Ankara, Şam ve Bağdat arasındaki “Kürt-Arap Sorunu

Kürtler, özellikle Türkiye’de ve genel olarak Suriye, Irak ve İran’da varlıklarını sürdürdükleri bölgelerde PKK lideri Abdullah Öcalan’dan mesaj bekliyor. Zira, Halkların Demokrasi ve Eşitlik Partisi’nden bir heyet, geçtiğimiz dönemde sağcı Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) lideri ve Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın müttefiki Devlet Bahçeli’nin, Öcalan’ı Türkiye Parlamentosu’nda partinin feshedilmesi ve silahların bırakılması yönünde bir konuşma yapması için davet etmesinin ardından, Öcalan ile cezaevinde bir dizi görüşme gerçekleştirmişti.
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (eski adıyla Halkların Demokratik Partisi) eş başkanına göre, PKK lideri Abdullah Öcalan, Türkiye’deki Kürt sorununu çözmek için “önümüzdeki günlerde tarihi bir çağrıda bulunacaktı”. 1999’da Kenya’nın başkenti Nairobi’de, birçok ülkeyi kapsayan karmaşık bir istihbarat operasyonuyla Suriye’den çıkarıldıktan sonra yakalanmasının yıldönümünde silahlı mücadeleye son verilmesi çağrısında bulunması bekleniyor. Ancak, bu mesajların, dün Eşitlik Partisi’nden bir heyetin ziyaret ettiği Irak Kürdistan Bölgesi de dahil olmak üzere, birkaç ilgili tarafla yapılacak görüşmeler beklenerek ertelendiği anlaşılıyor.
Bunun öncesinde Suriye Devlet Başkanı Ahmed el-Şara’nın Türkiye’yi ziyaret etmesi ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile görüşmesi gerçekleşti. Erdoğan, açıklamalarında görüşmenin “Suriye topraklarının birliğini koruma önemi” ve Ankara’nın, tabi ki PKKve onun cephesi olan “Suriye Demokratik Güçleri”ni kastederek, Suriye’ye “kuzeydoğu Suriye’yi işgal eden terör örgütleriyle mücadelede” yardım etmeye hazır olduğunu vurguladı. Bu arada el-Şara “stratejik ortaklıktan” bahsetti ve Suriye’nin merkezinde hava üsleri kurulmasını içeren bir savunma anlaşmasını görüştü.
Öcalan’ın yakında silahlı mücadeleyi sonlandırma çağrısı yapması bekleniyor, önemli bir gelişme ancak bu çağrının önemi, esas olarak Türk devletinin tepkisine ve bu çağrıyı, “Kürt sorunu” olarak adlandırılan bu büyük sorunu çözmek için doğru an olarak görüp görmeyeceğine, 2009’da başlayan ve 2015’te çöken önceki görüşmelerin yeniden başlatılmasıyla parti ile barış görüşmelerine başlamak için ciddi siyasi adımlar atılıp atılmayacağına bağlı olacak.
Türkiye’deki Kürtlerin sayısı yaklaşık 20 milyondur (85 milyonluk nüfusun, yani ülke nüfusunun dörtte birinden azı) ve Türkiye Kürt bloğunun kalabalık nüfusunun Irak ve Suriye’de dağılmış diğer Kürtlere de yansıması ve “Kürdistan”ın etkisinin Türkiye sınırlarının ötesine uzanması doğaldır; silahlı mücadeleye girme kararı, savaşçılarının nüfuzunun Suriye ve Irak’a yayılmasına yol açmıştır.
2001’de Irak’ta Saddam Hüseyin’in devrilmesinden sonra Irak’ta yaşanan kanlı mezhep savaşları El Kaide’nin ve ardından İslam Devleti’nin ortaya çıkmasına yol açtı. Bu, Esad rejiminin 2011’den sonra Suriye devrimini acımasızca bastırmasıyla daha da kötüleşti ve bu iki olay Kürdistan İşçi Partisi için beklenmedik kapılar açan büyük yankılara yol açtı, çünkü Esad rejimi Suriye Kürtlerinin devrime katılmasını önlemek için Suriye’nin geniş alanlarını ona teslim etti. Sonra Amerika ve ortakları bunu 2014’te Suriye’ye giren İslam Devleti’ne karşı savaşta kullandı. “Kürt sorunu”nun bu jeopolitik müdahaleleri, İşçi Partisi tarafından kontrol edilen geniş Arap bölgelerinde bir “Arap sorunu”nun ortaya çıkmasına yol açtı.
Bu pek çok konu, bölgedeki tüm ülkelerdeki duruma muazzam bir karmaşıklık kattı; ancak Esad rejiminin devrilmesi, Suriye’ye yönelik siyasi ve ekonomik yaptırımların gerekçelerinin azalması, Lübnan’da Joseph Avn’ın cumhurbaşkanı seçilmesiyle siyasi istikrarın başlaması, Nevaf Selam’ın hükümeti kurması ve Türkiye’nin Kürt sorununu çözme çağrıları, bölgedeki gidişatın çözüme doğru ilerlediği izlenimini veriyor; ancak ilgili tarafların bu anın gerçekten tarihi olduğu ve bölgedeki bu karmaşık sorunları çözme zamanının yaklaştığı bilincine varmalarına bağlı
Ancak bölgedeki barış adımlarını gölgeleyen şey, İsrail’in Gazze Şeridi ve Batı Şeria’daki Filistinlilere yönelik saldırılarını sürdürmesi ve son olarak büyük miktarda “M” bombası taşıyan bir geminin İsrail’e ulaşmasıyla birlikte, ABD’nin İsrail’deki aşırı sağcı hükümete verdiği sınırsız destektir. Her biri 2.000 pound (yaklaşık 1 ton) ağırlığındaki K84’ler Aşdod limanına taşındı.(KAYNAK)