19 Mart sürecinin AKP ve iktidar tabanındaki yansımaları neler?

Cumhuriyet Halk Partili (CHP) belediyelere yönelik “yolsuzluk operasyonlarının” başlamasının üzerinden altı ay geçti.
19 Mart sürecinde CHP’li belediyeler farklı soruşturmalarla karşı karşıya kaldı, 17 belediye başkanı tutuklandı, CHP’nin 2023’teki hem İstanbul İl Kongresi hem de Olağan Kurultayı için iptal davaları açıldı.
Bu süreçte, görevden uzaklaştırılan İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun üniversite diplomaları da iptal edildi.
Bazı belediyelere kayyum atandı, bazıları iktidardaki Adalet ve Kalkınma Partisi’ne (AKP) geçti.
Kimi belediye başkanları ve belediye meclis üyeleri AKP’ye geçti.
Sokak protestoları siyasette önemli hale geldi.
Muhalefet yaşananların “hukuki değil siyasi süreçler” olduğunu savunuyor.
AKP ise “soruşturmaların bağımsız yargının konusu” olduğunu söylüyor, “sıkışan ana muhalefet partisini ülkeyi istikrarsızlığa sürüklemeye çalışmakla” suçluyor.
Gelinen aşamada, ortada birbirine taban tabana zıt iki farklı anlatı ve tabanda derinleşmiş bir kutuplaşma görüntüsü var.
19 Mart sürecinin altıncı ayında, yaşananların AKP’de ve iktidarı destekleyen kesimlerdeki yansımalarının neler olduğunu inceledik.
‘Bunun bizimle ne ilgisi var?’
İktidar partisinin bu süreçteki temel söylemi, CHP ile ilgili tüm soruşturma ve davaların yargının konusu olduğu yönünde.
AKP ayrıca soruşturmaların partiyle ilgili olmadığını vurgulamak için bazı soruşturmaların CHP’lilerin ihbarlarıyla başladığı vurgusunu da yapıyor.
Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, son açıklamalarından birinde, “Mağdurlar, müştekiler, müdahiller, itirafçılar, davalı ve davacılar, velhasıl tarafların tamamı CHP’li… CHP’nin eski ve yeni kadroları arasında giderek çirkinleşen kavgaya partimizin ve hükümetimizin çekilmesine fırsat vermeyeceğiz” dedi.
Bu haber kapsamında görüştüğümüz AKP içinden ve partiye yakın kaynaklar da bunu vurguluyor.
Bir kaynak, “Bir CHP’li belediye yöneticisi gitmiş şikayetçi olmuş. Soruşturma başlatılmış. Kimi CHP’liler ifadelerinde yönetimi suçlamış. Sonra tutuklamalar olmuş. Şimdi bunun bizimle ne ilgisi var?” diyor.
AKP’yi uzun yıllar çok yakından takip eden bir başka kaynak ise “iktidara yakın medyada CHP ile ilgili yayımlanan bazı haberlerin kaynağının dahi CHP’liler olduğunu” öne sürüyor.
BBC Türkçe’ye konuşan, iktidar partisi ve tabanını yakından tanıyan isimlerden, araştırma şirketi GENAR’ın başkanı İhsan Aktaş, CHP’nin “soruşturmalar siyasi” yaklaşımını eleştiriyor:
“CHP’nin tezine göre bir Recep Tayyip Erdoğan var. Sabahleyin savcıları, hakimleri çağırıyor ve talimat veriyor. Ama kurultay davasında erteleme kararı çıktı. Şimdi CHP’liler ne diyecekler? ‘Roma’da hukukçular’ var gibi ‘İstanbul’da yargıçlar var’ mı diyecekler?”
‘İmamoğlu siyasi gücünü fütursuzca kullandı’
Cumhurbaşkanı Erdoğan, süreç içinde yaptığı konuşmalarda sık sık adını anmadan İmamoğlu’nu da hedef aldı.
AKP’ye yakın birçok isim de yaşananlardan dolayı asıl olarak İmamoğlu’nu suçluyor.
BBC Türkçe’ye isimlerinin kullanılmaması kaydıyla konuşan bu kişiler, İmamoğlu’nun İBB Başkanlığıyla elde ettiği “siyasi ve ekonomik gücünü kendi cumhurbaşkanlığı hedefi için fütursuzca kullandığını” öne sürüyor.
İmamoğlu ise hakkındaki tüm suçlamaları reddediyor, hukuki adımların “siyasi” olduğunu savunuyor ve yargılandığı davanın duruşmalarının TRT’den canlı yayımlanmasını talep ediyor.
Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı (MHP) Devlet Bahçeli de bu talebe sıcak bakıyor.
İhsan Aktaş, İmamoğlu’nun genç olmasına rağmen adaylık konusunda aşırı acele ettiği görüşünde.
Aktaş, “İmamoğlu, evanjelistlerin Tanrı’yı kıyamete zorladığı gibi Türkiye’yi kendi cumhurbaşkanlığı adaylığına zorladı” diyor.
‘Çocuklara nasıl ilham olacak?’
AKP ve ve tabanını yakından tanıyan başka bir isim olan avukat Pınar Hacıbektaşoğlu ise “İmamoğlu’nun İBB Başkanlığını kendi cumhurbaşkanlığı adaylığı için bir trombolin gib kullandığını” savunuyor.
Hacıbektaşoğlu İmamoğlu hakkındaki diploma soruşturmasının yolsuzluk soruşturmasından daha ağır olduğu kanısında:
“Diplomanın iptalinin yüzde 100 doğru olduğuna inanıyorum. Geçmişinde böyle bir şey olan kişinin yarın öbür gün cumhurbaşkanı olduğunda Milli Eğitim Sistemi’nin en tepesindeki insan olarak çocuklara nasıl ilham vereceği konusunda en ufak umudum olmaz.”
Ekrem İmamoğlu’nun lisans diploması 18 Mart’ta İstanbul Üniversitesi Yönetim Kurulu, yüksek lisans diploması da 24 Temmuz’da İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yönetim Kurulu tarafından iptal edilmişti.
İmamoğlu’nun 19 Mart’ta gözaltına alınmasını ve 23 Mart’ta “yolsuzluk soruşturması” kapsamında tutuklanmasnın ilk diploma iptali kararından hemen sonra alınmasını sorduğumuz Hacıbektaşoğlu, “Bu soruşturmayı bu şekilde ertesi günü başlatan savcılığımız bence böyle bir yüz kızartıcı durumu olan kişiye iyilik yaptı. Ben savcılığın yerinde olsam beklerdim” yorumunu yapıyor.
İmamoğlu ise bu konudaki suçlamaları reddediyor ve “Anacığımın ak sütü kadar helal olan diplomamı iptal ettiler” diyor.
CHP’nin bu süreçteki tutumuyla ilgiliyse Hacıbektaşoğlu, avukatlık mesleğinden yola çıkarak şu eleştirileri yapıyor:
“CHP sadece devamlı iktidarı siyasi operasyon yapmakla suçluyor. Otuz yıllık meslek hayatım bana, masum insanların refleksinin böyle olmadığını gösteriyor.”
Sürecin arkasında ne var?
CHP, 31 Mart 2024’teki yerel seçimlerde büyük bir başarı elde etmiş, 1977’den bu yana ilk kez Türkiye’de bir seçimde birinci parti olmuştu.
AKP böylece iktidara geldiği 2002’den bu yana ilk kez birinci parti konumunu kaybetmişti.
CHP, partinin geçen yıl önemli bir başarı yakaladığını, 23 Mart’ta Türkiye çapında yapılan ön seçimle partinin cumhurbaşkanı adayı ilan edilen Ekrem İmamoğlu’nun Erdoğan’ı yeneceğinin görüldüğünü, tüm operasyonların da bu yürüyüşü engellemek için yapıldığını savunuyor.
Pınar Hacıbektaşoğlu bu yaklaşımı, “Bütün bunlar CHP iktidara yürüdüğü için mi başına geldi yoksa yerel iktidarı ele geçirmenin vermiş olduğu pervasızlıkla hatalar yaptığı için mi? Bence bu fırsatı doğru değerlendirmediği için başına geldi” sözleriyle yorumluyor.
İhsan Aktaş ise “dünyada son 20 yıldaki neo-liberal sürecin sonuna gelindiği, Türkiye’nin de son dönemde ulus devleti tahkim ettiğini, ülkenin dünyanın yaşadığı bazı sorunları jeo-politik konumu önceden test ettiğini” söylüyor.
Aktaş, Cumhur İttifakı ve CHP’nin bu çerçevede ayrıştığını savunduktan sonra “Bir tarafta ülkenin risklerini, jeopolitik dünyadaki değişimi gören bir taraf var. Bir de eyyamcı bir taraf var” yorumunu yapıyor ve ekliyor:
“İmamoğlu adaylığı için partiyi zorladı ve genetiğini bozdu. Nihayetinde devletler de kendi güvenliğini, geleceğini her şeyden önde tutar. Devlet orada bence şöyle bir risk gördü: ‘CHP’nin genetiğinin bozulması, arkadan ülkenin genetiğinin bozulması anlamına getirebilir.'”
AKP nasıl bir strateji izliyor?
İktidar partisi, CHP’nin eleştirilerine cevap vermekle birlikte, konuyu ana siyasi gündemlerinden biri haline getirmiyor gibi görünüyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ise dönem dönem konuyla ilgili açıklamalar yapıyor.
Erdoğan 13 Eylül’de İstanbul’da yaptığı konuşmada ana muhalefeti “3 K girdabında debelenip durmakla” eleştirdi, “Nedir bu 3K? Kavga, kaos, kriz…” dedi.
İhsan Aktaş, “CHP’nin bu meseleyi doğrudan bir siyasal kampanya haline getirdiğini, AK Parti’nin ise bunun siyasetini yapmadığını” belirtip ekliyor:
“Ama bence doğru yapmıyor. Rakibin doğrudan konuyu siyasallaştırdığı, sizi suçladığı bir meselede sizin de kendi cevabını ortaya koymanız lazım.
“Ben burada cumhurbaşkanımızın tutumunun AK Parti siyasetinden biraz farklılaştığını düşünüyorum.”
‘Kampüs romantizmi’
Sokak gösterileri, 19 Mart sürecinin önemli bir parçası oldu.
CHP’nin gerek İstanbul gerek Türkiye çapında haftalık mitingleri sürüyor.
AKP veya herhangi bir siyasi parti ya da sivili toplum kuruluşu ise karşı eylemler düzenlemedi.
Erdoğan CHP’nin eylemlerini sert dille eleştiriyor ve ana muhalefet partisini sürekli uyarıyor.
CHP Genel Başkanı Özgür Özel ise eylemlerin barışçıl olduğunu ve demokratik haklarını kullandıklarını, bunu yapmaya devam edeceklerini söylüyor.
İhsan Aktaş ise mitinglerle ilgili olarak “Kampüsteki öğrenciler rektöre karşı gösteri yapar. CHP’nin şu anki psikolojisi kampüs romantizminden öteye geçemiyor” diyor ve ekliyor:
“Devletin temel meseleleri ile alakalı kafa yormuyor. CHP’nin bu mevzuda durmayacağına dair bir kanaatim var. Hani bisiklet sürer gibi. Durursan sistem çöker. Diyelim ki bugün gösteri yapmadınız, hükümeti suçlamadınız. O zaman İstanbul’daki meselelerin içeriği konuşulacak.”
‘AK Parti’de kimse gözünün yaşına bakmaz’
CHP’nin bu süreçteki eleştirilerinden biri de “Neden sadece CHP’li belediyeler soruşturuluyor?” sorusu oldu.
Ana muhalefet partisi özellikle CHP’den çok AKP’li belediyelerle çalışmış olan iş insanı Aziz İhsan Aktaş’a yönelik soruşturmada bu söylemi kullanıyor.
Bunu AKP’yi çok yakından tanıyan bir kaynağa sorduğumuzda “Muhalefet AK Parti’yi hâlâ tanımıyor. Tabii ki bunlar her partide olduğu gibi AK Parti’de de olabilir. Ama böyle şeyler yargı konusu olduğunda kimse yapanların gözünün yaşına bakmaz. CHP’nin şu an yaptığı gibi kimse onları savunmaz” diyor.
İhsan Aktaş da “CHP’nin dediği gibiyse o zaman neden AK Partili belediyelere de soruşturma açılıyor? Ya da Yunus Emre Vakfı’nın eski başkanı şu anda hapiste?” diye soruyor ve ekliyor:
“Bir de nihayetinde muhalefet neden var? Ellerinde dosya varsa mahkemelere iletsinler ve eğer soruşturma açılmazsa kamuoyuna açıklasınlar. Kamuoyu cezalandırır.”
Pınar Hacıbektaşoğlu ise CHP’nin buradaki söylemiyle ilgili, “Velev ki o tarafta da var. Sen niye ona benziyorsun? Senin hiç yapmaman lazım. Ben tabii ki ‘öteki tarafta hiçbir şey yok’ demem. Ama bu, şunun gibi. Sen kaçak kat çıkıyorsun. ‘Komşum çıkıyor, ben de çıkayım’ diyorsun” eleştirisini yapıyor.
Transferler nasıl yorumlanıyor?
Bu arada CHP, AKP’yi transferler konusunda “baskıyla” suçluyor.
AKP ise bu iddiayı da reddediyor.
İktidar partisinin yetkilileri, AKP’ye katılanların daha iyi hizmet için kendilerini seçtiğini söylüyor.
İstanbul’da Gaziosmanpaşa Belediye Başkanı Hakan Bahçetepe’nin, CHP’li belediyelere yönelik operasyonlar kapsamında tutuklanarak görevden uzaklaştırılmasının ardından belediye başkanvekili seçimi yapılmıştı.
Belediye Meclisi’nde çoğunluğunun iktidar partisinde olması sonucu AKP’li Eray Karadeniz Gaziosmanpaşa Belediye Başkanvekili seçilmişti.
Bu durumu etik olarak nasıl değerlendirdiğini sorduğumuz AKP’ye yakın kaynak şu yorumu yapıyor:
“Eğer belediye meclisinde çoğunluk CHP’de olsaydı ve belediye başkanlığı AK Parti’ye geçseydi o zaman centilmence olmazdı. Ama burada sorun yok.
“Sonuçta evet halk belediye başkanını CHP’den seçmiş ama belediye meclisinde de AKP’yi seçmiş. Orada o tercihi yapmış.”
Son dönemde CHP’den AKP’ye geçen belediye başkanları arasında Aydın Büyükşehir Belediye Başkanı Özlem Çerçioğlu’nun yanı sıra Aydın’ın Söke, Yenipazar, Sultanhisar ilçelerinin başkanları da yer alıyor.
Ayrıca Yalova’nın Altınova belediye başkanı ile ve İstanbul’un Beykoz belediye başkan vekili de AKP’ye katıldı.
‘AKP seçmeni arasında soru işaretleri azaldı’
Farklı kamuoyu araştırma şirketleri, sürecin seçmenleri nasıl etkilediğiyle ilgili farklı sonuçlar açıklıyor.
CHP kaynakları, halkın önemli bir bölümünün soruşturmaların siyasi olduğunu düşündüğünü ve AKP’den kopuşlar olduğunu söylüyor.
Görüştüğümüz AKP içinden ve AKP’ye yakın kişiler ise tam tersine seçmenlerin yolsuzlukları gördükçe CHP’den koptukları kanısında.
AKP’ye yakın kaynak, “19 Mart sürecinin başında sokakta çalışma yapan partililerin bu konuda daha fazla eleştirel soruyla karşılaştığını, gelinen aşamada ise bu soru işaretlerinin çok daha azaldığını” anlatıyor.
Pınar Hacıbektaşoğlu, bu süreçte ilk dönem ile gelinen aşama arasında fark olduğu kanısında:
“İlk başta çok hızlı gözaltılar ve tutuklu yargılamalar olurken AK Parti seçmeni içinde de yaşananları ‘Bu acaba bir siyasi operasyon mu?’ şeklinde sorgulayanlar oldu. Ben kendi adıma tutuklu yargılamayı istisnanın da istisnası gören biriyim. Ancak süreç geçtikçe birçok soru işaretlerim oluştu ve benim gibi düşünen çok fazla insan var.”
Hacıbektaşoğlu yine de belli bir kaybın ihtimal dahilinde olduğu kanısında:
“AK Parti içinde bunun oy kaybı yaratabileceğini söyleyenlerin yanında ‘burada eğer hukuken gerçekten bir soruşturmaya konu durum varsa ve bu AK Parti’ye oy kaybettirecekse de kaybettirsin’ diyenler de var.
“Cumhur ittifakı seçmeninin bir bölümü açısından belki uzaklaşma anlamına gelebilecek tepkiler de olabilir. CHP bana göre zaten kaybediyor.”
‘İki taraftan da kopuş olabilir’
Pınar Hacıbektaşoğlu iki bloktan da kopmalar durumunda, “seçmen nezdinde bambaşka bir arayış da yaratabileceğini” söylüyor.
Hacıbektaşoğlu, “Bazı veriler iyi gibi gözüküyor ama bugün halkın içinde bulunduğu iktisadi zorluk gerçekten çok fazla” deyip ekliyor:
“Bu süreçte, ‘İkiniz de yolsuzluk yaptınız’ diyen bir kesim oluşacaktır. Böyle bir durumda da siyasi üst akıl böyle bir dizayn için böyle bir şey yapmış ise Türkiye toplumuna iyi okumuştur demektir.”
AKP-MHP ilişkileri nereye gidiyor?
Son süreçte merak edilen konulardan biri de Cumhur İttifakı ortakları AKP ile MHP’nin ilişkisinin nereye gittiği.
Son haftalarda, emniyet müdürü atamalarından CHP ile MHP arasındaki temaslara kadar çeşitli gelişmeler üzerinden, Cumhur İttifakı içinde bir krizin olup olmadığı tartışma konusu oldu.
Görüştüğümüz AKP’ye yakın bir kişi, “bazı konularda görüş farklılıklarının her zaman olabileceğini ancak ortada kriz olmadığını, Cumhurbaşkanı Erdoğan ve MHP lideri Bahçeli’nin ilişkilerinin çok güçlü olduğunu” söylüyor.
İhsan Aktaş ise “Bugüne kadar genelde böyle MHP ile AK Parti arasında bazı söylentiler olduğu zaman iki lider biraraya geldiler” diyor ve ekliyor:
“MHP ile AK Parti biraraya geldiğinde bunu üç temel oturtmuştum: Küresel hegemonyaya karşı direnç, vesayetin geri gelmemesi için dayanışma ve devlet-millet kaynaşması. Bunlarda bir değişiklik olmadı. Bir de Türkiye küresel dalgalanmada daha büyük tehdit altında. Bu tehditlere bakınca ittifakın süreceğine dair kanaat var.”