Kültür & Sanat

Bir kadın hareketi örgütlenmesi: Jenotdel!

Ekim Devrimi’nden sonra kurulan Jenotdel (1919-1930), Komünist Partisi’nin işçi ve köylü kadınlar arasındaki çalışmalarını örgütleyen birimdi. Burcu Özdemir, Sovyetler Birliği’nde Komünist Kadın Hareketi: 1919-1930 (Yordam Kitap) isimli incelemesinde, Jenotdel biriminin doğuşunu ve tasfiyesini orijinal Sovyet kaynaklarına dayanarak titizlikle araştırıyor. Örgütlenmeyi tarihsel bağlama yerleştirerek Sovyetler Birliği’nin kuruluş dönemindeki kadın hareketinin temel dinamiklerini irdeliyor.

KADIN VE DEVRİM

İnessa Armand, Aleksandra Kollontay, Nadejda Krupskaya gibi isimlerin önderliğinde kurulan Jenotdel’in öncelikli hedefi, kadınların toplumun eşit birer üyesi haline getirilmesi ve politik açıdan eğitilmesiydi. Bunun için komünal tesisler (kreşler, yemekhaneler) açtı; okuma yazma kursları, mitingler, konferanslar düzenledi; dergiler çıkardı. Yanı sıra, ekonomik açıdan zor durumdaki yalnız, evsiz ve küçük çocuklu kadınlara verilen toplumsal desteği güçlendirdi. Jenotdel, partiye bağlı bir birim olmakla birlikte geniş yetkilerle donatılmış bir karar merkeziydi.

JENOTDEL’İN DOĞUŞU

19. yüzyılda Avrupa’da kendini gösteren feminizm, aynı dönemlerde Rusya’da da etki alanını genişletmişti.

Kadınların yasal ve siyasal haklarının olmadığı, toplumsal olarak varlıklarının tanınmadığı, evliliği bitirme haklarının olmadığı 19. yüzyılın ikinci yarısında kadın hareketi ciddi derecede güçlendi ve 20. yüzyılda doruk noktasına ulaştı.

Yükselen kadın mücadelesi 1917 Ekim Devrimi’ne giden süreçte ön plandaydı. Ekim Devrimi ile birlikte kadın hareketi feminist hareketten ayrılarak komünist bir içerik kazandı; sınıf mücadelesi temelinde bir kadın hareketi şekillendi.

Kuruluşunda İnessa Armand, Aleksandra Kollontay, Nadejda Krupskaya gibi önemli devrimci kadınların yer aldığı Sovyetler Birliği Komünist Partisi Kadın Birimi (Jenotdel) bu kadın hareketinin büyümesinde kritik bir öneme sahiptir.

1919-1930 yılları arasında varlık gösteren Jenotdel biriminin temel hedefi kadınların siyasal, ekonomik ve toplumsal eşitliği olmuştur.

Kadınların ev dışındaki ekonomik yaşama katılımlarının artmasına ve ekonomik bağımsızlıklarını kazanmalarına rağmen çocuk bakımı, aile baskısı, ev işleri gibi kadınları eve hapseden “zorunlulukları” var olmaya devam etmekteydi.

Bunu telafi edebilmek için devrimden sonra kreşler, yemekhaneler, çamaşırhaneler kuruldu; kürtaj yasallaştırıldı ve kadınların kürtaja erişimi sağlandı.(Sovyetler Birliği kürtajı yasal hale getiren ilk ülkeydi.)

Kadınların toplumsal yaşama katılımının sağlanabilmesi için ev içi emeğin kadınlara yüklenmesine ve “ev köleliği”ne karşı çıkılarak komünal topluluklar kuruldu.

Sosyal eşitlik mücadelesinin önemli ayaklarından birini de eğitim oluşturuyordu. Eğitime erişimin çok zor olduğu koşullarda kadınlar için okuma yazma kursları, politik eğitimler, konferanslar düzenlendi.

AZERBAYCAN JENOTDELİ

Jenotdel, Sovyetler’in doğu coğrafyasında da çalışma yürütmüş ve bu bölgedeki kadınlara ulaşmak için özel bir çaba sarf etmiştir. Dinî ve geleneksel farklılıklar sebebiyle zorluklar yaşanmasına rağmen Jenotdel buralara ulaşmak için özel yöntemler geliştirdi.

Kadın hareketi Azerbaycan’da da Rusya’daki gibi işçi hareketiyle iç içe geçmişti.

Devrimden önce İslamiyetin toplumsal kurallarına göre yaşayan Azerbaycan’da, Rusya’dakinden farklı olarak, varlıklı ve eğitimli kadınların hayırseverlik cemiyetlerinde yürüttükleri faaliyetler öne çıkıyordu.

Müslüman kız çocuklarının okutulması genelde bu cemiyetlerin en temel hedefiydi.

Rusya’da olduğu gibi, burada da yayıncılık faaliyeti kadınların örgütlenmesinde önemliydi. Pek çok dergi ve gazete kadınlara yönelik yayınlar yapıyordu.

Ancak bu cemiyetlerin ve yayınların önemi bir yana, sanayileşmenin artmasıyla birlikte büyüyen kadın işçi sayısı ve bu kadınların mücadelesi Azerbaycan kadın hareketinin siyasi sahneye çıkmasında belirleyici bir rol oynadı.

1920 Kasım’ından itibaren Jenotdel Azerbaycan’ın her yanına yayıldı. Örgütsel olarak Moskova’daki merkeze bağlı olsalar da yerel personel sayısı azımsanamayacak seviyedeydi.

Buradaki çalışmalarını bölgenin özgün koşullarını (Müslümanların kültürel ve toplumsal geleneklerini) dikkate alarak hassas ve dikkatli bir şekilde yürütmeye çabaladılar.

“Çünkü Jenotdel burada dinsel ve geleneksel önyargıların yanı sıra ‘yabancı / farklı’ ulustan bir kimliğin temsilcisi olarak milliyetçi bir önyargıyla da karşı karşıyaydı. Dolayısıyla çoğunluğu evlerinde tecrit halde yaşamlarını sürdüren Azerbaycanlı kadınlara ulaşmak, Jenotdel aktivistleri için hiç de kolay olmadı.”

AZERBAYCAN VE RUS JENOTDELİ’NİN FARKLARI

Burcu Özdemir’in bu mücadeleyle ilgili vurguladığı bir nokta var: Azerbaycanlı kadınların özgürlük mücadelesi Sovyet hâkimiyetinden çok önce başlamış olmakla birlikte Sovyetler’in kuruluşu buradaki kadın hareketine ivme vermiştir.

Sovyet hükümeti tarafından yapılan yasal değişiklikler arasında şeriat mahkemelerinin kaldırılması, evliliklerin resmî olarak kayıt altına alınması, erken yaşta evliliklerin ve çokeşliliğin yasaklanması, başlık parasının kaldırılması, boşanma, miras, nafaka ve oy kullanma hakkı gibi düzenlemeler bulunuyordu.

Kadınların erkeklerle eşit olduğu vurgusu anayasaya eklendi. Hamile veya çocuklu kadınlar için özel düzenlemeler yapıldı.

Azerbaycan Jenotdel’inin Rusya’dakinden bir farkı da kadın kulüpleri yapılanmasıydı. Erkeklerin girmesine izin verilmeyen bu kulüpler kadınlar arasında örgütlenme yürütebilmek açısından Jenotdel’e önemli bir olanak sağladı.

Yönetim kadrosunun hemen hemen tümünün Azerbaycanlı kadınlardan oluştuğu bu kulüplerde Jenotdel, kadınlara mesleki kurslar verdi; onların dinlenebileceği ve müzik, resim, tiyatro gibi çeşitli sanat dallarıyla da ilgilenebilecekleri bir alan açtı.

Burada aynı zamanda parti propagandası da yürütülüyordu. Jenotdel aynı zamanda çok sayıda kadın kongresi ve toplantıları organize ederek kadınları harekete geçirmeye çalıştı.

ÇARŞAF KARŞITI MÜCADELE

Azerbaycan’daki çarşaf karşıtı mücadele ise Sovyet dönemiyle birlikte katı bir hale dönüştü. Çarşafa karşı kampanya bizzat Azerbaycan Komünist Partisi Merkez Komitesi tarafından yönetildi; parti komitelerinde ve parti hücrelerinde bu kampanyayı yürütmek üzere özel komisyonlar kuruldu.

Bu kampanya kapsamında geniş çaplı toplantılar düzenlendi, kadınların ve eşlerinin davet edildiği aile buluşmaları, gösteriler, mitingler organize edildi.

Yayınlarda da kampanyanın önemine ve çarşafın sınıfsal niteliğine dair yazılar yayınlandı. Bunu yaparken, bir yandan da konunun hassasiyeti gözetilerek ihtiyatlı ve sabırlı çalışılması gerekliliği vurgulanıyordu.

Jenotdel ise çarşaf karşıtı katı politikalardan çok, kadınların ve erkeklerin bu konuda bilinçlendirilmeleri üzerine yoğunlaştı; yasal düzenlemelerden veya cezalandırıcı tutumdan ziyade kültürel ve sosyal çalışmalar yürütülerek değişimin gerçekleştirilmesi, kadınların sosyal hayata, üretime, Sovyetlere katılımının sağlanması gerektiğini savundu.

DİRENİŞE TEPKİLER VE KADIN CİNAYETLERİ

Çarşaf karşıtı kampanya büyük tepkilere de neden oldu. Özellikle din adamlarının ve hatta kimi parti üyelerinin kampanyayı protesto ettikleri görüldü. Gösterilerle de sınırlı kalmayan bu tepkiler kadınlara karşı şiddet eylemlerine dönüştü; kadın cinayetleri işlendi.

Sonunda şiddeti durdurabilmek için, “kadınların kölelikten kurtulmaları”nı engelleme saikiyle işlenen tüm cinayetler “karşı devrimci suçlar” kapsamına alındı.

JENOTDEL’İN TASFİYESİ

Burcu Özdemir bu önemli çalışmasında, “Jenotdel, Komünist Partisi’nin kadınlar arasındaki propagandasını mı yürütecek yoksa devlet kurumları ve parti içerisinde kadınların sözünü ve iradesini temsil ederek ‘kadın özgürlüğü’nü mü gündeme taşıyacak?” sorusunun; bu iki farklı bakış açısının parti içerisinde yarattığı tartışmaları aktarırken, Jenotdel’in tasfiyesinde bu gerilimin rolüne dair de bir sorgulama yapıyor.

Kadınların devrim sürecinde ve sonrasında özgün mücadeleleriyle kendilerine nasıl alan açtıkları, parti içindeki erkek egemenliğiyle girdikleri tartışmalar, kadınların eşitliği mücadelesinin çok boyutlu içeriği, kadınların bulundukları alanı ve geleneksel yapıları tanıyarak çok çeşitli yöntemlerle dönüştürebilme, değişen koşullara göre mücadele biçimlerini yeniden ve yeniden üretebilme yetenekleri de bu dönemin arşivlerinde gözler önüne seriliyor.

Sovyetler Birliği’nde Komünist Kadın Hareketi (1919-1930) / Burcu Özdemir / Yordam Kitap / 143 s. / 2021.
İlginizi Çekebilir

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu