Makaleler

Suriye ve Kürtler nereye?

İsrail basını, Türk uçaklarının Suriye üzerinde uçan İsrail uçaklarının sinyallerini bozmaya gayret ettiğini iddia etti. Bunlar tehlikeli gelişmeler. Türkiye ne olursa olsun, Suriye üzerinde İsrail’le bir çatışmadan kaçınmalıdır

“Terörsüz Türkiye Süreci” tıkandı 

Adına ne derseniz deyin, MHP lideri Devlet Bahçeli’nin geçtiğimiz ekim ayında Öcalan’ı meclis kürsüsüne davet ederek başlattığı süreç tıkanmış görünüyor. Öcalan’ın 27 Şubat’ta PKK’ya yaptığı çağrı sadece tek taraflı bir fesih ve silah bırakma çağrısı değildi. Yazılı çağrının yazılı olmayan bir de sözlü küçük bir eki vardı. Maalesef dün yaşamını yitiren TBBM Başkanvekili ve DEM milletvekili Sırrı Süreyya Önder’in açıkladığı bu sözlü bölümde Öcalan “… şüphesiz silahların bırakılması ve PKK’nın kendini feshi, demokratik siyaset ve hukuki boyutun tanınmasını gerektirir” diyordu.

Yani kendini feshedecek örgütün üyelerinin demokratik siyasete dahil olması ve silah bırakacak unsurların hukuk tarafından korunmasına (affedilmesine) imkân verecek çözüm formüllerinin geliştirilmesi üstü kapalı olarak ifade ediliyordu. Bu konuda Saray’ın ve iktidar ortağı MHP’nin taviz verme niyetlerinin olmadığı kesin. Muhalefet cenahı Öcalan’la kapalı kapılar ardında gizli bir mutabakat olduğunu iddia etse de Cumhurbaşkanı Erdoğan ve MHP lideri Bahçeli PKK’nın bir an önce kongresini toplayarak koşulsuz olarak kendini feshetmesini ve silahlarını gömmesini bekliyorlar. En azından kamuoyu önünde verdikleri mesajların özü bu. Aksi takdirde, PKK’ya karşı bugüne kadar görülmemiş şiddette yeni bir tenkil tehdidi Demokles’in kılıcı gibi havada sallanıyor.

Kandil Öcalan’ın çağrısına uyacağını kabul etmiş görünüyor ama fesih kongresine Öcalan’ın bir şekilde önderlik etmesini istiyor. “Biz lidere sıkı sıkı bağlı bir hareketiz” diyorlar ama rivayet muhtelif. Kandil’de örgütün fiilen başındaki isimler arasında görüş ayrılıkları olduğunu iddia eden de var, Kandil’in zaman kazanmaya çalıştığını öne süren de var. Ama Kandil’den gelen açıklamalar Öcalan’ın serbest çalışma koşullarına kavuşturulması ve Ankara’nın “somut adımlar atması” yönünde. DEM de aynı tavır içinde görünüyor. En son DEM Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları “… başta Sayın Öcalan’ın iletişim ve çalışma özgürlüğü olmak üzere atılması gereken adımlarla ilgili olarak top iktidarın sahasındadır. Sorumluluk onlardadır” dedi. Hatimoğulları’na cevap Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’tan gecikmeden geldi: “Biz top oynamıyoruz!”

Bu konuda iki taraf arasında bir sağırlar diyalogunun cereyan ettiği kesin. İktidar cenahı PKK’nın gecikmeden kongresini toplayıp kendini feshetmesini isterken, diğer taraf Öcalan’a özgürlük konusuna takılmış görünüyor. Şu anda Öcalan’ın silah bırakacak PKK militanlarına hukuki zırh (af) ve siyasi haklar sağlanması konusundaki çağrısını kimse konuşmak istemiyor. Ama konuşulsa dahi bir arpa boyu yol alınamaz. Çünkü nereden bakılırsa bakılsın, bu süreç Öcalan’ın özgürlüğü, PKK’nın kendin feshetmesi, silah bırakma, militanlara af çıkarılması vs. çerçevesinde dönüp duruyor. Ortada vahim bir eksiklik var. Bu denklemde demokrasi, temel özgürlükler, kültürel haklar, yerel yönetimlerin güçlendirilmesi vs. gözükmüyor. En azından kamuoyuna yansıyan bir şey yok.

Süreci demokrasi yönünde atılacak adımlar belirleyecek

Hoş, Öcalan 27 Şubat’taki açıklamasında Türkiye’deki koşulların örgütün kurulduğu yıllardan bu yana olumlu yönde bir hayli değiştiğinden, Kürt kimliğinin artık reddedilmediğinden, devlet televizyonlarından Kürtçe yayın yapılabildiğinden vs. söz etti ama, Diyarbakır’daki Newroz kutlamalarında meydanı dolduran Kürt gençlerine sorulsaydı acaba onlar bunlarla yetindiklerini söylerler miydi? Öcalan ve Kandil’dekilerin sahadaki gelişmeleri ne kadar yakından izleyebildikleri, Kürtlerin nabzını ne kadar doğru tutabildikleri hayli tartışmalı. Bunu en iyi yapabilecek olan DEM partisinin kendisi. Ama onlar da kendilerini salt İmralı ile Kandil arasında iletişim sağlamakla görevli sayıyorlar.

Oysa ayakları yere basan gerçek bir süreç, DEM’le Türkiye’nin temel siyasi eğilimlerinin temsil edildiği TBBMM çatısı altında yer alan iktidar-muhalefet partilerinden oluşacak olağanüstü bir komisyon aracılığıyla gerçekleşebilir. Bunu CHP öteden beri savunuyor ama şu sıralar biraz da üzerine gelen baskıların yoğunluğundan gerekli inisiyatifleri almayarak, süreç olumlu yönde ilerlediği takdirde önünde engel olamayacağını söylemekle yetiniyor. Oysa Kürt açılım süreci tam da Türkiye’deki demokratik zaaflarla ve baskılarla ilgili bir mesele. Bu zaaflar ve baskılar ortadan kalkmadan sürecin başarısı mümkün değil. Aynen yumurta-tavuk ilişkisinde olduğu gibi, biri olmadan diğeri olmuyor. Demokrasi olmadan Türkiye’de Kürt meselesine çözüm bulmak olanaksız, Kürt meselesine çözüm bulmadan Türkiye’ye demokrasi getirmek mümkün değil. Bu yüzden herkesin elini taşın altına koyup sorumluluk üstlenmesi gerekiyor. Bu konuda olmayacağı kesin bir şey varsa, o da güvenlikçi yaklaşımlarla Kürt meselesinin çözüme kavuşması. Kürt meselesini Öcalan, PKK veya Suriye’deki gelişmelere indirgemek son derece hatalı bir yaklaşım. Çözüm güvenlikçi yaklaşımlarda arandıkça düğme baştan yanlış iliklenmiş oluyor.

Suriye Konferansı: Kürtler bağımsızlık değil, ademi merkeziyetçi haklara kavuşmak istiyorlar

İktidar cenahı Kandil’de PKK kongresinin toplanmasını bekleyedursun, kongre Suriye’de, sınırımızın hemen ötesinde 26 Nisan’da Kamışlı’da toplandı. Ama bu PKK kongresi değil, dış görünümü itibarıyla Suriye Kürtlerinin birliğini sağlamayı amaçlayan “Kürt Birliği ve Ortak Tutum Konferansı” idi. Konferansa 400 kadar delege ve gözlemci katıldı. İlk kez Barzani çizgisindeki milliyetçi Kürt siyasi akımlarıyla Öcalan/PKK ideolojik çizgisindeki gruplar bir araya gelerek birlik görüntüsü verdiler. Konferansın ev sahipliğini PYD (Demokratik Birlik Partisi) ve ENKS (Barzani çizgisindeki Suriye Kürtleri Ulusal Kongresi) beraberce yaptılar. Konferansa İran hariç (konferansa mesaj yolladılar), bölgeden ve Avrupa’dan önemli Kürt temsilcileri katıldılar. Türkiye’den DEM’le (Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi) birlikte onun yedek örgütü sayılabilecek DBP (Demokratik Bölgeler Partisi) temsilcileri katıldılar. Irak’tan ise Barzani çizgisindeki KDP (Kürdistan Demokrat Partisi) ve Talabani çizgisindeki KYB (Kürdistan Yurtseverler Birliği) temsilci yolladılar. Konferansta ABD ve Fransa’dan da resmi temsilciler bulunuyordu.

SDG (Suriye Demokratik Güçleri) Komutanı Mazlum Abdi’nin açılış konuşmasını yaptığı konferansta kabul edilen sonuç bildirisi sadece Suriye Kürtleri için değil, tüm bölge Kürtleri için bir manifesto niteliği taşıyor. Bildirinin özünü Suriye Kürtlerinin anayasal statü, ademi merkeziyetçi (federal) yetkiler, anadilde öğrenim hakkı dahil kültürel haklar ve Kürtçenin ülkenin resmi dili olması talepleri teşkil ediyor. Bu taleplerin konferansın tüm katılımcıları tarafından alkışlarla kabul edilmesi önemli. Bunlar sadece Suriye Kürtleri bakımından değil tüm bölge Kürtleri bakımından geçerli talepler. Altı çizilmesi gereken husus, bağımsızlıktan söz edilmemesi. Barzani buna Irak’ta teşebbüs etti, akamete uğradı. Konferanstan çıkarılabilecek sonuç, Kürtlerin her ülkede özgürce yaşayabilecekleri, kendilerini güven altında hissedebilecekleri, kendilerini geliştirebilecekleri, birbirleri ile kolayca iletişim kurabilecekleri koşullara kavuşmak istedikleridir. Bu taleplerin arkasında ABD ve Fransa ile birlikte batı aleminin de desteğinin olduğunu var sayabiliriz.

Kamışlı konferansına hem Şam’dan hem de Ankara’dan tepki gelmesi gecikmedi. Suriye Geçici Cumhurbaşkanı Ahmet El Şara konferans bildirisinin Mazlum Abdi ile 10 Mart’a varılan sekiz maddelik mutabakatla uyuşmadığını, Suriye’de federal bir sistemin kurulmasının mümkün olmadığını, ülkenin birliğinin ve toprak bütünlüğünün Şam hükümeti için kırmızı çizgi teşkil ettiğini açıkladı. Benzer açıklamalar Ankara’dan da geldi. Dışişleri Bakanı Hakan Fidan Türkiye’nin Suriye’de terör örgütünü devam ettirecek her girişimin karşısında olduğunu belirtirken, MSB’den yapılan açıklamada Suriye’nin üniter yapısının bozulmasına ve bölünmesine izin verilmeyeceği belirtildi. (Hakan Okçal/T24)

Yazının Tamamı:

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu