Makaleler

Ağrılılar neden Meksika’ya uçuyor?

Karar yazarı Yıldıray Oğur, dünkü yazısında ‘1996’da Ağrı’da yapılan HADEP kongresiyle Meksika’ya açılan bu yolun hikayesi Türkiye’nin artık insanların kaçmaya çalıştığı bir ülke olduğunu gösteriyor’ yazısında oldukça çarpıcı tespitler yer alıyor. Yazının tamamı şöyle:

Elektrik faturalarına karşı sokağa dökülen Ağrı’nın nüfusu 2021’de 10 bin azaldı. Peki bu insanlar nereye gitti? Çoğu genç bir kaç bini önce uçakla Küba’ ya da Meksika’ya, sonra Meksika’nın ABD sınırındaki şehirlerine, ardından kaçak yollardan ABD’ye ve en son da kaçak yollardan Kanada’ya gitti. 1996’daki HADEP kongresiyle açılan bu yolun hikayesi Türkiye’nin artık insanların kaçmaya çalıştığı bir ülke olduğunu gösteriyor.

Geçen haftanın en dikkat çekici görüntüsü Ağrı Doğubeyazıt’tan geldi.

Bütün Türkiye’nin şikayet ettiği elektrik faturaları için Ağrı Doğubeyazıt’ta halk sokağa döküldü.

Üstelik bu eylem büyük şehirlerde sol partilerin öncülüğünde yapılan eylemler gibi marjinal, organize bir eylem de değildi.

Sosyal medya üzerinden yapılan çağrılar sonrası Cuma namazının ardından halk ilçe merkezinde toplandı ve bölgenin elektrik şirketi olan ARAS-EDAŞ’ın hizmet binası önüne yürüdü.

Ağrı derecelerin bu yıl -32’yi bile gördüğü Türkiye’nin en soğuk ili. Şehirde sadece elektrik faturaları belleri bükmüyor.

Çok tuhaf ama Türkiye’ye gelen İran doğalgazının boru hattının geçtiği Ağrı’da Türkiye’nin en pahalı doğalgazı tüketiliyor.

Ağrı’da doğal gazın metreküp birim fiyatı 2,07 iken bu fiyat Van’da 1,60, İstanbul’da 1,82, Ankara’da 1,97.

Üstelik Türkiye’nin sadece en soğuk değil en uzun kış mevsiminin yaşandığı Ağrı, Türkiye’nin uzun yıllardır kişi başına milli gelirin de en düşük olduğu ili.

Bunun doğal sonucu olarak şehrin nüfusu azalıyor.

Son TÜİK rakamlarına göre 2020 yılında 535 bin 435 kişi olan Ağrı nüfusu, 2021 yılında 10 bin 791 kişi azalarak 524 bin 644 kişi oldu.

10 bin 791 kişilik bu azalma ile Ağrı, sadece oran olarak değil, rakam olarak da nüfusu en çok azalan il oldu.

Peki nereye gidiyor Ağrılılar?

Bu sorunun herkesin aklına ilk gelen cevabı tabii İstanbul.

Peki ya doğru cevap Ciudad Juarez ise?

Ciudad Juarez, Meksika’nın ABD sınırındaki kentlerinden biri. Meşhur El Paso’ya komşu şehirlerden.

Şubat ayında bile sıcaklık en düşük 5 derece oluyor. Yani bir Ağrılı için iklim şartları hiç uygun değil.

Ama bu şehrin alamet-i farikası iklimi değil zaten.

Ciudad Juarez’in de yer aldığı Meksika sınırı ABD’ye geçmek isteyenlerin uzun yıllardır en favori geçiş noktası.

ABD bunu engellemek için duvar örmekten, özel sınır birlikleri kurmaya kadar sürekli yeni önlemler alıyor ama sınırı geçenleri engelleyemiyor.

Son yıllarda bu sınırda daha önce buralarda çok görünmeyen bir ülkeden insanlar dikkat çekiyor: Türkiye’den…

Geçen aylarda Fox News’da çıkan haberden okuyalım:

“Teksas Sınır Muhafız Müdürü Gloria Chavez, Twitter hesabından ‘Türk’ istilası yazan bir görsel eşliğinde yaptığı paylaşımda ‘Sınır güvenliği ulusal güvenliktir. Sınır muhafız ekiplerimiz 45 farklı ülkeden gelen kaçak göçmenleri yakalayarak büyük iş başardılar. Ekibin yakaladığı kaçaklardan beş tanesi Türkiye’den geliyordu’ dedi. ABD Gümrük ve Sınır Koruma Dairesi’nin 2021 yılı raporuna göre 4989 Türk vatandaşı yasadışı yollarla ülkeye giriş yaptıktan sonra göçmenlik başvurusunda bulundu. Gümrük ve Sınır Koruma Dairesi’nin 2020 yılı raporunda ise bu sayı 2580 idi.

39018f5d-b81c-46a8-be19-1c75302ecfc0.jpg

Peki kim bu Meksika sınırından kaçak olarak ABD’ye girmeye çalışan ve sayıları hızla artan Türkler?

Amerika’da yayınlanan bazı haberlere göre bu Türkler, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı Ağrılı Kürtler…

ABD’nin önde gelen liberteryan dergilerinden Reason’da 2019 yılında çıkan bir haberde Ali, Murat, Dozan adlı Ağrılı üç gencin hikayesi üzerinden bu uzun yolculuk anlatılmış.

Bu üç Ağrılı genç, uçak biletleri daha uygun olduğu için önce turist olarak Küba’ya uçmuşlar, oradan Meksika’ya geçmişler.

Doğrudan Meksika’ya gelenler de var.

15 bin dolara yakın para verdikleri şebeke onları Meksika sınırından kaçak olarak ABD’ye geçiriyor.

ABD’de önce sınırı kaçak olarak geçtikleri için gözetim merkezlerine ya da cezaevlerine konuluyorlar.

Ama panik yok, bunların hepsi zaten planın içinde.

Bu noktada şebekeye bağlı avukatlar devreye giriyor.

Bu aşamada siyasi sığınma talebi için mülakata giriyorlar, daha sonra da kararı verecek mahkemeye çıkıyorlar.

Mülakatta iadelerinin güvenlikleri için riskli olduğunu ispatlamaları gerekiyor.

Türkiye’den gelen bir Kürt olunca bu çok zor olmuyor. Ama Türkiye’de hayatının risk altında olduğunu ispatlamak için yine de öncesinde bir hazırlık yapılıyor. Mesela yola çıkmadan önce HDP’ye üye olmak gibi…

Gözaltında tutulurken yakın bir akrabadan gelen bir mektup de işe yarayabiliyor. Türkiye’den gelenler içinde sığınma talebi kabul edilenlerin üç ikna edici argümanı var: Kürdüm, Gülen cemaati mensubuyum veya LGBT bireyim.

Siyasi sığınma talebi kabul edilmeyenler ya da geri gönderme merkezlerinde bekleyenleri ise yine şebekeye bağlı kişiler gelip sponsor olarak çıkarıyor. Sponsor olmak demek, ben bu sığınmacıyı himayeme alıyorum demek. Fakat bu sığınmacıların ayaklarında elektronik kelepçe oluyor.

Meksika sınırından ABD’ye geçip, ABD’de bir biçimde serbest kaldıktan sonra sıra geliyor esas hedefe.

Çünkü Meksika sınırından ABD’ye geçmek için kaçakçılara para döken Ağrılıların esas hedefi ABD değil, Kanada.

376d07fa-4b78-4306-85c1-673d19239b70.jpg

Kanada’ya gitmek için bir durak daha var. ABD-Kanada sınırında polisin de girmediği kiliseler. Bu kiliselerde elektronik kelepçeler çıkarılıyor. Ve ardından yine kaçak yollardan Kanada’ya geçiyorlar.

Peki neden Kanada’ya gitmek istiyorlar sorusuna cevap vermeden önce, geçen yıl çıkan bir polis operasyonu haberini okuyalım:

“Ankara polisi kaçak göçmenlerin Meksika üzerinden ABD’ye geçişini sağlayan bir uluslararası suç şebekesinin Türkiye ayağını çökertti. Ankara Göçmen Kaçakçılığıyla Mücadele ve Hudut Kapıları Şube Müdürlüğü ekiplerinin 4 ay süren teknik ve fiziki takip neticesinde şebekenin Türkiye ayağındaki 7 kişinin işleri organize ettiğinin şeması çıkarıldı. Buna göre Ağrı’daki şebeke üyeleri kişi başı 10-15 bin dolara anlaşma yapıyor. Şebekenin Ankara’daki üyesi O.A. ve İ.U. Meksika’ya turist vizesi alma işlemlerini gerçekleştiriyor. Havalimanında yurtdışına gidecek olan kişilerle bir araya gelen A.A., Meksika’daki şebeke üyelerine verilmek üzere 6 bin doları hazır ediyor. Meksika’daki şebeke üyeleri de kaçak göçmenleri ABD sınırındaki Ciudad Juarez kentinden sınırı geçirerek oradaki kamp alanlarına alınmalarını sağlıyor. Burada anlaşmalı avukatlar aracılığıyla bu kişiler kamptan kurtarılarak ABD’ye veya Kanada’ya geçiriliyor. Ankara, İstanbul ve Ağrı’da gerçekleşen operasyonda O.A., M.S.S., A.A., M.K., C.Y., D.A. ve İ.U. gözaltına alındı. Şüphelilerin evlerde ve iş yerlerinde yapılan aramada 58 bin 801 dolar ele geçirildi. Hesaplarında da yüklü miktarda hareketlilik tespit edildi.”

Herhalde haberdeki Ağrı vurgusu dikkatinizi çekmiştir.

Neden insanları Meksika sınırından ABD’ye geçiren şebekenin bir ayağı Ağrı’da?

İşte bunun cevabı artık polisiye değil siyasi.

Ağrılıların Kanada hikayesinin başlangıcında 1996 yılındaki HADEP kongresi var.

Meşhur HADEP kongresi. Bir kişinin Türk bayrağını indirdiği kongre.

Kongreden sonra aralarında HADEP genel başkanı Murat Bozlak’ın da olduğu onlarca kişi gözaltına alınmıştı.

Sekiz ay sonra tutuklu olan 12 kişi tahliye edildi. Bu tahliye o dönemde devlet ile PKK arasında başlayan çözüm müzakerelerinde atılmış bir adımdı.

O tahliye edilenlerden biri Kocaeli’de inşaatlarda çalışan Karslı bir gençti.

1997 yılının yazında hakkında devam eden davadan beraat edince Türkiye’den ayrılmaya karar verdi ve 1997’yi 1998’e bağlayan gece Kanada’ya iltica etti.

Önce inşaatlarda çalıştı, sonra Kanada’da Ararat adlı büyük bir inşaat şirketinin sahibi oldu.

Tabii onun zenginleşmesiyle birlikte benzer pek çok göç hikayesinde yaşanan bir durum tekrarlandı.

Ağrı’daki aşiretinden gençler Kanada’ya gitmeye başladılar.

Yıllardır süren bu göç, son yıllarda Türkiye’de ekonomi bozulunca, Türkiye’deki özgürlük ve demokrasi standartları düşüşe geçince arttı. Türkiye’den Kanada’ya iltica eden ve orada zenginleşen Ağrılı genç, 2014’de çözüm sürecinin heyecanıyla artık olgun yaştaki bir işadamı olarak Türkiye’ye döndü ve bölgede de yatırımlar yaptı.

Aynı aşiretin mensubu olan kaynağım, son yıllarda 3 bini aşkın Ağrılı gencin Meksika üzerinden Kanada’ya gittiğini anlatıyor:

“Ağrı’da genç kalmadı, gidenlerin para kazandığını duyanlar peşlerinden gitti. Artık aileler yol masrafını biriktirip çocuklarını gönderiyor.”

İşte Ağrılıların hiç alışık olmadıkları bir iklime sahip Meksika’ya uçmalarının sebebi bu; iklimine yabancılık çekmeyecekleri Kanada’ya gitmek.

Türkiye maalesef artık dünyada insanların kaçmaya çalıştığı ülkelerden biri.

Ege denizi, Meriç yolu tehlikeli olunca bazıları folklor ekibine, mehteran bölüğüne giriyor, bazıları belediyeleri kandırıp gri pasaportla sahte çevre toplantılarına gidiyor, bazıları da soluğu Meksika sınırında alıyor.

Ve bu insanlar mülteci değil. Bu ülkenin en düşük standartlarda yaşayan vatandaşları. İktidarın bile belediye başkanı diye mizah dergisi karakterlerini gönderdiği bir şehrin vatandaşları….

Türkiye sadece homurdanırken, Doğubeyazıt halkını elektrik faturalarını protesto için sokağa döktüren de belki bu çaresizlik ve sıfırı tüketme hissidir.

Zaten bir insanın eksi 30’lardaki Ağrı’dan yola çıkıp 12 bin kilometre kat ederek Meksika-ABD sınırındaki çöle varması için muhakkak çok haklı sebeplerinin olması gerekir…

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu