Ayşe Barım: ‘Sektör bana sahip çıkmadı, burada bunun yasını da tutuyorum’

Tutuklu menajer Ayşe Barım, Gezi soruşturmasına ilişkin ilk kez konuştu. Sağlık sorunlarının cezaevinde ağırlaştığını söyleyen Barım, “Tek isteğim sağlıklı yaşam hakkımın verilmesi” dedi. Sektörden destek görmediğini vurgulayan Barım, “O kadar büyük bir hayal kırıklığı yaşadım ki burada bunun yasını da tutuyorum” ifadelerini kullandı.
ilivri Cezaevi’nde tutuklu bulunan menajer Ayşe Barım, tutukluluk sürecinde kalp rahatsızlıklarının kontrolden çıktığını, dört ay içinde yedi bayılma (senkop) geçirerek son bayılmada kafa çarpması yaşadığını söyledi. Barım, cezaevinde ölmek istemediğini belirtti.
Ayşe Barım, Gezi soruşturması kapsamında hakkında yürütülen iddialar ve cezaevindeki sağlık koşullarını T24’ten Cansu Çamlıbel’e verdiği ilk röportajda anlattı. Barım, uzun süredir kalp ve beyin rahatsızlıklarıyla mücadele ettiğini, cezaevinde durumunun hızla kötüleştiğini ve sektörün kendisine sahip çıkmadığını söyledi.
Barım, cezaevine girmeden yaklaşık iki yıl önce hipertrofik kardiyomiopati teşhisi konulduğunu, ameliyat önerildiğini ancak bazı kardiyologların görüşüyle ameliyatı erteleyerek ilaç ve yaşam değişikliğiyle kontrol etmeye çalıştığını anlattı. Tutukluluk sürecinde kalp rahatsızlıklarının kontrolden çıktığını, dört ay içinde yedi bayılma (senkop) geçirerek son bayılmada kafa çarpması yaşadığını söyledi.
Ayrıca, beyninde on yıl önce takılmış iki stent bulunduğunu; yeni bir anevrizma geliştiğini ve bunun mevcut stentlere çok yakın olduğunu belirterek “kanarsa geri dönülmesi imkânsız” uyarısında bulundu. Barım, riskli beyin ve kalp ameliyatlarını geçirmesinin şu anki sağlık koşulları nedeniyle mümkün olmadığını, cezaevi şartlarında nekahat (iyileşme) dönemini geçiremesinin imkânsız olduğunu ifade etti.
‘TEK İSTEĞİM SAĞLIKLI YAŞAM HAKKIMIN VERİLMESİ’
Barım, doktorlarının kaygı bozukluğu ve panik atakların hem kalp hem beyin rahatsızlıklarını tetiklediğini söyledi; “vücudumda iki ayrı patlamaya hazır bomba var” diyerek ölüm riskinin yüksek olduğunu vurguladı. Cezaevi hastanesinde nöroloji ve kardiyoloji hizmetlerinin yetersiz olduğunu; en yakın tam teşekküllü devlet hastanesinin 1,5 saat uzaklıkta bulunduğunu anlattı.
Barım, “Tek isteğim sağlıklı yaşam hakkımın verilmesi” dedi ve hücrede tutulmanın, sağlık müdahalesine erişememenin yarattığı kaygıyı vurguladı.
‘TUTUKLAMA VE SUÇLAMALARA TEPKİ: BÜŞÜK BİR ŞOK YAŞADIM’
Barım hakkında 10 Ocak’ta “çalışma hürriyetinin ihlali” ve “şantaj” iddialarıyla soruşturma başlatılmış; 13 Ocak’ta yurt dışı çıkış yasağı, 24 Ocak’ta gözaltı ve 27 Ocak’ta tutuklama işlemleri yapılmıştı. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, Barım’ın 29 Mayıs–2 Haziran 2013 tarihleri arasında şirketi bünyesindeki sanatçıları Gezi Parkı olaylarına katılmaları için yönlendirdiği iddiasıyla soruşturma yürütüyor; Barım ise “Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya teşebbüse yardım” suçlamasını kabul etmediğini belirtti.
Gözaltına alındığı anda hangi suçla itham edildiğini anlamadığını söyleyen Barım, “Beni bir sabaha karşı saat 05.00’te aldılar… Ne ile suçlandığımı anlayamıyordum” diyerek yaşadığı şoku anlattı.
‘GEZİ’YE SADECE BİR KEZ GİTMİŞTİM’
Gezi Parkı’na sadece bir kez, basın orada olduğu için oyuncularının yanında bulunmak üzere gittiğini, protestolara planlayıcı olarak katıldığı iddialarının gerçeği yansıtmadığını söyledi. Şirket bilgisayarlarını ve hesapları inceleyen kurumların herhangi bir suç unsuruna rastlamadığını; MASAK raporu ile de suç tespit edilmediğini belirtti.
Osman Kavala ile ilişkisine dair iddiaları da yanıtlayan Barım, Kavala ile Gezi’den önce veya sırasında tanışmadığını, 2014’te yönetmen Fatih Akın aracılığıyla tanıştıklarını ve o döneme kadar iletişiminin kayıtlı olduğunu söyledi.
SEKTÖRE TEPKİ: BANA SAHİP ÇIKMADILAR
Barım, hakkındaki itibarsızlaştırma kampanyasının sosyal medyada trol hesaplarca başlatıldığını; 26 Eylül 2024’te yayımlanan ve isimsiz iftiraya dayanan yazının 7 Ocak 2025’te yeniden dolaşıma sokularak kimliği belirsiz bir linç kültürü yaratıldığını anlattı. İtibarını zedeleyen bu süreçte yapımcılardan ve meslektaşlarından yeterli desteği görmediğini vurgulayarak, “O kadar büyük bir hayal kırıklığı yaşadım ki… Burada bunun yasını da tutuyorum” dedi.
Barım, oyuncularının birçok başarılı TRT ve Tabii projesinde yer aldığını, tekelleşme iddiasının gerçek dışı olduğunu savundu ve menajerin yalnızca bir aracı olduğunu belirtti.
İZOLASYON VE ZİYARET ENGELLERİ
Barım, tutukluluk boyunca yalnızlaştırıldığını, Bakırköy Savcılığı ve Adalet Bakanlığı’na yapılan özel izin başvurularının reddedildiğini; oyuncuların yaptığı ziyaret başvurularının da geri çevrildiğini söyledi. Mahkeme salonunda aylar sonra göz göze geldikleri oyuncularına teşekkür eden Barım, izolasyonun cezalandırmanın bir parçası gibi uygulandığını ifade etti.
Silivri’de kaldığı dönemin zorluğunu anlatan Barım, cezaevi yemeklerinin sağlıksız olduğunu, kalp ve damar sağlığını koruyamadığını söyledi. “Tutuklu da olsanız sağlıklı yaşamak herkesin hakkıdır” diye konuşan Barım, dağıtılan menülerin dengesiz olduğunu ve kantinde paketli ürünlerin ağırlıkta olduğunu belirtti.
‘BURADA ÖLMEK İSTEMİYORUM’
Röportajın sonunda Barım, siyasete yönelme niyeti olmadığını, sanat, doğa ve hayvan sevgisinin kendisini tanımladığını belirterek masumiyetine inandığını yineledi: “Haksız yere atılan iftiralar sonucunda buradayım… Burada ölmek istemiyorum.” Silivri’de geçirdiği 240 günü “kâbus” olarak nitelendiren Barım, adalete güvenmek istediğini söyledi.