Diyarbakır’daki ‘Kürt Meselesinin Çözümü ve Barış Konferansı’nda çözüm çağrısı
Diyarbakır’da düzenlenen ‘Kürt Meselesinin Çözümü ve Barış Konferansı’nda konuşan İnsan Hakları Derneği Genel Başkanı Hüseyin Küçükbalaban, “Kırk yıldır atılmayan adımlar işleri daha da karmaşıklaştırdı, savaşı daha da derinleştirdi. Esasen bir Türk ve Türkiye meselesi olan Kürt meselesi artık bölgesel bir sorun ve çözümsüzlük işleri daha da karmaşık bir hale getiriyor” dedi.
İnsan Hakları Derneği Genel Merkezi’nce Diyarbakır’da ‘Kürt Meselesinin Çözümü ve Barış Konferansı’ düzenlendi. 2 gün sürecek konferansa CHP Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, AK Parti Milletvekili Galip Ensarioğlu, DEM Parti Milletvekili Ayşegül Doğan, gazeteciler, akademisyenlerin yanı sıra İrlanda’nın siyasi hareketi Sinn Fein Milletvekili Francie Molloy, Avrupa’daki Filistinli Topluluklar ve Örgütler Birliği Başkanı George Rashmawi konuşmalar yapacak.
Konferansın açılış konuşmasını yapan İHD Genel Başkanı Hüseyin Küçükbalaban, barışa ekmek kadar, su kadar ihtiyacımızın olduğunu en iyi bilen kurumlardan biri olduklarını ifade ederek, “Barışı savunmak bir insan hakkıdır, barışın inşası insan haklarına ve özgürlüklere dayalıdır. Biliyoruz ki insanlar arasındaki her türden eşitsizlik, hakların ve özgürlüklerin tanınmayışı; savaşların ve çatışmaların temel sebebidir” dedi.
Dünyada devam eden bölgesel ve yerel savaşlar ile çatışmalar tüm dünya insanlarını derinden etkilediğine dikkat çeken Küçükbalaban, “Yıllardır süren Suriye iç savaşı ve Rojava’da halen barışçıl çözüm bulunamamıştır. Haklara ve özgürlüklere dair ne varsa ağır saldırı altında. Uluslararası ölçekte faşizm yükseliyor. Bölgesel çatışmalar adeta yeni bir dünya savaşının provası görünümünde. Ukrayna, üçüncü dünya savaşının ön kapışması gibi sürüp giderken İsrail’in Gazze’de hiçbir sınır tanımadan sürdürdüğü dehşet yalnızca çocukları ve kadınları değil izleyen herkesin zihnindeki ve yüreğinde yer alan yeter diyebilme refleksini de öldürüyor. Kafkasya’dan Balkanlara bölgemizdeki bütün ülkeler hem kendi içinde hem de komşularıyla çatışma halinde. Ve burada, bu güzel topraklarda halkların geçmişini ve geleceğini rehin alan savaş, kırkıncı yılında. Kırk yıldır atılmayan adımlar işleri daha da karmaşıklaştırdı, savaşı daha da derinleştirdi. Esasen bir Türk ve Türkiye meselesi olan Kürt meselesi artık bölgesel bir sorun ve çözümsüzlük işleri daha da karmaşık bir hale getiriyor” diye konuştu.
İnsan hakları ve demokrasi sorununun çözülebilmesi için yeni barış sürecine ve çatışma çözümüne her zamankinden daha çok ihtiyacın olduğunu aktaran Küçükbalaban, artan ırkçı saldırılara dikkat çekerek, şöyle konuştu:
Türkiye, Kürt meselesi gibi temel meselelerini diyalog ve müzakereye dayalı çatışma çözüm yöntemleri kullanarak çözememiş bir ülke. Tam da bu nedenle silahlı çatışmalar ülke içi ve ülke dışında devam ediyor ve her gün canımızı yakmaya, yaşamlarımızda her geçen gün daha fazla kayba neden oluyor. Coğrafyayı daha fazla insansız, ormansız, doğasız kılıyor. Kürt sorununun çözümsüzlüğü ve yeniden başlayan silahlı çatışmalar nedeni ile yaşamını yitirenler ile ilgili oldukça ağır bir bilanço ile karşı karşıyayız. Çatışma ve savaş ortamı ile birlikte genel baskı ortamında şiddetin öne çıkması ve beraberinde nefret dilinin zehrini akıtması kaçınılmaz oluyor. Nefret saikı ile artan ırkçı saldırılarda ise yükseliş eğilimi devam ediyor. Bu ortam; asgari insani ve ahlaki kuralların işletilmesini rafa kaldırıyor ve insan cenazelerinin torbalarda ailelerine teslim edilmesi hukuksuzluğun yanı sıra vicdanları yaralıyor, toplumsal barışa zarar veriyor.”
Küçükbalaban, Kürt sorununda ısrar aynı zamanda savaş ekonomisinin verdiği telafi edilemez ağır kayıplara neden olduğunu belirterek, “Savaş, halklara daha fazla yoksulluk ve daha fazla vergi olarak geri dönüyor. Bütün bu olumsuzluklardan kurtulmamız barış ile mümkün. Kürt sorununun inkarından vazgeçilmesi ve bu sorunun kabul edilmesi toplumsal barışın sağlanması için zorunludur. Kalıcı bir çatışmasızlık için Kürt Meselesinin çözümünde önemli bir aktör olan Abdullah Öcalan’ın ailesi ve avukatları ile görüşmesinin bir an önce önü açılmalıdır. Müzakere ile uzlaşı yolu açılmalı ve bu süreçlere siyasal ve toplumsal kesimlerin katılması sağlanmalıdır. Türkiye’nin siyasi partileri ve toplumsal muhalefeti barışa odaklandığı taktirde yeni bir barış sürecinin önü açılacaktır. Bu ülkenin tüm halklarının, emekçilerinin, yoksullarının, kadınların, gençliğin, çocukların yani hepimizin barışa ihtiyacı var. İHD olarak düzenlediğimiz bu iki günlük konferansı tam da bu ihtiyaca karşılık verebilmesi için düzenliyoruz” şeklinde konuştu.