıf özgürlüklerin tamamlayıcısı birinci sınıf anayasa olacaktır. Türkiye Yüzyılı vizyonumuz böyle bir anayasayla daha da güçlenecektir”, diyerek, devamında ‘’Buradan siyasi partilerimizi yüksek mahkemelerimizi devlet kurumlarımızı üniversitelerimizi, barolarımızı, meslek kuruluşlarımızı, sivil toplum kuruluşlarımızı ve milletimizin her bir ferdini bu sürece katkı vermeye davet ediyorum. Meclisin açılışıyla birlikte Türk demokrasisini yeni bir anayasaya kavuşturmak için girişimlerimizi tekrar başlatacağız. Yargı kurumlarımızın temsilcileri olarak sizlerden de bu sürece hazırlıklı olmanızı, destek vermenizi özellikle bekliyorum” diyorsunuz.
“Bizi asıl rahatsız eden bu tarihin iç yüzünü çok iyi bilenlerin suskunluğudur”
Dürüst insanlar olarak bu doğruları tüm gücümüzle destekleyeceğiz ve gerçeği bildiğinize eminiz. Sıkça çok badireler atlattığınızı, her tür vesayete karşı dik durduğunuzu, kendini ülkenin doğal sahibi ve toplumun vasisi olarak görenlerden korkmadığınızı dile getiriyorsunuz. “Anayasa” denilen, bu ‘kör-topal’ metin zamanla darbeciler tarafından ekler yapılan kangrenleşmiş ırkçılık, aşağılayıcı, içi boş bir metindir. Rejimin o yıllarda türettiği ve kodları arızalı, Asrımızın ruhuna hiç yakışmayan tek tip insan yetiştirme amaçlı, dil teorileri, tarih tezleri ve türetenlerin zihniyetlerinin belli olduğu bir metindi. Bizi asıl rahatsız eden ve bütün bu tarihin iç yüzünü çok iyi bilen, bunun üzerine siyaset inşa eden kesimlerin suskunluğudur, sizi yalnız bırakmamaları gerekiyordu.
“Lütfen tam bir gün Türkiye’de bir Kürt vatandaş olarak yaşayın!”
Sayın Cumhurbaşkanı!
Siz hissediyorsunuz, tahmin ediyorsunuz ama biz Kürtler sahiden günlük olarak canlı canlı yaşıyor bu olumsuzlukları iliklerimizde hissediyoruz, milletin ve ülkenin anayasası bizi kabul etmediği gibi tamamen yok sayıyor, inkâr ediyor! Lütfen tam bir gün Türkiye’de bir Kürt vatandaş olarak yaşayın! Bu sadece Kürtlere değil, tüm Anadolu insanına ve hür dünyadaki insani değerlere yapılan bir zulümdür. Bu haksızlık kökü kurutulmamış ırkçılık virüsünden kaynaklanıyor, durmadan metastaz yapıyor ve her zaman bir sıçrama tahtası olarak kullanılıyor. Bu konularda çok kötü tecrübelerimiz var.
“Mevcut Türkiye Anayasası Kürt realitesine göre yeniden yazılmalı”
Kürt ve Türk halkının düze çıkması, karşılıklı güven ve geçmiş ile önyargısız olarak yüzleşmek tüm halkların rahat bir nefes almasının pusulasıdır. Bu yüzden anayasa değişikliği elzemdir. Mevcut Türkiye Anayasası Kürt realitesine göre yeniden yazılmalı. İlk 4 maddesi değiştirilmelidir. Tek dil, tek bayrak, tek vatan şiarları çıkarılmalı ve çoğunlukçu eşit vatandaşlık prensiplerine uygun samimi, demokratik ve uluslararası standartlara uygun ve hiç kimseyi dışlamayan bir anayasa kabul edilmelidir.
Bunun alabildiğine zor olduğunu biliyoruz. Yüzyıldır böyle çarpıkça formatlanmış bir ülkede bu; tabular ötesi bir tabudur. Bu klişeleri yıkmanın, resmi görüşün karşısına çıkmanın zorluklarının farkındayız ama sizin cesaretiniz ve bizim bitmek tükenmek bilmeyen, ana sütü kadar helal olan Self Determinasyon hakkımız için isteğimiz, her şeyin üstesinden geleceğine inanıyoruz.
Biz Kürtler, tarihte eşi benzeri görülmemiş saldırıları, işgalleri mezalimi unutmadık, unutmayacağız. Çünkü bütün bölge ülkeleri ve dünyanın gözleri önünde yapılan ve hiçbir inanca, ideolojiye, medeniyete sığmayan ahlakdışı uygulamalara maruz kaldık.
Sayın Ekselansları!
Gelin hep birlikte bu kötü gidişata DUR diyelim! Tarihe böyle bir şans verelim.”