Dünya

Alman İç İstihbarat Raporları’nda PKK

Geçtiğimiz günlerde Federal Anayasa Koruma Teşkilatı (Bundesamt für Verfassungsschutz) 2021 yılı raporlarını yayımladı. İçişleri Bakanı Nancy Faeser ve Anayasayı Koruma Teşkilatı Başkanı Thomas Haldenwang tarafından Berlin’de tanıtılan Anayasayı Koruma Teşkilatı’nın 2021 raporunda terör örgütü PKK’nın faaliyetlerine de geniş yer verildi. Fakat her yıl olduğu gibi 2021 raporunda da terör örgütü PKK ile ilgili değerlendirmelere bakınca “Batı’da yeni bir şey yok” demek mümkün. Oysa raporda, terör örgütü PKK’nın Almanya’da 4 “saha”, 9 “eyalet” ve 31 “bölgeye” ayrıldığı ve bu illegal yapılanmaların başında sorumluların bulunduğu belirtiliyor. Bu yapısal bilgilerin yanı sıra raporda, terör örgütü PKK’nın yüksek saldırganlık ve şiddet potansiyeli taşıdığı da aktarılıyor. PKK’nın gayrimeşru bütün faaliyetleri de detaylı biçimde raporda işlenmiş durumda.

Terör örgütü PKK 1984 yılında iç istihbarat raporlarına girdi

Terör örgütü PKK, Almanya için potansiyel bir iç güvenlik tehdidi. Nitekim geçmiş yıllarda bu tehdit çok defa eyleme dönüştü. 60’lı yıllarda Almanya, büyüyen sanayisinin ihtiyaç duyduğu insan gücünü karşılamak için Türkiye’den işçi göçü gerçekleştirdi. Türkiye’den giden ilk işçi gruplarının ardından doğu ve güneydoğu illerinden de işçi alımı hızla devam etti. Bu dönemde Almanya’ya hatırı sayılır düzeyde Kürt kökenli Türk vatandaşı da gitti. 12 Eylül 1980 darbesi ve 90’lı yıllarda çeşitli diasporik ağlar üzerinden giden siyasi sığınmacılar dolayısıyla Almanya, Türkiye orijinli bir çok marjinal grup için önemli bir sığınak haline geldi. Bu dönemde terör örgütü PKK ve örgüte müzahir olan dernekler, çalışmalarını kurumsal şekilde hızlandırmaya başladı. Almanya’ya 60’larda ve sonrasında gelen Kürtler, PKK terör örgütünün radarına girdi ve örgüt bu insanlar üzerinde özellikle 80’li yılların ikinci yarısından sonra baskıyı arttırdı. Nitekim 1984 yılında, ilk defa örgüt içi infazlar ve terör örgütüne uzak duran diğer Kürtlerin baskı altına alındığı gerekçesiyle PKK, Almanya iç güvenlik istihbaratı Verfassungsschutz raporlarına girdi.

90’lı yıllarda terör örgütü PKK, Almanya’da on binlerce kişiyi mobilize edebilecek bir etki alanı oluşturdu. Terör örgütünün Almanya için ciddi bir iç güvenlik tehdidi haline geldiği bu dönemde, PKK yöneticilerine karşı açılan davalar arttı. Terör örgütü PKK bu dönemde, Almanya-Münih, Fransa-Marsilya ve İsviçre-Bern’de bulunan Türk konsolosluklarına terör eylemleri düzenledi. Bunların yanında terör örgütü PKK’nın yurt içinde ve yurt dışında resmi misyonlara, belediyelere, parti bürolarına, mahkemelere ve sendikalara yönelik gerçekleştirdiği eylemlere de geçmiş yıllarda yayınlanan Anayasayı Koruma Teşkilatı raporlarında rastlamak mümkün. Hatta Almanya’nın Giessen şehrinin Belediye Başkanının çalışma ofisinin basılması da terör örgütü PKK’nın toplumsal huzuru ve kamu düzenini bozmasının örneklerinden biri olarak gösterilebilir. Yani terör örgütü PKK, Avrupa’da köşeye sıkıştığı dönemlerde terör eylemi gerçekleştirme konusunda en ufak bir çekince göstermedi.

Terör örgütü PKK, Avrupa’da köşeye sıkıştığı dönemlerde terör eylemi gerçekleştirme konusunda en ufak bir çekince bile göstermemiştir

Kapalı kapılar arkasında yapılan görüşmeler

Rheinland-Pfalz eyaleti Anayasayı Koruma Dairesi’nin 1995 yılında yayınladığı raporunda yer alan bazı bilgiler, kapalı kapılar ardında terör örgütüyle Almanya arasında bir takım müzakerelerin gerçekleşip gerçekleşmediği sorusunu akıllara getirdi. Nitekim raporda; terör örgütü elebaşı Abdullah Öcalan’ın, Kürtlerin yeni dernek yasakları beklemediğini ama bunun birçok kez gerçekleştiğini söylediği ve kendisine Almanlar tarafından verilen sözlerin tutulmadığını belirttiği yönünde bilgiler yer aldı.

Bunun akabinde Alman Focus dergisinde yer alan “Der Geheime Kanal” başlıklı haberde, Federal Anayasayı Koruma Dairesi’nin, terör örgütü elebaşı Öcalan’a üst düzey yetkililer gönderdiği ifade edildi. Ayrıca CDU’lu Milletvekili Heinrich Lummer’ın, terör örgütü elebaşı Öcalan ile olan görüşmesi ve PKK’nın Almanya’daki şiddet eylemleri ile alakalı kendisini ikna etme çabası, gün yüzüne çıktı.

90’ların ikinci yarısına gelindiğinde ise terör örgütü PKK’nın Almanya içerisinde sözde şiddetten uzak siyasi bir diyalog stratejisi ile faaliyetlerini sürdürmek istediğini müşahede etmekteyiz. Bu sürecin akabinde terör örgütü elebaşı Öcalan’ın çeşitli Alman gazete ve televizyonlarına verdiği demeçlerde Almanya ile politik bir diyalog ve çözüm arayışı içerisinde olduğu vurgusu ön plana çıktı. Aynı yıllarda, üst düzey iki Alman devlet yetkilisinin, terör örgütü elebaşı Öcalan ile Şam’da buluştukları ve Öcalan’ı Almanya’da Türklere ve Türk iş yerlerine karşı saldırıları durdurmaya ikna etmeye çalıştıkları iddiaları gündeme geldi.

Bütün bu iddialar, Almanya’daki siyasi irade ile terör örgütü PKK arasında gizli pazarlık şüphelerini kuvvetlendirdi. Terör örgütü elebaşının 1997’de bir Alman televizyon kanalına verdiği röportajda Almanya’da PKK yasağının devam etmesi durumunda, yine de Almanya’ya karşı şiddetten uzak durma tavrını sürdürmeyi herhangi bir şarta bağlı olmaksızın sürdüreceğini taahhüt etmesi, gizli bir müzakerenin varlığını neredeyse teyit eder nitelikteydi.

Bütün bu sürecin ardından terör örgütü elebaşı Öcalan’ın 15 Şubat 1999’da Kenya’da yakalanması sonrasında Almanya’da artan terör eylemleri, terör örgütü PKK’nın işler yolunda gitmediğinde başvuracağı yegane enstrümanın şiddet olduğunu tüm dünyaya gösterdi.

Terör örgütü PKK, Almanya’da rahat hareket ediyor

Terör örgütü PKK’nın Almanya’da baskı, adam yaralama ve tehdit ile para toplama vakalarında konjonktürel olarak artış ve düşüşler gözlemleniyor. Fakat PKK, Almanya’da resmi olarak terör örgütü olarak tanımlanmış olsa da bütün vukuatlarına rağmen çok rahat hareket edebiliyor. Örgütün Almanya’da rahat hareket alanı bulduğu gerçeği Anayasayı Koruma Dairesi’nin hem son raporunda hem de geçmiş raporlarına yansıyan faaliyetlerinden de anlaşılmaktadır. Nitekim bu raporlarda Almanya’nın örgüt açısından Türkiye’deki terör eylemlerini gerçekleştirmek için finans sağlama ve lojistik destek bulma konusunda merkeze oturduğu anlaşılıyor.

Almanya’da karar alma mekanizmaları, terör örgütü PKK’nın yaşam alanlarını beslediği kanalları kısıtlamalıdır. Bu gerçekleşmediği takdirde terör örgütü PKK, Alman toplumuna da zarar verecektir. Terör örgütü PKK’nın da Almanya’da diğer yasaklı örgütler gibi muamele görmesi elzemdir. Berlin’de bombalı saldırı yapmış bir terör örgütünün, Berlin sokaklarında paravan dernekler eliyle slogan atarak gösteri ve yürüyüş yapması, bir demokratik hak olarak görebilir mi sorusunun cevabı, PKK’ya Almanya’da nasıl muamele edilmesi gerektiğinin en net cevabıdır. Geçmişte yaşananlardan da görebileceğimiz üzere terör örgütüne verilen her taviz Almanya içerisinde şiddet olaylarına sebebiyet verecek ve gerekli tedbirlerin alınmaması durumunda Türkiye’nin mücadele ettiği sorunlarla bir gün Alman devleti de mücadele etmek zorunda kalacaktır.(AA)

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu