Ayhan Bora Kaplan’a dair ‘Çetenin arkasındaki siyasi güç kimdi?’
Ayhan Bora Kaplan çetesine ilişkin 61 şüpheli hakkında Ankara 32. Ağır Ceza Mahkemesi’nde dava açmıştı. Dava dosyasına giren Hazine ve Maliye Bakanlığı Mali Suçları Araştırma Kurulu Başkanlığı’nın (MASAK) “Aklama suçuna ilişkin değerlendirme raporunda” çete lideri Kaplan ve çevresi hakkında çarpıcı tespitlere yer yer verildi.
T24’te Mehmet Y. Yılmaz’ın Ayhan Bora Kaplan’ın konuya dair bugünkü ”Çetenin arkasındaki siyasi güç kimdi?” yazısında ”Ankara gibi göz önünde ve herkesin kendisini çok önemli insan zannettiği bir kentte, polis ve adliye ile böyle içli dışlı ilişkilerin kurulabilmesinin arkasında mutlaka ve mutlaka siyasi bir parmak da olmalı” değerlendirmesinde bulunan yazısı şöyle devam ediyor:
Öğrendiklerimizden sonra şunu da söyleyebilirim ki başroldeki oyuncusu Ayhan Bora Kaplan karakterinde olan bir mafya dizisi yapılabilir ve bunun için senaristlerin hayal güçlerini çok zorlamaları da gerekmez.
Olaylar giderek öyle ilginç bir hal alıyor ki ne ararsan var; para, seks, uyuşturucu, rüşvet, 32 kısım tekmili birden!
En son olarak MASAK’ın bu suç örgütü ile ilgili hazırladığı raporu öğrendik.
Hasan Mesut Benli’nin Hürriyet’teki haberine göre söz konusu mafya reisinin Ankara’da ilerlemesi 2020’den itibaren gerçekleşmiş.
O yıla kadar banka hesaplarında herhangi bir hareket yokmuş sonra birden “hayatın normal akışına aykırı yüksek nakit işlem tutarları ve para transferleri yapıldığı” tespit edilmiş.
Rapora göre Kaplan, “yüklü miktarda rüşvet dağıtarak güvenlik güçleri ve adliye bağlantılarını kullandığı, gayrimeşru alemde devletin yüksek kademelerinde bulunan yetkilileri arkasına aldığı yönünde” haberler de yayarak kendisini “dokunulmaz olarak” lanse etmiş.
Kaplan, “Polis – savcı – hâkim gibi gibi adli birimlerde çalışan görevlileri işlettiği eğlence mekanlarında ağırlayarak hesap almadığı, eskort diye tabir edilen malum kadınlarla tanıştırarak bilgi toplayıp, ağırlamış” ve bu kişilerin görüntü kayıtlarını da arşivlemiş.
Bütün bunlar da Ankara’da, İçişleri Bakanlığı’nın ve Saray’ın burnunun dibinde olmuş!
Savcılık soruşturması sırasında Kaplan’a yardım eden polis şeflerinin de tespit edildiğini ve onların da sanık olarak yargılandıklarını biliyoruz.
Ankara gibi göz önünde ve herkesin kendisini çok önemli insan zannettiği bir kentte, polis ve adliye ile böyle içli dışlı ilişkilerin kurulabilmesinin arkasında mutlaka ve mutlaka siyasi bir parmak da olmalı.
Siyasette gücü olan birisi bu çeteyi desteklemiş olmalı ki adam başkentte böyle cirit atabilsin.
Eskiden de “kendini dokunulmaz olarak lanse eden” ve bunu para ya da seks şantajıyla yaptığı söylenen suç örgütü yöneticileri olurdu. Böyle şeyleri önce o ildeki polis şefleri öğrenirler ve o kişiyi böyle söylentiler yaydığına pişman ederlerdi. Elbette bunun hukuki bir yönü olmadığını belirtmeliyim ancak bu tür söylentilere ilk tepki her zaman polis şeflerinden ya da siyasetten gelirdi.
Bu olayda böyle olmamış; belli ki bir siyasi güç bu çeteyi koruyup kollamış.
Bunu ne için yapmış olabilir? Şantaja mı maruz kaldı? O zaman şantaja vesile olan olay neydi diye de sormak gerek. Maddi bir mesele miydi, seksle mi ilgiliydi?
Yoksa geçmişti bazı Latin ülkelerinde de gördüğümüz gibi siyasi otorite de bizzat çetenin içinde mi yer alıyordu?