Makaleler

Karar yazarı Yıldıray Oğur: Mevcut siyaset Kürt toplumunu temsil etmiyor

Karar yazarı Yıldıray Oğur ”Yerli ve milli öteki” başlıklı yazısında ,Kürt siyaseti ve tüm siyasetin, Kürt toplumunu temsil etmediğini dile getiren yazısını aktaralım:

2019 yılında Diyarbakır’da kurulan Kurdish Studies Center’ın, dün Ankara’da AK Parti, CHP, DEM, HÜDAPAR’dan milletvekillerinin de aralarında olduğu 50’ye yakın ismin katıldığı lansmanında açıklanan “Kürt Meselesi ve Kürt Algısı” araştırmasının sonuçlarını, araştırmayı yapan CORE Araştırma Enstitüsü koordinatörü Ulaş Tol ve Kurdish Studies Center koordinatörü Reha Ruhavioğlu böyle özetledi.

Kürt deyince Türklerin aklına gelen kelimeler hala Terör, Aşiret, HDP, Doğu, PKK, Töre, Düğün gibi klişe kavramlar.

Ama “Kürt sorunu” tabirini bu adla kabul eden Türklerin oranı yüzde 25. “Kürtlerin sorunları olduğunu” kabul edenler yüzde 24. Kürt sorununu inkâr edenler yüzde 32.

Türklerin yüzde 42’si anadil taleplerine karşı değil ama yüzde 58’i bu talepleri kategorik olarak reddediyor.

Yani Suriyeliler ve göçmenler ile karşılaşan Türkler için Kürtler buralı, bizden insanlara dönüşmüş, algı pozitife dönmüş. Türkler, Kürtlerin kimlik talepleri söz konusu olduğunda hala o kadar sevecen değil. Ama bir pencere açılmış.

Bu pencerenin nasıl açıldığının cevabı araştırmanın TUİK verilerinden derlediği istatistiklerde olabilir.

Araştırmaya göre Türkiye’de Kürt nüfusu 12 milyon. Bu nüfusun yüzde 41,1 17-29 yaş arası.

Kürtler Türkiye nüfusunun yüzde 18-20’sine tekabül ediyor. Ama Türkiye’deki çocuk nüfusunun yüzde 30’u Kürt.

Yani Kürtler en başta Türkiye’de demografik bir güç. Siyasette, sosyal hayatta, kültürel alanda etkileri artan bir demografik avantaj bu.

Kürtlerde her 100 kişiden 60’ı 30 yaşın altında iken bu oran Kürt olmayan nüfusta yüzde 42 civarında.

Yani Kürtler en başta Türkiye’de demografik bir güç haline geliyor.

Siyasette, sosyal hayatta, kültürel alanda etkileri artan bir demografik avantaj bu.

90’lardan itibaren yüzde 4 ile 7 arasında giden HDP çizgisindeki partilerin oyunun artık yüzde 10’un üzerine oturması aslında bu partilerin bir siyasi başarısının sonucu değil. Demografinin bir hediyesi.

Aslında demografik bu avantaj, Kürtleri, siyaseten dikkate alınması ve ittifak aranması gereken bir aktöre çeviriyor.

Diğer bütün siyasi aktörler için bu Kürt demografik realitesini kazanılması, yanına çekilmesi, konuşulması en azından rencide edilmemesi gereken bir faktöre dönüşüyor.

Bu da Kürtlere karşı kullanılan dili yumuşatıyor, doğal bir açılıma neden oluyor.

Kürt dünyasında ise siyasetin etkisini artırıyor, şiddeti gündemden düşürüyor.

Kürtlerin Türkler tarafından kabulündeki etkenlerden biri de başarısız da olsa Çözüm Süreci.

Araştırmada çözüm sürecine Türkler arasında destek ve karşı olanlar yarı yarıya. Kürtlerde ise çözüm süreci, 2013-2015 arasındaki barış dönemi özlemle yad ediliyor. Tekrarı isteniyor.

Çözüm Süreci evet sonuç itibarıyla başarısız oldu ama süreç Kürtlerle ilgili tabuları geri dönülmez şekilde yıktı. Tartışılmayan her şey tartışıldı.

Artık Türkiye’de 90’ları övmek büyük bir ayıp. Kürtler aslında Türktür, Kürtçe yoktur gibi bir zamanların resmi tezleri artık mizah malzemesi Şeyh Said’in adını Diyarbakır’da bir bulvara verenin Diyarbakır’da bir kayyum belediye başkanı olduğunu, buna karşı çıkanlara HEDEP’den HÜDAPAR’a kadar tüm Kürt siyasetinin ortak bir tepki verdiğini, CHP genel başkanı Özgür Özel’in bu tartışmaya çok sağduyulu bir açıklamayla müdahil olduğunu hatırlamak bile önemli bu değişimi görmek için yeterli.

Bu entegrasyonun Kürt cephesinde de sonuçları var.

Araştırmaya göre hem Türkiyelilik hem Kürt kimliğine sahip çıkma aynı anda yükseliyor.

Türkiye’yle entegrasyonun en çarpıcı göstergesi Cumhuriyet’e Kürtlerin bakışı ile ilgili sorulara verilen cevaplar.

Kürtler Cumhuriyet’i pozitif kavramlarla anıyorlar.

Ama Cumhuriyet’in Kürtlerin grupsal haklarıyla ilgili karnesine daha gerçekçi bakıyorlar.

Yüzde 30’u Cumhuriyet’in öncesi ve sonrasında Kürtler için çok fazla bir şeyin değişmediğini düşünüyor ama çoğunluk Cumhuriyet ile gelen kazanımlardan memnun görünüyor.

Bu Kürtler arasında artan sekülerleşmenin de sonuçlarından biri.

Şehirleşme, sekülerleşme Kürt kimliği bilincini de öne çıkartıyor.

Bir tür geç gelen modernleşme bu.

Fakat buna bir Kürt milliyetçiliğinin yükselmesi demek doğru olmayabilir.

Çünkü Kürtlerin sadece yüzde 30’u iyi derecede Kürtçe konuşurken, Kürtlerin neredeyse tamamı Kürtçe anadilde eğitimi destekliyor, Kürtçe müzik dinliyor, yani Kürtlüğünü bilmediği ya da konuşmadığı Kürtçeyle savunuyor.

Araştırmaya göre Kürtler artık Kürtlüklerini siyasi alanda değil, kültürel alanda yaşıyor. Bu tüm Türkiye’de de olan bir siyasetten çekilmenin de sonucu. Kürt gençler Kürtçe müzik, özellikle de Kürtçe rap dinliyor. Mem Ararat gibi Türkiye’nin Batısında adını bile duymadığı müzisyenler büyük kalabalıkları topluyor.

Seçimlerden sonra yapılan araştırmada seçim sonuçlarının yarattığı duygular, hayal kırıklığı, öfke, endişe ve memnuniyet diye sıralanıyor.

Ama memnun olunan şey; Kürtlerin bu sonuçlarla kendine gelmesi.

Araştırmaya göre Kürtlerin favori siyasetçisi açık arayla Selahattin Demirtaş.

Bütün bu sonuçlarla ortaya çıkan iki şey var:

Kürtler artık Türkiye’de demografik bir güç. Kimse kafasını siyasette buna çeviremez. Şeyh Said gibi Kürt büyüklerine saldırılara karşı yükselen ortak ses de bunu söylüyor.

Kürt siyaseti ve tüm siyaset, Kürt toplumunu temsil etmiyor. Şehirleşen, entegre olan, Kürt kimliğine bağlılığı artan, en favori Kürt liderin bir siyasetçi olduğu bir Kürt sosyal dokusu var. Şiddetin böyle şehirli bir toplumda artık yeri yok.

Mevcut siyaset Kürt toplumunu temsil etmiyor. Türkiye devleti bu fırsatı değerlendirip Kürtlerin gönüllerini kazanmakta geç kalıyor.

Related Articles

Back to top button