Suriye’yi kim yönetecek?
Suriye Demokratik Güçleri (SDG) Suriye’nin doğusunu yönetmeye devam edecek ve Fırat, Suriye’nin iki tarafını ayıran Berlin Duvarı gibi olacak, eger..!
Abdulrahman Alrashed
Kutlamaların sona ermesi ve meydanlardaki son Esed heykellerinin yıkılmasının ardından Suriyeliler yeni ve belirsiz bir günle karşı karşıya kalacaklar. Onları kim yönetecek? Bir kişi ya da komite mi yoksa birden fazla, üç ya da dört Suriye mi olacak?
Esed, birçok grubun kendisi için çekiştiği parçalanmış bir ülkeyi geride bıraktığı için durum o kadar kolay ve sorunsuz olmayabilir. Zira Halep’i düşüren ve değişime öncülük eden Türk nüfuz bölgesinden gelen Ahmed el-Şara liderliğindeki Heyet Tahrir el-Şam’dı. Şam’a giren kuvvet (Ahmet el-Avda liderliğindeki Güney Operasyon Odası) Dera şehrinden gelmişti ve Özgür Suriye Ordusu’nun kalıntılarından oluşan küçük bir gruptu. Irak ile sınır hattını güvence altına alan ise Amerikan nüfuz bölgesinde bulunan ve Kürtlerin çoğunluğunu oluşturduğu SDG örgütü oldu.
Şam, Nisan 1945’te Müttefik ordularının batıda İngiltere ve ABD, doğuda Sovyetler Birliği’nin girdiği Berlin gibidir. Onlar gelmeden hemen önce intihar eden Hitler’e karşı anlaşmışlardı ama Berlin’in yönetimi konusunda anlaşamadılar. Ruslar doğuda kaldılar ve başkentin batı kısmı da Batı’ya kaldı.
Şam’daki zafer gününde, fatihlerin hepsi farklı nüfuz alanlarından gelen Suriyelilerdi ve bu nüfuz alanlarının desteği olmadan rejimi devirmeleri mümkün değildi. Perşembe akşamı saat 22:00 sularında buharlaştığı söylenen Beşşar’ın gidişinden önce varılan anlaşmalara göre, yönetimin Suriyeli güçlere ve bağımsız devrimcilere devredilmesi gerekiyor. Beş büyük ülkenin onayladığı tek uluslararası belge olan Güvenlik Konseyi’nin 2254 sayılı kararında Şam’ın geçici bir hükümetle yönetileceği, anayasanın yazılacağı ve ardından seçimlere gidileceği belirtiliyor. Ancak yaklaşık iki hafta içinde Esed rejiminden kurtulma misyonunu gerçekleştiren en büyük güç olduğu göz önüne alındığında, Heyet Tahrir el-Şam’ın nihayetinde Suriye’nin gerçek yöneticisi olacağı kuvvetle muhtemel. SDG, Suriye’nin doğusunu yönetmeye devam edecek ve daha önce bizzat Ahmed el-Şara’nın vaat ettiği gibi gruplar arasında federal dağılıma ya da bu tür bir şeye dayanan bir anlaşmaya şahit olmadığımız sürece, Fırat, Suriye’nin iki yakasını ayıran Berlin Duvarı gibi olacak.
Gruplar anlaşsa bile Suriye sadece Suriyelilerin değil ve bu onun tarih boyunca kaderi. Büyük bölgesel ve yabancı ülkelerin her zaman burada söz hakkı vardı. James Barr’ın İngiliz-Fransız rekabetini konu alan “A Line in the Sand” (Kumdaki Çizgi) adlı kitabını okumuştum ve büyük bir kısmı iki dünya savaşı arasında Maşrık (Levant) üzerinde yaşanan çatışmayı konu alıyordu. İran, Türkiye, Irak ve İsrail’in Şam’a müdahale etmekten ve etkilemekten vazgeçmeyeceğini göreceğiz.
Bu ülkelerle ilişkiler onların bilinen çıkarlarına ve politikalarına dayanacaktır. Yeni Suriye’nin kendilerini tehdit eden bir kutup haline gelme korkusu yaşayan ülkeler, onun istikrarına tehdit oluşturacaklardır. Diğer bir kısım ülkeler, İran lehine değişen güç dengesini ayarlamak için yeni Şam hükümetinin istikrarını destekleme konusunda çalışacaklardır. Şam’daki bu değişimin bölgesel istikrarın çıkarına olduğuna inanmaktadırlar.
Bu, Şam’ın bir seçeneği olduğu anlamına geliyor: ya mayınların üzerinden atlamak ya da önce davranarak onları döşemek. Komşusu Irak, İran ve hatta İsrail dahil olmak üzere, Esed rejiminin düşmesinden duydukları endişede buluşan ülkeleri rahatlatmak için mümkün olan her şeyi sunmalı.
Suriye’nin ve bölgenin çıkarı, tehlikeli gerginlik durumunu azaltan, Esed rejiminin de dahil olduğu ve sonunu getiren şiddetli kutuplaşma durumuna son verecek yeni bir bölgesel düzenin oluşturulmasıdır. Uzlaşma politikası, yeni oluşan rejimin sigorta poliçesi olabilir. Televizyondan Irak Başbakanı’na gönderdiği ve Suriye’nin ülkesinin düşmanı olmayacağını, sevgi ve saygıya dayalı bir ilişki için ülkesine elini uzattığını söylediği mesajında Ahmed Şara’nın da bundan bahsettiği dikkatimizi çekti.
Suriye altmış yıllık bir dönemden yeni çıktı ve hem içeride hem de dışarıda birçok sorunla karşı karşıya bulunuyor. Yeni oluşan devletin paraya, tavsiyeye ve sabra ihtiyacı olacak. Sadece siyasi desteğe değil, Arap dost ve kardeşlerinin insani desteğine de gereksinim duyacak.
Katılım yoluyla manevi destek sağlanmalı ve yeni liderliğin, kötü niyetlilerin ve kötü istek sahiplerinin, kendi ülkelerinin ve başkalarının ülkelerinin yok olmasına sebep olan maceracıların tuzağına düşmemesi sağlanmalı. Bölgedeki yangınlar 13 yıldır devam ediyor ve bugüne kadar dinmedi. Etrafınıza bakın, hayal kırıklığı yaratan pek çok değişiklik var ve bunlar yeni devrimciler için başlı başına yeterli dersler ve ibretlerdir.
Kaynak: Şarku’l Avsat