Anayasa Hukukçusu Sevinç: Kürt sorununu sesli dile getirmekten korkuyorlar
6 parti lideri tarafından imzalanan metne ilişkin değerlendirme yapan Sevinç, ‘Kadın haklarının güçlendirileceğinden söz eden bir metnin altı erkek tarafından okunması hakikaten absürt’ dedi.
CHP, İyi Parti, Saadet Partisi, Gelecek Partisi, Demokrat Parti ve DEVA Partisi’nin aylardır süren “Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem” çalışmasında uzlaştıkları Mutabakat Metni açıklandı. 48 sayfalık Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem Mutabakat Metni, 6 muhalefet lideri tarafından imzalandı. İmzalanan metnin detaylarınıArtı Gerçek’ten Seda Taşkın Anayasa Hukukçusu Murat Sevinç ile konuştu. Sevinç’in açıklamaları şöyle: Metnin üzerinde uzun uzadıya konuşulup defalarca üzerinden geçildikten sonra açıklandığını belirterek, “Bir ‘moral verme’ ve ‘birliktelik sergileme’ diye düşünmek gerek bana kalırsa, metnin ayrıntısından daha önemli olan konu bu” ifadelerini kullandı.
‘HİÇ YOKTAN İYİDİR’
Sevinç, açıklanan mutabakat metninin anayasal bakımdan değerlendirildiğinde metnin sıradan olduğunu söyleyerek, “Eleştiriden ziyade tespit, çünkü farklı partiler ancak ortalama üzerinde anlaşabilir” diyor. Sevinç, metnin siyasal açıdan değerlendirmesine ilişkin de “Önemli bir adım olduğunu düşünüyorum, eleştiriler saklı kalmak kaydıyla, hiç yoktan iyidir” açıklaması yaptı.
‘METİN TÜRKİYE’DE HÂKİM OLAN ANAYASA ANLAŞININ ÜRÜNÜ’
Her olumlu adımın değerini bilip onu aşmak için çaba harcamaktan yana olduğunu söyleyen Sevinç, “Eninde sonunda bir zemin yaratılmaya çalışılıyor ve halihazırdaki her muhalif çabanın, önce o zemini talep etmesi herhalde iyi olur. Herhangi bir şey üzerine konuşmak için gerekli olan bir zemin. Bir de tabii, bu metnin Türkiye’de hâkim olan ve çok eleştirdiğim ‘norm sever’ hukuk-anayasa anlayışının ürünü olduğunu söylemekte yarar var, bu uzun bir konu, girmeyelim dilerseniz” ifadesini kullandı.
‘KÜRT SORUNUNU YÜKSEK SESLE DİLE GETİRMEKTEN ÇEKİNİYORLAR’
Mutabakat metninde Kürt sorununa ilişkin bir paylaşımın yapılmamış olmamasına ilişkin de değerlendirme yapan Sevinç, Kürt sorununun daha genel bir demokrasi sorunun parçası olarak kabul edildiğinde her maddenin bununla ilişkili olduğunu belirtiyor. Sevinç, “Örneğin yargı bağımsızlığı ya da güçler ayrılığının sağlanması, şeffaflık, Kürt sorununun çözümü için gerekli değil mi? Buna mukabil doğrudan değinilmiyor, doğru; ancak metindeki güçlü yerel yönetim vaadi, adını koymadan bu açmaz hakkında da bir şey söylüyor aslında. Şöyle düşünelim dilerseniz, bizim kadar onlar da farkında bu ülkenin temel sorunlarının, adını farklı koyuyor olabilirler, ancak inkâr edemezler, etmiyorlar da. Şu ya da bu gerekçeyle, konuşmaktan, yüksek sesle dile getirmekten çekiniyorlar” dedi.. Sevinç sözlerini şöyle sürdürüyor.
“Bir metin hazırlarken de emin olun uzun uzun hangi sözcüğün nereye çekileceğini, nasıl anlaşılacağını düşünmüşlerdir. Özellikle ‘yerel yönetim’ ve ‘yargı’ konusunun, o ‘sorunla’ da ilgili olduğunu konuşmuşlardır kendi aralarında. ‘Kimlikler’ ifadesi geçiyor, örneğin. Hal böyleyken satır aralarını da okumakta yarar olabilir. Yeterli mi, değil. Ürküyorlar mı, evet. Neye ne kadar niyetleri var, emin olamayız. Ancak Kürt sorununun çözümü de altı partinin niyetleri ve yetenekleriyle sınırlı değil nihayetinde. Sözün özü, böyle çerçeve metinlerde çok konuşmalarını beklemek gerçekçi değil.”
‘KADIN HAKLARINDAN SÖZ EDEN METİN ALTI ERKEK TARAFINDAN OKUNDU’
Hazırlanan metinde bulunan eksiklikleri sorduğumuz Sevinç, metinde eksiklik olmadığını çünkü fazlasını beklemediğini söylüyor. Sevinç, “Hatta bu kadar uzun olmasa daha iyi olurmuş. Uzadıkça, haklı olarak ‘o konu neden yazılmamış’ sorusu yöneltilir. Yukarıda dediğim gibi, eksiklik denilemez belki ama bir sorun olarak hâkim hukuk zihniyetinin ürünü olması bir dert olarak tanımlanabilir. Ne demek bu? O kurumun yerine diğerini getirirsek, mevcut sorun çözülür! Kurumlar düzeyinde teknik çözümler öneriyor, hep yapıldığı gibi. Gerekli mi, gerekli; yeterli mi, asla! Türkiye’nin demokrasi sorusunun pek azı hukuk metinlerinden kaynaklanır, geri kalanına zavallı normların yapacağı bir şey yok, sanırım bu yaklaşımın popülerliği bizim büyük çaresizliğimiz. Unutmadan, eşitlikten ve kadın haklarının güçlendirileceğinden söz eden bir metnin altı erkek tarafından okunması hakikaten çok absürt. Akıllarına bile gelmediğine iddiaya girerim. İşte, demokrasi bu yüzden salt teknik bir konu değil, anlatmak istediğim bu.”
‘DAVUTOĞLU GİBİ BİRİYLE BİR MASA ETRAFINDAN KONUŞMAK KOLAY MI?’
Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem Mutabakat Metni hazırlanırken sürece sol partilerin dahil edilmemesine ilişkin de değerlendirmelerde bulunan Sevinç, “Ben illa dahil olmasından yana değilim zaten, daha doğrusu, bu kadar ısrarlı dillendirmenin âlemi yok. Ne olsaydı, diyelim, Davutoğlu gibi biriyle bir masa etrafında oturup konuşmak kolay mı? Siz ister misiniz? Ben istemezdim. Tabii siyasetçiler mecburlar bu diyalogları kurmaya, bu başka bir şey ama hiç kolay değil. Ayrıca gerekli mi, emin olamıyorum” diyor. “Sol kendi programını hazırlayıp -eğer o hazırlık esnasında yeni bölünmeler yaşamazsa- müdahale eder, etmeli de bu bir zorunluluk” diyen Sevinç sözlerine şöyle devam ediyor:
“Güzel de hangi sol, bir örnek sol mu var? Şimdi ben burada, kazara ‘son bence şöyle bir yol benimsemeli’ desem, ‘sen kimsin de akıl veriyorsun’ diyecek olanlar buradan mahallenin diğer ucuna kuyruk olur. Kişisel olarak solcuların değil, sol değerlerin ve ilkelerin bu tartışmalar içinde yer almasından, karar süreçleri üzerinde baskı oluşturmasından yanayım, fiziksek olarak bir yerde, bir toplantı salonunda olmak o kadar da önemli değil. Bakın, işçiler her yerde hak kavgası veriyor, Boğaziçi Üniversitesi ha keza, kadın hareketi çok etkileyici; bu insanlar yazıyor anayasaları, yeni sistemleri bu hareketlerin niteliği belirliyor. Sol partilerden iki üç isim orada olsa ne olur, olmasa ne olur.”
‘ÇOK ZOR BİR DÖNEME GİRECEĞİZ’
Metinde birçok vaatte bulunulduğunu ve bu değişikliklerin yapılmasının kolay olup olmadığını sorduğumuz Sevinç, verilen vaatlerin hiç kolay olmadığını söylüyor. Sevinç, “Yinelersem, bu bir çerçeve, ayrıntıları yaşama geçirmek yıllar alır, bazı konular da olmaz, çözülmez zaten. Yalnızca uzlaşma değil, büyük sabır ve mücadele gerektiriyor. Bu yüzden hep partilere bakmak yerine, asıl olarak topluma, onları zorlayacak milyonlarca yurttaşa bakmak gerekir, onlara güvenmek gerekir. Yoksa, siyaset esnafı bugün söylediğini yarın unutur. Biz istersek onlar yapmak zorunda kalır. Şu metin nasıl çıktı, toplumsal taleplerin belirleyici gücünü görmezden gelmek için bir nedenimiz var mı? Yıllarca sürecek bir toparlanma ve yeniden kurma süreci yaşanacak, çok ama çok zor bir döneme gireceğiz, öyle iki yılda çözerim vs. boş laf bunlar. Uygun devlet başkanı, uygun siyasetçi, uygun meclis çoğunlukları, uygun mevzuat, uygun bürokrasi ve yargı… Hepsi bir araya gelecek, birbiriyle didişecek, o esnada dünya dönmeyi sürdürecek, şans da yaver gidecek” diyor.
‘ESKİYE DÖNMEK HER ZAMAN OLUMSUZ GELİŞME OLMAZ’
Ortak çalışma ile açıklanan metinin “Eskiye dönüş yok, bu bir inşadır” söylemlerine ilişkin de açıklama yapan Sevinç, “Böyle demek zorundalar. Belli konularda eskiye dönüş var kuşkusuz, vaatlerin bir kısmı 1961 Anayasası devrine ait ki bu iyi bir şey zaten, eskiye dönmek her zaman olumsuz bir gelişme olmaz” diyor. Klasik parlamenter sistemi kurduklarını söyleyen Sevinç, sözlerini şöyle sonlandırıyor:
“Klasik parlamenter sistem kuruyorlar, yani Amerika’yı yeniden keşfetmiyorlar, gerek de yok. Bu toprak ilk anayasasını 1876’da yaptı, eline her kalem alanın büyük iş yapıyormuş havasına girmesi lüzumsuz. Buna mukabil, ahali ‘eskiye’ dönme düşüncesinden hiç hoşlanmayacağı için böyle sloganlar buldular. Kuşkusuz o slogandaki ‘güçlendirilmiş’ sıfatı çok önemli ve hakkını verirlerse, o zaman yeni bir şeyler olabilir. Endişeleri çok açık. İnsanlar, ‘eskiden de vahimdi zaten, siz ne vadediyorsunuz’ der ve haklıdır. Bu yüzden, güçlendirilen kısım, yani demokrasi faslı çok iyi anlatılmalı yurttaşa. Biz sistem değiştirdiğimizde, senin yediğin ekmeğin gramajı ve kalitesi de düzelecek, insanca yaşayacak gelire sahip olacaksın, korkusuzca yaşayacaksın denilebilmeli, böyle anlatılmalı ve her vaat temellendirilmeli. ‘Güçlendirilmiş’ sıfatı, bana kalırsa ancak sol müdahale ile mümkün olabilir, eşit yurttaşlık ancak sol değerlerin baskın hale gelmesiyle mümkün. Bu yüzden, sistem tartışması mutlaka ‘teknik vaatler’ alanından çıkarılmalı ve toplumsallaştırılmalı. Biraz abartacağım tabii, ülke hukukçuların eline terk edilmemeli!”