Kayseri’deki olayların arkasında ne var?
Kayseri’de Suriye uyruklu olduğu açıklanan bir kişi, küçük yaştaki bir kız çocuğunu taciz ettiği iddiaları sonrası kentte kalabalık gruplar belli noktalarda toplanarak yabancı uyruklulara ait olduğu belirtilen işyerlerine ve araçlara hasar vermiş, polis olaylara müdahale etmişti.
Yaşanan bu olayların ardından Türkiye’nin göç politikalarına ilişkin tartışmaları artırdı. Uzmanlar, kalıcı çözüm üretilmedikçe ve önlem alınmadıkça olayların devam edeceği görüşünde.
Kayseri’nin Melikgazi ilçesinde Pazar akşamı, küçük yaştaki bir çocuğun Suriye uyruklu bir kişi tarafından taciz edildiği iddiası infiale neden oldu. İddia üzerine toplanan gruplar, ters çevirdikleri araçlara zarar verdi ve yabancı uyruklu kişilere ait bazı iş yerlerini kundakladı.
Hem Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı hem de Kayseri Valiliği, istismara uğratıldığı öne sürülen çocuğun Suriye uyruklu olduğu bilgisine açıklamalarında yer vermeyi tercih etti. Çocuk ve ailesi devlet korumasına alındı.
İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya da, X hesabından Pazartesi günü yayımladığı açıklamada, şiddet eylemlerine karışan 67 kişinin gözaltına alındığını duyurdu. Kayseri Valisi Gökmen Çiçek ise beş polisin yaralandığını açıkladı. Yanı sıra konuyla ilgili haberlere Kayseri 2’nci Sulh Ceza Hakimliği tarafından yayın yasağı getirildi. Hakimlik, soruşturma dosyası hakkında da kısıtlama kararı verdi.
Erdoğan muhalefeti suçladı
Olaylar sırasında mahallede toplanan bazı vatandaşlar “Erdoğan istifa” sloganları attı. Ama Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, konuya ilişkin açıklamasında muhalefeti suçlayıp, “Olayların nedenlerinden biri onların zehirli söylemleridir” dedi. CHP Genel Başkanı Özgür Özel ise Erdoğan’a seslenip, “Sorumlusu sensin! Bir iktidar her şeyi muhalefete yükler mi?” diye konuştu.
Peki, Kayseri’de yaşananların arkasında ne var? Türkiye neden sık sık yabancı düşmanlığını konuşuyor? Göç alanında çalışan uzmanlara göre iktidarın yanlış göç politikaları ve muhalefetin popülist söylemleri yabancı düşmanlığının artmasında etkili.
Leipzig Üniversitesi Çoklu Sekülerlikler Çalışma Grubu’ndan Dr. Nil Mutluer, sorunun çok katmanlı olduğuna dikkat çekiyor. “Son olayda mesele çocuğa istismardan çok, bunu yapan failin Suriyeli olması. Burada da çok net bir milliyetçilik ve ötekileştirme görüyoruz” diyor.
Gazeteci Ercüment Akdeniz ise daha önce de Türkiye’nin farklı kentlerinde meydana gelen olayların kalıcı çözüm üretilmezse devam edeceği görüşünde. “Toplumsal muhalefet, kışkırtmadan uzak durup kalıcı çözüme yönelmeli” diyen Akdeniz, 2014’te, 2016’da ve 2019’da Kahramanmaraş, Hatay, Adana, İzmir, Tekirdağ, İstanbul ve Ankara’daki göçmen mahallelerinde yaşananları hatırlatarak, bu olayların hemen hepsinin kadınlara ve çocuklara yönelik taciz iddialarının ardından başladığını söylüyor.
“Yoksulların öfkesi Suriyelilere yöneliyor”
Akdeniz’e göre ekonomik kriz nedeniyle iktidar ile patronlara duyulan öfkenin hedefi göçmenler oluyor.
Danişment Mahallesi’nde çalışmalar yapmış bir gazeteci olan Akdeniz, “Burada yaşayanların yüzde 80’e yakını organize sanayi bölgesinde işçi. Göçler, hem mahallelerdeki hem de sanayideki nüfus yapısının değişmesine neden oldu. Emek alanında çok ciddi bir rekabet gündeme geldi” diyor ve ekliyor: “Eğer işçiler örgütlü değillerse ve sınıf bilincine sahip değillerse çok çabuk ‘Suriyeliler geldi, bizim çalışma koşullarımız kötüleşti’ diyebiliyorlar.”
Hem Ercüment Akdeniz hem de Nil Mutluer, iktidarın göç politikalarını ve muhalefetin “Geri göndereceğiz” söylemini eleştiriyor. “Göçmenlerin, toplumun bir parçası olduğu politikalarla yerleştirilmesi gereken bir konu. Ama Türkiye bu kadar yıldır göçmen almasına rağmen bunun çok ötesinde” diyen Mutluer, “Göçmenleri alınacak verilecek, takas edilecek bir madde olarak görmenin kendisi insan haklarına aykırı” ifadesini kullanıyor.
“Çifte standartlı politikalar halkı kaygılandırıyor”
Türkiye’de halkın sınırlardan kolayca geçen mücahit gruplara ve parayla mülk ya da pasaport edinebilen yabancılara tepki duyduğunu söyleyen Mutluer, şöyle devam ediyor: “Savaştan kaçan göçmenlere çok ciddi açık alan sunmak lazım. Diğer yandan ekonomik kaygılarla ve hiçbir önlem alınmadan açılan kapılar güvensizlik ortamı yaratıyor. Bu anlamdaki çifte standartlı göçmen politikaları, Türkiye’deki halkta kaygı yaratıyor.”
“İçinden çıkılamaz hale getirilen göç politikalarına yönelik çözümün birçok yönüyle düşünülmesi gerektiğini” savunan uzmanlara göre kalıcı çözümün ilk adımı Suriye dış politikasının değişmesi.
Akdeniz, “Göç politikasındaki çarpıklık, yerli vatandaşları derinden etkiledi. Ama en çok da mültecileri etkiledi. Yani iki mağduru var bu sürecin ve böyle devam etme şansı yok” ifadelerini kullanıyor.
Üç milyonu aşkın Suriyeli geçici korumada
Göç İdaresi Başkanlığı’nın 27 Haziran’da yayımladığı verilere göre Türkiye’de geçici koruma kapsamında 3 milyon 112 bin 683 Suriyeli yaşıyor. İstanbul’da 530 bin 506, Gaziantep’te 429 bin 855, Şanlıurfa’da 272 bin 788 Suriyeli var. Bu illeri Hatay, Adana, Mersin, Bursa, Konya, İzmir ve Ankara takip ediyor. Başkanlığa göre Suriyelilerin sayısı 2021’den bu yana azalıyor.
Göç İdaresi Başkanlığı, mükerrerden arındırılmış düzensiz göçmen sayısını ise 93 bin 554 olarak bildiriyor. 2019’da zirvesini gören bu sayı da 2022’den bu yana azalışta.