Makaleler

Kılıçdaroğlu’nun Diyarbakır ziyareti büyük bir sürecin parçası

“Bu ziyareti değerlendirirken daha önceki açıklamaları ve adımları bir araya getirmek lazım. Bu geziyi anlamlı görmek ve en azından bu meselenin Türkiye’nin kilit meselesi olduğuna dair bir pozitif algının muhalefette oluşmaya başladığını ve karşılık bulduğunu söylemek mümkün.”

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, geride bıraktığımız günlerde Diyarbakır’a gitti, çeşitli temaslarda bulundu, bazı açıklamalar yaptı. Serbestiyet gazetesinin, siyaset bilimi uzmanı, akademisyen, Ali Bayramoğlu ile yaptığı röportajı aktaralım

Siz Kılıçdaroğlu’nun bu ziyaretini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Önemli bir ziyaret olduğunu düşünüyorum. Kürt sorunu Türkiye’de çok yönlü siyasi bir durumu oluşturuyor. Bu durum, bu sorunun hem kendisiyle hem de Türkiye’de bloklar arasındaki kilitlenmeyi çözebilecek olan bir unsur olmasıyla ilgili.

Dolayısıyla iki açı var karşımızda bu geziyle ilgili. Bunlardan ilki, bizatihi Kürt sorununun kendisi, Kürt sorununun çözümü. İkincisi, Kürt seçmenlerle muhalefet arasında yeni bağlar oluşturulması arayışı.

İlk açıya bakalım önce. Malum, Kürt sorunu bundan önce Çözüm Süreci sırasında siyasi iktidar tarafından bir ‘halledilme’ denemesiyle karşı karşıya kaldı ama başarısız oldu. O dönem CHP başta olmak üzere bütün partiler bu sürece mesafe aldılar.

Fakat Türkiye’nin değişen koşulları, Kürt meselesinin mağduriyetle tam özdeş hale gelmesi, eksik demokrasinin kilit noktasını oluşturması, muhalif siyasi partilerde değişimlere yol açtı. Ve ana soru şuna dönüştü: Acaba Kürt sorununun çözüm inisiyatifini muhalefet ele alabilir mi? Bu konuda bir taşıyıcılığı olabilir mi muhalefetin? Umut veren ya da ışık gözüken noktalar hep oldu. Ancak, sınırlar da hala çok keskin. Kılıçdaroğlu’nun Diyarbakır gezisi de bu sınırların içinde kaldı.  

Evet, CHP lideri ve partinin kendisi epey bir yol aldı Kürt meselesi konusunda. Ama bu yolun önemli bir kısmının simgesel olduğunu söylemek lazım. Simgeselden kastım sadece sorunun çözümüne yönelik değil, sorunun varlığının ve mevcut politikaların yarattığı tahribatın altının çizilmesiyle alakalı. Kayyumlar konusunda CHP’nin net bir tutum aldığını, kapatma davasında mesafeli davrandığını, zaman zaman Kılıçdaroğlu’nun tam da kapatma davası açıldığında hem Kürt sorununa, hem Kürtlere hem de HDP’ye demokratik bir el uzatmaya çalıştığını görüyoruz. Bütün bunlar önemli fakat tüm bunlarla birlikte bir tutukluk da var. CHP hala 2015’te hazırlamış olduğu, Kürt meselesi ile ilgili metnin ötesine geçemedi.

Nitekim Diyarbakır’da Kürt sorunu ile ilgili yeni bir şey duymadık. İki vurgusu vardı Kemal Kılıçdaroğlu’nun. Biri Kürt sorununun parlamentoda çözülmesi gerektiği, ikincisi ise çözüm süreci hem parlamento hem de topluma karşı şeffaf olmalı ilkesiydi. Bunlar tabii ön koşullar. Ama bunun ötesinde; Kürt sorunu nedir, buraya nasıl gelindi, bu meseleye nasıl yaklaşmak lazım gibi konularda çok bir şey yok. Yerel yönetimler reformu, Kürtlerin kendi kendisini idare etmesi, eğitimde anadilin hangi düzeyde, hangi seviyede ele alınacağı konusunda muğlaklık var. Bu muğlaklığın da bir miktar CHP’nin genlerinden ve hatta Kemal Kılıçdaroğlu’nun siyasi eğilimlerinden kaynaklandığını düşünüyorum.

Sorunu genel bir demokrasi meselesi içinde ele almak, kimlik haklarına biraz daha fazla vurgu yaparak çözmek üzerine bir bakış açısına sahip CHP. Evet, Kürt sorununun merkezine doğru ilerleyen bir ana muhalefet partisi lideri varken -diğer benzer yaklaşımlardaki siyasi partileri de buna ekleyebiliriz; SP, DEVA, Gelecek gibi- bu sorunun tanımı, çözümü, sistematik olarak ele alınması konusunda tereddüt var. Hatta bundan kasıtlı bir kaçınma hali var.

Ancak, siyaset her zaman bir manzumeler dizisi, bir çözüm metni formunda değildir. İklimin oluşturulması, yakınlaşmaların yaşanması, etkileşim kapısının açılması da bir siyasi faaliyet. Diğer açıyı da bu oluşturuyor. Bu gezi sadece Kürt meselesi ile, onun çözümü ile ilgili değil, Kürt oylarının geleceğiyle de ilgili. HDP’nin oyları kime gidecek ya da HDP’yi nasıl bir aday tatmin edecek konusuyla ilgili. Bu gezi bu açıdan da önemli çünkü hem burada CHP lideri söz konusu hem de adaylığını şimdiden açıklamaya başlayan bir CHP lideri söz konusu. 

Özellikle bu açıdan bu geziyi olumlu buluyorum. Gezi tabii büyük bir sürecin devamı. Daha önceki açıklamaları ve adımları bir araya getirmek lazım. Bu geziyi anlamlı görmek ve en azından bu meselenin Türkiye’nin kilit meselesi olduğuna dair bir pozitif algının muhalefette oluşmaya başladığını ve karşılık bulduğunu söylemek mümkün.

Nitekim Serbestiyet’te Rawest Araştırma Genel Müdürü Roj Girasun’un önemli tespitlerini okudum. Üç şey söylüyor. Biri, CHP’nin Kürt bölgelerindeki oy artışının Türkiye genelinden daha fazla olduğu, ikincisi, eski seçimlere oranla CHP oyunu bölgede üç kat arttırmış bulunduğu, üçüncüsü de bu parlamento seçimlerinde Güneydoğu’da CHP’nin yeniden temsil edileceği gerçeği…

Bunları Kürt sorununun temsilinin çoğulculaşması açısından da önemsemek lazım, Güneydoğu’da kurulan bu etkileşim kapısının siyasi sonuçları bakımından bu gezi önemli bir geziydi.

HDP’nin beklediği hiçbir şey olmasa bile bu hamleler Kürt seçmeni muhalefete çekmek için kısmen ikna edici olacaktır diye düşünüyorum. Genel olarak hem Türkiye için hem de muhalif hat için pozitif olarak görüyorum bu ziyareti.

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu