ABD mahkemesi Eylem Tok’un tutukluluk halinin devamına karar verdi
İstanbul’da karıştığı ölümlü trafik kazasından sonra oğlu Timur Cihantimur’u ABD’ye kaçıran ve ardından Türkiye’nin talebi üzerine Boston’da yakalanan anne Eylem Tok’un Türkiye’ye iade duruşmasında tutukluluk halinin devamına karar verildi.
Tok, Boston’daki John Joseph Moakly Adliyesi’nde ikinci kez “iade” duruşmasına çıktı.
Duruşmada Eylem Tok’un avukatı, ABD ile Türkiye arasındaki iade anlaşmasına göre müvekkilinin teslim edilmesi için Türk hukukuna göre cezanın en az 1 yıllık hapis cezası öngörmesi gerektiğini savunarak, Tok’un iadesine karşı çıktı ve kefaletle serbest bırakılmasını istedi.
Savcı Kristen Kearney da ABD Dışişleri Bakanlığından geçen hafta dava için gönderilen görüşe atıfta bulunarak, Türk makamlarının Eylem Tok’un suçluya yardım etmenin dışında suç mahallindeki ilgili delilleri yok etme, karartma veya değiştirme konusunda ek iddiaları gündeme getirdi.
Duruşmaya bakan hakim Donald L. Cabell, Türkiye ile ABD arasındaki mevcut iade anlaşması çerçevesinde savunma ve savcılık makamlarının iddialarının incelenmesi için duruşmayı erteledi.
Cabell, ağustos ayı içinde bir tarih belirlenmesi için tarafları birbiriyle iletişime geçmeye çağırarak, bu süre içinde Eylem Tok’un tutukluluk halinin devamına karar verdi.
ABD Dışişleri Bakanlığı, 27 Haziran’da Massachussetts Bölge Başsavcılığına gönderdiği mektupta, İstanbul’daki ölümlü trafik kazasının şüphelisi Eylem Tok’un Türkiye’ye iadesine yönelik görüş ortaya koymuştu.
Mektupta, “Türkiye hükümetinden gayri resmi alınan yeni bilgilere dayanarak” Eylem Tok’un iadesinin uygun olduğu belirtilmiş ve “(ABD) Dışişleri Bakanlığının, Türkiye’nin başlangıçta iadesini talep ettiği Eylem Tok’a ilişkin her iki suçun da ABD ile Türkiye arasındaki suçluların iadesi anlaşması kapsamındaki gereklilikleri karşıladığını belirlediğini unutmayın.” ifadesine yer verilmişti.
Tok’un başlangıçta, “yalnızca bir suçluyu koruma suçlamasının değerlendirilmesi üzerine” mahkemeye gönderilmesi gerektiğinin düşünüldüğü belirtilen mektupta, ancak Türkiye’nin sunduğu yeni bilgilerde, “delilleri yok etme, gizleme veya değiştirme” gibi suçların da işlendiğinin anlaşıldığı aktarılmıştı.