Ölüm tarlaları: Sedat Bucak’ın 1993 yılında el koyduğu köyden 5 ceset çıkarıldı
Şanlıurfa, Kolombiya’nın ölüm tarlalarını andıran görüntüleri konuşurken topraktan çıkan cesetler 1990’lara damga vuran faili meçhuller ve kayıp insanlar yeniden gündeme taşıdı.
Hilvan İlçesi’ne bağlı Tutumlu Mahallesi’nde taş temizliği yapan iş makinaları toprağın altına gizlenmiş naylona sarılı cesetleri çıkarmış ve olay Jandarma’ya bildirildikten sonra kafatası ve kemikler Adli Tıp Kurumu’na gönderilmişti.
Gerçek Gündem’den Filiz Gazi’nin duyurduğu haberden sonra harekete geçen kayıp yakını beş aile DNA incelemesi ve faillerin cezalandırılması istemiyle Cumhuriyet Başsavcılığı’na başvurdu.
Olayın ardından gözler Bucak Aşireti lideri ve eski DYP Milletvekili Sedat Bucak’a çevrildi. Yaklaşık 30 yıldır kendilerinden haber alınamayan Şefik Geçgel, Hüseyin Taşkaya, Ahmet Kalpar, Faik Kevci ve Nazım Babaoğlu’nun aileleri, çocuklarının 1993/1994 yıllarında Bucak aşireti tarafından alıkonulduktan sonra kaybolduklarını savunuyor. Aileler bu ifadelerle birlikte Sedat Bucak ile yaptıkları görüşmeleri ve kendilerine söylenen sözleri de kayda geçirdiler.
Cesetlerin iş makinalarının taş temizlemesi sırasında çıkarıldığı Tutumlu Mahallesi, eski adıyla Arabük Köyü Milli Aşiretine ait bir köy. Sedat Bucak’ın 1991 yılında DYP milletvekili olmasının ardından bölgede güçlenen Bucak aşireti,1993 yılında baskın yaptığı köye el koymuş, köylüleri dışarı atmış, tarlaları da ekip biçmişti. Bu durum 2012 yılına kadar devam etti. Köyün asıl sahibi olan Mehmet Milli, 32 yıl sonra Türkiye’ye dönünce dönemin Bakanı Faruk Çelik’in de katıldığı törenle köyüne ve topraklarına kavuşmuştu.
Şanlıurfa Barosu: Olayın takipçisiyiz
Hilvan Cumhuriyet Başsavcılığı olay hakkında soruşturma başlatırken Şanlıurfa Barosu da yaptığı yazılı açıklamada DNA tespiti isterken olayın takipçisi olacaklarını duyurdu:
Şanlıurfa Barosu olarak bu soruşturmanın takipçisi olacağımızı belirtiyoruz. Faili meçhul cinayetler dense de aslında faili belli olan cinayetlerde cezasızlığın son bulması, etkin soruşturmalar yapılmasını ve bu suçların insanlığa karşı suçlar olduğu kabul edilerek zamanaşımına uğratılmaması gerektiğini bir kez daha yineliyoruz. Bu vesileyle yıllardır kayıp yakınları olarak seslerini duyurmaya çalışan ve 905. haftasına giren Cumartesi anneleri dahil tüm kayıp yakınlarının haklı ve meşru mücadelesini sahipleniyor, kayıp yakınlarının haklı mücadelesinde insan hakları savunucuları olarak her zaman yanlarında olacağımızı bir kez daha yineliyoruz.