Politika

Türkiye İşçi Partisi’nde toplu istifa

Türkiye İşçi Partisi’nin (TİP) Ağrı, Diyarbakır, Batman, Dersim, Mardin, Muş, Siirt ve Van il örgütleri ile İstanbul ve İzmir’in de aralarında bulunduğu çok sayıda il ve ilçe örgütü yöneticileri partiden istifa etti.

‘Kılavuz Yayın’ isimli siteden yayınlanan ‘Türkiye Sol/Sosyalist Kamuoyuna’ başlıklı açıklamada, “Parti merkezinin, devrimcileri kapsamak yerine onları tasfiye etmeye yönelik tercihi sonucunda, TİP’in kuruluşundan bu yana partiyi büyüten veya süreç içerisinde sosyalist mücadeleye TİP aracılığıyla katılmış yüzlerce üye, partiden ayrılma ve mücadeleyi yeni bir yol açarak sürdürme kararı almıştır. Bizler bu deklarasyonda temsili düzeyde imzası bulunan isimler ve yüzlerce yoldaşımız, TİP başta olmak üzere, sosyalist siyasetin devrimci özünden arındırılmaya çalışıldığı ve düzen siyasetinin sınırlarına hapsedilmek istendiği bu dönemde, sosyalist devrim mücadelesini aşağıda belirttiğimiz ilkeler doğrultusunda yeniden filizlendirecek bir mücadeleye ülkemizdeki tüm devrimcileri çağırıyoruz” denildi.

Gazete Duvar’a açıklama yapan TİP yönetimi, bu akşam yapılacak Parti Meclisi toplantısı sonrası konu hakkında açıklama yapacaklarını belirtti.

Kılavuz isimli sitede yayımlanan istifa metninde, partiye yönelik eleştiriler özetle şöyle iletildi:

Siyasette emekçilerin temsil edilmediği ve düzen muhalefetinin toplumda iktidara karşı biriken öfkeyi yansıtamadığı koşullarda 2018 yılında Kürt siyasi hareketiyle yapılan başarılı bir ittifak sonucu Meclis’te siyaset yapma olanağı kazanan TİP, meclis performansı ve elde ettiği yeni propaganda kanallarıyla ciddi bir politik etki yaratmış, çok sayıda yeni üye ve taraftar kazanmıştır. Ancak, bu olumlu ve etkili başlangıca rağmen, 2018’den beri biriktirilen güç ve kazanılan üye toplamı korunamamıştır. Parti önderliğini üstlenen kadrolar, işçi sınıfı ve yoksul kesimler arasında kalıcı ve devrimci bir örgütlenmeye yönelmek yerine seçimleri ve parlamenter siyaseti öncelikli hâle getirmiş, TİP’in politik söylem ve eylemini düzen içi reformist siyaset pratiklerine başvurarak kurmayı tercih etmişlerdir. Kitleselleşme ve büyüme hamlesinin niteliği, temas edilen kitlelerin ve kazanılan üyelerin hangi araçlar kullanılarak siyasallaşacağı, ihtiyaç duyulan örgütsel dönüşümün nasıl gerçekleşeceği gibi tartışmalar, suni bir şekilde “içe kapanma/dışa açılma” ikilemine sıkıştırılarak engellenmiştir. Dolayısıyla, eksikler ve yanlışlar basit hatalar olarak değil, parti önderliğinin bilinçli tercihlerinin sonuçları olarak ortaya çıkmıştır.

Parti üyelerinin ciddi emeğiyle elde edilen büyüme, siyasal-teorik üretimin ve ideolojik mücadelenin ihmal edildiği, kolektif politik aklın üretilip yaygınlaştırılmadığı, örgüt içi işleyişin katılımcı biçimde uygulanmadığı koşullarda yine çok kısa sürede kaybedilmiştir. Aynı süreçte, örgütsel ve siyasal sorunlara karşı yapıcı eleştirel tutum takınan parti üye ve yöneticileri, parti merkezinde bir statüko oluşturan yöneticiler tarafından tasfiye edilmeye çalışılmıştır. “Hizip”, “dar örgütçülük”, “partiyi anlamamak” gibi çeşitli yaftalar kullanılarak bir baskı ortamı yaratılmış ve tüm parti üyeleri için tartışma süreçlerinin önü tıkanarak eleştiri-özeleştiri mekanizmaları da büyük ölçüde ortadan kaldırılmıştır. İdeolojik/siyasal üretimin kolektif olmasına ve sürekliliğini sağlamaya dönük çabaların engellenmesinin yanı sıra bu faaliyetlerin dar bir alana sıkıştırılması, kimi yöneticilerin ve üyelerin “parti elitleri”ne dönüşmesine de yol açmıştır.

Başarısız olduğu birçok örnekte kanıtlanmış olmasına rağmen partinin tartışılamaz sahipleri gibi hareket eden yöneticilerin TİP’e dayattıkları anlayış, sadece birkaç kişinin herhangi bir öneriyi, uyarıyı, eleştiriyi dikkate almadan partinin tümünü belirleyen kararları verdiği bir örgütsel statüko yaratmıştır. Bu statükoyu koruyan yöneticiler; belirlenmiş isim listelerini delegelerin önüne koyarak partinin yetkili kurullarını seçtiren, parti merkezine gönderilen yüzlerce örgütsel-politik raporu adeta bir kara deliğe hapseden, parti yöneticileri hakkındaki eleştirileri ve raporları örgüt komiteleri ve disiplin kurulları marifetiyle kapatan, parti tüzüğünü “parti çok büyüdü” gibi çeşitli bahanelerle işlevsiz kılarak kararların ve yöneticilerin denetlenemediği bir zemin oluşturan, üyelerin fikirlerini partinin tümüne ulaştırmalarını sağlayacak kanalları tıkayarak siyasi tartışmaları tekil üyelerle üst kurullar arasına sıkıştıran bir yöntemi partililere dayatmıştır.

Sosyalist devrimci mücadelede insanların “komünist kadro” niteliği kazanmasını sağlayacak adımlar, parti merkezi tarafından “kitlesel parti öyle olmaz” bahaneleriyle bilinçli olarak hayata geçirilmemiştir. TİP’in sayısal büyümesinin kadro sorununu çözeceği tezi ileri sürülmüş, “önce büyüyelim sonra kadrolaşırız” anlayışı kadro-kitle diyalektiğinden uzaklaşılmasına ve kitleselleşen parti içinde kadro yetiştirme hedefinin ikincil hâle gelmesine yol açmıştır. Bu tercih, TİP’e üyelik başvurusu yapan binlerce kişinin sosyalist dünya görüşü ve devrimci örgüt kültürü edinmesini engellemiş; kariyerist eğilimler, bireysel performanslar, küçük burjuva elitizmi ve sağ siyasal sapmalar parti içinde vücut bulmuştur. TİP’e katılan genç üyeler partinin ve sosyalist mücadelenin geleceğine öncülük yapacak Marksist-Leninist devrimci kadrolar hâline getirilememiş, partinin günlük işleriyle tüm enerjisi tüketilen üyelere dönüşmüştür. Bununla birlikte, üyelerin partiye aidiyet ve sorumluluk duygusu azalmış, yoldaşlık ilişkileri ve parti içi seçim süreçleri güvenilmez hâle gelmiş ve parti, kuralsızlık silsilesine mahkûm edilerek çok sayıda devrimci kadro partinin dışına düşürülmüştür.

Farklı ideolojik koşullanmaları ve örgütsel tecrübeleriyle TİP’e katılan ve politik motivasyonunu çoğunlukla AKP karşıtlığından alan üyeler, ideolojik ve siyasal başlıklarda tutarlı bir sınıf, demokrasi ve toplumsal cinsiyet perspektifine sahip olmadan partiye katılmışlardır ve bu durum siyasetin doğasına uygun kabul edilebilir. Parti merkezi, bu üyeleri sosyalist ideoloji ve devrimci örgüt kültüründe birleştirmeyi öncelik hâline getirmemiş; bu tercihin bir sonucu olarak binlerce insanın ilk üye olurken taşıdığı dinamizmi de tüketmiştir. TİP programına, örgütsel kültürüne, siyasal söylemine yabancı olan üyeler, sosyalist ideolojinin ve devrimci bir politik hattın takipçisi hâline getirilememiş; parti, birçok örnekte sosyalist ideolojiye ve kültüre dışsal sayılabilecek bir politik etkinin altında kalmıştır. İdeolojik ve örgütsel bilinç kazandırılamayan üyeler, örgüt içi işleyişte diğer üyelerle de ciddi örgütsel sorunlar ve politik ayrışmalar yaşadıkları gibi anlık kararlarla ve basit işlemlerle parti üyeliklerini sonlandırabilmişlerdir.

Sosyalist devrimci mücadelede insanların “komünist kadro” niteliği kazanmasını sağlayacak adımlar, parti merkezi tarafından “kitlesel parti öyle olmaz” bahaneleriyle bilinçli olarak hayata geçirilmemiştir. TİP’in sayısal büyümesinin kadro sorununu çözeceği tezi ileri sürülmüş, “önce büyüyelim sonra kadrolaşırız” anlayışı kadro-kitle diyalektiğinden uzaklaşılmasına ve kitleselleşen parti içinde kadro yetiştirme hedefinin ikincil hâle gelmesine yol açmıştır. Bu tercih, TİP’e üyelik başvurusu yapan binlerce kişinin sosyalist dünya görüşü ve devrimci örgüt kültürü edinmesini engellemiş; kariyerist eğilimler, bireysel performanslar, küçük burjuva elitizmi ve sağ siyasal sapmalar parti içinde vücut bulmuştur. TİP’e katılan genç üyeler partinin ve sosyalist mücadelenin geleceğine öncülük yapacak Marksist-Leninist devrimci kadrolar hâline getirilememiş, partinin günlük işleriyle tüm enerjisi tüketilen üyelere dönüşmüştür. Bununla birlikte, üyelerin partiye aidiyet ve sorumluluk duygusu azalmış, yoldaşlık ilişkileri ve parti içi seçim süreçleri güvenilmez hâle gelmiş ve parti, kuralsızlık silsilesine mahkûm edilerek çok sayıda devrimci kadro partinin dışına düşürülmüştür.

Parti merkezi, Kürt halkı ve hareketi söz konusu olduğunda, genişleyen seslenme kanallarını kullanarak sosyalistlerin ezilen ulus mücadelelerine bakışını daha geniş toplumsal kesimlere anlatmak yerine bu kesimlerde belirleyici olduğu iddia edilen “cumhuriyet” hassasiyetini üyelerine ve çevresine dayatmıştır. Egemen burjuva siyasal anlayışları besleyen “Kürtler-Kemalistler” ikiliği partiye ve sosyalist siyasal alana giydirilmeye çalışılmış ve Türk kimliğinin öncelikli olduğu bir “hassasiyet hiyerarşisi” yaratılarak, Kürt toplumu ile sosyalist siyaset arasındaki mesafe olumsuz örneklerle açılmıştır. Aynı süreçte partinin merkezindeki Kürt yönetici kadro sayısı da bilinçli olarak azaltılmıştır. Seçim süreçlerinde aday belirleme ve parti yetkili kurullarının oluşturulması aşamalarında bu yanlışın giderilmesine yönelik tüm ısrarlı talepler ise dikkate alınmamış, temsil ettiği kitleyi Türk kimliği ve Kemalizm aidiyeti üzerinden değerlendiren bir parti/siyaset kurgusu fiili olarak hayata geçirilmiştir.

Parti merkezinin bu tercihi, sosyalizmi kurma hedefinden ayrı düşünülemeyecek olan Kürt halkının sosyal, siyasal ve kültürel taleplerinin tutarlı bir şekilde savunulmasını engellemiştir. Türkiye siyasetini, toplumunu ve ekonomisini doğrudan etkileyen çözülmemiş bir sorun olarak yakıcılığını koruyan Kürt sorununda gerçek bir ittifak oluşturulamamış, düzen muhalefetinin dahi açıktan karşısına aldığı kayyum gibi gündemler dışında Kürt halkı yalnız bırakılmış, seçim ittifakı ise fiilen TİP’in baraj sorununu ortadan kaldıracak bir formül olarak ele alınmıştır. Sosyalist devrimci stratejide Kürt sorunu; Kürt toplumunun taleplerini temsil edecek, eşitlikçi bir çözüm modeli sunacak, Kürt halkının kendi geleceğini tayin etme hakkını savunacak ve Kürt hareketiyle pragmatizme kurban edilmeyen bir müttefiklik anlayışını benimseyecek şekilde ele alınmalıdır.

Farklı ideolojik koşullanmaları ve örgütsel tecrübeleriyle TİP’e katılan ve politik motivasyonunu çoğunlukla AKP karşıtlığından alan üyeler, ideolojik ve siyasal başlıklarda tutarlı bir sınıf, demokrasi ve toplumsal cinsiyet perspektifine sahip olmadan partiye katılmışlardır ve bu durum siyasetin doğasına uygun kabul edilebilir. Parti merkezi, bu üyeleri sosyalist ideoloji ve devrimci örgüt kültüründe birleştirmeyi öncelik hâline getirmemiş; bu tercihin bir sonucu olarak binlerce insanın ilk üye olurken taşıdığı dinamizmi de tüketmiştir. TİP programına, örgütsel kültürüne, siyasal söylemine yabancı olan üyeler, sosyalist ideolojinin ve devrimci bir politik hattın takipçisi hâline getirilememiş; parti, birçok örnekte sosyalist ideolojiye ve kültüre dışsal sayılabilecek bir politik etkinin altında kalmıştır. İdeolojik ve örgütsel bilinç kazandırılamayan üyeler, örgüt içi işleyişte diğer üyelerle de ciddi örgütsel sorunlar ve politik ayrışmalar yaşadıkları gibi anlık kararlarla ve basit işlemlerle parti üyeliklerini sonlandırabilmişlerdir.

İmzacılar şöyle:

TİP Ağrı İl Örgütü

TİP Amed İl Örgütü

TİP Batman İl Yönetimi

TİP Dersim İl Örgütü

TİP Mardin İl Örgütü

TİP Muş İl Örgütü

TİP Siirt İl Yönetimi

TİP Van İl Örgütü

Abdullah Aslı – Iğdır İl Yönetim Kurulu Üyesi

Ahmet Derinsu – Iğdır İl Yönetim Kurulu Üyesi

Ahmet Gire – İstanbul Kadıköy Caferağa Mahalle Temsilcisi

Anıl Eren Pekesen – İstanbul Kartal Yönetim Kurulu Üyesi

Anıl Utku Yıldırım – İstanbul Beylikdüzü Yönetim Kurulu Üyesi

Aylin Doğan Gül – İstanbul Avcılar İlçe Örgütü

Baran Panzeroğulları – Muğla Gençlik Sorumlusu

Beyza Nur Öztürk – İzmir Buca Hukuk Sorumlusu & Adalet İçin Hukukçular İzmir YK Üyeliği

Burak Çetiner – İstanbul Kadıköy Göztepe Mahalle Temsilcisi

Büşra Türer – Bağcılar İlçe Yöneticisi

Can Görtan – İstanbul Kadıköy İlçe Örgütü

Cansu Demir – İstanbul Gaziosmanpaşa İlçe Örgütü

Cansu Yıldız – İstanbul Küçükçekmece Yönetim Kurulu Üyesi

Çiğdem Özdemir – İstanbul Sultangazi İlçe Sekreteri

Ekin Yavuz – Adalet İçin Hukukçular

Enes Kuruçay – İstanbul Bahçelievler Yönetim Kurulu Üyesi

Eren Çağlar Başbağ – İstanbul Kartal İlçe Başkanı

Furkan Kaçmaz – Kars İl Sekreteri

Gaye Bulut – İstanbul Kadıköy Acıbadem Mahalle Temsilcisi

Gün Çağ Aydın – Parti Meclisi Üyesi

Güneş Harputlu – İstanbul Kartal Yönetim Kurulu Üyesi

Hakan Akay – İstanbul Bağcılar ilçe Başkanı

Hamza Mete – Şırnak İl Sorumlusu

Hasan Karadeniz – İstanbul Beyoğlu Yönetim Kurulu Üyesi

Hüseyin Demir – İstanbul Gaziosmanpaşa İlçe Örgütü

İlayda Naz Karataş – İstanbul Bağcılar Kadın Sorumlusu & Adalet İçin Hukukçular

İlke Turaç Dolu – İstanbul Küçükçekmece Yönetim Kurulu Üyesi

İrfan Balık – Kürt Sorununda Barış ve Eşit Yurttaşlık Komisyonu

Kemal Salman – Yurtdışı Örgütü Disiplin Kurulu Üyesi

Metehan Akman – İstanbul Ataşehir İlçe Sekreteri

Müslüm Etleç – Erzincan İl Örgütü

Müslüm Karasu – İstanbul Sultangazi Yönetim Kurulu Üyesi

Nadir Şeran – İstanbul Sultangazi Yönetim Kurulu Üyesi

Nihat Doğangün – Kars İl Başkanı

Nur Sancaktar – İstanbul Güngören İlçe Başkanı

Onur Emre Yağan – Kürt Sorununda Barış ve Eşit Yurttaşlık Komisyonu

Ozan Dolaş – İstanbul Küçükçekmece İlçe Sekreteri

Pervin Eryılmaz – İstanbul Bakırköy İlçe Başkanı

Raife Yılmaz – Kürt Sorununda Barış ve Eşit Yurttaşlık Komisyonu

Rıdvan Çöpürkaya – İstanbul Küçükçekmece İlçe Başkanı

Rıdvan Gül – İstanbul Avcılar İlçe Örgütü

Rıdvan Uzun – İstanbul 3. Bölge Emek Çalışmaları Sorumlusu

Sinan Köksal – İstanbul Sultangazi Yönetim Kurulu Üyesi

Sonat Ergür – İzmir Menemen Yönetim Kurulu Üyesi

Taner Andağ – İstanbul Başakşehir İlçe Başkanı

Tuğrul Uçak – İstanbul Bahçelievler İlçe Başkanı

Umut Taş – İstanbul Başakşehir Yönetim Kurulu Üyesi

Ümit Bayrak – Toplumcu Mimar Mühendis Şehir Plancıları

Zehra Taş – İzmir Çiğli Gençlik Sorumlusu

Zelal Soylu – İstanbul Küçükçekmece Yönetim Kurulu Üyesi

Zeynep Demir – İstanbul Güngören Yönetim Kurulu Üyesi

Zilan Yıldırım – İstanbul Ataşehir İlçe Örgütü

Zülfü Yazar – Elazığ İl Sorumlusu

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu