Makaleler

Göçmen meselesi! Hangi parti ne planlıyor?

Öncelikle meselenin adını doğu koymak gerekiyor ama sanırım bu biraz zor. Bizde her konuda var olan meseleleri toptan ele alma ve plansız programsız çözme adeti burada da karşımıza çıkıyor ve ülkemizdeki yabancıları, toptan mülteci ya da toptan göçmen olarak adlandırıyoruz.

Enteresan olan ise bizde ikisinden de olması. Yani mülteci de var göçmen de. Daha da enteresan olan Türkiye’deki hukuki tanımların Uluslararası örgütler tarafından çok da kabul edilir olmaması. Tabi burada uluslararası kuruluşların mülteci olarak kabul edebileceği özellikle Suriye’den gelen insanlar bizdeki kanunlara göre geçici sığınmacılar ve şartlı mülteci olma talebinde de bulunamazlar.

 Dahası 2015 Uluslararası Af Örgütü Mülteci Hakları Koordinatörü Volkan Görendağ, Af Örgütü’nün yayınladığı rapor ve açıklamalarda Türkiye’deki bu kavram karmaşasından uzak durarak uluslararası literatürü kullandıklarını belirtti.

Örneğin en son yayınlanan Hayatta Kalma Mücadelesi – Türkiye’deki Suriye’den Gelen Mülteciler başlıklı rapora şu not düşülmüş:  “Uluslararası Af Örgütü, tüm Suriyelilerin prima facie (varışta mülteci) olarak uluslararası hukuk uyarınca mülteci korumasına hakları olduğu görüşündedir ve dolayısıyla Türkiye’de bulunan Suriyelileri, Türkiye hukukundaki statülerine bakmaksızın, mülteci olarak adlandırmaktadır.” Denmekteydi.

Yani her ne kadar biz hukuki ifadeleri aklımıza geldiği gibi kullansak uluslararası kuruluşların belli kuralları var. Aslında şu an dünyada konuya en hassas ülke biziz. Ama garip şekilde hassasiyetimizin neye olduğunu tanımlayarak başlamayı dahi denemiyoruz.

Karşımızda çok bileşenli bir sorun var. Sorun hukukun, uluslararası ilişkilerin ve en çok da sosyolojinin konusu. Ancak sosyolojinin konuyu incelemesinden önce hukukun çerçeveyi belirlemesi ve uluslararası ilişkilerdeki dengelerin de gözetilmesi gerekiyor.

 Ama elbette bu konunun genelde dünya, özelde de Türkiye’de yaşanan ekonomik kriz nedeniyle bambaşka bir boyutu daha ortaya çıkıyor. Ekonomi!

Elbette ülkemize zorunlu olarak gelen savaştan ve ölümden kaçan ve bu nedenle de 2015 yılında uluslararası kuruluşlar tarafından mülteci olarak tanımlanan birçok insanın artık toplum tarafından mülteci olarak görülmüyor olması da daha çok ekonomi kaynaklı. Her ne kadar sosyolojik sebepler varsa da, halk mülteci tanımına uyan zorunlu ve düzenli göç karşısında Türkiye’nin gereğinden fazlasını zaten yaptığını düşünüyor artık.

Bundan birkaç sene öncesine kadar bu konu için harcanan paralar devamlı şekilde gündem oluyordu. Ama bir süredir iktidar tarafından bir bilanço çıkarılmıyor. Hatta Türk ekonomisinin mülteciler ve göçmenler tarafından ayakta tutulduğu şeklinde cümleler bile kuruldu. Ama insanlar hem o resmi ağızlardan yapılan açıklamaları hatırlıyor hem de durumun bizzat içinde yaşıyorlar. Ülkenin en önemli sorunu da ekonomi haline gelince bunlar eskisinden daha çok göze batmaya başlıyor. Zaten muhtemelen iktidar tarafı da bu işe ne kadar harcadığını aynı sebeplerle gündem etmiyor.

Mesela bundan 5 yıl önce Sayın içişleri bakanı 2017 yılı itibariyle 25 milyar dolar harcandığını söylemişti. Aynı yıl Recep Akdağ ise 30.2 milyar harcandığını belirtmişti. 2019 yani bundan 3 yıl önce bizzat Sayın Cumhurbaşkanı tarafından dile getirilen rakam ise 40 milyar dolar seviyesindeydi. Bu artış hızı ve göçmen sayısındaki önlenemeyen artış da göz önüne alındığında bu rakam şu aralar 70 milyar dolar civarı. Elbette bu rakamın detaylı bir dökümüne halk olarak ulaşmak da mümkün değil, belki de mümkündür ama ihtimaller dahilinde yaptığım araştırmalardan ben sonuç alamadım.

İçişleri Bakanlığı verilerine göre bundan 10 yıl önce Türkiye’de geçici sığınmacı kapsamında  14 bin 237 kişi bulunuyordu. Bu sayı 2014 yılında 1 milyon 5 yüz 19bine çıktı. Bugün ise 3milyon 6yüzbin’i geçmiş durumda. Bu tablo bize harcamaların boyutunu tahmin etmek konusunda da oldukça yardımcı oluyor elbette

Yine de mesela Almanya Köln üniversitesi tarafından bu konuda yapılan bir araştırma var elimizde ve o araştırmaya göre bir Suriyeli göçmen ya da mültecinin Almanya’ya maliyeti aylık 1250 euro elbette rakamların bizde bu kadar olması imkansız ama ne kadar olduğunu da bilme şansımız yok ne yazık ki. Neticede kervan yolda düzülür bizde.

Ama açık olan bir şey var ki ekonominin bozulmasıyla birlikte yabancılar halkın gözüne daha çok batıyor. Sosyolojik sorunlar daha çok gündem oluyor. Elbette bir de geri dönme sürecinde oluşacak olan ciddi bir maliyet var ama toplum buna razı görünüyor

Peki yapılan anketlere göre artık ülkenin oldukça büyük bir kesimin sorun olarak gördüğü bu konu hakkında siyasi partiler ne yapıyor, neler düşünüyorlar? Ne kadar riskli bir konu olsa da kimse bu konunun üzerinden atlayarak kurtulamayacağını biliyor..

Bakalım neler diyor, neler yapıyorlar

AK Parti

Savaş bölgesinden kaçan, yakınlarını kaybeden, evleri yıkılarak açıkta kalan Suriyelilere Türkiye’nin insani ve vicdani sebeplerle kucak açtığını hatırlatan Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, Suriyelilerin arzu etmeleri halinde vatanlarına dönebileceklerini, ancak onları zorla göndermeyeceklerini söylüyorlar.

Suriyeli sığınmacılar için “Kapımız açık onlara, ev sahipliğimizi yapmaya devam edeceğiz. Onları katillerin eline ve kucağına atmayacağız” ifadelerini kullanan Erdoğan aynı zamanda ülkelerine geri dönüşü teşvik etmek istiyor.

Türkiye’nin sınır ötesi harekatlarını başlattığı 2016 yılından bu yana oluşturduğu güvenli bölgelere yaklaşık 500 bin Suriyelinin geri dönüş yaptığını bildiren Erdoğan  “Ülkemizde misafir ettiğimiz 1 milyon Suriyeli kardeşimizin gönüllü geri dönüşünü sağlayacak yeni bir projenin hazırlıkları içindeyiz” sözleriyle mayıs ayında partisinin programını açıkladı.

Proje kapsamında:

Suriye’de geri dönenler için inşa edilmesi planlanan 50 bin briket ev sayısının 100 bine çıkarılması,

Gönüllü geri dönüşlerin Ankara İstanbul, Konya Adana Gaziantep gibi Suriyeli sığınmacı nüfusunun yoğun olduğu büyükşehirlerden başlatılması,

Azez, Cerablus, El Bab, Tel Abyad ve Resulayn gibi askeri ve siyasi güvenliğin sağlandığı 13 ayrı bölgede yeni yerleşim alanları inşa edilmesi,

Proje Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı’nın (AFAD) koordinasyonunda yürütülmesi,

CHP

Günlük yaşamın sürdürülebilmesi için kurulacak tarım, sanayi, ticaret küçük sanayi sitelerinde yeni istihdam olanakları sağlanacak, ayrıca alt ve üst yapı inşa edilmesi öngörülüyor. Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Türkiye’deki göçmen ve sığınmacı sorununu iki yılda çözmeyi vadediyor. 

Suriye, Afganistan ve diğer ülkelerden gelen göçmen sayısının toplam altı milyonu bulduğunu belirten CHP bunun sürdürülebilir olmadığı görüşünde. Bunun için “Irkçılık, ayrımcılık yapmadan ve kimseye düşmanlık beslemeden tüm göçmenleri, sığınmacıları Suriyelilerden başlayarak kendi ülkelerine geri göndermeye kararlıyız” diyor.

Sorunu yaratan iktidarın sorunu çözemeyeceğini iddia eden parti, iktidara gelmeleri halinde yapacakları çalışmaları dört maddede sıralıyor:

Barışçıl bir diplomasi ile komşularla iyi geçinmek ve Suriye ile masaya oturmak.

Oluşacak barış ikliminde Suriye’yi yeniden inşa ederek Suriyelilerin akıllarından ve gönüllerinden “Döndüğümde nerede ve nasıl yaşayacağım?” endişesini silmek.

Dönenlerin can ve mal güvenliğini sağlamak, bunun için gerekirse Birleşmiş Milletler ve Türkiye’nin öncülüğünde mekanizmalar tesis etmek.

Ulusal ve uluslararası fonlarla Suriye’nin yatırımına destek vermek.

Bu yöntemler sayesinde “Tek bir Suriyelinin dahi ateşe atılmayacağını” savunan parti, Suriyelilerin “davullarla, zurnalarla” ülkelerine geri dönerek, insani koşullarda, özgürce ve refah içinde bir gelecek kuracaklarını belirtiyor.

İYİ PARTİ

Türkiye’deki Suriyeli sığınmacı sorunundan AK Parti iktidarını sorumlu tutan İyi Parti bugün açıkladığı Göç Doktrini ve Stratejik Eylem Planı’nı ile soruna karşı çözüm önerilerini sundu.

“Her hal ve şartta” Suriyelilerin geri dönmesini planladıklarını ve bunun için makul sürenin üç yıl olduğunu belirten İyi Parti bu tarihi 1 Eylül 2026 olarak belirledi.

Parti, mevcut durumda, sığınmacılar için “Suriye’yi kaynak ülke, Türkiye’yi hendek ülke ve Avrupa Birliği’ni de hedef ülke/ülkeler” olarak tanımlayarak çözüm için iki aşamalı strateji önerdi:

  • Türkiye ile Suriye arasında Suriye’nin toprak bütünlüğü ve sığınmacıların geri dönüşü hususunda müzakere ve iş birliği süreci başlatılacak,
  • Geri dönüşün finansmanı ve Suriye’nin yeniden inşası konusunda ihtilaf olabilecek alanlarda AB de sürece katkı vermeye davet edilecek.
  • Türkiye Cumhuriyeti olarak resen güvenli bölgeyi genişletecek, müteakiben Geçici Koruma Kapsamındaki Suriyeli sığınmacıların geri dönüşünü her hâl ve şartta sağlanacak.

Parti, strateji kapsamında iktidara geldikleri ilk günde, ilk ayda ve ilk yılda alacakları kararları da açıkladı. Bu bağlamda ilk gün alınacak kararları şu şekilde sıraladı:

  • “Hudut namustur!” esası benimsenecek, açık kapı politikası terkedilecek,
  • Sığınmacılara hiçbir şart altında vatandaşlık verilmeyeceği deklare edilecek,
  • Sığınmacılara tanınan tüm ayrıcalıklar iptal edilecek,
  • Sınır hatlarında tespit edilen tüm göç hareketlerine karşı “geri itme” politikası uygulamasına geçilecek,
  • Sığınmacılarla ilgili kurumlar yeniden teşkilatlanacak ve kapasite artırımı yapılacak,
  • Tüm kaçak göçmenler geri gönderme merkezlerinde toplanıp tecrit edilecek ve peyderpey iade/sınır dışı edilmeye başlanacak,
  • Geri dönüş işlemleri gerçekleşene kadar il, ilçe ve mahalle bazında %10 kota sisteminin uygulanacağı ilan edilecek,
  • Sığınmacı ve göçmenlerin kayıtlı oldukları iller dışında gerekçesiz ve uzun süreli bulunmalarına son verilecek, kontrol ve denetimler artırılacak,
  • Sığınmacı ve kaçak göçmenlerin; park, bahçe, sahil ve plaj gibi kamusal alanlarda toplumsal huzuru bozacak şekilde bulunmasının önüne geçilecek,
  • Özellikle kadınların sosyal hayatını kısıtlayacak ve taciz edecek şekilde görüntü kaydeden, sosyal medyada Türk örf ve adetlerine uygun olmayan ve Türkiye Cumhuriyeti’ne ve Türk milletine hakaret içerikli video ve fotoğraf paylaşan tüm yabancı uyrukluların haklarında yasal işlem başlatılarak sınır dışı edileceği duyurulacak,
  • Sığınmacı ve kaçak göçmenlere ait ruhsatsız çalıştığı tespit edilen işletmeler kapatılacak,
  • Çeşitli sığınmacı ve kaçak göçmenlere yönelik Diyanet İşleri Başkanlığı’nın kontrolü dışında dini eğitim veren kurumların kapatılması talimatı verilecek.

DEVA PARTİSİ

Sınırın güvenliğini sağlayarak düzensiz göçü engellemeyi vadeden Demokrasi ve Atılım Partisi (DEVA) Güçlü Kurumsal Yapı, Güvenli Sınırlar, Gerçekçi Dönüş başlıklı bir eylem planı açıkladı.

  • Göç sorununun çözümüne hukuk devleti ciddiyetiyle ve temel insan hakları perspektifiyle yaklaştıklarını belirten parti önceliğinin sınır güvenliğinin sağlanması olduğunu belirtti. Buna göre parti:
  • Düzensiz göçmen ve uluslararası koruma altındakilerin güvenli şekilde ülkelerine geri dönüşü hedeflediğini,
  • Düzensiz göçmen ve kamu güvenliğine tehdit oluşturan geçici koruma altındakileri de sınır dışı edeceklerini,
  • Türkiye’nin Avrupa ve Arap ülkeleri tarafından bir göçmen ve sığınmacı merkezi olarak görülmesine ve Türkiye’ye bir tampon bölge muamelesi yapılmasına izin vermeyeceklerini,
  • İstisnai vatandaşlık uygulamasına son vereceklerini,
  • Adli külfet paylaşımı sağlayacaklarını,
  • Kamu düzenine yönelik tehdit ve kuralsızlığı ortadan kaldıracaklarını,
  • Suriye’de çözümün tarafı olacaklarını,
  • Sığınmacı ve düzensiz göçmen yönetimini güçlendireceklerini,
  • Şeffaflık içinde dezenformasyonla mücadele edeceklerini vurguladı.

MHP

Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Suriyeli göçmenlerle ilgili görüş, politika ve çözüm önerilerini 2018 tarihli Sınır Aşan Göçler Komisyonu Raporu’nda değerlendirdi.

Türkiye’deki yabancı sayısının yüksekliğine ve ekonomik imkanların “uluslararası koruma talep eden yabancılara” kaydırılması sonucu ortaya çıkan ekonomik kayıplara dikkat çeken rapor, Türkiye’nin önünde kalıcı iki çözüm olarak gönüllü geri dönüş ve entegrasyon seçeneklerinin bulunduğunu belirtiyor.

Raporda, organize ve kitlesel geri dönüşler için bir yandan göç veren ülkelerde durumun iyileşmesinin, diğer yandan ise “Suriyeliler gitmez” algısının devlet otoritesinin sarsılmaması için “Suriyeliler gitmez istemez” anlayışına dönüştürülmesinin gerektiği vurgulanıyor.

Entegrasyonun da sihirli bir formülünün olmadığı ve tıpkı gönüllü geri dönüş gibi yüzyıllar alabilecek bir süreci beraberinde getireceğini belirten parti, raporda çözüm için beş seçenek sunuyor:

  1. Toplumsal çatışma potansiyelini azaltacak çalışmalar yapılmalı.
  2. Vatandaşlık süreci, Almanya ve Fransa örneklerinde olduğu gibi kişinin belirli eğitimlerden geçerek şartlar içermeli.
  3. Suriyeliler ve diğer Türkiye’de uluslararası koruma talep eden yabancılara yönelik Türk vatandaşlarının taleplerini tatmin etmekten ziyade adil bir tutumla muamelede bulunulmalı.
  4. Suriyeliler başta olmak üzere uluslararası koruma/geçici koruma talep eden yabancıların kayıtlı istihdamı konusunda kararlı bir duruş sergilenmeli.
  5. Yabancıların geri dönüşlerini amaçlayan uyumlu bir politika yürütülmeli.(İnanç Uysal/Dosya haber -Muhalif)

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu