Makaleler

Egîtê Cimo: Vay be radyo da Kürtçe konuşuyor ve bizim şarkılarımızı çalıyor

Yaz sıcağı, çerçöp, rüzgârın toprağı süpürüp getirdiği aylar. Bir ağacın gölgesi olsa da nefes alsak. Bir yaprak kımıldasa da bize esenlik verse. Bir adam köye inse, haber etse, bir düğün var, bir dengbej lazım dese.

Ama hiçbiri olmazdı. Patosa attığımız ekinler, yavaş yavaş leğene düştüğünde, sıcaklık, ter bizi boğardı. Güneş, gökyüzünden yeryüzüne doğru inip kaybolmaya başlayınca, bir serinlik düşerdi.

Ahırın girişine bırakılmış kurnadan kana kana su içip harman yerine geri dönünce, kalabalık toplanırdı. Tenekeye doldurulan arpa, buğdaylar torbalara doldurulurdu. Biri de yorgan iğnesiyle torbaların ağzını dikerdi.

Radyonun saati gelmişti. Erimesin diye çıkardığımız piller, yeniden takılırdı. Radyonun anteni yukarı doğru çekilir, düğmesine basılırdı. Sessizlik çökerdi, ama hareketlilik devam ederdi.

Ağzı dikilen torbalar üst üste sırayla istiflenirdi. O sessizliği radyo bozardı. Köyün tek radyosu, köyü harman yerine toplardı. Çünkü o da bizim gibi Kürtçe konuşuyordu.

Egîtê Cimo’nun kavalından yükselen ses, üzgün yüzler, tütün saran eller, derine bakan gözler, bir ah getirip yüreğimize bırakırdı. Kaval ağlardı, biz kavalın gözyaşlarını dinlerdik. Bir acı dolaşırdı harman yerinde.

Sonra, acıklı kılamlar yerini halay çekeceğimiz kılamlara bırakırdı. Tütün saran eller, üzgün yüzler, derine bakan gözler neşeye boğulurdu. Hem kılama eşlik eder, hem torbaları doldurur, hem de bir yandan oynamaya başlardık.

Bir halay alıp başını giderdi. Bir kısa şenlik ve acı alayı dolaşırdı harman yerinde. Böyle anlatıyordu, tam olarak böyle anlatmadıysa da ben böyle anlatmak istedim yazın konuştuğum adamın söylediklerinden. 

Egîdê Cimo kimdir? – Gazete Sokak

Yazının tamamı:

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu