Politika

Devlet Bahçeli’den Abdullah Öcalan’a çağrı

Bahçeli, grup toplantısında yaptığı konuşmada Öcalan’ı kastederek “Türkiye’ye getirilirken ‘her türlü hizmete açığım’ diyen teröristbaşı çıksın terörü bitirdiğini ilan etsin” ifadesini kullandı.

 MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, “Türk-Kürt kardeştir, araya giren, bozgunculuğa heveslenen kim varsa kamburdur, kalleştir, kanser hücresidir, kahrolmaya mahkumdur. DEM Parti’nin iradesini İmralı’ya rehin bırakması siyasetin doğasıyla ve ahlakıyla bağdaşmayan, hür ve bağımsız siyasetçi yapısıyla uyuşmayan ilkelliktir. Türkiye’ye getirilirken, ‘Her türlü hizmete hazırım’ diyen teröristbaşı, buyursun terörün bittiğini, örgütünün tasfiye edileceğini tek taraflı ilan etsin. Ama devletin terörle masaya oturmasını hiç kimse, hiçbir şart altında beklemesin, aklından dahi geçirmesin. Hodri meydan, kana değil kardeşliğe susadıklarını göstersinler” şeklinde konuştu. 

Bahçeli, DEM Parti’ye yönelik yumuşama mesajlarıyla ilgili şunları dedi:

Türk milletinin vatan sevgisiyle dolu göğsü, düşmanların lanetlenmeye layık ihtirasları karşısında daima çelikten bir duvar gibi yükselecektir. Yeri gelir elimi uzatır müşterek ve milli değerlerde toplanma çağrısı yaparım; yeri gelir vatan için, millet için, bayrak için, ezan için, devlet için başımı uzatır, şehadet şerbetinden tadımlık değil kana kana doyumluk içerim.

Türkiye Cumhuriyeti’nin ali menfaatleri uğruna her vasatta temel ve ortak değerler etrafında el ele tutuşmaya, elimi uzatmaya varım ve hazırım. Ancak bu elin yanlışa yorumlanmasını, açılan kollarımın, gülümseyen yüzümün ihanetin saklanacağı kisve olarak tevilini asla affetmem, buna da cihan yıkılsa razı gelmem. Vakur yumuşaklığımızı, sağduyulu yaklaşımımızı, uyuklayan dimağ, tavize teşne, teslimiyete tekmil olarak formüle eden güruhun aklına şaşar, alınlarını da santim santim karışlarım.

“BÖLÜCÜ TERÖRÜN KÖKÜ KAZINMALI”

Terörün her türlüsünü reddetmenin, defetmenin ve imha etmenin sonsuz kararlığındayız. 1984’den bu yana devam eden PKK terörünün nasıl bir yıkıma, nasıl bir sosyal ve ekonomik maliyete yol açtığını en iyi bilenlerdeniz. Terörle huzur arasında güvenli bir durak yoktur. Terörle siyaset arasında bağ ve bağlantı yoktur. Terör demokrasinin celladı, özgürlüğün katili, insan haklarının infazcısı, insanlığın can düşmanıdır.

Hem siyaset hem terör aynı kalıba giremez, aynı bedene sığamaz, aynı ağıza sığınamaz. Ya siyaset ya terör, ya siyaset ya silah; arası, ortası, şurası, burası yoktur. Ve de bölücü terörün kökü kazınmalı, Türk ve Türkiye Yüzyılında bin yıllık kardeşlik pekişmelidir. Türkiye Cumhuriyeti’nin terörle müzakeresi, görüşmesi, anlaşma yolları araması, yeni süreçlerin imal çabası, sadece ve sadece terör örgütünün değirmenine su taşımak demektir. Hepsinden daha mühimi de şudur: Kürt kökenli kardeşlerimin, bölücü terör örgütüyle hiçbir ortaklığı, benzerliği, yakınlığı, irtibatı ve ilişkisi yoktur.

“TÜRK-KÜRT KARDEŞTİR”

Bu hususta DEM Parti’nin aklını başına alması, uzattığım eli sabote etmek amacıyla tahrik ortamını kamçılamaktan uzak durması herkesin hayrınadır. Kaldı ki, Kürt kökenli kardeşlerim oyunu görmüştür. Karanlık emel sahiplerini sezmiş ve fark etmiştir. 13 Ekim Pazar günü, Diyarbakır Yenişehir İstasyon Meydanı’nda düzenlenmek istenen kanunsuz ve korsan mitinge katılımın çok az olması, buna rağmen marjinal bir grubun terör örgütü propagandası yaparak ülke ortamını germe teşebbüsleri hamd olsun ters tepmiştir. Buradan Diyarbakırlı kardeşlerimi; soğukkanlı ve provokasyonlara gelmeyen cesur tutumlarından dolayı kutluyor, alayını hasret ve muhabbetle bağrıma basıyorum. Türk-Kürt kardeştir, araya giren, bozgunculuğa heveslenen kim varsa kamburdur, kalleştir, kanser hücresidir, kahrolmaya mahkumdur.

Günlerdir fitne yayan başta CHP olmak üzere sözde yorumcu ve kerameti kendinden menkul uzman ve akademisyenler suyu bulandırmak için her kılığa girmişler, her maskeyi takmışlardır. PKK, 1978 yılında, Diyarbakır’ın Lice İlçesi’nin Fis Köyü’nde birinci sözde kongresinde, Marksist-Leninist çizgide büyük Kürdistan’ın kurulmasını hedef olarak belirlemişti. CHP yönetimi, siyasete, akademik hayata ve medyaya tutunmuş vagonları cevap versin, dört parçalı büyük Kürdistan’ın kurulmasından yana mısınız, değil misiniz? Açıklayın da görelim. Söyleyin de öğrenelim. Netleşin, yüzleşin, cesaretiniz varsa ifade ve itiraf edin.

Terör örgütünün taleplerine boyun eğmek, yeni saldırıların ve hain emellerin teşvik edilmesinden ve özendirilmesinden başka hiçbir şeye yaramaz. Devlet terör örgütüyle pazarlığa tutuşmaz, müzakere etmez, sonuna kadar, kıran kırana mücadele eder. Bölücü terör örgütü PKK’nın önünde üç seçenek vardır. Bu üç seçenek yıllardan beri savunduğumuz görüşlerdir.

“PKK’LILAR İÇİN YEGANE ÇIKIŞ YOLU…”

19 Kasım 2006 tarihinde yaptığımız 8.Olağan Büyük Kurultayımızda demiştim ki; Terör çıkmazına saplanarak Türkiye’ye ihanet eden her kademedeki PKK militanları için yegâne çıkış yolu,

1 – Terör eylemlerine koşulsuz olarak derhal son vermek,

2- Silahlarıyla dağdan inip Türkiye Cumhuriyeti devletine teslim olmak,

3- Türk adaletinin vereceği hükme razı olarak cezalarını çekmek olacaktır.

8 Kasım 2011 tarihinde İzmir’de yaptığım bir konuşmada aynen değindiğim üzere, “Bunun dışındaki her yöntem, devletin teröre teslim olması ve teröristlerin önünde diz çökmesi anlamına gelecektir ve çok açık söylüyorum ki; makamı ve mevkii ne olursa olsun bunu yapmaya hiç kimsenin gücü yetmeyecektir.” 24 Nisan 2012 tarihli grup toplantımız, 5 Mart 2013 tarihli grup toplantımız, 31 Ekim 2023 tarihli grup toplantımız çerçevesinde yaptığım değerlendirmeler hep aynıdır, değişmez ve ilkeli çizgimizi ihata etmesi suretiyle ayan beyan ortadadır. Siyaset konuşma sahası, demokratik rekabet vahasıdır. Ancak teröristlerle konuşulacak, konuşularak çözülecek hiçbir şey yoktur. Uzattığım eli bağlamından koparıp başka mecralara çekenlerin nereye varmak istedikleri malum ve mahuttur.

“UZATTIĞIM EL İYİ NİYETLİ BİR ELDİR”

Uzattığım el hesapsız bir eldir. Uzattığım el samimi ve iyi niyetli bir eldir. Uzattığım el Türkiye’de birleşelim, Türk milletinde kenetlenelim tebliğidir. Günlerdir uzattığım elden farklı sonuçlar çıkarıp uyduruk yorumlar yapanlar elbette yanılgının ve yanlışın pençesine düşmüşlerdir. Aklında sadece Türkiye olan bir dava insanı ve Genel Başkan olarak, elimi vatan, millet ve devlet için uzattığımı, dışarıda sert rüzgarlar eserken, içimizde barışsever ve hoşgörülü bir havanın kati surette hakim olmasını gönülden istediğimi herkesin bilmesinde yarar olacaktır.

“İÇ CEPHE” VURGUSU

Biz elimizi yeni bir süreç için değil, kardeşlik ve kaderdaşlık için uzatırız. Kaldı ki, aynı noktadayım, aynı düşüncedeyim. 30 Nisan 2024 tarihinde yaptığımız grup toplantımızda şöyle konuşmuştum:

“Gazi Mustafa Kemal Atatürk demişti ki: “Asıl olan iç cephedir. Bu cephe bütün milletin oluşturduğu cephedir. Dış cephe, ordunun düşman karşısındaki silahlı cephesidir. Bu cephe mağlup olabilir; fakat hiçbir zaman bir ülkeyi yok edemez. Ülkeyi temelinden yıkan iç cephenin çökmesidir.” Belki niyetleri öyle olmayabilir, fakat eylem ve söylemleriyle iç cephemizi tahrip etmek, milli birlik ve dayanışma hissiyatını saf dışı bırakmak için her fırsatı ganimet sayan bir güruhun varlığı çok açıktır.”

İç cephemiz çökmeyecektir. Bunun güvencesi Türk milletinin tarihi kucaklaşması ve birbirine bağlığıdır. Her partinin Türkiye’yi önceliğine alması, yabancı başkentlerin gözüne ve kumandası altına girmek için ortam yoklamasından geri dönmesi herkesin çıkarınadır.

17 Mart 2024 tarihinde gerçekleştirdiğimiz 14.Olağan Büyük Kurultayı’mızda kabul edilen ve ana teması “Milli Yükseliş İradesi” olan Parti Programımızda uzlaşma hem kavram hem de fikir olarak ön plandadır:

“Milliyetçi Hareket Partisi, en geniş boyutta sağlanacak toplumsal uzlaşma ve mutabakat ile Türkiye’nin büyük hedeflere yönelmesini, bütün imkân, kaynak ve kabiliyetlerini “Lider Ülke ve Süper Güç Türkiye” hedefi doğrultusunda harekete geçirmesini öngörmektedir. Yerel ve yöresel farklılıkların Türk kültürünün zenginliği içinde ve onun tamamlayıcı renkleri olarak görüldüğü bir anlayış üzerinde sağlanacak genel bir uzlaşmanın, toplumsal barış ve huzur için önemli katkı sağlayacağına şüphe yoktur.”

Başka Türkiye yoktur. Hakkari de bizim, Edirne de bizimdir. İzmir de bizim, Şırnak da bizimdir. Trabzon da bizim, Mardin de bizimdir. Biz köklere, kökenlere bakmayız. Biz inançlara, mezheplere ayırmayız. Bölmeyiz, parçalamayız, dağıtmayız. Bayrağa saygı var mı, ona bakarız. Millete hürmet var mı, ona bakarız. Vatana sadakat var mı, ona bakarız.

Buradan her zaman olduğu gibi çağrımı tekrarlıyorum, Gün birleşme günüdür. Gün dayanışma günüdür. Milliyetçi Hareket Partisi ve Cumhur İttifakı olarak bizim gönlümüzde herkese yer vardır. Bu topraklara vatanım diyen herkese ocağımız açıktır. Bu insanlara milletim diyen herkese kucağımız açıktır. Bu bayrak benim, bu ülke benim diyen herkese kapımız açıktır.

Bu kavramlara yabancı olmayanlar, Bu değerlerde bir sıcaklık görenler, Çağrım sizleredir, Gelin bir olalım. Diri olalım. İri olalım. Türk ve Türkiye Yüzyılını hep birlikte inşa edelim. Aziz Atatürk bakınız ne diyordu: “Vatan mutlaka selamet bulacak, millet mutlaka mesut olacaktır. Çünkü kendi selametini kendi saadetini memleketin, milletin saadet ve selameti için feda edebilen vatan evlatları çoktur.”

TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş’un Anayasanın ilk 4 maddesi hakkındaki açıklamalarına da isim vermeden sert tepki gösteren Bahçeli, “Anayasanın ilk 4 maddesini sulandırmak gizli saklı emellerin tezahürüdür. Buna izin veremeyiz. Mevki ne olursa olsun hiç kimseye eyvallah edemeyiz. Anayasanın ilk 4 maddesiyle meselesi olanların Türkiye Cumhuriyeti’yle meselesi vardır. Bizim de onlarla görülecek hesabımız olacaktır” dedi.

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu