Politika

Diyarbakır Barosu’ndan Kürt meselesinin çözümü için 61 sayfalık raporu

Diyarbakır Barosu’nun Kürt sorununun çözümüne dair hazırladığı raporda, Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı, kayyım, siyasi partilerin kapatılması, anadilde eğitim, koruculuk sistemi, tecrit ve tutsakların “umut hakkı”na dair birçok öneri yer aldı.

Yeni Anayasa tartışmaları sürerken, Diyarbakır Barosu bir öneri raporu hazırladı. Baronun yaklaşık üç ay süren çalışmanın sonunda hazırladığı “Türkiye’de Kürt meselesi bağlamında toplumsal barış için hukuki gereklilikler ve öneriler” başlıklı rapor basın toplantısıyla açıklandı.

Toplantıda konuşan Nahit Eren, hukuki reformların Kürt sorununun çözümüne katkı sunacağına vurgu yaptı. Kürtlerin en temel haklarının dahi kısıtlandığına dikkati çeken Eren, Kürt meselesinin çözümünün tüm Türkiye’yi şekillendirecek bir dönüm noktası olacağını söyledi. Eren, “Bu çözüm ancak yeni bir anayasa ve kapsamlı yasal değişikliklerle mümkün” dedi.

Eren, son dönemlerde Kürtçeye dönük saldırılara işaret ederek, “Kürtçe stranlar eşliğinde halay çekilmesinden kaynaklı yersiz suçlamalarla oluşturulan yargı tehditleri, yaşanan tutuklamalar ve hükmedilen cezalar, kayyım politikası ve uygulamaları, Kürtçe trafik yer işaretlerine ilişkin idari engellemeler, Kürt meselesine ilişkin uygulanagelen inkar ve red politikalarını bizlere göstermektedir” dedi.

Anayasanın Başlangıç Maddesi ve Anadilde Eğitim Vurgusu

Diyarbakır Barosu Başkanı Nahit Eren, anayasanın başlangıç bölümünün tek ulusa vurgu yapmasının Türkiye’nin çok dilli, çok kültürlü ve çok uluslu yapısına aykırı olduğunu belirtti. Bu durumun toplumsal barışın önünde bir engel oluşturduğunu ifade eden Eren, başlangıç maddelerinin bu gerçekliği yansıtacak şekilde değiştirilmesi gerektiğini savundu. Ayrıca anadilde eğitimin anayasal olarak güvence altına alınmasının Kürt sorununun çözümünde önemli bir adım olacağını belirtti.

Anayasanın 66. Maddesi Değişmeli

Eren, vatandaşlık tanımını içeren anayasanın 66. maddesinin de değişmesi gerektiğini vurguladı. Mevcut tanımın etnik ayrışmalara yol açtığını söyleyen Eren, daha kapsayıcı ve herkesin kendini bu tanımda bulabileceği bir düzenleme yapılmasını önerdi.

Eren, raporu tüm siyasi partilere ulaştırdıktan sonra ziyaretler gerçekleştireceklerini de sözlerine ekledi.

Raporda neler var?

Baronun 60 sayfalık raporunun girişinde Türkiye’nin çekince koyduğu uluslararası sözleşme hükümlerine dikkat çekilerek, atması gereken adımlar sıralandı. Raporda bu başlık altında yer alan öneriler şöyle:

“Türkiye’nin insan haklarına dair yasal güvencelerin güçlendirilmesi açısından kısa vadede atması gereken bazı adımlar şunlardır:

Aşağıda adı geçen uluslararası sözleşmeler ve ek protokoller, metinlerin lafzına ve ruhuna aykırı çekinceler konulmadan bir an önce imzalanmalı ve/veya onaylanmalıdır:

-Avrupa Konseyi Ulusal Azınlıkların Korunmasına Dair Çerçeve Sözleşme

-Avrupa Bölgesel ve Azınlık Diller Şartı

-AİHS, 1 No’lu Ek Protokol

Aşağıda belirtilen, insan haklarının korunmasına dair temel Birleşmiş Milletler ve Avrupa Konseyi sözleşmelerinin lafzına ve ruhuna aykırı çekinceler bir an önce kaldırılmalıdır:

-BM MSHS; Madde 27

-BM ESKHS; Madde 13

-BM ÇHS; Madde 17, 29 ve 30

-AİHS, 1 No’lu Ek Protokol; Madde 2

Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartının 1991 tarihli yasanın kapsamı dışında bırakılan bütün hükümleri imzalanıp onaylanmalıdır. Bu hükümleri iç hukukun parçası haline getirmek için gerekli anayasal ve yasal düzenlemeler yapılmalıdır.”

Raporda Anayasa’nın genelinde yapılması önerilen değişiklikler ise şöyle sıralandı: “Anayasa’nın Başlangıç bölümü dahil olmak üzere bütününde, Türk etnik kimliğine vurgu hâkimdir. Bu vurgu, metin boyunca sıkça tekrarlanan “Türk vatanı ve milleti”, “yüce Türk devleti”, “Türk milleti”, “Türk toplumu”, “her Türk”, “Türk vatandaşı”, “Türk dili”, “Türk kültürü”, “Türk tarihi” gibi ifadelerle kendisini göstermektedir. Bu dil, farklı etnik kökene mensup insanlardan oluşan Türkiye toplumunun çoğulcu yapısı ile bağdaşmamaktadır. Bu nedenle, hazırlanacak yeni Anayasa’da herhangi bir etnik kimliğe bu ve benzeri göndermeler yapılmamalıdır. Gerek Anayasa’nın birçok maddesinde, gerekse çeşitli yasalarda yer alan “Türk milleti” ifadesi “Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları” ifadesiyle değiştirilmelidir.”

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu