
“Kürtlerin Lozan Yanılgısı” başlıklı makale, Kürt halkının yüz yılı aşkın süredir verdiği kimlik, temsil ve adalet mücadelesini tarihsel bağlamından kopararak, indirgemeci bir bakışla sunmaktadır.
Egemen Türk milliyetçiliği ile Kürt milliyetçiliğini eşitleyen bu yaklaşım, Kürt ulusal taleplerini “naif” ve “yanlış varsayımlar” olarak tanımlamakta, böylelikle sömürgeci zihniyeti meşrulaştıran bir dil üretmektedir.
1. Lozan: Bir Sonuç Değil, Sömürgeci Bölünmenin Zirvesidir.
Lozan Antlaşması’nı bir “sonuç” olarak tanımlamak, onun yaratıcı etkisini ve bölge halkları üzerindeki yapısal yıkımını göz ardı etmektir. Lozan (1923), sadece bir diplomatik antlaşma değil; Kürt halkının uluslararası meşruiyetinin gasp edildiği bir sömürge manifestosudur.
Bu antlaşma, Kürt topraklarını Türkiye, Irak ve Suriye arasında bölerek Kürtlerin kendi kaderini tayin hakkını fiilen ortadan kaldırmıştır. Sir Henry C. Rawlinson’un “Kürtler Türklerle aynı kökenden gelir” şeklindeki iddialarına dayalı resmi Türk tezleri, Bilal N. Şimşir gibi tarihçilerin de belirttiği üzere bilimsel dayanaktan yoksundur. Yine de bu söylem, Lozan’daki inkâr politikalarının temelini oluşturmuştur.
2. Şerîf Paşa ve Kürt Diplomasisi: Naiflik Değil, Meşruiyet Arayışı Hazır ve Kabil mi? Makaledeki “Kürtler meseleye asılmadı” savı, Kürtlerin uluslararası arenadaki meşru çabalarını yok saymaktadır. 1919 Paris Barış Konferansı’na katılan Şerîf Paşa, Ermeni temsilcilerle ortak deklarasyon yayımlayarak bağımsız bir Kürdistan talebinde bulunmuştur.
Ancak Lozan sürecinde Kürtlerin resmi temsiliyeti engellenmiş, Türk heyetinin Kürtleri de temsil ettiği iddiası öne sürülmüştür. Ayrıca Koçgiri (1920) ve Şeyh Said (1925) başkaldırıları, Kürt ulusal bilincinin halk tabanında güçlü şekilde mevcut olduğunu göstermektedir. Bu hareketler sonuçsuz kalmış olabilir, fakat tarihsel hak arayışının doğal ve meşru tezahürleridir.
3. Devlet İslamı ile Muhammedî İslam Arasındaki Çelişki Yazarın yaklaşımı, Türk devletinin inşa ettiği, dinin politikayla iç içe geçtiği bir İslam yorumuna dayanır. Bu yorum, ümmet söylemini kullanarak Kürtlerin ulusal taleplerini geçersizleştirmeye çalışmaktadır. Oysa Muhammedî İslam; adalet, kavimlerin eşitliği ve zulme karşı çıkma ilkeleri üzerine kurulmuştur. Kürt halkının hak arayışını “fitne” ya da “milliyetçilik” şeklinde hiçleştirmek, bu İslam anlayışıyla açıkça çelişir.
4. Lozan’ın Güncel Sonuçları: Bir Tarih Değil, Canlı Bir Mesele Lozan’ın etkileri yalnızca geçmişte kalmamıştır. Antlaşmanın Kürtleri azınlık statüsünün dışında bırakması, bugünkü inkâr politikalarının da temelini oluşturur. 1930’ların “Doğu Raporu”, 1980 darbesi sonrası baskılar, köy boşaltmaları ve bugünkü inkar uygulamaları, hep bu tarihsel sürecin devamıdır. Kürt kimliğinin inkârı, anadilin bastırılması, kültürel hafızanın silinmesi gibi yapılar, Lozan’ın günümüzde de etkisini sürdürdüğünün açık göstergeleridir.
Lozan bir “yanılgı” değil; Kürt halkının haklarının uluslararası düzlemde inkâr edildiği açık bir siyasi tercihtir. Bu tercihin etkileri bugüne dek sürmekte, halkların adalet arayışını engellemektedir. Kürtlerin mücadelesi ne nostaljik bir hayal ne de naif bir girişimdir. Bu mücadele, hem tarihsel hem de güncel düzlemde meşrudur. Lozan’a dair yapılan analizlerde sadece egemen aktörlerin değil; bastırılmış, inkâr edilmiş ve ötekileştirilmiş Kürd milletinin perspektifleri de dikkate alınmalıdır. Aksi halde tarih, sadece kazananların değil; kaybettirilenlerin de gözünden bir kez daha yazılacaktır.
Jîndar Ax
Şimşir, Bilal N. Lozan Telgrafları. Olson, Robert.
The Emergence of Kurdish Nationalism and the Sheikh Said Rebellion.
McDowall, David. A Modern History of the Kurds.
Yıldız, Kerim. The Kurds in Turkey: EU Accession and Human Rights. Zürcher, Erik Jan.
Turkey: A Modern History. I.B. Tauris,
Reddiye kaynağı : https://serbestiyet.com/gunun-yazilari/kurtlerin-lozan-yanilgisi-208296/